• Sonuç bulunamadı

Aile Kurumunun Sosyal Sermaye Rolü

3.2. SOSYAL SERMAYE OLARAK AĞLARIN GÜCÜ

3.2.1. Aile Kurumunun Sosyal Sermaye Rolü

Toplumsal değişme dinamikleri ile değişime maruz kalan aile kurumu, köyden kente göç ile yapısını, değişime kanalize etmiştir. Değişme adına atılacak adımlar göç ile somut bir gerçekliğe dönüşse de ailenin değişimi hemen gerçekleşmemektedir. Aile kurumuna ait alışılmış eski fonksiyonları devam ederken, değişmenin getirdiği yeni biçimlerde zaman içinde kabul edildiğinde değişme gerçeklemektedir. Değişim ile güvence sağlayan anonim kurumlar ortaya çıkana kadar aile en etkili ve başat tampon mekanizma olma özelliğini taşımaktadır. Aile kurumun toplum içinde tampon mekanizma olarak önemli bir yeri vardır. Değişimin sürekliliğini sağladığı yapı olması ve bu değişimle beraber ilişkilerdeki dengeyi sağlaması açısından da ayrıca değerlidir. Aile, sermaye türlerini bireye aktaran, doğuştan gelen özel sermaye alanıdır. Ailenin toplumsal konumlanışı, sahip olduğu sermaye türleri, ilişki ağlarında yer alan gücü, bireyin sosyal sermayesini ortaya koymaktadır.

Sosyal sermaye kavramından ilk bahseden Hanifan, sosyal sermayeye sosyolojik açıdan yaklaşarak birey ve aile kurumunun gündelik hayattaki var oluşuna dikkat çekmiştir. Hanifan, sosyal ilişkilerin sosyal sermayeyi etkileyeceğini öne sürmektedir (Devamoğlu, 2008: 4). Aile, sosyal sermaye bağlamında önemli bir saç ayağıdır. Bireyin kendini konumlandırması aile ile başlarken, bireyin toplumsal statüsü de aile ile belirlenmektedir. Doğuştan gelen sosyal sermaye olan aile mekanizması, sosyal çevresini ve ilişki ağlarını geliştirdiğinde kazancı devam eden bir sosyal sermaye olma özelliğine sahiptir.

Fukuyama, aile yapılarının toplumun diğer tüm kurum ve yapıları ile uyumlu olmasına değinmektedir. Fakat aileyi ve grup kimliğine yapmış olduğu aşırı yüklediği anlam ile bireyselliği ötelemesi açısından eleştirel yaklaşılabilir (Fukuyama, 2009a: 26-36).

Ailenin bireye kattığı anlam ve değerlerin sosyal sermayeye dönüşmesinde ortaya koyduğu imkanlar Bourdieu’a göre çok değişikliğe uğramaz. Aile kodları ile bireyin hayata bakış açısı, zevkleri, iletişim modeli, gündelik hayatta verdiği tepkiler ve sayamayacağımız ama bireyi özel kılan tüm özelliklere sahip olmaktadır (Tecim, 2011: 38,39). Bu özellikler bireyi hayat boyu takip eder. Değişme kaçınılmaz olsa da aile ile kazanılan kişilik ve kimlik kolay kolay silinemez. Çünkü bireyin aile ile kazandığı kültürel yapının kabuğu serttir.

Toplumsal değişmenin temel etkeni olan aile içi ilişkilerin değişmesi ile toplumsal uyum sağlanmıştır. Değişen toplumsal koşullara uyum sağlayan en önemli figür annedir. Kadınların sağladıkları uyum mekanizması ile değişimin taşıyıcısı olma özelliği kadınlara atfedilmektedir. Kıray, kadınların bu rolleri nasıl taşıdığı ile alakalı şöyle bir saptama yapmıştır. Geleneksel yapının ataerkil olduğu bir toplum anlayışında kadın, sosyalizasyon sürecinde edindiği beceri ile toplumda kabul görme imkânı kazanmaktadır. Diğer taraftan, kadının her koşula karşı sağladığı uyum sağlama yetisi ile değişimin taşıyıcısı olma özelliğine sahiptir (Kıray, 1999a: 119,120). Köyden kente göç düşünülürken öncelikle erkek kente giderek, iş ve ev bulmaya çalışmıştır. Ailesi ile direk göç edenlerde olmuştur. Fakat kentte yaşam mücadelesi öncelikle erkeğin göç etmesi ile başlamıştır. Ev imkanına kavuşmak zor olduğu için öncelikle işe yakın bekar odaları tercih edilmiştir. İş imkanını oluşturan erkek, konut ihtiyacını çözmek için öncelikle maliyeti uygun olan gecekondu yapıları tercih etmek zorunda kalmıştır. Gecekondu yapılarında yaşamak geçici süreliğine katlanır bir şey olarak görülmüştür. Ailenin kente gelmesi ile kente uyum süreci ve mücadelesi başlamıştır. Bu yapılarda yaşayanların toplumsal yapıya uyumunu tampon mekanizma olan aile kurumu sağlamıştır. Göçü başlatan erkek olsa da kalıcılığı sağlayan kadın figürü olmuştur.

Anne figürü, ailede iki kuşak arasında baba ve çocukların arasında denge sağlamaktadır. Toplumda anne rolü zaman içinde değişim geçirmiştir. Değişmekte olan kasabada iki kuşak arasındaki görüş ayrılığı, babanın otoritesi korunarak, çocukların istekleri anne tarafından makul görülen hadde indirerek, buhranlara ve çatışmalara yer bırakmadan halledilir. Burada ve diğer konulardaki baba-çocuk ilişkilerinde, babanın kaybolan otoritesi anneye birçok yeni görevler yüklemiştir. Bu

konuda anne terimin tam anlamı ile, tampon rolünü oynamaktadır. Aile ilişkilerinin değişmesinde en büyük düzenleyici, denge sağlayıcı ve değişmeyi yavaşlatıcı fonksiyonu anne üzerine almıştır. Bu durum Ereğli araştırmasında göze en çok çarpan tampon mekanizmalardan biridir (Kıray, 2006:154). Değişim aşamasında kasaba, eğitime ehemmiyet gösterilirken, bu ehemmiyet erkek çocukların okutulmasında öne çıkarken kız çocuklarının eğitimi önemsenmemiştir. 1950’lerdeki yetişkinlerin geçmişe özlem duyduğu görülmektedir. Dinsel hayatın çok da etkin olmadığı kişisel gayretin dünya hayatıyla ilerlediği düşüncesi hakimdir. Kadınlarda görülen değerlerin değişimine de hoşgörülülerdir. Zaman içinde görülen bu yerelliğin terki ile şehirleşen bir toplum özelliği ortaya çıkmaktadır.

Aile bireyleri arasında bedensel gücü elinde bulunduran birey, sembolik olsa da şiddet tekelini elinde taşımaktadır. Baba ve annenin çocuklar üzerindeki rolü istidatları itibarıyla da değişkenlik göstermektedir. Otoriterliği ile aile bireyleri arasında son sözü söyleyen ve bu otoritenin bedene yansıyan hitabeti de baba figürüne aittir (Bourdieu, 2014: 93). Ailenin toplumsal değişme ile geçirdiği aşamalar babanın otoritesini anne ile paylaşmasını sağlamıştır.

Aile formlarında zaman içinde değişme görülmüştür. Geniş aileden çekirdek aileye geçiş yaşanmıştır. Yine bu aile modellerinin dışında yeni ve farklı aile formları Kıray’ın yaptığı araştırmalarda görülmektedir. Ailedeki rollerin paylaşılması ve yaşanan değişim ile çocukların etkin gücü arasında da değişme yaşanmıştır. Erkek çocukların eskisi kadar güçlü rolü üstlenememesinden dolayı dengeyi sağlayan ve etkin gücü artan kız çocukları olmuştur. Çocuklardan beklenen sorumluluğu kız/erkek özelinde değerlendirilmediği için kız çocukları anne ile aralarındaki güçlü ilişkiden dolayı etkinliği artmış ve erkek çocuğunu geride bırakmıştır (Kongar, 1982: 460, 461). Aile içinde anne figürü, baba ile erkek çocuk arasındaki çatışmayı azaltması açısından anneye atfedilen tampon mekanizma özelliği ilişkileri düzenlemiştir. Kız çocuğu zamanla daha bir gözde hale gelmiştir. Kıray, aileyi ve aile bireylerinin rollerindeki değişimi ve rollerin paylaşımını tampon mekanizma bağlamında ele almıştır. Baba otoritesini anne ile paylaşmıştır. Aile içi ilişkilerde baba-erkek çocuk arasındaki ilişkilerde yaşanan değişim ile kız evladın önemi artmıştır. Erkek çocuklarına verilen ehemmiyetin azalması ve toplumsal rollere

yönelik cinsiyet ayrımcılığının ortadan kalkması ile kız çocuklarının toplumda işlevsel gücü artmıştır.

Aile içinde tampon mekanizma görevini üstlenen annedir. Toplumsal değişmenin ailedeki etkisini sorunsuz olarak gerçekleşmesini sağlayan, denge profili olan anne; erkek ve kız çocukların bu dönüşümdeki rollerini de kontrol altına almıştır (Kıray, 2000: 274; 1999b: 107-117). Anne ile kız çocukları arasındaki yoğun ilişki, annenin artan gücü ile kız çocuğunun da etkin rol oynayacağı kanısını taşımaktadır. Kız çocukları evde baba, anne ve erkek kardeşin himayesinde olup, evlendiklerinde de aile bireyleri evlenen kızlarının huzurlu olup olmadıkları ile yine ilgilenirler. Evlenen kız, yabancı bir aile içinde erkeğin ailesi ile iyi anlaşmak ve evdeki dengeyi sağlamak ile sorumludur. Diğer taraftan erkek çocuklarına olan güven sarsılmış, kız erkek cinsiyet ayrımı kalkarak, eğitim ile ilgili ekonomik gücü elde etme ve kendi ayakları üzerlerinde durabilmeleri adına kız çocuklarının ehemmiyeti artmıştır.

Benzer Belgeler