• Sonuç bulunamadı

1.1. K URUM N EDİR

1.3.1. Eski Kurumsal Yaklaşım

Eski kurumsal yaklaşım, 1930 yılında başlayan neo-klasik örgüt kuramı hareketinin önemli bir savunucusu olan Selznick (1957)’in çalışmalarına dayanmaktadır. Selznick’ten önce eski kurumsal kuram olarak denmese de, iktisadi düşünce tarihinde önemli bir yer tutan kurumcu iktisadın öncülerinden Veblen (1857-1929) ve Commons (1862-1945) tarafından gerçekleştirilen çalışmalar eski

kurumsal kuram içersinde yer almaktadır. Veblen ve Commons’ın eski kurumsal ekonomisi; klasik iktisat teorisi önemli parçalarına karşı şüpheci bir tutum ile karakterize edilebilecek bir yaklaşımdır (Posne, 2010: 3). Veblen’e göre değişim teknolojik gelişmenin güçlerine karşı, kurumsal direnme oranına bağlı olarak belirlenmektedir, diğer bir ifadeyle değişim bağlamında teknoloji itici güç, kurumsal yapılar tutucu güçtür (Demir, 1996: 99). Commons bireylerin biçimlenmesinde kurumların rolü üzerinde oldukça açık bir dille durmakta ve bireyin oluşumunda kurumların önemini açıklamaktadır. Commons’a göre insanlar doğduklarında hiçbir şey bilmemektedirler ve sonradan öğrenmeye başlamaktadırlar. Zamanla dili, diğer insanlarla işbirliği, ortak amaçlar için çalışmayı, çıkar çatışmalarının görüşmeler yoluyla giderilmesini, çalışma koşullarının gereklerine ilişkin birçok alışkanlık ve adetleri öğrenmektedirler (Demir, 1996: 114).

Selznick’in (1957) “Leadership in Administration:A Sociological Interpretation” (Yönetimde Liderlik: Sosyolojik Bir Yorum) çalışması eski kurumsal kuramın öncü çalışması olarak kabul görmektedir. Selznick “Leadership in Administration (1957)” adlı çalışmasında kurumsallaşmayı: eldeki görevin teknik gereksinimleri ötesinde değer aşılama olarak tanımlamıştır (Zucker, 1987: 552). Ona göre bu tez harcanabilir olduğunu göstermiştir, çünkü örgüt veya uygulama yeni şartlara veya taleplerine yanıt olarak vazgeçilmiş veya değiştirilmiş olabilmektedir.

Selznick, çalışmalarında güç kavramını göz ardı etmiştir ve 1957 yılındaki çalışmasında örgüt ve kurum arasında bir ayrım gözetmiştir. Selznick’e göre örgütler sadece birer ussal araç olarak örgüttürler (Özen, 2007: 249). Kurum (institution) ve örgüt (organization) arasındaki ortak nokta; kurum ve örgüt, ortak eylemlerin kabul edilebilir normlarının paylaşılan yorumlarının ve ortak anlayışının ürünüdür (Suddaby v.d., 2010: 1235). Ancak, rasyonelleşmiş kurumlar örgütleri şekillendiren formel yapının mitlerini yaratmaktadırlar (Meyer ve Rowan, 1977:350). Özellikle örgüt sosyolojisinde kurum yalnızca iş örgütlerine işaret etmemektedir ve evlilik, aile, tokalaşma birer kurum olarak ele alınmaktadır. Bu anlamda kurum, belirli bir aşamaya ya da özelliğe ulaşmış sosyal bir düzen ya da bir kalıptır (Jepperson, 1999; Ulukan, 2005: 31). Rowlison’dan (1997: 82) aktaran Ulukan’a (2005: 32) göre örgüt sözcüğü “eylem” ve “değişimi” akla getirirken, kurum sözcüğü ise “istikrar” ve “devamlılığa” işaret etmektedir. Kurumlar, sosyal aktörleri ve onların uygun

eylemlerini veya ilişkilerini tanımlayan paylaşılan kurallar ve tipik örneklerdir (Barley ve Tolbert, 1997: 96). Örgütler sosyal ideolojiler gibi sosyal lisanslarla (genelde yasal) beraber vardır (Jepperson ve Meyer, 1991: 205). Örgütler, kurumu sosyal bir ortamda beraberindeki kurallar ve talimatlarla birlikte paketlenmiş sosyal teknoloji olarak görmektedirler (Jepperson, 1991: 147; March ve Simon, 1958:2). Bu yüzden kurumlar programlanmış eylemlere (Berger ve Luckman, 1967: 75) veya durumlara karşı ortak tepkileri somutlaştırmaktadırlar (Jepperson, 1991: 147). Selznick başka bir kurumsallaşma tanımlamasında; kurumsallaşmayı kararsız, gevşek organize, veya dar teknik faaliyetler dışında, düzenli, istikrarlı, sosyal entegrasyon kalıplarının ortaya çıkması olarak da tanımlamaktadır. Özen (2007: 249)’e göre Selznick, örgütün kalkınma programını sürdürmek ve sonuçta hayatta kalabilmek için, çevresinde yer alan çıkar gruplarını koopte ederek, orijinal amaçlarından sapma durumunda kaldığını ima etmektedir. Bu noktada karşımıza çıkan kurumsal ve rasyonel tercih tartışmalarında, Jepperson (1991: 157) kesin bir karşıtlık olduğunu belirtmektedir.

Eski kurumsal yaklaşım ağırlıklı olarak sosyoloji, iktisat ve siyasi yazınlarda kendini gösterse de; çoğu araştırmacı kurumsallaşma konusunu sosyoloji ile beraber ele almıştır. Jepperson (1991: 143)’a göre Durkheim sosyolojiyi kurumların bilimi olarak tanımlarken, Weber kurumlar teorisini rekabet teorisinin sosyolojik karşılığı olarak görmüştür. Özen (2007: 245) eski kurumsal yaklaşımda görüş bildiren sosyologların ortak noktalarınının, araçsalcı ve bireyci açıklamalardan uzaklaşarak, toplumsal düzenin ve davranış oluşumunun, sosyal kurumlarla açıklama çabalarının olduğunu belirtmektedir. Jepperson (1991: 159), ne aktörün ne de eylemlerin ilkel olduğunun düşünüldüğünü ve kurallar veya çerçevelerin asosyal alt birimlerin sınıfları yerine, kurumsal tasvirlerdeki sosyal yapının ana unsurları olduğunu belirtmektedir. Kurumsal tartışmalar sadece kuralların veya çerçevelerin yapılanma kalitesini vurgulamaz, ayrıca kuralların, özellikle maddi içeriğinin nedensel içeriğini de ele almaktadırlar. Kurumlar ve kurumsal etkiler marjinal olma veya sosyolojiyle rekabet etmek yerine sosyolojinin ana konusudur (Jepperson, 1991: 156-157).

Kurumlar önem arz ederken, eski yaklaşımda kurumlar; insan tasarımı ürünlerdir, faydalı biçimde insanları yöneten amaçlı davranışların sonuçlarıdır. Fakat daha sonra, kurumlar kesin olarak insan davranışlarının sonuçları olduğunda,

kurumların bilinçli tasarım ürünleri olması şart görülmemiştir (DiMaggio ve Powell, 1991b: 8). Eski kurumsal teori (kurumsal ekonominin öncüsü Commons ve takipçileri dahil) kurumların canlılığına ve tutarlılığıyla ilgilenmişlerdir (Selznick, 1996). Meyer ve Rowan (1991 :42)’a göre, kurumlar normatif yükümlülükleri kaçınılmaz olarak içerebilir, fakat sıklıkla ilk olarak aktörlerce dikkate alınması gereken faktörler olarak sosyal hayata girmektedirler. Kurumsallaşmış örgütleri inceledikleri çalışmalarında Meyer ve Rowan (1991) geleneksel teoride, rasyonel yasal yapı modern teknikte veya iş aktivitelerinde karışık rasyonel işleri koordine ve kontrol etmenin en iyi yolu olarak kabul edildiğini ve bu varsayım Weber’in piyasa ekonomisi ve merkezileşmenin sonucu olarak bürokrasinin tarihi varlığı tartışmalarından kaynaklandığını vurgulamaktadırlar. Çünkü bürokratik yapıların etkili ve ussal oldukları düşünülmüştür (Meyer ve Rowan, 1991: 43).

Eski kurumsal yaklaşımı yok saymadıklarını belirten DiMaggio ve Powell (1991a), örgütlere ilişkin alternatif görüşlerin yeni ve eski kurumsallaşma arasındaki benzerlikleri ortaya çıkarmışsalar da daha sonra önemli ölçüde geçmişten ayrıldıklarını öne sürmektedirler. Çoğu ekonomist ve siyasi bilimciler özellikle ekonomi veya oyunun politik kurallarına odaklandıklarında, sosyologlar kurumları tokalaşmalardan evliliklere, stratejik planlama bölümlerine kadar her yerde bulmuşlardır (Dimaggio, Powell, 1991b: 8). DiMaggio ve Powell (1991b) eski kurumsal yaklaşımla yeni kurumsal yaklaşımı aralarındaki farkları ortaya koyarak bir karşılaştırma yapmışlardır. Onlara göre, örgütsel teoride yeni kurumsallaşma, eski yaklaşımın yeniden etiketlenmiş hali değildir. Sistematik bir şekilde önceki sosyolojik yaklaşımlardan kurumlara ve örgütlere kadar farklılaşmaktadırlar. Eski yaklaşımlarda kurumlar; insan tasarımı ürünlerdir, faydalı biçimde insanları yöneten amaçlı davranışların sonuçlarıdır. Fakat daha sonra, kurumlar kesin olarak insan davranışlarının sonuçları olduğunda, bir amaç için oluşturulduğu düşüncesi terkedilmiştir. İki yaklaşım arasındaki diğer bir ana fark, iki yaklaşımın çevrenin kavramsallığına olan bakış açılarındadır. Önceki araştırmacılar (Selznick 1949; Gouldner 1954; Dalton 1959; Clark 1960) örgütlerin personelin bağlılığıyla ve yüz yüze etkileşimle dışarı vurulan örgütler arası antlaşmalarla (seçimlerle) yerel topluluklarda ortaya çıktığını varsaymaktadırlar. Yeni kurumsal yaklaşım ise bunun yerine; yerel olmayan çevreye, örgütsel sektöre veya kabaca endüstri sınırlarıyla

komşu alanlara, mesleki veya ulusal toplumlara odaklanmaktadırlar. Yeni yaklaşım kurumsallaşmanın sektörel veya sosyal düzeyde ve sonuç olarak örgütler arasında meydana geldiğini varsaymaktadır. Oysa eski yaklaşım örgütlere organik bir bütün olarak bakmaktadır. Yeni yaklaşım örgütü homojen olarak varsaymaktadır ve ayrıca kurumsallaşmanın öğelerinin istikrarını incelemektedir. Eski yaklaşım ise kurumsallaşmayı benzersiz bir örgütsel karakter olarak saptamaktadır. Eski yaklaşım, örgütün yerel çevreyle gelişen uyum ilişkisine özgü parçası olarak değişimi görmektedir (DiMaggio ve Powell, 1991b: 8-14).

Benzer Belgeler