• Sonuç bulunamadı

Çalışmanın bu kısmında taşıma kapasitesi ile ilgili kavram ve tanımlamalar, verilmiştir. Ayrıca taşıma kapasitesine alternatif olarak değerlendirilebilecek ziyaretçi yönetim modellerinden bahsedilmiştir.

2.1. Taşıma Kapasitesi

Dünyada kitlesel bir hareket haline dönüşen turizmin, özellikle aşırı talebin yaşandığı turistik bölgelerde ekonomik, çevresel ve sosyal sorunlara yol açtığı kabul edilmektedir (Erdoğan, 2003, s.81). Bu sorunlar kapasite standartlarının aşağıya çekilmesine sebep olmuştur. Aşırı ve yoğun kullanım, kapasite üzerinde baskı yaparak çevresel bozulmalara, kalitenin düşmesine ve tatminsizliğe sebep olmaktadır (Burkart ve Medlik, 1992, s.246).

Taşıma kapasitesi kavramı geniş boyutta düşünülür ise, dünyada gelişen insan aktiviteleri ile evrenin bu aktiviteleri taşıyabilme gücüyle ilişkilidir. Paris’te 1968 yılında düzenlenen “UNESCO Biyosfer Konferansı”nda ve Washington’daki “Uluslararası Gelişimin Ekolojik Boyutları” isimli konferansta, bu ilişkinin daha çok çevresel taşıma kapasitesini baskı altına aldığı vurgulanmıştır (Southgate ve Sharply, 2002, s.238).

Turizm literatüründe taşıma kapasitesi kavramı, ilk olarak Lucas’ın 1964 yılında, kano sporu yapılan bir alanda ziyaretçilerin vahşi yaşam algılamalarını incelediği bir çalışmada kullanılmıştır. Bu çalışmada taşıma kapasitesinin, çevresel unsurları ilgilendirdiği belirtilmiştir (Fennell, 2002, s.46-47).

Genellikle turistik bölgeler ve alanlar açısından kullanılan bu kavramla ilgili bazı çalışmalarda farklı isimlendirmelere rastlanmaktadır. Örneğin Toker (1995, s.74) taşıma kapasitesi kavramını “taşıma gücü”, Bozok (2002, s.44) “turizm kapasitesi” olarak nitelendirmiştir. Toker (1995, s.74) taşıma gücünü, “ziyaret eden

turistler ile ziyaret edilen yerdeki insanlar için her hangi bir zamanda bir yerdeki optimum yoğunluk” şeklinde tanımlamıştır.

Taşıma kapasitesi ile ilgili yapılan çalışmaların bazılarında bu kavram, turistik bölgelerin yaşam evreleri ile ilişkilendirilmiştir (Đçöz, 2002, s.47; Çavuş, 2002). Turistik bölgelerin her yaşam evresinde, farklı taşıma kapasitelerinin belirlenmesi gerektiği savunulmuştur.

Taşıma kapasitesi gerek kavram olarak, gerekse de tanım olarak birtakım tartışmalara konu olmuştur (Lindberg vd., 1997; Brown vd., 1997; Buckley, 1999; Papageorgiou ve Brotherton, 1999; Saveriades, 2000; Simon vd., 2004). Kavram ilgi çekici olmakla birlikte, gerek tanımlarda gerekse de açıklamalarda ortaya konan bilgilerin konu alanını tam izah etmediği düşünülmektedir. Lindberg ve diğerleri (1996, s.461) geleneksel taşıma kapasitesi kavramının üç tane kritik sınırlamaya sahip olduğunu belirtmişlerdir.

Birinci sınırlama, taşıma kapasitesi ile ilgili açıklamalar pratik anlamda çok kullanışlı olamamaktadır. Bu sınırlama özellikle Dünya Turizm Örgütü’nü taşıma kapasitesi kavramına getirdiği tanımlamada da mevcuttur. Dünya Turizm Örgütü taşıma kapasitesini şu şekilde tanımlamıştır (Lindberg vd., 1997, s.462; Holden, 2000, s.138):

“Her hangi bir yerde konaklayan ziyaretçilerin yüksek düzeyde tatminini sağlayan ve kaynaklarda düşük düzeyde etkilere yol açan ziyaretçi seviyesi.”

McIntyre ise taşıma kapasitesini şu şekilde tanımlamıştır (Lindberg vd., 1997, s.462):

“Ziyaretçi tatmininde azalma olmadan, kaynaklarda negatif etki yaşanmadan ve o alanın toplum, ekonomi ve kültüründe elverişsiz etki oluşturmadan, bölgenin maksimum kullanımı.”

Dünya Turizm Örgütü’nün tanımı dikkate alındığında özellikle “ziyaretçilerin yüksek düzeyde tatminini sağlayan” şeklindeki sınırlama taşıma kapasitesini belirsizleştirmektedir. Öncelikle belirli bir turistik bölgeye farklı milliyetlere ve farklı demografik yapılara sahip turistler gelmektedir. Tüm ziyaretçilerin tatmin düzeyleri ve şekilleri birbirinden farklı olabilir. Dolayısıyla, tüm ziyaretçilerde yüksek düzeyde tatmini sağlayacak bir kapasite belirleme olanağı yoktur. Diğer taraftan, McIntyre’ın tanımında bahsedilen “kaynaklarda negatif etki yaşanmadan ve o alanın toplum, ekonomi ve kültüründe elverişsiz etki oluşturmadan” ifadesi kullanım seviyesini belirlemekten uzaktır. Herhangi bir seviyedeki kullanımın bu etkiyi ortaya çıkarması muhtemeldir.

Đkinci sınırlama ise, konunun objektif ve bilimsel olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır. Oysa bu konu ile ilgili yapılabilecek tüm kriterler sübjektif olabilmektedir. Üçüncü sınırlama ise, alanın kullanım düzeyleri ile ilişkilidir. Oysa taşıma kapasitesi daha çok yönetim anlayışı ve politikaları ile ilgili bir kavramdır (Lindberg vd., 1997, s.461- 462).

Mathieson ve Wall (1993, s.21), “herhangi bir bölgenin fiziksel çevresinde kabul edilemez bir değişme ve ziyaretçinin kazandığı tecrübede istenmeyen bir düşüş olmadan o bölgeyi kullanabilecek maksimum insan sayısı” şeklinde taşıma kapasitesini ifade etmişlerdir. Mathieson ve Wall’ın tanımında da benzer kavramsal sorunlar vardır. Daha net bir ifade ile, “fiziksel çevrede kabul edilemez bir değişme”, “ziyaretçi deneyiminde istenmeyen bir düşüş” ifadeleri subjektif kavramlardır.

Bu alandaki kavramsal tartışmaları bir kenara bırakarak, problem odaklı düşünmek ve problemin varlığını tespit ettikten sonra çözüm için yapılması gerekenleri tartışmak daha faydalı olacaktır.

Şekil 2: Turizm ve Taşıma Kapasitesi Đlişkileri

Kaynak: Mathieson ve Wall, 1993, s.15; Barutçugil, 1986, s.2.

Talep

Turist: Turizm Çeşitleri

Turist Özellikleri

Kalış Süresi

Turist Aktivite Tipi

Kullanım Seviyesi

Turist Tatmin Seviyeleri

Sosyo-Ekonomik Karakterler Destinasyon Özellikleri Çevresel Süreçler Ekonomik Yapı Politik Organizasyon

Turist Gelişim Seviyesi

Sosyal Yapı ve Organizasyon Turist Destinasyonu Baskı Yayılması Taşıma Kapasitesi TURĐZMĐN ETKĐLERĐ

Ekonomik Fiziksel Sosyal

Etki Kontrolü

Finans Yönetim Stratejileri Politikası

Bilgi Taşıma Kapasitesi Rehberliği Mühendislik Kontrolleri S T A T Đ K U N S U R S O N U Ç U N S U R U D Đ N A M Đ K U N S U R

Şekil 2’de turizm kavramı ile taşıma kapasitesi arasındaki ilişkiler gösterilmektedir. Bu şekilde, turistlerin ve destinasyonun özelliklerinin statik unsur olarak ele alındığı ve taşıma kapasitesini etkilediği görülmektedir. Talep ve talebi oluşturan turist dinamik unsur olarak belirlenmiştir. Ortaya çıkan turizmin etkileri ise temel olarak ekonomik, fiziksel ve sosyal etkiler şeklinde ele alınmıştır. Bu etkilere karşı finans, yönetim stratejisi, mühendislik kontrolleri ve bilgi taşıma kapasitesi kontrolleri, etki kontrol unsurları olarak gösterilmiştir.

Turistleri bölgeye çekmek anlamında bir destinasyonun sahip olduğu birçok unsur vardır. Destinasyon, çekicilik unsuru ile turizm faaliyetlerini ve hizmetlerini içeren, turistlerin veya turist gruplarının tercih ettiği yer olarak tanımlanmaktadır. Destinasyon yönetimi ise, “Destinasyonun stratejik amaçlarını gerçekleştirmek üzere destinasyonun özelliklerini koordine eden, turistlerin istekleri doğrultusunda destinasyonun kullanımını gerçekleştirmeyi amaçlayan bir yönetim biçimidir”, şeklinde tanımlanabilir (Zehrer vd., 2005, s.149). Taşıma kapasitesi ile ilgili çalışmalar, destinasyon yönetiminin stratejik bir amacıdır. Destinasyon yönetimi literatürde daha bütüncül bir yaklaşımla ele alınmış ve destinasyonun özellikle çevresel değerlerinin yönetiminde değerlendirilebilecek bir sistem olduğu vurgulanmıştır (Lewis, 2002, s.97).

Belirli bir alanı kapasite ve kullanım açısından yönetmenin birçok yolu vardır. Bunlardan bir tanesi de müdahale etmemek ve olayları arz ve talebin akışına göre ayarlamaktır. Böyle yapılarak, planlamanın ve müdahalenin getireceği maliyetlerden kurtulmak mümkündür. Ancak, yönetim ve planlama olmadan kaynakların rastgele kullanılması birçok problemi de beraberinde getirir. Problemlerin çoğu dikkatsizlik ve sorumsuzluk yüzünden ortaya çıkmaktadır. Bu ve benzeri sebeplerle eğer turistik alanların bahsi geçen problemleri yaşaması istenmiyor ise, öncelikle bu alanlarda taşıma kapasitesini etkileyen faktörlerin de göz önüne alınması gerekmektedir. Bunları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür (Holden, 2000, s. 140):

• Mevcut turistik gelişim, altyapı ve üstyapı olanakları, • Ziyaretçi sayıları,

• Turist tipi ve davranışı,

• Turist ve yerel halkın çevresel eğitim düzeyleri, • Ekonomik olarak turizme bağlılık düzeyi, • Yoksulluk ve işsizlik düzeyleri,

• Yerel halkın çevreye karşı davranışları ve onların kısa dönem kazançları uğruna çevreyi feda edip edemeyeceklerine yönelik düşünceleri,

• Yerel kültür ve yaşam tarzlarının dışarıdan gelen etkilere karşı korunma düzeyleri,

• Organizasyon ve destinasyon yönetim seviyesi.

Yukarıda bahsedilen ve turistik alanların taşıma kapasitesini etkileyen faktörler göz önüne alınarak gelecek planlaması yapılmalıdır. Bu faktörler her turistik alan için farklılık arz edebilir.

Kapasite yönetiminde yapılabilecek müdahalelerden bir tanesi de fiyatlamadır. Fiyat mekanizması, bir yönetim stratejisi olarak iyi bir şekilde kullanılır ise, talebin düzenli bir hale gelmesi sağlanabilir. Fiyat politikası ile talebin artırılması veya azaltılarak istenilen seviyeye getirilmesi mümkündür (Burkart ve Medlik, 1992, s.247). Fiyat politikası destinasyonlar için bir giriş ücreti şeklinde uygulanabileceği gibi, genel olarak destinasyonun sahip olduğu kaynakların kullanım ve yararlanma fiyatında bir takım ayarlamalar yapılarak da uygulanabilir.

Kapasite yönetiminde değerlendirilebilecek bir diğer yaklaşım da “De- marketing” kavramıdır. De-marketing (pazarlamama pazarlaması), hedeflenen belirli bir gruba yönelik yapılan olumsuz pazarlama faaliyetlerini içerir. Bu anlayış, destinasyon alanlarının, rekreasyon alanlarının kapasite kontrolü için de değerlendirilebilir. Destinasyon veya alan, hedeflenen belirli turist grubuna aktif olarak pazarlanır. Diğerlerinin ise kontrol amaçlı olarak turistik alanı ziyaret etmemesine yönelik çalışmalar yapılır (Saveriades, 2000, s. 151).

Daha önce de belirtildiği gibi, taşıma kapasitesi kavramı tanımından ve kapsamından dolayı anlaşılması, ölçülmesi güç bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, kapasite yönetimine yeni bir boyut katan LAC (Kabul Edilebilir Değişim Sınırları), konuyu daha somut bir hale getirmiştir. Buna benzer diğer yönetim ve planlama stratejileri ise; Ziyaretçi Etki Yönetimi (VIM), Ziyaretçi Tecrübesi Kaynak Koruma Modeli (VERP), Rekreasyon Fırsat Çeşitliliği (ROS), Turizm Optimizasyon Yönetim Modeli (TOMM), Ziyaretçi Aktivite Yönetim Süreci (VAMP) şeklinde belirtilebilir (Lindberg vd., 1997, s. 463; Newsome, 2002). Turistik alanların taşıma kapasitesi, planlaması ve yönetimi ile ilgili olan bu modellerin ortaya çıkış tarihleri esas alınarak kronolojik bir sıralama yapılmıştır. Bu sıralama Şekil 3’te gösterilmektedir.

Şekil 3: Rekreasyon/Turizm Planlama Modellerinin Kronolojik Sıralaması Kaynak: Newsome, 2002, s. 156

Kronolojik sıralamaya dikkat edilirse, ROS’un en eski planlama modellerinden olduğu görülecektir. En yeni model olarak da TOMM göze çarpmaktadır. ROS (1979) LAC (1985) VAMP (1985) VIM (1990) VERP (1993) TOMM (1996) 1980 1985 1990 1995 2000 2005

Amerika Birleşik Devletlerinde1960’lı ve 1970’li yıllarda, rekreasyon alanlarında daha önce örneği görülmemiş bir biçimde, ziyaretçi aktiviteleri gelişme göstermiştir. Böyle bir gelişim esnasında ROS modeli, alan yöneticilerine rekreasyon fırsatlarını tanımaları ve çeşitlendirmeleri için gerekli olanakları sağlamak üzere ortaya atılmıştır. ROS modeli, ziyaretçilerin gezi tecrübelerinin tatmin edici düzeyde gerçekleşmesini ve çeşitli rekreasyon olanaklarını en iyi şekilde değerlendirmelerini sağlamayı hedeflemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nin arazi alanlarının % 30’unun planlanmasında, Avustralya ve Yeni Zelanda’da rekreasyon alanlarının planlanmasında kullanılmış bir modeldir.

Tablo 4

En Đyi Rekreasyon/Turizm Planlama Modelinin Seçimi

Planlama Modelleri Bölgesel Planlama Đçin Uygunluğu (Birden Fazla Doğal Alan Đçin) Yönetim Faaliyeti Đçin Ziyaretçi Kullanımının Etkileri Hakkında Bilgi Sağlaması Planlamada Đşletme ve Örgüt Sahiplerine Belirgin Bir Bakış Açısı Sağlaması Yöneticilere Sağduyu ve Sorumluluk Sağlaması Diğer Planlama Türleri Đle Kolayca Bütünleşmesi Bir Döküman Halinde Yayınlanma Durumu Rekreasyon Fırsat Çeşitliliği (ROS) XXX --- --- --- XX --- Kabul Edilebilir Değişim Sınırları (LAC) X XX XXX XX X XX Ziyaretçi Etki Yönetimi (VIM) --- XXX --- XX X XX Turizm Optimizasyon Yönetim Modeli (TOMM) XXX XXX XXX XXX X XXX Ziyaretçi Aktivite Yönetim Süreci (VAMP) XXX --- --- --- XX --- Ziyaretçi Tecrübesi Kaynak Koruma Modeli (VERP) XXX XX XX --- XX ---

XXX: ĐYĐ XX: KISMEN ĐYĐ X: ZAYIF --- : Kritere Uymuyor

Kaynak: Newsome, 2002, s. 181

Tablo 4’te modellerin çeşitli kriterlere göre kıyaslaması yapılmıştır. Bu kriterlere dayanarak en iyi modelin TOMM ve LAC olduğu söylenebilir.

Şekil 4: TOMM Modeli Uygulama Süreci Kaynak: Newsome, 2002, s.172

ĐLĐŞKĐ TARĐFĐ 1. Plan süreci ve imkân sahiplerinin* yatırım süreci Đmkân sahiplerini tanımla ve turizm senaryolarını yaygınlaştır

2. Đlişki tarifini tamamla ve imkân sahiplerinin yatırımlarını sürdür Bölgenin plan ve politika dökümanlarını yeniden incele

Đlişkiyi yaz

Đmkân sahiplerini aydınlatıcı toplantılar düzenle

ĐZLEME PROGRAMI 3. Đzleme programı geliştir.

Optimal durumlarla ilgili bir taslak hazırla ve birleşik göstergeleri araştır

4. Đlişki tarifini ve izleme programını ayıkla

Đlişki ve izleme konularında imkân sahipleri ile birlikte çalış Göstergelerin sayısını azalt

Herbir göstergeye karar ver (Kabul edilebilir kapsam, kıyaslama ve izleme)

5. Đmkân sahipleri ile birlikte planın versiyonlarını ve taslağını hazırla

Planı düzenle

Đmkân sahiplerin aydınlat

UYGULAMA

* Đmkân Sahipleri ile anlatılmak istenen, bölgede turizmle ilgili yatırım yapan, işletme sahibi, gönüllü dernek ve örgüt gibi turizmle ilişkili olabilecek ve turizmi etkileyecek kuruluş sahipleridir.

6. Modeli uygula ve yeniden incele (Yönetim sorumluluğu)

Đzlemeye başla

Dışarıdaki kabul edilebilir kapsamdaki göstergeleri tanımla Neden ve etkiyi tanımla

Uygulama ve sorumlulukları geliştir

Kapsamları, göstergeleri ve optimal durumları ayıkla,

Yeniden incele ve modernize

TOMM modeli diğer modellere göre yeni geliştirilen bir modeldir ve güney Avustralya’nın Kanguru adası sahilinde uygulanmıştır. Özellikle doğal alanların planlanması için ortaya konulmuş bir modeldir. Bu modelin uygulama süreci Şekil 4’te basamakları itibarı ile verilmiştir.

TOMM modelinin şekilde görüldüğü gibi üç ana basamağı vardır. Bu modelde yöneticilere, planlama kapsamında standartların ve göstergelerin seçiminde, optimal durumları tanımlamada, nedenleri ve uygun yönetim stratejilerini tanımlamada rehberlik yapmaktadır. Birinci basamakta yer alan “Đlişki Tarifi” kapsamında, geçerli politikalar ve planlar, toplum değerleri, ürün karakteristikleri, gelişim unsurları, pazar trendleri ve fırsatları, konumlandırma ve markalama, bölgedeki turizm için alternatif senaryolar açıklanır. Đkinci basamak olan “Đzleme Programı” ise bu modelin kalbi gibidir. Bu basamakta optimal durumlar, göstergeler, kabul edilebilir kapsam ve kıyaslama işlemleri yapılır. Optimal durumlar ile kastedilen, planlamayı hazırlayanlar tarafından ortaklaşa yapılan çalışmalarda istenilen ve başarılabilen durumlardır. Göstergeler, optimal durumları başarabilmek amacı ile her bir durum için ortaya konan göstergedir. Örneğin “yeşil alan” istenilen optimal bir durum ise, ağaç sayıları ve çeşitliliği bir gösterge olabilir. Kabul edilebilir kapsam ile kastedilen ise, beklenilen olumsuz durumlarla ilgili alt ve üst aralıktır. Doğal bir parkta vahşi hayvan nüfusundaki % 0-2 arasındaki bir azalış buna örnek olarak gösterilebilir. Üçüncü basamak ise, yönetimin sorumluluğu içerisinde yer alan faaliyetleri, hareketleri kapsamaktadır (Newsome, 2002, s.173).

LAC sisteminin uygulama aşamaları ise, Tablo 5’te verilmiştir. LAC sistemini, “Kabul Edilebilir Değişim Sınırları” şeklinde isimlendirmek mümkündür. Bilindiği gibi değişim kaçınılmaz bir hadisedir. Özellikle yeni bir destinasyonun turizme açılması ile birlikte yaşanan değişiklikler gerçekten inanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Böyle bir durumda değişimin sınırlarını ortaya koymaya çalışan LAC, bir etki yönetim stratejisi olarak ortaya çıkmaktadır.

Tablo 5

Kabul Edilebilir Değişim Sınırları (LAC) Sisteminin Aşamaları

1. Aşama Alanın spesifik özelliklerini ve değerlerini tanımla 2. Aşama Fırsat sınıflarını tanımla ve tarif et

Bu sınıflar alan yönetiminin alt birimlerini temsil etmektedir. Herbir farklı durumları ortaya koymaktadır. Yönetimin çabaları ile sosyal durumları ve kaynağı gösteren ve sayılabilir olan farklı durumlar göstergeler doğrultusunda ölçülmelidir.

3. Aşama Kaynakların ve sosyal durumların göstergelerini seç

Her bir fırsat sınıfı için ayrı ayrı göstergeler ve açıklama standartları birer veri olarak toplanmalı, kayıt edilmeli ve haritası çıkarılmalıdır. Bunlar açıklayıcı bilgi olarak hizmet etmelidir.

4. Aşama Var olan kaynak ve sosyal durumların envanterini çıkart

5. Aşama Her fırsat sınıfı için, kaynak ve sosyal göstergelerin standartlarını belirt

6. Aşama Var olan kaynak ve sosyal durumları, ilişkileri ve alanın alternatif fırsat sınıfı ayrımını tanımla

7. Aşama Her bir alternatif için yönetim faaliyetlerini tanımla

Bu aşama her alternatifin faydalarını ve maliyetlerini analiz etmeyi gerektirir. Bu analizler, çevresel etkiler, ziyaretçilerin etkileri ve yönetim maliyetleri olarak açıklanmalıdır.

8. Aşama Tercih edilmiş bir alternatifi değerlendir ve seç

Her bir alternatifin maliyetleri ve faydaları değerlendirmeli ve son olarak bir alternatif seçilmelidir.

9. Aşama Faaliyetleri ve geribeslemeyi yerine getir Kaynak: Davis ve Harriot, 1996, s. 426

Kaynak yönetiminde ya da destinasyon yönetiminde, taşıma kapasitesi kavramına alternatif olarak değerlendirilebilecek bir sistem olan LAC, taşıma

kapasitesinden daha etkili bir strateji olarak literatürde yerini almıştır. Bunun sebebi, sosyal ve ekolojik anlamda kapasitenin sınırlarını ortaya koyamamakta yatmaktadır. LAC, taşıma kapasitesi kavramına başvurmadan pratik bir yapı ortaya koyar. LAC modelinin birçok avantajları olmasına rağmen bazı eksiklikleri de vardır. Örneğin, sosyal ve ekolojik durumlar üzerinde ortak kabul gören bir durum ortaya koymak gerçekten zordur. Ancak bir takım ölçekler ve istatistikî çalışmalar ile ekolojik ve sosyal göstergeler takip edilebilir (Davis ve Harriot, 1996, s. 425).

LAC modelinin uygulama aşamalarına ilişkin olarak Tablo 5’te birtakım bilgiler verilmiştir. LAC modeline göre, ilk aşamada bölgenin kendine has özelliklerinin ve sınıflarının tanımlanması gerekir. Daha sonraki aşamalarda ise, bu özellikleri korumaya yönelik yönetim stratejilerinin belirlenmesi ve uygulanması, en son aşamada ise, geribeslemenin yapılarak hataların telafi edilmesi gerekmektedir.

Turizmde taşıma kapasitesi kavramı, tek başına bir anlam ifade etmekten uzaktır. Çünkü turizm çeşitli disiplinlerle bire bir ilişki içindedir ve bu alanlardaki olumlu-olumsuz gelişmeler turizm taşıma kapasitesini ilgilendirmektedir. Bu anlamda düşünüldüğünde turizmde taşıma kapasitesi kavramını çeşitli boyutları ve türleri ile ele almakta fayda vardır. Turizmde taşıma kapasitesinin türleri farklı şekillerde ele alan çalışmalar mevcuttur. Örneğin Toker (1994), fiziksel taşıma gücü, çevresel taşıma gücü ve sosyal taşıma gücü gibi alt kavramlardan bahsetmiştir. Çavuş (2002) ise, taşıma kapasitesinin beş türünden bahsetmiştir. Bunlar aşağıda belirtilmiştir:

• Ekolojik taşıma kapasitesi, • Fiziksel taşıma kapasitesi, • Ekonomik taşıma kapasitesi, • Toplumsal taşıma kapasitesi, • Psikolojik taşıma kapasitesi

Bu çalışmada taşıma kapasitesi kavramı sürdürülebilir turizmin vazgeçilmez bir unsuru olarak düşünülmüştür. Bu nedenle taşıma kapasitesi kavramı içerisinde, sosyal taşıma kapasitesi, çevresel taşıma kapasitesi, ekonomik taşıma kapasitesi, fiziksel taşıma kapasitesi, algısal taşıma kapasitesi ve rekreasyonel taşıma kapasitesi ile ilgili tanımlamalara değinilecektir.

2.1.1. Sosyal Taşıma Kapasitesi

Turizm, toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren birçok unsura sahiptir. Geniş halk kitlelerinin bu sektörde gerek ziyaretçi, gerekse de ev sahibi olarak aktif olması turizmin sosyal yönünü artırmaktadır. Turizmin gelir getirici bir sektör olduğu ve etkilerinin gözle görünür bir şekilde yaşandığı bölgelerde, sosyal yaşamda önemli değişmelerin yaşandığı kabul edilmektedir. Ancak, bu değişmelerin olumlu ve olumsuz yönlerinin de olduğu bir gerçektir.

Sosyal taşıma kapasitesi kavramının turisti ve toplumu ilgilendiren yönleri bulunmaktadır. Her iki grubun da ihtiyaçları söz konusudur ve bu ihtiyaçların ortak bir şekilde giderilmesi gerekir. Turizm literatüründe bu sorun, faydalara dayalı yönetim (benefits-based management) kavramı olarak da vurgulanmaktadır (Anderson vd. 2000, s.197). Ancak, sosyal taşıma kapasitesi daha çok toplumun ihtiyaç ve sorunları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Turistler açısından düşünülecek olursa sosyal taşıma kapasitesi, bir anlamda yerli halkın turistlerin davranış ve tutumlarına karşı gösterdikleri hoşgörü düzeyleri ile yakından ilgilidir (Bozok, 2002, s. 45). Saveriades (2000, s. 149)’e göre sosyal taşıma kapasitesi: Ziyaretçilerin deneyim kalitesinde kabul edilemez bir düşme olmadan ve bölge toplumunda kabul edilemez olumsuz bir etki yaşanmadan, bir bölgenin kaldırabileceği maksimum kullanım seviyesidir (aktivitelerin türleri ve sayıları açısından).

Tanımda sosyal taşıma kapasitesi açısında iki önemli unsurun ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, ziyaretçilerin deneyim kalitesi ile ilgilidir. Daha önce genel anlamda turizm taşıma kapasitesi içerisinde değinildiği gibi bu alandaki düşmenin hangi noktadan sonra başlayacağını kestirmek pek mümkün değildir. Hangi noktadan itibaren turistlerin deneyim kalitelerinde bir düşüş yaşanacağı belirsizlik arz etmektedir. Normal şartlarda bir turistik bölgede diğer tüm koşulların (turist dışındaki, bölgenin çevre kalitesi, misafirperverlik düzeyi, geceleme, yeme- içme ve eğlence durumları vb.) değişmediği farz edilse bile, turist o bölgede yaşadığı tecrübenin yeterli olduğunu düşünerek ve sırf değişiklik yapmak sebebi ile bölgeye gelmekten vazgeçebilir. Đkinci unsur ise, toplumda yaşanan kabul edilemez olumsuz etki ile ilgilidir ki bu da kişiden kişiye farklılık arz eder. Burada hangi tür etkilerin kabul edilemez olduğunu ortaya koymak gerekir. Coltman (1989, s. 259) tanımında da “Yerel insanların, turizmden kaynaklanan sosyal olumsuzlukları kabul edilemez seviyede algıladıkları nokta” olarak belirtmiş ve bu kavramın özellikle turizmin sosyal ve kültürel etkilerini değerlendirmede temel bir kavram olarak kullanılabileceğini ifade etmiştir.

Tabîdir ki tüm bu güçlüklere rağmen, sosyal taşıma kapasitesi hakkında, bir takım yöntemlerle bazı bilgiler elde edilebilir. Özellikle sosyal ve psikolojik araştırmalarla toplumdaki değişim ve turistlerin tatmin düzeylerindeki değişmeler belirli ölçülerde tespit edilebilir. Saveriades (2000, s. 149-150), çalışmasında sosyal

Benzer Belgeler