• Sonuç bulunamadı

2.2. Kitabü’l-Mübeşşirât’ın Tahlîli

2.2.1. Kur’an-ı Kerim’de ve Hadislerde Rüyâ

İbnü’l-Arabî bu risâlede mübeşşirâtlarını anlatmaya geçmezden evvel, rüyâ hususunu tam anlamıyla kavrayabilmemiz adına ve ayrıca rüyânın dinin temel naslarındaki yerini görebilelim diye öncelikle konumuzla ilgili âyetlerden ve hadislerden bahsetmiştir. Bu bağlamda risâlede naklettiği hadisler şu şekildedir:

Rasûlullah (s.a.v.):“Risâlet ve nübüvvet kesilmiştir. Benden sonra resul de

yoktur nebî de” dedi. Bundan sonra insanlar endişelendi. Rasûlullah (s.a.v.) “ Fakat mübeşşirât var” dedi. “Mübeşşirât nedir, ey Allah’ın Rasûlü?” diye sordular.

o, nübüvvetin parçalarından bir parçadır” buyurdu.138 Ayrıca İbnü’l-Arabî konuyla

ilgili olarak Hz. Âişe’den “Allah Rasûlüne vahyin başlangıcı rüyâ-yı sâdıka şeklinde

olmuştur. Gördüğü her rüyâ sabah aydınlığı gibi çıkardı”139 hadisini de

nakletmiştir.140

Mü’minin gördüğü rüyânın nübüvvetten bir parça sayılmasıyla ilgili rivâyetler âlimler arasında farklı şekillerde yorumlanmıştır. Efendimizin bu sözünde mecaz olduğu yönündeki kanaat akla daha yatkındır. Çünkü Rasûlullah’ın vefatıyla nübüvvet son bulmuştur. Bu rivâyetleri nübüvvet ve sâdık rüyâ arasındaki benzerlikle açıklamak da mümkündür. Bilindiği gibi nübüvvetin kaynağı ilâhidir ve gaybî bilgi içerir. Aynı şekilde sâdık rüyâlar da, Allah tarafından mü’min kişiye gösterilir ve meydana gelebilecek bir durumla ilgili bir müjde ya da uyarı içerebilir.

Bahsi geçen hadislerin yorumlanması ile ilgili olarak İbnü’l-Arabî’nin sergilediği tutum âlimlerin açıklamalarıyla paralellik arz etmektedir. Ona göre riyâzet ve mücâhede yoluyla kendini daha önceden edindiği bütün bilgilerden soyutlayan insan, Rabbanî ilkaatlere vâsıl olabilir. Bu da keşf ve ilhamın bir türü olan mübeşşirâttan rüyâlarla mümkündür ve Rasûlullah hadisinde bunun müjdesini vermektedir. Onun şu sözleri de âlimlerin tartışmalarına son noktayı koyacak türdendir. İbnü’l-Arabî’ye göre keşf ve ilham yoluyla velînin konuşması yeni bir şerîat ortaya koymak değildir. Allah’ın velî kullarının söylediği şeyler Hz. Peygamber tarafından ortaya konulan şerîatın tebliğinden, tebşirinden ve inzârından ibarettir. Bu hususta velîler, peygamberlerin vârisleridir. Müjdeleyici ve uyarıcı olabilirler fakat hukûki kural koyamazlar. Çünkü kanun koyucu olan nübüvvet ve risâlet sona ermiştir.141

İbnü’l-Arabî hadislerin hemen ardından Kur’an kıssalarında geçen rüyâlara örnek olacak âyetleri sıralar.142 Risâlede yer alan âyetler şunlardır: “Allahü Teala,

138 Buhâri, Tâ’bir 2,4; Celâleddin es-Suyuti, Camiu’s-Sağir, 306. 139 Buhâri, Bedu’l-Vahiy 3.

140 İbnü’l-Arabî, Kitabü’l-Mübeşşirât, Yusuf Ağa, no. 7851, vr. 353b.

141 Uysal, age, s. 329.

Hz. Yusuf’tan (as) şöyle haber verdi. ‘Şüphesiz ben, on bir yıldızın, Güneş’in ve

Ay’ın bana secde ettiklerini gördüm.’ 143 Kardeşleri, anne ve babası huzurunda secde

ettikleri zaman Yusuf (as): ‘Önceden gördüğüm rüyânın gerçek anlamı ve sonucu

buymuş. Rabbim onu gerçekleştirdi’ 144 dedi.

Alahü Teala, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’i de haber vererek şöyle dedi. İbrahim: “Ey oğlum, rüyâmda seni kurban ettiğimi gördüm”145dedi. Hz. İbrahim

(as), oğlunu rüyâsında gördüğü gibi kurban etmek istediğinde Allahü Teala şöyle seslendi: “Ya İbrahim, sen rüyânın amacını yerine getirmiş oldun.” 146

Allahü Teala: “ Hz. Musa’nın annesine O’nu emzirmesini, O’nun başına bir

şey gelmesinden korktuğu zaman O’nu nehre atmasını vahyettiğini”147 bildirmiştir.

Buradaki vahiy, onun uykuda gördüğü rüyâdır, denilmiştir.

Kur ‘an-ı Kerim’in ana konularına baktığımızda; inanç esaslarını, ibadetleri, sosyal hayatı ilgilendiren ahlâki durumları ve bunların yanı sıra geçmişte gönderilmiş peygamberlerin ve ümmetlerinin kıssalarını görürüz. İşte rüyâ kavramı da bu kıssalarda karşımıza çıkmaktadır. Peygamber kıssalarından özellikle Hz.Yusuf ile ilgili olanı, rüyâlar hakkında bizi bilgilendirmektedir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan rüyâlara bakıldığında, kimisinin peygamberlere kimisinin peygamber olmayan bazı kişilere ait olduğu görülür.

İbnü’l-Arabî’nin Hz. İbrahim’in rüyâsı hakkında risâlede vermiş olduğu âyetler şöyle değerlendirilebilir: Âyetlerde genel anlamda Hz. İbrahim’in gördüğü rüyâdan ve rüyânın hükmünü yerine getirmesi sonucu mükâfatlandırıldığından söz edilir. Rüyânın öncesindeki sürece bakacak olursak: Hz. İbrahim, mallarını hayır yolunda harcayacak bir evlat vermesi için Allah’a dua eder ve “Rabbim bana

salihlerden olacak bir evlat ver”148 der. İlerlemiş yaşına rağmen oğlu İsmail dünyaya

gelir. Bir müddet sonra (âyetlerde geçtiği üzere) oğlu kendisiyle yürüyüp gezecek

143 Yusuf 12/4. 144 Yusuf 12/100. 145 Saffat 37/102. 146 Saffat 37/ 104-105. 147 Kasas, 28/7 148 Saffat 37/100.

çağa gelince Allahü Teâlâ, Hz. İbrahim’e kendisine vermiş olduğu sözü hatırlatır. Hz. İbrahim oğluna bu rüyâsını anlatınca oğlu “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap.

İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın”149 der. Hz. İbrahim Allah’ın emrini yerine

getirmek için oğlunu kurban etmeye niyetlenince; ihsân-ı ilâhiden bir koç ile ödüllendirilir. Bahsi geçen âyetlerden anlaşıldığı gibi bu rüyâ, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail için bir imtihan sebebi olmuştur. Her ikisinin de gösterdiği itaate karşılık Allahü Teâlâ “…Ey İbrahim, gördüğün rüyânın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz

biz iyi ve yararlı işler yapanları en güzel şekilde mükâfatlandırırız. Bu apaçık bir imtihandır.”150 buyurmuştur.

Risâlede yer alan peygamber rüyâlarından bir diğeri ise Hz. Yusuf’un rüyâsıdır. Âyetlerde Hz. Yusuf’un rüyâsı ve babası Yakup(as)’ın sözleri geçmektedir: Daha önce bahsettiğimiz gibi Hz. Yusuf babasına rüyâsını anlatınca babası “Yavrucuğum! Rüyânı sakın kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak

kurarlar. Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır”151 demiştir. Müfessirler bu

âyette geçen rüyâdaki on bir yıldızı Hz. Yusuf’un kardeşleri; güneş ile ay’ı anne ve babası olduğu şeklinde yorumlamışlardır. Bu rüyâ aynen yorumlandığı şekilde gerçekleşmiştir.

Hz. Musa’nın annesinin gördüğü rüyânın vahiy olduğunu dile getiren âyetlerin remizlerini, İbnü’l-Arabî şu şekilde açıklamıştır: Ona göre bu âyette mecâzi bir anlatım söz konusudur. Musa’nın (as) tabut içine konularak suya bırakılması demek, onun cismi/bedeni anlamına gelen tabutun nehre, yani ilim deryasına atılması demektir. Bu sayede Hz. Musa her çeşit ilmi kazanmıştır.152

2.2.2. Rüyâ Çeşitleri, Rüyâları Anlatıp Anlatmama Meselesi ve