• Sonuç bulunamadı

Kur’ân’da İnancın Kaynağı

1.3. KUR’ÂN’DA İNANÇ VE MÛCİZE KAVRAMLARI

1.3.2. Kur’ân’da İnancın Kaynağı

Kur’ân inanmayı gayba (müşahade edilemeyene) iman olarak tarif eder. “Onlar ki gayba iman ederler.”101 Bu anlamda Kur’ân’ın inancı ifade etmek için çoğunlukla kullandığı kelime olan “iman” hem etimolojik anlamı ile (güven, itminan duygusu içinde kabullenme) hem de âyetlerde kullanıldığı bağlamı ile bilgiden farklı bir şeydir. İlk bölümde de ifade ettiğimiz üzere inanç bilgiden farklı olarak bireyin sübjektif kararlılığıdır.

Kur’ân’ın dini esasları kabullenmeyi bir bilgi konusu değil inanç konusu olarak kabul ettiği görülür. Bu anlamda Kur’ân’da peygamberin dahi dinin esaslarını iman ederek benimsediğini görürüz:

“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de

(iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. ‘Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır’ dediler.”102

Vahiy tecrübesini yaşamış olan peygamberin dahi inen vahyin Allah’tan gelmiş olması gibi gaybibir olguya iman etmesinin gerekmesi konumuz açısından oldukça önemlidir. Vahiy tecrübesine rağmen peygamber için dahi bu gibi metafizik konularda bilmek kavramının değil de iman etmek filinin kullanılması,Kur’ân’ın dini inançları kabülde imanı esas kabül ettiğine dair önemli bir delildir.

98Osman Demir, Yakîn, DİA, İstanbul 2013, c. 43 s. 271. 99Sinanoğlu, İman, DİA, c. 22, s. 212.

100Bakara, 2/4. Bkz: Taberi, Câmiu’l-Beyân, c. 1, s. 246. 101Bakara, 2/2.

25

Bu anlamda Kur’ân’ın iman etmeyi hangi önermelerle

temellendirdiğine de değinmek gerekir. Söz gelimi bizim konumuz olanmucize olgusu bunlardan bir tanesidir. Kur’ânmucizevî olaylar dışında tabiatta var olan birçok olgunun inanç esaslarını kabul hususunda delil olduğunu ifade etmektedir. Örneğin, Allah’ın birliğini delillendirmek için evrendeki düzen,103 insanın kıyamet sonrası dirilişini delillendirmek için ilkbaharda doğanın yeniden canlanması,104 insanın anne karnındaki oluşumu105 gibi örnekleri delil olduğunu söyler. Nitekim Kur’ân’da iknaya dönük yapılan açıklamaların önemli bir kısmı Tevhid ve haşir meselesi üzerinedir.106

Kur’ân’ın diğer önemli konusu ise nübüvvettir ki bu konuyu temellendirmek için Kur’ânçoğunlukla geçmiş peygamber kıssalarını bahseder.Peygamber kıssaları ile Hz. Peygamberin nübüvveti arasında bağlantı kurularak nübüvvet iddiası tarihi olaylar üzerinden temellendirilir.107Nitekim Kur’ân kıssaları ile ilgili yapacağımız incelemede de, peygamber kıssalarındaki birçok olay, diyalog ve kıssa üzerinden verilen mesaj ile Hz. Peygamberin muhatapları ile arasında geçenler büyük ölçüde birbirine benzerlik arz ettiği görülecektir.

Bu çerçevede Kur’ân’ın kıssaları birer ayet ve ibret olarak ifade ettiği görülür.108Öyle kiKur’ân zikrettiği peygamberlerin çağrılarına kulak asmayan kavimlerin helak edilmesine de bu bağlamda sıklıkla vurgu yaparak muhataplarını yine bu kıssalar üzerinden inanmaya çağırır.109

Yukarıda bir kısmı zikredilen argümanlarla muhatap kitleyi inanmaya davet eden Kur’ân,insanların bu davete icabet etmemelerini farklı sebeplere bağlar.Âyetlerin önemli bir kısmında Kur’ân inanmamayı bireyin kalbi durumuna bağlar.

103Enbiyâ, 21/22. 104Rûm, 30/50. 105Hac, 22/5-6.

106Muhsin Demirci, Kur’ân’ın Ana Konuları, M.Ü. İFAV Yay. İstanbul 2016, s.43-47, 269-299. 107Demirci, Kur’ân’ın Ana Konuları, s.148-154.

108Şu’ara, 26/67, 103, 139. 109Şu’ara, 26/66-67, 139.

26

“Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını

çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elîm bir azap vardır.”110

“Onlar, ceza gününü yalan sayarlar. Onu ancak hükümleri çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar. Böyle birine âyetlerimiz okununca ‘Eskilerin masalları’ derdi. Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kirletmiştir.”111

Yine birçok âyette de gerek geçmiş kavimler içinden gerekse Kur’ân vahyine muhatap kitle içerisinden iman etmeyenlerin akıletmeyen, düşünmeyen, ibret almayan kişiler olduklarından söz edilir.

“ O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını kullananlar için pek çok deliller vardır.”112

“Andolsun biz Kur’ân’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?”113

“Ey kavmim! Ben, ona (peygamberliğe) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hâla aklınızı kullanmıyor musunuz?”114

Burada bir kısım âyetlerde inançsızlığın kalbi duruma bir kısım âyetlerde ise düşünmemek akıl etmemek gibi akli durumlara bağlandığı ve inançta kalp mi akıl mı öncelikli sorusuna Kur’ân’ın iki farklı cevap verdiği düşünülebilir. Ancak Kur’ân metni bütün halinde incelendiğinde durumun böyle olmadığı görülecektir.

Kur’ân’a göre evrenin tümü ilahi âyetlerle (semboller/işaretler/alametler) doludur. Nitekim Kur’ânda bu âyetleri açıklayan bir kitaptır.115 İnsan bu

110Bakara, 2/10. 111Muttaffifin, 83/10-14. 112Nahl, 16/12. 113Kamer, 54/17. 114Hûd, 11/51.

27

ayetler/işaretleri akale, fehime, fakihe, tefekkere, tezekkere gibi ortak anlamları akıletmek/anlamak olan fiileri icra ederek anlar. Bu anlamayı gerçekleştiren uzuv ise lübb/kalbtir. Kur’ân’a göre bu beşeri anlama eyleminin kaynağı, lübb ya da kalb denilen psikolojik melekenin yahut ilkenin somut tezahürleridir.116Kalp insanın ilahi âyetlerin manasını anlamasını mümkün kılan şeydir. Dolayısıyla bu meleke körelip doğru çalışmaz hale gelince, insan, hiçbir şey anlayamaz.117

“Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. Sen ancak zikre (Kur’ân’a) uyan ve görmeden Rahmân’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.”118

Kur’ân’da inanma eylemi, akıl ile kalp arasındaki böyle bir ilişkinin tezahürü olarak ifade edilmektedir. Nitekim üçüncü bölümde mucize ile ilgili Kur’ân pasajlarını incelerken de göreceğimiz üzere Kur’ânmucizevî olaylar karşısında iman etmeyenlerin durumunu da kalbi durumlarına bağlı olarak gerçekleşmiş bir akılsızlık olarak zikredecektir.

Benzer Belgeler