• Sonuç bulunamadı

2. TARIK DURSUN KAKINÇ’IN ROMANLARINDA SOSYAL UNSURLAR

2.1. TARIK DURSUN KAKINÇ’IN ROMANLARININ OLAY ÖRGÜSÜ

2.1.2. Kurşun Ata Ata Biter

Tarık Dursun K. 1950 döneminin en önemli yazarlarındandır. Edebiyatın kaynaklarını sinemanın büyüsüyle bir potada eriten Kurşun Ata Ata Biter romanı ile 1984 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü'nü almıştır.

Romanda yaşanan olaylar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde geçmektedir. Üzer, Cevahir ve Tahir adlı kişiler, Güneydoğu sınırında kaçakçılık yapan üç

21

arkadaştır, hayatları boyunca hep kaçakçılık yaparak geçimlerini sağlamışlardır. Roman, ilk olarak Tahir’in kaçakçılık esnasında mayına basmasıyla başlar. Üzer ve Cevahir Tahir’i bastığı mayından kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar. Ancak Tahir üstesinden gelememiş, mayından ayağını çekmekte gecikmiştir. Mayın patlamış, beraberinde Tahir’i arkadaşlarının gözü önünde götürmüştür. Tahir’in patlayan mayınla birlikte paramparça olan bedeni etrafa dağılmıştır. Arkadaşları Tahir’in vücudundan kalan parçaları toplayıp, eşi Hediye’ye götürmüşlerdir. Eşi Hediye yalnız kalmıştır ama şanslıdır çünkü kocasının bedeninden kalan parçalarla zaman zaman ziyaret edebileceği bir mezara sahiptir. Cevahir Tahir’in ölümünden çok etkilenir, Üzer ise üzülmüş olsa da daha soğukkanlıdır ve kadercidir. Herkesin zamanı geldiğinde bir gün mutlaka öleceğinin farkındadır. “Tahir öldü. Bak gözlerime, ne diyorum duyuyor musun? Tahir öldü. Vadesi o kadarmış onun. Vadesi gelen adam her yerde ölür…”(Kakınç, 2018c, s.24) der ve bir karar alırlar. Bundan sonra Tahir yoktur, bunu zor da olsa kabullenerek Üzer ve Cevahir kaçakçılığa çıkarlar.

Kaçakçılık işinde önemli bir isim olan Kasım Ağa ile Üzer ve Cevahir birlikte çalışırlar. Üzer ve Cevahir, Kasım Ağa’ya hayvanlarla mal götürüp, karşılığında paralarını alırlar. Tahir’in eşi Hediye, Tahir’in yokluğuna alışmaya çalışır. Kasım Ağa, Cevahir ve Üzer maddi ve manevi her konuda Hediye’ye destek olurlar.

Yazar, olayların akışına tüm hızıyla devam ederken geçmişe dönüş yapmıştır. Üzer’in babası da kaçakçılıkla uğraşmış, bacağının kesilmesinden sonra Üzer’in dayısı İsmail’den kendisini vurmasını isteyerek, yaşama veda etmiştir. Üzer ne zaman kaçakçılık için yola çıksa babasını rüyasında görür. Kasım Ağa yeni bir kaçakçılık işi için Hayri Bey adlı kişiyle anlaşır ancak bu kaçakçılık farklıdır. Daha zor, daha tehlikeli ve çok paralıdır. Kasım Ağa artık devrin değiştiğini, insanlara başka şeylerin lazım olduğunu, Cevahir ve Üzer’in de bu değişen düzene ayak uydurmaları gerektiğini düşünür. Cevahir ile Tahir de bu değişimi benimsemeye çalışırlar.

Bu değişime ayak uydurmak için işe koyulan Cevahir ve Üzer ne yazık ki rekabetin daha fazla olduğu bu yeni işte pusuya düşürülürler ve Cevahir bacağından vurulur. Bacağından kurşunu Üzer çıkarır. Ancak bacağı kangren olmuştur, derhal hastaneye giderler. Kangren olan bacağı kesilir ve Cevahir sakat

22

kalır. Cevahir bu duruma çok içerlenir, bir türlü kabullenmek istemez, kimseyle konuşmaz her geçen gün daha da içine kapanır. Cevahir artık kaçakçılık yapamaz, ata binemez, koşamaz, kaçamaz. Üzer Cevahir’i tekrar hayata döndürebilmek için Kasım Ağa’nın da maddi desteğiyle ona bir dükkân açar. Cevahir’e iş bulduktan sonra sıra başını bağlamaya gelir. Hediye’ye çok eskiden tutkun olan Cevahir Hediye ile evlenerek yeni bir hayata yelken açar.

Üzer, Cevahir’in bacağını kaybetmesinden sonra kaçakçılık işinde yalnız kalır. Yeni işten tek kaldığı için vazgeçer ve koyun kaçakçılığı işine girer.At yerine tır ile çalışmak ona göre değildir. Aynı zamanda tehlikeli olan bu iş insanlarda hiçbir insani ve duygusal boyut bırakmadığı ve dayanma gücü verecek manevi bir yönü de olmadığı için bu tır işi hoşuna gitmez. Daha kolay ve ilkel yöntemlerle kaçakçılık yapmak Üzer’e daha cazip gelir.

At üstünden inmem hiç olmazsa. Cipler, TIR’lar başka bize göre değil zaten. Başka bir alem onlarla kaçakçılık yapmak… At, kaçakçı adamın can yoldaşıdır… Korkunu paylaşır, sevincini paylaşır; ölsen, ölümünü paylaşır seninle. Ne cipe benzer, ne TIR’a… Korkmazlar, ürkmezler, tehlikeyi sezip haber vermezler. Yelesine sarılıp, boynuna yatıp kulağına ‘kurtar beni oğlum, ölümü burada bırakma, hadi fırla.’ diyemezsin (Kakınç, 2018c, s. 144-145).

Üzer ile uzun zamandır beraber yaşayan ve düşlerinde bir tarafında göl bir tarafında deniz olan Küçükçekmece’de yaşamak hayali olan Gazel bir gün bu hayalini gerçekleştireceğine inanmaktadır. Üzer ise Gazel’in oralarda yaşayamayacağına, İstanbul’un köy hayatından çok farklı olduğuna, Gazel’i inandırmaya çalışmaktadır. Yazar buradan yola çıkarak ara ara köy-şehir karşılaştırması yapmış ve okurun dikkatini de canlı tutmuştur.

Gazel ile Üzer evli olmamasına rağmen birbirlerine öyle alışmışlardır ki adeta birbirlerini karı koca gibi görürler. Gazel’in Üzer’i heyecanla beklemesi, onun için hazırlık yapması, Üzer geciktiğinde endişelenmesi bunun en iyi kanıtıdır. Gazel de Üzer’in yeni işi bırakmasından memnundur. Üzer’in sürekli tehlikede olması Gazel’i bağlanmaktan alıkoymaktadır.

Kasım Ağa kasabaya gelen yabancı konuğa Yahudi tercüman aracılığıyla Narlı’yı Narlı halkını anlatmaktadır. Kasım Ağa yabancı konukla bir iş anlaşmasına girer. Ancak bu iş öyle bir iştir ki hem tehlikeli, hem çok zor hem de bol paralıdır. Üstelik bu işe giren bir daha çıkamaz. Kasım Ağa’lardan getirilen işlenmiş mal İtalya vb. ülkelere götürüp, silaha dönüştürülecektir. Cevahir işini kurmuş, eşini bulmuş hayatına her şey yolundaymış gibi devam ederken Kasım

23

Ağa’yı öldürmeye gelen iki kişinin kurşun yağmuru sonucunda öldürülür. Kaderin cilvesidir ki bu iki kişiden biri Üzer’in bir iş dönüşünde kim olduğunu sormadan ve bilmeden sınırı geçirdiği Bekir adlı kişi diğeri ise öz be öz yeğeni Ali’dir. Ancak Üzer dostluk, dayanışma ve güven üzerine kurulu dünyalarında ve öyle veya böyle bir hayat kuran Cevahir’in ölümü ile derinden sarsılır ve arkadaşının kanını yerde koymaz ve öz yeğenini öldürür.

Kurşun Ata Ata Biter romanı, sınır kaçakçılığında mayın kurbanı olan kişinin, eşiyle birleşen arkadaşı, kaçakçılığı örgütleyen ağa takımı, büyükşehir özlemindeki kadının İstanbul hayali, köy- kent karşılaştırması, ölen arkadaşı için canını hiçe sayan Üzer’in dostluk anlayışı, sinema-roman örgüsü etrafında anlatılmaktadır. Sahnelerdeki çarpıcılık, kısalık, keskinlik, dostluk ve güven çerçevesinde film kamerasına, televizyon ekranına göre düzenlenmiş gibi yansıtılmıştır.

Benzer Belgeler