• Sonuç bulunamadı

2.3. Kronobiyoloji ve Kronotip

2.3.3. Kronotip

Kronotip, fiziksel ve bilişsel aktiviteler ve uyku için gün içerisinde tercih edilen zaman dilimine dair bireysel farklılıkları gösteren bir terim olup kısaca, kişinin sirkadiyen ritim

41 tercihi olarak ifade edilebilir (Adan ve ark. 2012, Imeraj ve ark. 2012, Kalmbach ve ark. 2017).

İnsanlar, başta uyku uyanıklık döngüsü olmak üzere; vücut ısısı döngüsü, bazı hormonların salgılanma zamanı farkları gibi sirkadiyen ritimdeki zamansal farklılıklar açısından sabahlılık tipi (%30), ara tip (%60) ve akşamlılık tipi (%10) şeklinde farklı kronotiplere ayrılırlar (Horne ve ark. 1976, Aydın 2008, Adan ve ark. 2012, Díaz-Morales ve ark. 2015). Akşamlılık ile sabahlılık kronotipi arasında, uyku uyanıklık döngüsü gibi sirkadiyen ritme göre düzenlenen olaylarda, 2 ile 12 saat arasında değişen bir faz farkı olduğu bildirilmiştir (Adan ve ark. 2012). Ara tiplerin ise her iki tipin özelliklerini de gösterdiği bilinmektedir (Adan ve Natale 2002).

Kronotiplerin belirlenmesinde altın standart, aktigrafi olmakla birlikte; ölçekler, ucuz ve kolay uygulanabilir olması ve güvenilirliklerinin yüksek olması sebebiyle sıklıkla tercih edilmektedir (Dursun ve ark. 2015). Bu bağlamda en sık kullanılan ölçek; Horne ve Ostberg tarafından oluşturulmuş olan, ülkemizde de geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmış olan sabahlılık-akşamlılık ölçeğidir (Horne ve Ostberg 1976, Pündük ve ark. 2005).

Kronotip farklılıklarının ortaya çıkmasında cinsiyet, yaş, doğum zamanı, coğrafi bölge, iklim, genetik ve ırk gibi pek çok faktörün rol aldığı düşünülmektedir (Roenneberg ve ark. 2007, Oginiska 2011, Adan ve ark. 2012, Kalmbach ve ark. 2017).

CLOCK, ARNTL, PER2, TIM ve NPAS2 genlerindeki polimorfizmlerin kronotip, uyku zamanlaması ve bozuklukları ile olan ilişkilerinin gösterilmesi (Etain ve ark. 2014, Hida ve ark. 2014, Parsons ve ark. 2014, Dmitrzak-Węglarz ve ark. 2016), PER3 genindeki polimorfizminin gecikmiş uyku fazı ve kronotip ile ilişkili olduğunun, PER3 homozigot uzun alelline sahip bireylerin sabahlılık tipine yatkınlığının olduğunun gösterilmesi (Lázár ve ark. 2012); sirkadyen ritim uyku bozuklukları ve farklı kronotiplerin oluşmasında genetik faktörlerin önemli rol oynadığını düşündürmektedir.

Kronotipin yaş ile beraber değişebildiği de birçok çalışmada gösterilmiştir (Giannotti ve ark. 2002). Genellikle çocukluk çağında sabahlılık kronotipi hakimken, erişkinliğe doğru akşamlılık tipine kayma olmakta, daha sonra yaş ilerledikçe yeniden sabahlılık tipine dönüş olmaktadır (Roenneberg ve ark. 2007).

42 Cinsiyet farklılıkları ile kronotipler arasındaki ilişki incelendiğinde, birçok çalışmada kadınların daha çok sabahlılık tipinde olduğu, erkeklerin ise daha çok akşamlılık tipinde olduğu gösterilmiştir (Natale ve ark. 2011, Randler 2011, Borisenkov ve ark. 2012). Fakat kadınların daha çok akşamlılık tipinde olduğunu belirten (Merikanto ve ark. 2012) ve kronotipler açısından cinsiyetler arasında herhangi bir farkın bulunmadığını bildiren çalışmalar da (Paine ve ark. 2006) mevcuttur.

Ayrıca kişilerin, doğum sonrasındaki ilk aylarda maruz kaldıkları fotoperiyod sürelerinin de kronotip farklılıkları oluşumunda etkisinin olabileceği; sonbahar ve kış aylarında doğanların, sabahılık tipine, ilkbahar ve yaz aylarında doğanların ise daha çok akşamlılık tipine yaktın olduğu bildirilmiştir (Natale ve ark. 1999, Mongrain ve ark. 2006b, Natale ve ark. 2011).

Kronotipler birçok yönden birbirinden farklılıklar göstermektedir; genel olarak sabahlılık tipindeki bireyler (morningness/tarla kuşu), akşam erken saatlerde uyuyup, sabahları erken saatlerde uyanırlar, zihinsel ve fiziksel aktivitelerinde en iyi performansı, tercih ettikleri sabah saatlerinde gösterirlerken; akşamlılık tipinde olanlar (eveningness/baykuş) ise, gece geç saatlerde yatma eğiliminde olup, sabahları uyanmakta zorluk yaşarlar, fiziksel ve zihinsel aktivitelerinde en iyi performansı öğleden sonra ve akşam saatlerinde gösterirler (Hasler ve ark. 2010, Roenneberg ve ark. 2012, Suh ve ark. 2017). Bu nedenle güne erken başlamayı gerektiren iş, okul gibi bir durum varlığında akşamlılık tipindeki bireylerin, sosyal jetlag olarak adlandırılan endojen sirkadiyen saat ile sosyal saat (çalışma saatleri gibi) arasında senkronizasyon sağlayamamalarından dolayı, genel olarak daha düzensiz uyku uyanıklık alışkanlıklarına sahip oldukları, uyku sürelerinin kısaldığı, gelişen yorgunluk, gündüz uykululuk hali ve buna bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik ve matabolik değişiklikler neticesinde günlük faaliyetlere uyum sağlamakta güçlük çektikleri görülmektedir (Roenneberg ve ark. 2012). Buna karşılık sabahlılık tipindekilerin ise çevresel uyaranlara daha kolay uyum sağladığı; bu sayede akademik, mesleki ve sosyal alanda daha iyi performans gösterdikleri bilinmektedir (Adan ve ark. 2012).

Yapılan çalışmalar, akşamlılık tipindekilerde sedanter yaşamın, stresle baş etmede zorlanmanın, sağlıksız beslenmenin, sigara, alkol ve madde kullanımının, uyku problemlerinin, çeşitli ruhsal hastalıkların ve obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar gibi fiziksel hastalıkların sabahlılık tipindekilere kıyasla daha fazla görüldüğüne işaret

43 etmektedir (Reutrakul ve ark. 2013, Maukonen ve ark. 2016, Mota ve ark. 2016, Patterson ve ark. 2016, Maukonen ve ark. 2017).

Kronotipin uzun zamandır mizaç özellikleriyle ve ruhsal bozukluklarla ilişkisi olduğu bilinmektedir (Ottoni ve ark. 2012). Mizaç özellikleriyle ilgili yapılan çalışmalarda, akşamlılık tipindeki bireylerde anlamlı olarak depresif, anksiyöz, siklotimik ve irritabl mizaç özellikleri daha fazla bulunurken; hipertimik mizaç, sabahlılık tipiyle daha fazla ilişkilendirilmiştir (Ottoni ve ark. 2012, Park ve ark. 2015).

Yapılan bazı çalışmalarda akşamlılık tiplerinde anksiyete semptomlarının ve anksiyöz mizacın daha fazla görüldüğü bildirilmişken (Lemoineve ark. 2013, Fares ve ark. 2015, Park ve ark. 2015), yapılan büyük bir kohort çalışmasında ise anksiyete bozukluklarının akşamlılık tipiyle ilişkili olmadığı bulunmuştur (Antypa ve ark. 2016).

Major depresyonu olan hastaların, sağlıklı kontrollere kıyasla akşamlılık tipine daha fazla yatkın oldukları (Drennan ve ark. 1991), akşamlılık tercihinin hem depresyon hastalarında hem de sağlıklı popülasyonlarda daha şiddetli depresif belirtilerle ilişkili olduğu ve şiddetli depresif belirtiler için bir risk faktörü olduğu bildirilmiştir (Selvi ve ark. 2010, Levandovski ve ark. 2011).

Bipolar bozuklukluğu olan hastalarla yapılan bir çalışma; bu alanda yapılan diğer birçok çalışmayla benzer olarak, BB ile akşamlılık tercihi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu bildirmiştir (Ahn ve ark. 2008, Wood ve ark. 2009).

Kronotipin psikotik bozukluklarla ilişkisi üzerine daha az çalışma yapılmış; sirkadyen tercih ile psikoz arasındaki anlamlı bir ilişki gösterilememiştir (Kivela ve ark. 2018).

Akşamlılık tipinin bağımlılığa yatkınlık oluşturan impülsif ve disinhibe kişilik yapısı ile daha fazla ilişkili olduğu, akşamlılık tipinde sigara, alkol ve madde kullanımı ve bağımlılığın sabahlılığa göre daha yüksek oranlarda görüldüğü bildirilmektedir (Wittmann ve ark. 2010, Selvi ve ark. 2011a, Taylor ve ark. 2011).

Çocuk, ergen ve yetişkenlerde yapılan çalışmalarda DEHB’de de akşamlılık kronotipinin normal popülasyona göre daha fazla görüldüğü ve akşamlılık tipinin dikkat ve uyku problemleri ve yıkıcı davranışlarla daha fazla ilişkili olduğu bildirilmektedir (Imeraj ve ark. 2012, Voinescu ve ark. 2012, Sivertsen ve ark. 2015, Semerci ve Aksoy 2018).

44 Hem DEHB hem de kronotiplerin oluşumundaki genetik altyapı güçlülüğü dikkate alındığında DEHB’li çocukların ebeveynlerindeki artmış sosyal ve psikolojik sorunların ebeveynlerdeki akşamlılık kronotipiyle ve uyku sorunlarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

45

3. GEREÇ VE YÖNTEM

Benzer Belgeler