• Sonuç bulunamadı

Krizi nedenleri ve dünya piyasalarına etkileri

3.5 Rusya Krizi

4.3.2 Krizi nedenleri ve dünya piyasalarına etkileri

2008 dünya ekonomik krizi ilk olarak 2007 yılının şubat ayında görülmeye başlamıştır. İlk aylarda dünyayı etkileyecek kadar büyük bir kriz olarak görülmese de zaman geçtikçe krizin büyüklüğü artmıştır. Ve ağustos ayına gelindiğinde kriz derin bir hal almıştır. 2008 Temmuz alına gelindiğinde Fannie Mac ve FreddieMac’nin fonlarının sıkıntı içine düştüğü konusunda söylentiler ortaya çıkmaya başlamıştı. ABD’de Mortgage piyasası yaklaşık olarak 10 trilyon dolarlık büyümeye ulaşarak, dünyanın en büyük piyasası olmuştur. Fannie Mac ve Freddie Mac fonları ise 5 trilyon dolar ile ülkedeki konut kredilerinin yarısına sahipti. Fakat hisse senetleri hızlı bir şekilde değer kaybederek son 16 yılın en düşük seviyelerine inmiş ve hisseler yılbaşından bu yana yaklaşık olarak %92 oranlarında bir değer kaybı yaşamıştır (Boztaş, 2013). Hiç kimsenin beklemediği bu düşüş piyasaları alt üst etmiştir. Herkeste bir panik hali ortaya çıkmıştır.

ABD Merkez Bankası kendi kendine yarattığı canavarın meydana getirdiği yıkıcı sonuçları görüp kontrol edemeyeceğini anlayınca çareyi hızlı bir şekilde faiz oranlarını indirmekte buldu. Mart ayında iskonto faiz oranlarını yüzde 3.5’lardan 3.25’lere ve aynı zamanda referans faiz oranlarını 3’den 2.252e çekme kararına rağmen ise piyasalardaki ev kredisi-mortgage faiz oranları düşmeyerek Mart 2008 yılında ortalama olarak 5.5. seviyelerinde kalmıştır. FED iş işten geçtikten sonra Ekim 2008 yılında faiz oranlarını yüzde 1 seviyelerine indirse de büyük global krize engel olamamıştır ( Kurtoğlu, 2014).

Önce konut fiyatlarının artması, daha sonrada bu fiyatların kendiliğinden düşmesi ipotekli konut kredisi alanları zor duruma düşürmüştür. Önceleri konut fiyatlarının yükselmesi onları iflas durumlarından kurtarıyordu. Aldıkları kredileri ödeme zorlukları yaşadıkları zaman kolaylıkla evlerini satabiliyorlardı. Sattıkları fiyatlar aldıkları fiyatlardan yüksek olduğundan dolayı borçlarını kolaylık ile ödeyebiliyorlardı. Başka bir konuda, konutların değerleri konut fiyatları yükselirken konut kredisine gerekli olan teminatların üzerlerine çıkabiliyor olmalarıydı (Boztaş, 2013). Bu durum daha sonra daha da tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. İnsanlar devamlı kredi ile ev almaya başlamış ve borçlarını ödemede zorluk çekmeye başladıkları zaman evlerini satarak hem borçlarını kapatmış hem de üzerinden kar etme boyutlarına gelmiştir. Bir süre sonra ABD kontrolsüz konut kredileri vermeye başlamıştır.

Önceleri Mortgage kredileri ağırlıklı olarak ödeme konusunda zorluk çekmeye yüksek gelirli müşterilere tahsis edilmiş bir uygulama idi bu uygulamaya ‘’Prime Mortgage’’ uygulaması adı verilmekte idi. Fakat daha sonraları bu krediler daha düşük gelir gruplarına da verilmeye başlanmış ve bunun adına “Subprime Mortgage’’ (yüksek riskli krediler) adı verilmeye başlanmıştır. Başlangıçta bu gidişatta hiçbir sorun olmadan sistem tıkır tıkır işlemeye başlamıştı. Sadece dar gelirlilerin kullandıkları’’ yüksek riskli krediler’’ hacmi 1.5 trilyon dolar civarında idi. ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz oranlarını arttırması konut piyasalarında durgunluğa neden olmuştur. Konut satış fiyatları ve kira gelirlerinin düşmesi nedeni ile kredi borçlarını düzenli şekilde ödeyemez duruma geldiler (Koç, 2010). Aslında bu durum bir balona benzetilebilmektedir. Yani önce her şey yolunda seyrinde devam ederken balon hiçbir urumdan habersiz şişmeye başlar balon şişer şişer sanki her şey yolunda gibi herkes bu durumdan bir hayli hoşnut durumdadır. Ne zaman balon artık balon şişemeyecek kadar büyük duruma gelir veya bu balonu bir neden ortaya çıkarıp patlatırsa herkes o zan durumun farkına varır.

Burada da durum bu örnektekinden farklı değildir. FED tarafından faiz oranında meydana gelen artış nedeni ile balon patlamış dengeler alt ve üst olmuştur. Önce konut fiyatlarında meydana gelen artış hızının, daha sonrada fiyatların kendinin düşmesi, satın aldıkları konutları teminat göstererek ipotekli konut kredisi alanları zor duruma sokmuştur. Önceden konut fiyatlarında meydana gelen artış kişileri iflas etmekten kurtarıyordu, aldıkları kredileri ödeme zorluğuna düştüklerinde ise

kolaylıkla evlerini satarak kendilerini kurtarıyorlardı. Çünkü satış fiyatları alış fiyatlarından yüksek olduğundan dolayı aradaki farklarla borçlarını kapatıyorlardı. Bu durum bu alanda faaliyet gösteren finansal kurumları zor duruma sokmuştur. (Özatay, 2016). Bu avantajlı durum sadece konut fiyatları yüksek iken geçerli konumda idi. Aksine konut fiyatları düştüğünde gidişat ne durumda olacak diye kimse düşünmemiştir. Çünkü bu durum herkese çok cazip gelmeye başlamıştır. Ta ki konut fiyatları düşmeye başlayınca tehlike çanları da çalmaya başlamıştır. Artık durum tam tersine dönmeye başlamıştır.

Konut fiyatları düşmeye başlayınca ödeme kabiliyetleri düşük olan gelir grupları kredileri ödemelerde zorlanmaya başlamıştır. Borçlar ödenmeyince evlere teker teker el konmuştur. El koyanlar bu konutları nakde çevirmek isteyince konut fiyatları daha da düşmüş bu durum bir kısır döngü halinde devam etmiştir. Piyasalar bu durumdan bir hayli etkilenmiştir. Bu krizin hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılması küreselleşme olgusunun bir sonucudur. Bu kriz bir mortgage krizi olarak ne kadar ABD’de başlasa da doğurduğu sonuçlar itibari ile tüm dünyaya yayılan bir likidite krizi meydana getirmiştir.

İşsizlik ve yoksulluklar hızlı bir şekilde artması, büyümenin yavaşlaması veya ekonomik daralmanın meydana gelmesi, dış ticaret dengelerinin bozulması, yabancı rezervin olumsuz etkilenmesi, döviz kurlarında büyük ve değişkenli hareketler, bütçe açıklarının büyümesi, dünya ticaretinde sert azalmalar gelişmekte olan ülkelerde özel sermaye girişlerinin büyük oranlarda ülke dışına çıkması, finans kurumlarına olan güvenin azalması gibi sonuçlar ortaya çıkmıştır (Kutluay, 2011). Bu sonuçlar ekonomik krizin küresel krize çevrilmesi ve tüm dünyaya yayılmasının sonuçlarıdır. Nerdeyse tüm ülkeler bir şekilde krizden etkilenmiştir. Gelişmekte olan ülkeler de bu zararlar daha da belirgin hissedilmiştir. Bu ülkelerde sıcak paralar ülkeyi krizden dolayı bir anda terk edince sonucunda ekonomilerinde küçülmeler ortaya çıkmıştır. Bu meydana gelen küresel kriz, küresel finans sistemini derinden etkilemiş, birçok finansal kurum iflas eşiğine gelmiş ya da iflas etmiştir. İflas etmeyen kurumlar veya banklar ise çok zor durumlarda kalmışlardır. Bu durum sonrasında finansal kurumlar arasındaki güven azalmış ve belirsizliklerde önemli ölçüde artmıştır. Bu durum sonucunda ise ülkeler arası sermaye akımları azalmıştır (Kutluay ,2011). 2008 küresel krizinin de dünya piyasalarına etkileri bu şekilde olmuştur.

Benzer Belgeler