• Sonuç bulunamadı

Korku; kavuşulamayacak ayrılıktır

Kul, Allah Teâlâ´dan ayrı düşmemek ve yakın olmak için gayret etmelidir

Ayrılık,

kul tarafından olursa dönüşü vardır. Fakat Allah Teâlâ tarafından olursa en büyük tehlikedir. Duada geçen ayrılık Allah Teâlâ´nın kuldan ayrılmasıdır.

Allah Teâlâ Müslüman kulundan hiçbir zamanda ayrılmamıştır. Ancak, mecazî ilâhî ayrılıklar vuslat sebebidir.

İnsanda bu ayrılığının karşılığını görecektir. Önemli olan ayrılığı sermaye kılmaktır. Ayrılığı kul kendine kazançlı kılmak için, dönüşü muhakkak olacak vuslat görmelidir.

Ayrılık aşkı doğurur.

Aşk, olgunlaşmanın güneşidir.

Ayrılılık

aşkın alevlenmesine sebep olmaktadır.43

Dinle neyden kim hikayet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede

Güneşi görmemiş meyve ham kalır. Yenecek hale gelse bile tadında acılık vardır. Ayrılık kemal mertebesine ulaşma sebebidir. Hz. Mevlana´nın dosttan ayrılığı koca bir mesnevinin yazılmasına sebep olduğu gibi, derdini anlatırken de binlerce insana hidayet vesilesi olmuştur.

اعاَو ْطِم َ َلِ َو

“Allah Teâlâ´m, Sana rağbetimi artır.”

Bu aslında fıtrattan gelen bir husustur. İradesizce yönelme olur ki, nasıl olduğunu insan bilemez. Ezelde O´na yar olanlar, bugünde O´nun iştiyakı ile yanar dururlar.

43

—Hazret-i Ömer radiyallâhü anh, Hz. Ebubekir

radiyallâhü anh´ın evine teşrif buyurmuştu. Bir de

baktı ki, evinin duvarında yer yer yanık ve siyah

lekeler var. Bunun sebebini sordu. Onun gizli hâllerini

bilenler. Şöyle söylediler: Bazen dert dolu

gönüllerinden bir ah çekerlerdi. Ateşi evin tavanında

yanık ve siyah lekeler meydana getirdi. Tam kırk gün

hiç uyumadan ve geceleri az bir şey yiyerek,

gündüzleri oruç tutarak nefsini ıslaha çalıştı.

Böylece kul itaatı ile Allah Teâlâ´ya yaklaşır. Amellerin artması ile gönüldeki paslar silinir. Gönül temizlenince misafir haneye teşrif eder.

Allah Teâlâ,

“Yeryüzüne ve göğe sığmam. Fakat mümin kulumun kalbine sığarım”

buyurdu. 44

ًاتِبْخمم َ َلِ َو

“Allah Teâlâ´m, Sana karşı tevazulu kıl.”

Bu tevazu korku ile karışıktır. Bazı tevazularda emniyet vardır. Kul ise tevazu ederken, acaba Rabb´im benden incinir mi diyerek korku üzerine olmalıdır. Bu korku gazap korkusu değil, sevgideki korkudur.

Allah Teâlâ´nın dini üzere bulunanlar O´nun gölgesindedirler. Onlar için bir korkuda yoktur.

ْيـلِا َو اًبيِنمم ًاهاَّوَا َك

“Allah Teâlâ´m, her şeyden Sana ağlayarak geldim.”

44

—Burada da; zat mertebesinin kendisi değil,

sureti, örneği sığmaktadır. Kendisinin sığması

düşünülemez. Görülüyor ki, kalbin maddesiz,

mekânsız şeylerden daha geniş olması, onların

kendilerinden değil, suretlerinden daha geniş

olmasıdır. Mekânsızlar karşısında, Arş ve Arşta

bulunan her şey, zerre kadar bile sayılamaz.

Gafletten huzuruna, günahlardan itaatına, varlıktan yokluğuna, sevmediğin her şeyden sevdiğine, ağlaya, ağlaya kapına yüz tuttum, demektir.

Ağlamak

rahmeti celp eder. Ağlamak acizliğin temsilidir.

Gururu yok eder. Gurur Allah Teâlâ´nın sevmediği şeylerden olup terk edilmesi gerekli şeylerdendir. Gururu terk edip, kapıya ağlayarak geleni kovmak büyüklüğün şanına yakışmaz.

Dünya, asıl itibarı ile ağlamak makamındadır. Ayrılığın acılarını onda buluruz. Çünkü maddî âlemin temsili olarak gösterilmesi, ilâhî âlemden dünyayı ister istemez ayrı düşürmüştür. Fakat garip olan taraf maddî âlem ilâhî âleme bulma sebebi olması da sırrın saklandığı ceviz kabuğu gibidir.

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem

“çok ağlayın az gülün”

,

“Kur´anı okurken ağlamaklı okuyun”

,

“Âdem aleyhisselâm yaratılırken üzerine kırk gün keder yağmurları yağdı”

buyurması çok manidardır.

Ağlamak

özün titremesidir. Allah Teâlâ´ya yakın olmak isteyen, O´nu hüzünde aramalıdır. Çocuğun kendine baktırmak için annedeki merhameti dışarı çıkmasını ağlayarak sağlar. Dualar ağlayış pınarları ile beslenirse icabet mutlaka vacip olmuştur.

اَـنَتـَبْوَت ْلـَّبـَقـَت َّممهـمّـلـلَا

“Ey Allah Teâlâ´m, tövbemizi kabul buyur.”

Allah Teâlâ´m kabul olan tövbeyi bize nasip et. Tövbenin kabul olunması demek bir daha o günahı işleyecek güç ve

dönüşün Allah Teâlâ tarafından mani olunmasıdır. Çünkü Allah Teâlâ bir kulunu tövbe ettirirse onu koruması altına almış demektir. Tövbe yönelmek olduğundan, yönelen kişiyi en iyi muhafaza eden ancak Allah Teâlâ´dır.

اَـنَتَــبْوـَح ْل ِسْغَا َو

“Ey Allah Teâlâ´m, günahlarımızı yıka.”

Allah Teâlâ´m günahlarımızı suyun kiri, yok ettiği gibi, üzerimizden ayır, demektir.

İlâhi feyizler bir şadırvan gibidir. Suyun etrafında dolaşmak ile temizlenemeyeceği için tövbe denizine dalmak gerekir. Susuzluk derdine düşenler kendilerine düşeni almak için, suya kimi ağzını kimide kovasını uzatır. Eğer şadırvana rağbet etmez ise akan sudanda istifade etmek mümkün değildir.

Yıkanmak ferahlık verdiği için, tövbenin kabul olunduğu, kul tarafından bilinmesi, ferahlama sebebidir. Tövbe etmekten çok, kabul edildiğini bilmek, kula neşe kaynağıdır.

Hataların arkasından gelen tövbe ve istiğfar, yalnız o zulmet ve bulanıklığı değil, onlar gibi daha nice eksik yönleri temizler ve nice yükselişlere sebep olur.

َم ْدِّد َس َو َانَلِوَاق

“Ey Allah Teâlâ´m, sözlerimizde bizi, sabit kıl.”

Allah Teâlâ ve kullar arasında itibar ve sevginin artışı, kulun sözlerinde doğru olmasıdır. Yalan, noksanlık ve ayrılık getirir. Verilen sözde durmak için, içle dışın aynı olması

gerekir. Eğer biri diğerinden eksik veya fazla olması yalancılık ile eşdeğerdedir. Müslümanın büyük günahlardan ancak yalan işle birlikte olmayacağı Efendimiz sallallâhü aleyhi ve selem tarafından beyan edilmiştir. Yalanı olmayan hal eksikleri ile de Allah Teâlâ tarafından kabul edilir. Çünkü beşer hata işlemeye uygun yaratılmıştır. Fakat nice kullar vardır ki, günaha dönmek istemişlerse de, Allah Teâlâ onları yalnız bırakıp perişan etmemiştir.

Şah-ı Nakşibent (ks) Efendimiz

“bize biri teslim olduğunda onu temizlemeden Allah Teâlâ´ya teslim etmeyeceğimize söz verdik”

buyurdular. Bir kulun böyle bir iddiası olursa, gerçek teslimiyete kavuşan, Allah Teâlâ tarafından sevilmeye layık olur.

َنَ ِرو مد مص َةَمِي َسَ ْلمل ْساَو

“Ey Allah Teâlâ´m, göğsümüzden karanlığı çıkar.”

Göğsümüzden karalığı, kötü ahlakı, düşünceyi, duyguları ve sevmediğin şeyleri kılıcın kınından sıyrılması gibi ayır, demektir.

Kulun yapısında ki, şerre meyil Allah Teâlâ´ın yardımı olmadan, bir şekilde tedavi olamaz.

Hz. Ömer radiyallâhü anh buyurdu ki;

“İnsan on şeyden yaratılmıştır. Dokuzu hayır, biri şerdir. Kendi haline bırakılırsa hayırları şerrine tabi olur.”

Keşif ehlinin müşahedesine göre göğsün karalığı vardır.

Tedavisi de zikir ve Allah Teâlâ´nın yardımıdır. Allah

Teâlâ´nın yardımı Kur´an ve O´nun dostları ile olur. O dostlar ki, bir nazar ve sohbetleri ile senelerce sineyi kaplamış karalığı bir anda siler atar. Kul bu yardımı görmedende bu hali de geçemez.

Akıllı kişinin sohbetini dinlemek nafile ibadetten daha

Benzer Belgeler