• Sonuç bulunamadı

Araştırmanın bu bölümünde, konuyla ilgili yapılmış çalışmalar kronolojik sıra ile verilmiştir.

Schlossberg tarafından 1991 yılında yapılan bir çalışmada tüketicilerin çevresel konulara ilişkin davranışlarıyla, bu davranışları gerçek satın alma davranışına dönüştürmeleri arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur.

Kuhlemeier, Bergh, Lagerweıj (1999), “Hollanda Ortaokullarında Çevresel Bilgi, Tutum ve Davranış” konulu araştırmalarında ülke genelinde 206 ortaokuldan 15 yaş ve üzeri 9000’den fazla öğrenci ile çalışmışlardır. Öğrencilerin % 57’sinin çevreye karşı oldukça olumlu tutumda oldukları saptanmıştır. Buna karşın öğrenciler

çevresel sorunlarla ilgili sorulara yanlış yanıtlar vermişlerdir. Çevresel tutum ve bilgi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

Yücel ve Morgil tarafından 1999 yılında yapılan bir çalışmada, lise düzeyinde çevre eğitimi için neler yapılabileceği saptanmak istenmiş ve bu amaçla öğretmen, öğrenci ve velilere anket uygulanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, “Çevreniz için bir şeyler yapmayı düşündünüz mü?” sorusuna öğretmenlerin % 58.1’i; öğrencilerin % 57.6’sı ve velilerin % 49.3’ü “evet” yanıtını vermişlerdir. Öğretmen, öğrenci ve velilerin “Çevre koruma” ile ilgili herhangi bir organizasyonda aktif görev yapıp yapmadıkları” sorulduğunda ise, verilen yanıtların % 10.1 ila % 15.6 arasında kısmen bu tür organizasyonlarda çalışıldığını ortaya çıkarmaktadır. “Geri dönüşlü materyal ve Atık nedir?” sorularına verilen yanıtlardan, bireylerin bu konu hakkında fazla bilgi sahibi olmadıkları görülmüştür. Öğretmenlerin % 56.4’ü geri dönüşlü materyali “kullanıldıktan sonra yeniden değerlendirilebilen materyal” olarak tanımlamış; örnek olarak da kağıt ve cam yanıtını vermişlerdir. Geri dönüşlü materyali tanıdıklarını söyleyen öğrencilerin % 55.3’ü ise geri dönüşlü materyale örnek olarak pet şişeleri ve depozitolu kola şişelerini göstermişlerdir. Velilerin % 10.2’si, öğrencilerin % 18.3’ü ve öğretmenlerin % 40.1’i “Kimyasal atık nedir?” sorusuna “sanayi atıkları” cevabını vermişlerdir.

Akış tarafından (2000) yapılan bir çalışmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde “çevre bilinci” ile “yaş”, “öğrenim düzeyi”, “yerleşim alanı”, “yerli veya göçmen olma” ve “cinsiyet” değişkenleri arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Kuzey Kıbrıs’ta gelişmiş bir çevre bilinci olmadığı ve ekonomik sorunların çevre sorunlarından önce geldiği belirlenmiştir. Kendilerini “Çevreye duyarlı bir insan” olarak kabul eden bireylerin bu duyarlılıklarının % 80 ağaç dikmekle sınırlı olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılan bireyler, çevreci görüşe sahip olduklarını ifade etmekte ancak çoğu kez çevreye duyarlı davranış göstermemekte ve çevreyi korumak için parasal bir bedel ödemekten kaçınmaktadırlar. Çevre sorunlarının (bir liste verilerek) önem derecelerine göre sıralanması istendiğinde % 22 ile hava kirliliği ilk sırada yer almakta; ardından % 19 ile su kirliliği gelmektedir. Ankete katılanların % 54’ü turizmin; gürültü, trafik

sıkışıklığı, kirlilik gibi sorunlara yol açtığına inanmaktadır. Boş şişelerinizi ne yaparsınız?" sorusuna verilen yanıtlar ise % 53 oranında "çöpe atarım" şeklindedir. "Tekrar kullanmak için saklarım" diyenlerin oranı ise % 45’dir.

Torlak 2001 yılında yaptığı bir çalışmada, tüketici ahlâkının boyutlarını ortaya koyabilmeyi, tüketici olarak üniversite öğrencilerinin tüketici ahlâkı açısından olumlu ya da olumsuz yönlerini belirleyebilmeyi ve bireysel özelliklerle tüketim ahlâkına yönelik satın alma davranışları arasındaki ilişkileri analiz edebilmeyi amaçlamıştır. Araştırmada öğrencilerin çevre dostu ürünlere karşı tutumları da analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, öğrenciler daha sık tükettikleri gıda ve temizlik ürünlerinde çevre dostu olanlara daha fazla ödemede bulunma eğiliminde iken, kozmetik ve petrol ürünlerine bir miktar daha az ödemede bulunma eğiliminde oldukları görülmüştür. Bunun yanında, çevre dostu ürünlere daha fazla ödemede bulunma niyetleri ile öğrencilerin cinsiyetleri arasında anlamlı bir farklılık saptanmış olup, kız öğrencilerin çevre dostu ürünlere erkek öğrencilere oranla daha fazla ödeme niyetinde oldukları belirlenmiştir.

Ada tarafından 2003 yılında yapılan bir çalışmada, İstanbul ilinde Kadıköy, Kartal, Tuzla, Bakırköy ve Gaziosmanpaşa Halk Eğitim Merkezlerinin açmış olduğu, mesleğe yönelme ve genel kültür kurslarına devam eden bayan kursiyerlerin, çevre ve insan sağlığı ile ilgili uygulamaları belirlenmeye çalışılmıştır. 432 bayan kursiyerle yapılan çalışmada, çevre konusunda, yaş, öğrenim düzeyi ve medeni durum gibi değişkenlerden kaynaklanan farklılıklar ortaya çıkmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların % 69.2’si “Evsel atıkları nasıl saklarsınız?” sorusuna çöpleri hiç ayırmadan olduğu gibi çöp torbasına koyduklarını, % 29.2’si geri dönüşümü sağlayacak şekilde çöpleri özelliklerine göre ayırdıklarını bildirmişlerdir. Katılımcıların % 76.6’sının temizlik yaparken sıvı deterjan kullandığı saptanmıştır. Ancak temizlik için sıvı deterjan kullanan deneklerin, bunun çevre ve cilt açısından sağlıklı olup olmamasından daha çok, temizleme özelliğinden kaynaklı kullandıkları bildirilmektedir. Çevre ve insan sağlığı konusunda yazmak istedikleri bir şey olup olmadığı sorulduğunda; çevre eğitiminin gerekli olduğunu ifade edenlerin oranı % 13, insan sağlığı konusunda bilgi edinmek isteyenlerin oranı % 15, çöplerin düzenli

olarak toplanması gerektiğini isteyenlerin oranı %4.9’dur. Diğer denekler ise yeşil bir çevre, düzenli çalışan temizlik ve sağlık kurumlarını istemektedirler. Son olarak, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında çevre sorunlarının sürekli olarak gündeme getirilmesi, insanların geçmiş dönemlere nazaran çevre konusunda daha duyarlı olmasına neden olduğu görülmüştür.

Çabuk ve Karacaoğlu tarafından (2003) yapılan “Üniversite Öğrencilerinin Çevre Duyarlılıklarının İncelenmesi” konulu çalışma, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğrencilerinin çevre duyarlılığına ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amacıyla 439 öğrenci ile yürütülmüştür. Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin çoğunun, ozon tabakasına zararlı maddeleri içeren deodorant vb. gibi tüketim mallarının kullanılmaması ve toplu taşıma araçlarının kullanılması konusunda duyarlı olmadıkları belirlenmiştir. Temizlik maddelerini, zararlı kimyasal maddeler içerip içermediğine dikkat ederek satın alma konusunda öğrencilerin yeterince duyarlı olamadıkları belirlenmiştir. Evde, okulda, yurtta ve diğer toplu yaşam alanlarında su kullanımına ilişkin tutumluluk konusunda, öğrencilerin çoğunun duyarlılık gösterdikleri belirlenmiştir. Öğrenciler kağıtların her iki yüzünü de kullanmaya özen göstermektedir. Çöpleri kağıt, plastik, cam vb şeklinde sınıflandırma konusunda öğrencilerin her zaman duyarlılık göstermedikleri belirlenmiştir. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun çevre konusunda yapılan seminer, panel, konferans gibi bilimsel çalışmalara bazen katıldıklarını ifade ettikleri belirlenmiştir. Bunun yanı sıra öğrencilerin çok az bir kısmı da her zaman katılmakta olduklarını ifade ettikleri belirlenmiştir. Öğrencilerin görüşlerine göre, çevre konusunda çalışan gönüllü kuruluşların çalışmalarına katıldıkları, öğrencilerin önemli bir kısmının da asla katılmadığı belirlenmiştir.

Özdemir ve arkadaşların tarafından (2004) yapılan bir çalışmada, Dönem I ve Dönem VI tıp fakültesi öğrencilerinin, çevre sorunları ile ilgili olarak farkındalıkları ve duyarlılıklarının saptanması amaçlanmıştır. Öğrencilere göre, dünyada çevre ile ilgili en önemli üç sorun % 37.5 ile hava kirliliği, % 36.2 ile atıklar ve % 30.6 ile ormanların azalmasıdır. Öğrencilerin % 75.8’i sağlıklı bir çevre için yapılması gerekenleri bildiğini ve bunlara dikkat ettiğini belirtirken, % 17.9’u yapılması

gerekenleri bildiklerini ancak dikkat etmediklerini ve % 19’u bu konuyu bilmediklerini veya bu konuyla ilgilenmediklerini belirtmişlerdir. Kız öğrencilerin çevre konusunda daha fazla oranda bilgilerinin olduğunu ve dikkat ettiklerini belirttikleri; yurtta kalanlar ile herhangi bir gönüllü kuruluş veya organizasyona üye olmayanların daha fazla oranda bilgileri olmasına karşın yaptıklarına dikkat etmediklerini belirttikleri saptanmıştır. Çevresel duyarlılık puan ortalamaları yönünden, dönem I ve dönem VI öğrencileri arasında fark saptanmazken, kız öğrenciler ile 21 yaş ve daha genç olanların puan ortalamasının daha fazla olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, duyarlı olması beklenen bir toplum kesiminin konuya yeterli ilgiyi göstermediği, farkındalık ve duyarlılıkların yetersiz olduğu görülmüştür.

Ay ve Ecevit tarafından (2005) çevre bilinçli tüketici davranışının belirlenmesi ile ilgili olarak yapılan araştırma sonuçlarında, en yüksek yanıtlanma yüzdelerine sahip ifadeler % 50,1 ile “ürünleri boşuna çalışmaması için kapatırım” ve % 49,9 ile “kullandığım elektrik miktarını azaltmak için çaba gösteririm” olup, kesinlikle yapılmasına çalışılan davranışlar olarak belirtilmiştir. Sıralanan ve en yüksek yanıtlanma yüzdesine sahip ifadeler incelendiğinde öğrencilerin kullandıkları, kontrol edebildikleri ve kendilerine ek maliyet getirmeyen davranışlarla duyarlılıklarını belirtmeye çalıştıkları söylenebilir. Ayrıca öğrencilerin % 61.6’sı “tüketici olarak çevre kirliliği için bir şey yapmak anlamsızdır” ifadesine “hiç katılmıyorum” şeklinde yanıt vermişlerdir. Araştırma sonuçlarına göre, bireylerin inanışlarının çevresel zorluklarla mücadelede önemli rol oynadığı görülmektedir. Eğitimli, genç, gelecekte çalışacak olan tüketici grubunu oluşturan üniversite öğrencilerinin kararlı bir yapıya sahip oldukları belirlenmiştir. Sosyal ve politik konulara duyarlılığın, çevre bilinçli tüketici davranışı ile anlamlı ilişkiye sahip bulunması politik ve sosyal konulara duyarlılığın bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Tokat İli Artova İlçesindeki çiftçilerin çevre bilinç düzeylerinin incelenmesi amacıyla Kızılaslan H. ve Kızılaslan N. tarafından (2005) yapılan bir çalışmada, çiftçilerin % 49.02’sinin orta, % 27.45’inin düşük, % 23.53’ünün yüksek düzeyde çevre bilincine sahip oldukları bulunmuştur. Çevre korumaya yönelik herhangi bir

örgüte üye olan çiftçi yoktur. Çevre ile ilgili bilgilerini genel olarak televizyondan öğrendikleri görülmüştür. Çiftçilerin % 55,88’i ormanların tahrip olduğunu, % 44,12’si ise tahrip olmadığını düşünmektedir. Ormanların tahrip olduğu yönünde görüş bildiren çiftçilerin yaklaşık yarıya yakını orta düzeyde çevre bilincine sahiptir. Ormanların tahrip olmadığını düşünen çiftçilerin çoğunluğunun çevre bilinç düzeyi ise orta düzeydedir. Ormanların neden tahrip olduğu sorulduğunda ise çiftçilerden genel olarak yakacak olarak kullanmak için kaçak kesimler yapıldığı ve hayvanlar otlatıldığı için tahrip olduğu yönünde yanıtlar alınmıştır. Sonuç olarak araştırma bölgesinde çevre bilincinin yeterli olmadığı, okul programlarından başlamak üzere yaygın eğitim kapsamına çevre eğitiminin alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Çevreye karşı duyarlılığın geliştirilmesi ve tarım sektörünün yol açtığı çevre kirliliği açısından tarımsal alanlardaki bireylere yönelik çevre eğitimi son derece önem arz etmektedir.

Uzun ve Sağlam tarafından (2005) yapılan bir çalışmada, öğrencilerin sosyo- ekonomik durumlarının çevre bilinci üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırma, Ankara ilindeki bazı orta öğretim kurumlarında okuyan lise öğrencilerine "Çevre Bilinci Ölçeği" ve "Çevre Başarı Testi" uygulanarak yürütülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre, “orta” sosyo-ekonomik düzeye sahip öğrencilerin çevre bilinci ortalaması, "yüksek” ve “düşük" sosyo-ekonomik düzeye sahip öğrencilerin ortalamasından farklı ve "orta" sosyo-ekonomik düzeye sahip öğrencilerin lehinedir. "Yüksek” ve “düşük" sosyo-ekonomik düzeydeki öğrenciler arasında ise, çevre bilinci yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı belirlenmiştir. Akademik başarısı açısından incelendiğinde ise, “yüksek” sosyo-ekonomik düzeye sahip öğrencilerin başarı ortalaması, “orta” sosyo-ekonomik düzeydekilerin ortalamasından istatistiksel olarak farklı ve “düşük” sosyo-ekonomik düzeydekilerin lehinedir. Ayrıca “yüksek” ile “düşük” ve “düşük” ile “orta” sosyo-ekonomik düzeydeki öğrenciler arasında anlamlı bir fark bulunmamış ve öğrencilerde oluşturulmak istenen çevre bilinci ile çevre akademik başarısı arasında doğrusal bir ilişki saptanmıştır.

Buhan tarafından (2006) yapılan bir çalışmada, okul öncesi öğretmenlerinin çevre bilincine karşı olan tutumlarının ne düzeyde olduğunun saptanması amaçlanmıştır. Araştırma sonucunda çevre ölçeği toplam puanları ile tutum, bilgi ve davranış alt boyutu arasında istatistiksel açıdan p<.01 düzeyinde pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Öğretmenlerin çevre bilinci ile ilgili bilgilerinin, tutumlarının ve çevre korumaya yönelik davranışlarının olmadığı görülmüştür. Ayrıca öğretmenlerin çevre ile bilgileri ve çevreye yönelik davranışları karşılaştırıldığında öğretmenlerin yanıtlarında tutarsızlıklar gözlemlenmiştir. Örneğin; kâğıt alırken geri dönüşümlü olanların satın almanın çevrenin korunması açısından önemli olduğunu bilenler % 92,4 fakat buna uygun davranış gösterenler sadece % 15,2’dir.

Üniversite öğrencilerinin çevre ve çevre sorunlarına karşı tutumlarının belirlenmesi amacıyla Erol ve Gezer tarafından (2006) yapılan bir çalışmada, öğrencilerin sosyo-ekonomik özelliklerine göre anlamlı farklılıklar gösterip göstermediği araştırılmıştır. Araştırma bulgularında, öğrencilerin çevre ve çevre sorunlarına karşı tutumları genel olarak zayıf bulunmuştur. Öğrencilerin çevre ve çevre sorunlarına yönelik tutumlarının onların cinsiyetlerine, yaşlarına, kardeş sayısına ve annelerinin mesleğine göre anlamlı farklılıklar gösterirken, yaşadıkları yerleşim birimine, babalarının mesleklerine, anne ve babalarının öğrenim düzeylerine, oturdukları eve, ailenin gelir düzeyine ve daha önce çevreyle ilgili ders alıp almamalarına göre anlamlı farklılık göstermemektedir. Kız öğrencilerin çevre sorunlarına yönelik tutumları erkek öğrencilere göre daha yüksek ve anlamlı olarak farklıdır. Yaşı büyük olan öğrencilerin yaşı küçük olanlara göre, annesi çalışanların annesi ev hanımı olanlara göre, hiç kardeşi olmayanların olanlara göre daha olumlu tutumlara sahip olduğu istatistiksel olarak bulunmuştur. Araştırma bulgularına göre üniversite öğrencilerinin büyük bir çoğunluğunun (% 96) herhangi bir çevreci grubun faaliyetlerine katılmamaktadır. Çevre ve ekoloji ile ilgili kavram sorularına genel anlamda yeterli yanıt veremedikleri gözlenmiştir. Öğrencilerde bazı kavram yanılgılarının olduğu anlaşılmıştır.

Uzun tarafından 2006 yılında yapılan bir çalışmada doğayı ve önemini anlama konusunda portfolyo değerlendirmenin katkısına ilişkin öğretmen adaylarının görüşlerini ortaya koymayı amaçlamıştır. Araştırma kapsamına alınan öğretmen adaylarının görüşleri incelendiğinde, “Doğal kaynakların önemli olduğunu anladım” görüşüne katılanlar % 99.1; “Hava, su, toprak gibi kaynakların tükenmeyeceğini düşünüyorum” görüsüne katılmayanlar % 76.2; “Çevre sorunlarından rahatsız olmaya başladım” görüsüne katılanlar % 99.1; “Çevrenin en büyük düşmanının insan olduğunu anladım” görüşüne katılanlar % 96.3; “Katı atıkların değerlendirilmesi gerektiğini düşünmeye başladım” görüşüne katılanlar % 96.3; “Çevre sorunlarını önlemenin olanaklı olmadığını anladım” görüşüne katılmayanlar % 76.1; “Teknolojinin çevreyi her zaman olumsuz yönde etkilemeyeceğini gördüm” görüsüne katılanlar % 52.3; “Çevre sorunlarıyla uğraşmaktan daha önemli işler olduğunu düşünmeye başladım” görüsüne katılmayanlar % 85.3; “Nesli tükenmekte olan hayvanları koruma çalışmalarının gereksiz olduğunu anladım” görüsüne katılmayanlar % 94.4; “Çevre sorunlarının gönüllü çalışmalarla azalacağına inanmaya başladım” görüsüne katılanlar % 79.8; “Geri dönüşümden sağlanacak yararın harcanan paraya değmeyeceğini düşünmeye başladım” görüşüne katılmayanlar % 87.1; “Çevreyle ilgili gönüllü kuruluşların çevre sorunlarının azaltılmasına katkı sağlayacağını düşünmüyorum” görüsüne katılmayanlar % 84.4; “Petrol gibi kaynaklar yerine güneş, rüzgar, su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının önemli olduğunu anladım” görüşüne katılanlar % 89.9 olarak belirlenmiştir.

Yücel ve arkadaşlarının (2006) yaptıkları bir çalışmada, Adana ilinde yaşayan bireylerin çevre sorunlarına ilişkin görüşleri ve tutumları araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kadınların erkeklere oranla, gençlerin de yaşlı bireylere oranla çevre duyarlılıkları daha yüksektir.

Şener ve Hazer tarafından yapılan bir çalışmada (2007) araştırma kapsamına alınan kadınların “Kullanmadığınız odaların ışıklarını kapatır mısınız?” (4.67) ve “Çamaşır ve bulaşık makinesini tam dolmadan çalıştırmamaya dikkat eder misiniz?” (4.52) sorularına verdikleri yanıtlara ilişkin puan ortalamaları ilk iki sırada yer

alırken, “Kâğıt, cam gibi geri dönüşümü mümkün olan ürünleri diğerlerinden ayrı toplar mısınız? sorusuna verdikleri yanıta ilişkin puan ortalaması 5 tam puan üzerinden 2.51 ile en son sırada yer almaktadır. “Deterjan, şampuan, sprey, deodorant gibi ürünleri satın alırken çevreye zarar vermeyen özellikte olmasına dikkat eder misiniz?” sorusuna verilen yanıtların puan ortalaması ise 5 tam puan üzerinden 2.98’dir.

Beyhun ve arkadaşlarının 2007 yılında yaptıkları bir çalışmada, 2005-2006 öğretim dönemi Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi son sınıf öğrencilerinin çevresel risk algılama düzeylerini ve etkileyen bazı faktörler saptanmıştır. Araştırmaya alınan öğrenciler tarafından ileri veya çok ileri düzeyde risk faktörü olarak algılanan ilk üç çevresel faktör sırasıyla stres (% 79,8), ozon tabakasının delinmesi (% 76,9) ve motorlu araç kazalarıdır (% 70,2). Öğrenciler tarafından düşük düzeyde risk faktörü olarak algılanan veya risk faktörü olarak algılanmayan ilk üç çevresel faktör ise sırasıyla şişe suları (% 57,6), aynı bölgede zaman içinde meydana gelen iklim değişiklikleri (% 42,9) ve barınacak ev bulamama (% 39,9) olarak belirlenmiştir. Çevresel riskler konusunda en çok başvurulan bilgi kaynakları hekimler ve bilimsel kitap-dergilerdir. Ayrıca çevresel risk olarak kabul edilen birçok konunun, öğrenciler tarafından bir risk olarak algılanmadığı belirlenmiştir.

Tecer tarafından (2007) yapılan bir çalışmada ilköğretim öğrencilerinin çevre problemlerine karsı çevresel duyarlılıklarının ve bu duyarlılık düzeyleri üzerine sosyo-demografik karakterlerinin etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Öğrencilerin çoğunluğu çevre konularına karşı ilgili olduklarını ifade etmelerine karşın, çevreyle ilgili grup, faaliyet ve aktivitelere katılım oranının düşük olduğu görülmüştür. Genel olarak, kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre çevreye daha ilgili oldukları, çevreye karşı sorumlu davranış göstermeye daha eğilimli oldukları bulunmuştur. I. kademedeki öğrencilerin çevreyle ilgili yazılı, sözlü ve görsel kaynakları takip etme konusundaki ilgileri % 61.1 gibi bir oranla orta seviyededir. 2. kademe öğrenciler ise % 84.8 oranında az ya da çok çevreyle ilgili yazılı, sözlü ve görsel yayınları takip etmektedirler çoğunluğu yaşadıkları bölgelerdeki farklı çevre problemlerinin farkındadırlar.

Aslan, Sağır ve Cansaran tarafından (2008) yapılan bir çalışmada ilköğretim yedinci ve sekizinci sınıf öğrencilerinin çevre bilgi ve tutumlarına hangi değişkenlerin etki ettiğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, okullarda büyük oranda çevre kolu bulunmakta ve çevre ile etkinliklere yer verilmektedir. Buna karşın öğrencilerin çevre ile ilgili herhangi bir etkinliğe katılma oranının yedinci sınıflarda % 19,9, sekizinci sınıflarda % 26,9 gibi düşük bir oranda kaldığı görülmektedir. “Yaşadığınız yerdeki çevresel sorunlar nelerdir?” şeklindeki açık uçlu soruyu yedinci sınıftan 41, sekizinci sınıftan 32 öğrenci yanıtlamıştır. Öğrencilerin büyük bir kısmı yaşadıkları yerdeki çevre sorununu çöp sorunu olarak belirtmişler, diğerleri ise sırasıyla hava kirliliği, su kirliliği, gürültü, atıklar, otopark sorunu ve küresel ısınma şeklinde örnekler vermişlerdir.

Benzer Belgeler