• Sonuç bulunamadı

Komünist Toplumun Üst Aşaması

V. Bölüm - Devletin Sönüp Gitmesinin

4- Komünist Toplumun Üst Aşaması

Marx devam eder:

" . . . Komünist toplumun daha üst bir �amasında, bireylerin

iş bölümüne köleleştinci tabiyeti ve bununla birlikte kol ve kafa emeği arasındaki karşıtlık da ortadan kalktıktan sonra; çalışma sadece yaşamanın bi� aracı değil, aynı zamanda yaşamın birin­

cil gereksinimi haline geldikten sonra; bireylerin çok yönlü ge­

lişimiyle birlikte üretici güçler de büyürlükten ve kolektif serve­

tİn tüm kaynakları bolla§tıktan sonra - ancak ondan sonra bur­

juva hukukunun dar ufku tümüyle aşılabilir ve toplum bayrak­

larının üstüne şöyle yazabilir: Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre!''

"Özgürlük" ve "devlet" sözcüklerini birleştirmenin saçmalı­

ğını acımasızca alaya alan Engels'in düşüncelerinin tüm doğru­

luğunu ancak şimdi anlayabiliyoruz. Bir devlet varolduğu süre­

ce, özgürlük yoktur. Özgürlük olacağı zaman devlet olmayacak­

tır.

Devletin tam sönüp gitmesinin ekonomik temeli, komüniz­

min, kol ve kafa emeği arasındaki karşıtlık ortadan kalkacak ka­

dar yüksek bir gelişmesidir, onunla birlikte bugünkü

toplumsal

eşitsizliğin en önemli kaynaklarından biri de hertaraf edilir, bu

Devletin Sönüp Gitmesinin Ekonomik Temelleri

1 15

öyle bir kaynaktır ki, tek başına üretim araçlarının toplumsal mülkiyete geçmesiyle, tek başına kapitalistlerin mülksüzleştiril­

mesiyle asla birden yeryüzünden silinemez.

Bu mülksüzleştirme, üretici güçlerin dev bir gelişimini

ola­

naklı

kılacaktır. Ve kapitalizmin bu geli§imi daha şimdiden na­

sıl inanılmaz biçimde

engellediğini,

bugün artık ulaşılmış olan teknik temelinde ne kadar çok şeyin ileriye götürebileceğini gördüğümüzde, kapitalistlerin mülksüzleştirilmesinin insan top­

lumunun üretici güçlerinde

kaçınılmaz olarak

büyük bir geliş­

meye yol

açacağını

tam bir inançla söylemekte haklıyız. Fakat bu geli§imin ne kadar hızla süreceğini, i şbölümünün ortadan kaldırılmasına, kol ve kafa emeği arasındaki karşıtlığın hertaraf edilmesine, çalışmanın "yaşamın birincil gereksinimi"ne dönüş­

mesine ne kadar çabuk yol açacağını ise bilmiyoruz ve

bileme­

yiz.

Bu yüzden de yalnızca, bu sürecin uzun süreliliğini, komü­

nizmin

üst aşamasının

gelişim temposuna bağımlılığını vurgu­

layarak, devletin sönüp gitmesinin kaçınılmazlığından söz etme hakkına sahibiz, fakat sönüp gitmenin zamanı ya da somut bi­

ç

imleri sorunları tamamen açıkta kalır, çünkü bu sorunların çö­

zümü için veriler

yoktur.

Toplum; "Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimi­

ne göre" ilkesini gerçekleştirdiğinde, yani insanlar toplumsal or­

tak yaşamın temel kurallarına uymaya alıştıklarında ve emekle­

ri, onların

yeteneklerine göre

gönüllü olarak f

aa

liyet gösterebi-. lecekleri kadar verimli olduğunda, devlet tamamen sönüp gide­

bilecektir. Shylock* benzeri bir hasislikle, başkasından yarım saat bile fazla çalışmamaya, daha az ücret almamaya bakmaya

yol

açan "burjuv-a hukukunun dar ufku" - bu dar ufuk o zaman

* Shakespeare' in, Venedik Taciri' nin baş kişisi. Acımasız bir tefeci. -ÇN.

1 16 Devlet ve Devrim

aşılmış olacaktır. Ürünlerin paylaşımı o zaman, herkese düşen miktarın toplum tarafından saptanmasını gerektirmeyecek; her­

kes "gereksinimine göre" özgürce alacaktır.

Burjuva bakış açısından bakıldığında, böyle bir toplumsal yapıyı "katıksız ütopya" olarak nitelernek ve sosyalistlerin her­

kese, tek tek yurttaşların emeği üzerinde hiçbit denetim uygula­

maksızın, toplumdan istediği kadar yer mantan, otomobil, piya­

no ve daha başka birçok şey elde etme hakkı tanımalarıyla alay etmek kolaydır. Burjuva "bilginler"in çoğunluğu, bugüne dek bu alayla yetinmekte ve bununla sadece cahilliklerini ve kapita­

lizmi bencilce savunmalarını ele vermektedirler.

Cahillik, çünkü komünizmin gelişmesinin üst aşamasının gerçekleşeceğini "vaadetmek" hiçbir sosyalistin aklına gelme­

miştir, büyük sosyalistlerin, bunun gerçekleşeceği

öngörüsü

ise, bugünkü emek üretkenliğini ve Pomyalovski'nin hikayele­

rindeki seminer öğrencileri gibi "zevk için" toplumsal serveti delicesine sarfeden ve olanaksızı isteyen

bugünün

darkafalısını önkoşul olarak almamıştır.

Komünizmin "üst" aşaması gerçekleşinceye dek sosyalist­

ler, emek miktarı ve tüketim miktarı üzerinde toplumun ve

dev­

letin en katı

denetimini talep ederler, fakat bu denetim kapita­

listlerin mülksüzleştirilmesiyle, işçilerin kapitalistler üzerinde denetimiyle

başlamak

zorundadır ve bürokratik devlet tarafın­

dan değil,

silahlı işçilerin

devleti tarafından uygulanmalıdır.

Burjuva ideologlarının (ve Bay Tsereteli, Çemov ve ortak­

ları ayarında yardakçılarının) kapitalizmi bencilce savunması, tam da, uzak gelecek üzerine tartışma ve gevezeliklerle

bugün­

politikanın acil ve aktüel sorununu: kapitalistlerin mülksüz­

leştirilmesi,

tüm

yurttaşların büyük

bir

"sendika"nın, yani tüm devletin işçi ve memurlarına dönüşümü ve tüm bu sendikanın

Devletin 'sönüp Gitmesinin Ekonomik Temelleri

1 17

tüm çalışmasının gerçekten demokratik devlete,

Işçi ve Asker Temsilcileri Sovyetleri devletine

tabi oluşunu

tahrif etmele­

rinden

ibarettir.

Bilgili profesör ve onunla birlikte darkafalı ve onunla bir­

likte Bay Tsereteli ve Çernov, Bolşeviklerin saçma ütopyaların­

dan, demagojik vaatlerinden, sosyalizmi "yürürlüğe koyma"nın olanaksızlığından sözederken, kastettikleri şey tam da, "yürürlü­

ğe konması"nı sadece hiç kimsenin vaat etmemekle kalmadığı, aynı zamanda zaten "yürürlüğe konamayacağı" için hiç kimse­

nin de düşünmediği komünizmin üst evresini, üst aşamasını kas­

tediyorlar.

Ve burada, Engels'in yukarıda değinilen "sosyal-demokrat"

tanımının yarılışlığı üzerine değerlendirmelerinde değindiği, sosyalizmle komünizm arasındaki bilimsel ayrım sorununa varı­

yoruz. Politik olarak komünizmin ilk ya da alt aşamasıyla üst aşaması arasındaki fark zamanla muhtemelen çok büyük olacak­

tır, fakat şimdi, kapitalizm altında bu farkı vurgulamak gülünç olurdu ve bunu önplana çıkarsa çıkarsa tek tek anarşistler (eğer, anarşistler arasında, .Kropotkin, Grave, Cornelissen ve anarşist­

lerlu diğer "yıldız"larımn, "Plehanov" tipinde sosyal-şovenistle­

re ya da -haHi onurunu ve vicdanını koruyan az sayıda anar­

şistlerden biri olan Ge'nin ifade ettiği gibi- siper anarşistleri­

ne[39l dönüşümünden sonra bir şey öğrenmemiş olanlar kaldıy­

sa) çıkarabilirler.

Sosyalizmle komünizm arasındaki bilimsel fark ise açıktır.

Genellikle sosyalizm olarak nitelenen şeyi Marx, komünist top­

lumun "ilk" ya da alt aşaması diye adlandırıyordu. Üretim araç­

ları

ortak

mülkiyet haline geldiği ölçüde, "komünizm" sözcüğü buraya da uygun düşer, fakat bunun tam komünizm

olmadığı

unutulmadıkça. Marx' ın açıklamalarının büyük önemi, burada

1 1 8 Devler ve Devrim

da, komünizmi kapitalizmden gelişen bir şey olarak değerlendi­

rerek, diyalektik materyalizmi, gelişim öğretisini tutarlılıkla uy­

gulamasında yatmaktadır. Skolastik olarak icat edilmiş, "uydu­

ruk" tanımlar ve (sosyalizmin ne olduğu, komünizmin ne oldu­

ğu üzerine) yararsız laf cambazlıkları yerine Marx, komünizmin ekonomik olgunluğunun basamakları olarak nitelenebilecek şe­

yin

bir tahlilini yapıyor.

İlk aşamasında, ilk basamağında komünizm henüz tamamen olgun

olamaz,

kapitalizmin geleneklerinden ya da izlerinden ta­

mamen kurtulmuş olamaz. Komünizmin ilk aşaması sırasında

"burjuva

hukukunun dar ufku"nun korunması gibi ilginç bir ol­

gu bununla açıklanır.

Tüketim

maddelerinin paylaşımı alanında burjuva hukuku elbetteki

burjuva devletini

önşart koşar, çünkü hukuk, hukuk normlanna uymayı

zorlayacak

durumda olan bir aygıt olmadan bir hiçtir.

Yani, komünizm altında yalnızca burjuva hukukun değiL burjuvazinin olmadığı burjuva devletin bile varlığını belli bir süre koruması sonucu çıkar!

Bu paradoksal gelebilir, ya da Marksizmin son derece deıin içeriğirıi incelemek için en ufak bir zahmete katlanmamış olan kişilerin ona sık sık yönelttikleri 5ibi, sadece diyalektik bir danı-şıklı dövüş gibi gelebilir. .

Gerçekte yaşam bize her adımda, doğada olduğu kadar top­

lumda da, yeninin içinde eskinin kalıntılarını gösterir. V e Marx keyfi biçimde komünizmin içine bir parça "burjuva" hukuku sokmadı, aksine kapitalizmin

bağrından

çıkan bir toplumda ekonomik ve politik açıdan kaçınılmaz olanı aldı.

Demokrasi, işçi sınıfının kapitalistlere karşı kurtuluş müca­

delesinde çok büyük öneme sahiptir. Fakat demokrasi asla, aşı­

lamayacak olan bir sınır değildir, aksine feodalizmden

kapitaliz-Devletin Sönüp Gitmesinin Ekonomik Temelleri 1 1 9

me ve kapitalizmden komünizme giden yolda sadece etaptardan biridir.

Demokrasi eşitlik anlamına gelir. Bu, doğru olarak sınıfla­

nn ortadan kaldırılması anlamında kavrandığında, proletarya�

nın eşitlik uğruna mücadelesinin

ve

eşitlik şiarının ne büyük bir öneme sahip olduğu anlaşılır. Fakat demokrasi sadece biçimsel eşitlik anlamına gelir.

V

e toplumun tüm üyelerinin üretim araç­

larının mülkiyet! bakımından eşitliğinin, yani emek eşitliğinin, ücret eşitliğinin gerçekleştirilmesinden sonra derhal iı;ı.sanlığın önünde kaçınılmaz olarak, biçimsel eşitlikten gerçek eşitliğe, yani: "Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre"

cümlesinin gerçekleştirilmesine doğru nasıl yol alacağı sorusu yükselecektir. İnsanlık bu yüce hedefe giden yolda hangi aşa­

malardan geçmek, bunun için hangi pratik; önlemleri almak zo­

runda kalacak - bunu bilmiyoruz ve bilemeyiz. Fakat, sosya­

lizmin ölü, donuk, değişmez bir şey olduğu yolundaki alışılmış burjuva düşüncesinin ne kadar büyük bii yalan olduğu, buna karşılık gerçekte kamusal ve kişisel yaşamın tüm alanlarında, önce nüfusun çoğunluğunun sonra ise tüm nüfusun katılımıyla hızlı, gerçek, açık bir kitlesel ilerlemenin ancak sosyalizmle birlikte gündeme geleceği konusunda açıklığa kavuşmamız önemlidir.

Demokrasi bir devlet biçimidir, devletin türlerinden biridir.

Bu yüzden, her devlet gibi, insanlara karşı örgütlü, sistematik bir zor uygularnasıdır. İşin

bir

yanı budur. Öte

yandan

demokra­

si, yurttaşlar arasmda eşitliğin, devletin şekillenişini belirleme ve devleti yönetme hakkının herkese eşit olarak resmen tanm­

ması anlamına gelir. Bu ise, gelişmesinin belli

bir

aşamasında demokrasinin, birincisi, kapitalizmin karşısındaki devrimci sını­

fı,

proletaryayı birleştirmesine ve ona burjuva-cumhuriyetçi de

120

Devlet ve Devrim

dahil burjuva devlet mekanizmasını -daimi orduyu, polisi, bü­

rokrasiyi- paramparça etme, tuzla buz etme, ortadan kaldırma ve yerine, tüm nüfusun katıldığı bir milis yaratmaya koyulan si­

lahlı işçi kitlelerinden oluşan demokratik bir devlet mekaniz­

ması koyma, ama yine de hala bir devlet mekanizması koyma olanağı verme sonucunu doğurur.

Burada "nicelik niteliğe dönüşür": demokrasinin böyle bir aşaması, burjuva toplum çerçevesinin kırılmasıyla, onun sosya­

list dönüşümünün başlamasıyla bağlıdır. Gerçekten

herkes

dev­

letin, yönetimine katıldığında, kapitalizm artık tutunamaz. Kapi­

talizmin gelişimi kendi payına, gerçekten "herkes"in devletin yönetimine

katılabilmesinin önkoşullarını

yaratır. Bu önkoşul­

lardan bazıları, en ileri kapitalist ülkelerde artık gerçekleştiril­

miş olan genel eğitim, aynca büyük, karmaşık, toplumsallaştırıl­

mış posta, demiryolu, büyük fabrikalar, büyük ticaret, bankalar vs. vb. aygıtı tarafından milyonlarca işçinin "eğitimi ve disipline edilmesi"dir.

Bu

ekonomik

önkoşullar altında, devrilmelerinden sonra üretimin ve paylaşımın

denetlenmesinde,

emeğin ve ürünlerin kaydında kapitalistlerin ve memurlann yerlerinin silahlı işçiler tarafından, silahlı tüm halk tarafından doldurutınasma derhal, bugünden yarına geçilmesi kesinlikle mümkündür. (Denetim ve kayıt sorunu, mühendisler, tarım uzmanları vs. gibi bilimsel ola­

rak eğitilmiş personel sorunuyla karıştırılmamalıdır: bu baylar bugün kapitalisılere tabi olarak çalışıyorlar, yarın silahlı işçilere tabi

olarak

daha iyi çalışacaklardır.)

Muhasebe ve denetim - komünist toplumun

ilk evresinin

"yoluna konması" ve doğru işlemesi için gerekli olan

en önem­

li

şey budur. Tüm yurttaşlar burada, silahlı işçilerden oluşan

devletin ücretli görevlileri durumuna dönüşür. Tüm yurttaşlar,

Devletin Sönüp Gitmesinin Ekonomik Temelleri

121

bütün halkı kucaklayan

bir

devlet "sendikası"nın görevlileri ve işçileri olurlar. Gerekli olan yalnızca, hepsinin aynı biçimde ça­

lışmak zorunda olması, payiarına düşen çalışmayı yapmaları ve eşit ücret almalandır. Bunun muhasebesi ve denetimi kapitalizm tarafından son derece

basitleştirilmiş,

olağanüstü kolay, okuma yazma bilen herkesin yapabileceği denetim ve kayıt tutma işle­

mine dönüştürülmüştür, bu görevin yerine getirilmesi için dört hesap işlemini bilmek ve gerekli makbuzları vermek yeterlidir. * Halkın

çoğunluğu,

(artık görevli haline gelmiş olan) kapi­

talistlerin ve kapitalist alışkanlıklarını korumuş olan entelektüel bayların böyle bir kaydını, böyle bir denetimini kendi başına ve her yerde uygulamaya başladığında, o zaman bu denetim ger­

çekten evrensel, genel, ulusal olacaktır, o zaman bundan sıyrıl­

mak mümkün olamayacağı için hiç kimse bundan kaçamaya­

cak:tır.

Tüm toplum eşit iş ve eşit ücretle bir büro ve bir fabrika ha­

line gelecektir.

Fakat kapitalistleri devirdikten sonra, sömürüyü ortadan kaldırdıktan sonra muzaffer proletaryanın tüm topluma yayacağı bu "fabrika" disiplini bizim idealimiz ya da nihai hedefimiz de­

ğil, toplumu kapitalist sömürünün alçaklıklarından ve aşağılık­

larından radikal biçimde temizlemek

ve daha da ileriye yürü­

mek için

gerekli bir basamaktır yalnızca.

Toplumun tüm üyelerinin ya da en azından büyük çoğunlu­

ğunun devleti yönetmeyi bizzat öğrendikleri, bu meseleyi biz­

zat ellerine aldıkları, bir avuç kapitalist azınlık üzerinde,

kapita-* Devlet, işlevlerinin önemli bölümü itibariyle, bizzat işçiler tarafından böy­

lesi bir kayıt ve denetime indirgendiğinde, "politik devlet" olmaktan çı­

kar, o zaman "kamu işlevleri politik olmaktan çıkıp, basit, yönetsel işlev­

lere dönüşür" (bkz. yukanda, IV. Bölüm, 2. maddede Engels'in anarşist­

ler/e polemiği).

122

Devlet ve Devrim

list alışkanlıklannı sürdürmeyi çok isteyen baylar üzerinde, ka­

pitalizm tarafından iyice demoralize edilmiş işçiler üzerinde de­

netimi "harekete geçirdikleri" andan itibaren, bu andan itibaren, hyrhangi bir yönetme zorunluluğu genelde ortadan kalkmaya başlar. Demokrasi ne kadar eksiksiz olursa, gereksiz hale gele­

ceği an o kadar yakındır. Silahlı işçilerden oluşan ve "artık asıl anlamıyla devlet olmayan" "devlet" ne kadar demokratik olursa,

her türiii

devlet o kadar hızlı sönüp gitmeye başlar.

Çünkü toplumsal üretimi kendi başına yönetmeyi

herkes

öğrenmiş olduğunda ve gerçekten yönettiğinde, muhasebeyi ve boşta gezenlerin, asilzadelerin, dolandırıcıların ve buna benzer

"kapitalizm geleneklerini koruyanlar"ın denetimini kendi başına gerçekleştirdiğinde, tüm halk tarafından uygulanan bu muhase­

be ve denetimden kaçmak o kadar zor olacak ve o kadar büyük bir istisna oluşturacak ve muhtemelen o kadar hızlı ve ciddi bir cezayı beraberinde getirecektir ki (çünkü silahlı işçiler duygusal entelektüeller değil, pratik yaşamın insanlarıdır ve asla şakaya gelmezler), insanların her türlü ortak yaşamı için karmaşık ol­

mayan temel kurallara uyına zorunluluğu kısa zamanda

alış·

kanlık

haline gel�cektir.

O zaman, komünist toplumun ilk evresinden daha üst evre­

sine geçişin ve bununla beraber devletin tümüyle sönüp gitmesi­

nin de kapıları ardına dek açık olacaktır.

Benzer Belgeler