• Sonuç bulunamadı

KIRKLARELĠ‟NĠN ĠLÇELERĠ

2.1. Kofçaz

Kırklareli‟nin 26 km kuzeyinde küçük bir yerleĢim merkezidir. Batıda Edirne, Kuzeyde Bulgaristan ile sınırları bulunmaktadır. KeĢirlik ve AlipaĢa derelerinin güneydoğu yamacındadır. Kara ikliminin etkisi altındadır. Yazları kurak ve sıcak, geceleri serin, ilk ve sonbahar mevsimleri yağıĢlıdır. KıĢları soğuk ve kar yağıĢlı geçer.36

Kofçaz konumu itibariyle pek çok tarihi olaya sahne olan ve çeĢitli göç hareketlerinin rotasında bulunmuĢ bir yerleĢim yeridir. Kofçazın köylerinden bazıları tarihi kiĢiler ve olaylarla özdeĢleĢmiĢ ve bu kiĢi ve olaylarla adlandırılır hale gelmiĢtir. Malkoçlar, Devletliağaç, Topçular, AĢağı ve Yukarıkanara, Karaabalar köylerinin tarihi bir geçmiĢi vardır. Tarih içersinde buralara Balkanlar‟dan gelen Tatar ve Çerkezler yerleĢtirilmiĢtir. AraĢtırmacı Refik Engin, Trakya‟da Amuca kabilesinden olup ġeyh Bedrettin Tarikatına devam eden köyler arasında Ahmetler, Topçular, Devletliağaç, Karaabalar, Tatlıpınar köyleri olduğunu belirtmektedir.

Devletliağaç köyü adını Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢ öyküsünden almıĢtır. 1. Murat‟ın çıkan bir karıĢıklık üzerine bu bölgeye geldiği ve bu bölgede sırtını bir süre bir kabaağaca dayanıp düĢündüğü rivayet edilir. Bu esnada o bölgedeki bütün gaziler kendisine büyük ikramlarda bulundular ve tepelerine ilk kez tepesidevrik, püsküllü takke giydiler. Sultan Murat‟ın yanındaki gaziler, Murat‟ın dayandığı ağaca da Devletlikabaağaç adını verdiler. Köyün bu adı zaman içerisinde Devletliağaç Ģekline geldi. Balkanlar‟ın fethi sırasında Akıncı komutanları ve gaziler burada hazırlıklarını yaparlardı. Tarih içersinde köy halkı değiĢmekle beraber, göçmen gelenler hep Türkmenler olmuĢtur. Bugünkü köylüler de Türkmen kültürünü koruyan ve yaĢatan insanlardır.37

Malkoçoğullarından Yahya PaĢa‟nın oğullarından Mehmet PaĢa 16. Yüzyılda Osmanlı‟nın Rumeli‟ndeki en güçlü Akıncı beylerindendi. ĠĢte Malkoçlar köyünün adı Balkan Türklüğü arasında yüzyıllar boyu Ģöhret olmuĢ bu aileden gelmektedir.

36 Karaçam, 1995: 508 37 Karaçam, 1995: 512

Bir süre de Fatih Ġmareti‟ne bağlı köyler arasında yer almıĢtır. Bulgaristan sınırı üzerinde bulunması ve daha sonraki zamanlarda geçit yolu olması zaman içinde öneminin artmasına sebep olmuĢtur. Osmanlı‟nın son yıllarında Malkoçlar‟da bir de gümrük kapısı bulunmaktaydı.38

Karaabalar köyünün Osmanlı Devleti zamanındaki eski adı Karaabalaktır. Halk daha kolay söyleyebilmek için Karaabalar demeye baĢlamıĢtır. Karaabalar köyünün 19. yüzyılda yetiĢtirdiği Halk Edebiyatı ozanı Hayrani ile ünlüdür. Hayrani yaĢamının büyük bölümünü Kırklareli‟de geçirmiĢtir. Geride önemli Halk Edebiyatı Ģiirleri bırakmıĢtır. Bir dörtlüğünde, Edirne‟nin Hacı DaniĢmend köyünde mezarı bulunun Muhittin Baba için Ģöyle der:

„Kerameti vardır cinde peride

Gazalarda göründü ileride Rumeli‟ni fethedenin biri de

Çöke‟de yatan Muhittin Abdal‟dır.‟

Ahlatlı köyünün kuruluĢ yıllarındaki adı „Ah atlı‟ iken sonraları dil kolaylığı bakımından halkın ağzında „Alatlı‟ Ģekline dönüĢmüĢtür. Bu yöre köylerinin iskanı Plevne SavaĢı 1878‟de ve daha sonraki yıllarda Bulgaristan‟ın çeĢitli yerlerinden gelen eski Yürük toplulukları tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Karaabalar halkı da yerli bir halk değil, göçmen bir halktır.39

Evlad-ı Fatihan Yürükleri‟nin iskan edildiği bir köy olan Ahmetler, Rus, Bulgar ve Yunan istilalarında diğer köyler gibi can ve mal kaybına uğrayan bir köydür. Tarihi arĢivlerden de takip edilebildiği üzere köyün çevresinde Bulgar ve Ermeni köylerinin olduğu biligisi vardır.

Eski Türk külütürünü en iyi Ģekilde yansıtan köylerden biri olan Topçular marjinal gelenekleri korumuĢ bir köydür. Hakkında çok sayıda efsane ve bilginin olduğu Topçubaba bu köyün simgesi halindedir. Bazı rivayetlere göre Topçubaba, Rumeli‟yi irĢat için gönderilen Pınarhisar Tekke köyündeki Binbiroklu Ahmet

38 Karaçam, 1995: 513 39 Karaçam, 1995: 515

Baba‟nın kardeĢidir. Halk Edebiyatı‟nın yeni ozanlarından ġerif Bodur bir Ģiirinde ġöyle demektedir:

„Al yeşil sancağı almış eline

Vardır nişanesi Topçu Baba‟nın. Rum‟a geçtiğini halka duyurmuş Topçular köyünde dergahını kurmuş.‟

Topçular köyünde yılda bir kez, Mayıs ayı baĢında ve Hıdrellez‟den biraz önce Topçu Baba için törenler düzenlenir. Bu geleneğin kökünde Hacı BektaĢ Kültürü bulunduğu düĢünülmektedir. Daha da eskilere Sarı Saltuk dönemine kadar gittiği rivayetler arasındadır.40

2.2 Pehlivanköy

Kofçaz‟dan sonra en küçük ilçe olan Pehlivanköy, Babaeski‟nin güneybatısında, Edirne-Sirkeci demiryolu üzerinde Ergene kıyısında, yöresi itibariyle çok eski bir yerleĢim yeridir. Edirne ve Tekirdağ illeri ile sınırı bulunmaktadır. KıĢları soğuk, kısmen yağıĢlı, yazları genelde sıcak ve kurak geçmektedir.

Pehlivanköy‟e ilk iskan hareketi 8. Yüzyılda Malatya‟daki Pavlikan aĢiretinin buraya yerleĢtirilmesiyle baĢlamıĢtır. Bu aĢiret 5. Yüzyılda „GüneĢ Oğulları‟ diye anılan bir tarikatın Ġran kökenli görünüĢüyle Hristiyanlığa bağlı olarak kurulup gelmiĢtir. Pavli aĢiretinin Pehlivanköy‟e yerleĢtirilmesi Bizans‟a destek vermesi üzerine olmuĢtur. Ġlçenin adı da bu aĢiretin adından gelmektedir. Pavli, Helence bir isim olup „bitme, sona erme, huzur‟ anlamına gelmektedir.

Pehlivanköy, 1363 yılında Hacı Ġlbey ve Evrenus PaĢa tarafından feth edildiğinde buralarda Bulgarlar yaĢıyordu. Bunlar 10. yüzyılda bölgeye yeleĢmiĢ Bulgarlar‟dan Trakya‟da kalanlar idiler. Slav kökenli olmaları nedeniyle 1912-1933 yılında meydana gelen Balkan SavaĢı‟ndan sonra gerçekleĢtirilen anlaĢma ile Bulgaristan‟a gittiler. Bulgaristan‟dan gelen Türk toplulukları da buralara yerleĢtirildiler. Pehlivanköy 1877-1878 yılında halkın "93 Harbi" dediği Osmanlı- Rus SavaĢı sırasında bir yıla yakın iĢgal altında kaldı. 1878 de yapılan Ayastafonos (Yeşilköy) AnlaĢması ile Kırklareli‟ne bağlı olarak Bulgaristan Prensliği‟ne

bırakıldı. Fakat daha sonra 1878‟de yapılan Berlin Kongresi‟nde imzalanan anlaĢma ile tekrar Osmanlı topraklarına dahil edildi. Tabii bu bir yıllık iĢgal döneminde Pehlivanköy, Trakya‟nın diğer yerleĢim merkezleri gibi, maddi ve manevi zarar gördü, savaĢın, iĢgalin acılarını yaĢadı.41

2.3 Demirköy

Yıldız Dağları, eski adıyla efsanevi Istrancalar‟ın kuzey eteklerinde, engebeli bir arazi üzerine kurulmuĢ bir ilçedir. Yıldız Dağları‟nın en yüksek tepesini oluĢturan (1031m.) Mahya Tepesi Demirköy‟ün sınırları içersinde kalır. Vize ve Pınarhisar komĢu ilçelerdir. Kuzeyden Bulgaristan ile sınırları vardır. Doğuda Karadeniz‟e kıyısı bulunmaktadır. Mutlu (Rezve) Deresi Bulgaristan ile sınır çizgisi meydana getirmektedir. Rezve‟nin ne anlama geldiği bilinmiyor ama büyük olasılıkla geçiĢ yolunu kapama, geçit vermeyen su demek olduğunu düĢünüyoruz.

Demirköy ilçesi kendine mahsus pek çok gelenek ve göreneğe sahip bir ilçe olmakla birlikte sahip olduğu turistik çeĢitlilikle de göze çarpmaktadır. Hamdibey köyünde genç kızların baĢlarında büyük su testilerini ustalıkla taĢımaları ve bu Ģekilde eğlencelere katılmaları ilginç bir gelenektir. Bu geleneğin dayandığı kültür üzerinde durulması gerekir. Ayrıca Demirköy köylerinde kilim dokuma geleneği ve bu kilimlerdeki motiflerin güzelliği büyük ilgi toplamaktadır.

Demirköy‟ün Bizans Dönemi‟ne ait bir yerleĢim merkezi olduğuna iliĢkin kuvvetli bilgiler bulunmaktadır. Ġlk sahipleri Slav kökenli insanlardı. Bizanslılar zamanındaki adı Samakovcuk‟tu. 1367 yılında Osmanlıların eline geçti. Osmanlılar burayı aldıktan sonra adını değiĢtirmediler. Ġlçenin Demirköy adını alıĢı sonraki yıllarda olmuĢtur. Demirköy en parlak devrini 1367 yılında 1. Murat‟ın burasını almasından sonra yaĢamıĢtır. Demirköy‟ü asıl önemli ve ünlü kılan sahip olduğu demir madenleri olmuĢtur. Osmanlı ordularının bir kısım harp malzemeleri burada tesis edilen dökümhanede yapılıyordu. Gemilerin, top ve silahların yapımında kullanılan demir aksamı burada dökülürdü. Daha sonraki yıllarda madenleri ve dökümhaneyi iĢletmek üzere merkezi Kırkareli olan Tophane-i Amiriye Nazırlığı kurulmuĢtur. Zamanın en moden dökümhanesi sayılan Demirköy Tophane-i Amiriye

iĢletmelerinde enerji su ile sağlanıyordu. Demir Çarklar, Demir ocakları ve su yolları dökümhanenin belli baĢlı ünitelerinden sayılıyordu. Buna göre Osmanlıların ilk demir endüstrisi Demirköy‟de kurulmuĢtur. Fatih Sultan Mehmet 1453 yılında Ġstanbul‟un fethinde kullandığı topların güllelerini burada döktürmüĢtür. Hatta bu sıralar fetihten iki ay önce Osmanlıların elinde bulunmayan Ġğneada, Kıyıköy ve Vize güvenlik nedeniyle fethedilmiĢlerdir.42

Demirköy tarih içersinde birçok kez iĢgal edilmiĢ, istilaya uğramıĢtır. Tarihte "1319 Vak‟ası" olarak geçen 1905 yılında Bulgarlar bölgeye bir saldırıda bulunmuĢlar, bu saldırı Pınarhihsar‟a kadar etkili olmuĢtur. Esasen bu zamanlar 1890‟lı yıllardan itibaren Bulgaristan‟da baĢlayan, Türkleri hedef alan çete hareketlerinin yoğunlaĢtığı, buralara kadar sarktığı zamanlardır. Bulgarlar tarafından baĢlatılan bu olaylara "Bulgar Komiteciliği" denir. Bulgar Komitecileri‟nin Demirköy bölgesinde en çok sığındıkları yer Sarpdere‟deki Dupnisa Mağarası ve diğer yerlerdeki mağaralardı. Bu mağralarda çeĢitli örgütsel toplantılar yapılmıĢ olup yöredeki faliyetlerin bir kısmı buralardan yönetilmiĢtir.

Demirköy 1877-1878 yılında meydana gelen Osmanlı- Rus SavaĢı sırasında bir yıl kadar Rus iĢgalinde kaldı. Bulgarlar bu savaĢ sırasında da Demirköy bölgesinde etkinliklerini sürdürmüĢler, Osmanlı Devleti‟ni çok uğraĢtırmıĢlardır. Bu iĢgal 13 Mart 1878 yılında imzalanan Ayastaafanos (Yeşilköy) AnlaĢması ve aynı yıl içersinde yapılan Berlin Kongresi ile son bulmuĢtur. Bu iĢgal sırasında Ruslar tarihi Demirköy Dökümhanesi ile orada bulunan cami ve diğer tesisleri tahrip etmiĢlerdir.

Daha önce de değinildiği gibi, 1878 Rus iĢgalinden sonra Demirköy bölgesinde meydana gelen huzursuzluk 1912-1913 yılında Bulgarlarla yapılan Balkan SavaĢı sırasında etkisini sürdürmüĢtür. Bulgarlar bu savaĢta tüm Trakya‟yı Çatalca‟ya kadar iĢgal etmiĢlerdi. En son da Edirne‟yi ele geçirmiĢlerdi. BarıĢ görüĢmelerinde Bulgarlar, Tekirdağ‟ın kuzeyi ile Midye dahil Demirköy ve Kırklareli‟nin egemenlikleri altında kalmasını istediler. Bu isteklerini 14 Mart 1913 yılında resmen bildirdiler. Ancak, geliĢen ve değiĢen koĢullar karĢısında daha önce saptanmıĢ bulunan Midye-Enez Hattı‟nın doğusu üzerinde fazla ısrar edemediler.

Daha sonra Edirne, Kırklareli ve Demirköy de bu tarihte Türklerin eline geçti. Bugünkü sınırlar da 18 Eylül 1913 de yapılan bir anlaĢma ile tespit edildi.43

2.4 Pınarhisar

Kırklareli ilinde geliĢmeye uygun koĢullar taĢıyan bir yerleĢim merkezidir. Trakya Ovası ile bağlantılı bir konumdadır. Eski Ġstanbul yolu üzerinde Lüleburgaz- Kırklareli yol kavĢağında, tarihi bir yerleĢim yeridir.

Kırklareli ili sınırları dahilinde köyleriyle birlikte 581 km2

yüzölçüme sahip olan Pınarhisar‟ın Kaynarca ve Yenice belediyeleri ile tarihi adları hiç değiĢmeden günümüze kadar ulaĢan 13 köyü bulunmaktadır. Merkez nüfusu 10.300, toplam nüfusu 23.000 civarındadır.44

Pınarhisar‟ın Ġlk Çağ‟a uzanan bir geçmiĢi vardır. O devirlerde soğuk ve sıcak kaynak sularıyla meĢhur olan Pınarhisar‟a zamanın seçkin ve varlıklı insanları gelir, ve buradaki kaynaklarda Ģifa arar, sunaklarda bulunur, dini törenler yaparlardı. Bu bakımdan Pınarhisar bir sunak yeri idi. Ayrıca tarihçi Hammer buraya kaynaklar kalesi demiĢtir. Hellenler buradaki kaynak sularına büyük dere anlamında Tearos demiĢlerdir. Romalılar M.Ö 33 yıllarında bu suları Ģifa suyu olarak kullanmaya baĢlamıĢlar, soğuk ve sıcak su hamamları oluĢturmuĢlardır. Pınarhisar ve Kaynarca suları bu amaçla kullanılmıĢtır. 45

Ġlk Çağdan sonra Pınarhisar, sırasıyla Roma, Avrupa Hunları, Avar, Bizans egemenliğinde kalmıĢtır.

Osmanlıların Trakya‟ya geçiĢi ile birlikte Türklerin Pınarhisar ve çevresinde yerleĢmeleri baĢlar. Anadolu Selçuk Beyleri‟nden Mihalzade ailesinin Ġznik‟ten, Zeamet ailesinin Isparta ve Gönen ahalisinden, Giray sülalesinin de Kırım‟dan getirilerek Pınarhisar ve çevresine yerleĢtirildiği bilinmektedir.46

Bizans egemenliğinden sonra Pınarhisar 1369 yılında 1.Sultan Murat yönetimindeki askeri birliğin akıncı komutanı Gazi Mihal tarafından Bizanlılar‟dan alındı. Pınarhisar‟ın fethinde bulunan akıncı komutanlardan biride Horasan erenlerinden Birbir Oklu Ahmet Baba‟ya arpalık olarak verildi. Binbir Oklu Ahmet Baba da burada bir süre sonra Tekke kurdu. Tekkeler Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢ

43

Karaçam, 1995: 538

44 Güler Yarcı, (2007): Arşiv Belgeleri Işığında Pınarhisar, Yöre Aylık Kültür Dergisi, s.86-88, s.15 45 Karaçam, 1995: 596

ve fetih yıllarında misyoner derviĢlerin bir inanç, kültür ve sosyal dayanıĢma amacıyla organize oldukları yerlerdi. Bunların yaĢamları, çiftliklerden sağlanan ge- lirlerle olurdu. Binbir Oklu Ahmet Baba Tekkesi ve topraklan tarihte Tekye (Tekke) Çiftliği olarak geçer. Fetih Dönemi‟nde Trakya‟da 26 dolayında Tekke kurulmuĢ ve bunlar en faal yıllarını 2. Mahmut zamanına kadar sürdürmüĢlerdir. Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, 1925 yılında da kapatılmıĢlardır.

Evliya Çelebi 1658‟li yıllarda gördüğü Pınarhisar‟ı Ģöyle anlatıyor:

"Fetihten sonra kalesi yıkılmıĢtır. Ġçinde imareti, yani yoksullara yemek verilen bir yeri yoktur. Ġçinde koyun ve keçiler kıĢlar. AĢağıdaki varoĢu Hisar Mahallesinden daha bayındırdır. Bu da Sancak Bey‟in oturduğu yer olmasından, ona ayrılmıĢ olmasındandır. Yüzelli akçelik, yani gümüĢ paralık geliri olan bir kazadır. Burada Vezir-i Azam‟a ait baĢka bir yer vardır ki, o da hükümetindir. Sipahi Ketüde yeri, yeniçeri serdarı vardır. 400 kiremitli evi ve bahçeli evleri bulunmaktadır. Ġki küçük camii vardır. Camilere gidenler çoktur. 100-150 kadar katır alan üç büyük hanı bulunmaktadır Bir de küçük hamam vardır. Fakat Pınarhisar‟da herkesin hamamı olduğu için kasaba hamamına ihtiyaç duyulmamaktadır. Hamamın iĢlememesi bir de Hıristiyanların çok oluĢundan ileri gelmektedir. Yirmi kadar küçük dükkancığı bulunmaktadır. Kasabanın ortasında bir kayadan kalın bir su çıkmaktadır ki, çıkarken büyük gürültü yapmaktadır. Temmuz ayında da buz gibi soğuktur. Bu su on değirmen çevirecek kadar çoktur. Bağ ve bostanları sulayarak Ergene Nehri‟ne akmaktadır."47

Pınarhisar, Osmanlı Devletinin "Duraklama" dönemini kapatıp gerilemeye baĢladığı zaman Balkanlar‟daki yeni oluĢumların Türkiye Trakyası üzerindeki tazyiki giderek arttı. Balkan KargaĢası buralarda yaĢayan Evlad-ı Fatihan‟ı göçe zorlamağa baĢladı. Özellikle Çetecilik Balkanlardaki Türklüğü iyiden iyiye rahatsız etti. 1877-1878 yılında çıkan Osmanlı-Rus SavaĢı‟nda Pınarhisar iĢgale uğrayan yerler arasındaydı. Bu iĢgal bir yıl kadar sürdü. 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayastefonos (Yeşilköy) AnlaĢması ile Kırklareli Ġl olarak Bulgaristan Prensliğine bağlandığında Pınarhisar da bir süre için bu prensliğe bağlı kaldı. Ancak daha sonra yapılan Berlin Kongresi ile bu siyasi ve hukuki koĢullar ortadan kalktı.

Rus iĢgali tüm Trakya‟da olduğu gibi Pınarhisar‟da da onulmaz yaralar, can

ve mal kayıplarına neden oldu. Halk büyük ıstırap çekti. Göç hareketi baĢladı. Balkanlar‟dan gelen göçmenlerin bir kısmı da Pınarhisar‟a yerleĢtirildi.48

Osmanlı Devleti Balkanlar‟daki sosyal ve siyasal geliĢmeleri yatıĢtırmak, parçalanmayı biraz daha geciktirmek amacıyla ıslahat hareketleri‟ne giriĢti. Balkanlar‟da köklü değilse de bir takım sosyal ve hukuki yeniliklerle durumu kurtarmak istedi. Ancak yaptığı idari, hukuki ve mali düzenlemeler ne yabancı ülkeleri ne de Balkanlar‟da yaĢayanları memnun etti. Bunun akabinde Bulgaristan‟nın öncülüğünde bir balkan savaĢı çıktı. Balkan SavaĢı‟nın büyük bölümü Pınarhisar Bölgesinden geçti. 1912 Ekiminde Kofçaz yöresinde saldırıya geçen Bulgarlar, Kırklareli‟nde cephenin yarılması, Kırklareli muharabelerinde bozguna uğranılması üzerine Pınarhisar tehlikeye girdi. Bozulan birliklerin bu bölgede toparlanmasına çalıĢıldı. Saldırıdan bir hafta sonra Bulgar ordusu Pınarhisar‟a ulaĢmıĢtı. Balkan SavaĢında cephe hattı Poyralı-Tozaklı, Karaağaç ve Lüleburgaz köylerinin yer aldığı dere vadisi idi. Derenin iki yakasında düĢmanla çok Ģiddetli ve kanlı savaĢlar yapıldı.

2.5 Vize

Vize tarihi çok eski yüzyıllara dayanan bir ilçe merkezidir. Kırklareli‟nin doğusunda, eski Edime-Ġstanbul Yolu üzerinde bulunmaktadır. ġehrin kuzeyinde Göztepe, Çömlektepe ve Yılan Tepeler yer almaktadır. Vize bu tepelerin güneyinde, Eski Ġstanbul-Edirne yolunun sağı ve solunda yapılanmıĢtır. Ġlk kuruluĢ yeri Hisartepe‟dir. Çömlek Tepe eski bir yerleĢim merkezidir. Bu bakımdan Vize bir Kale-Kenttir. Kale-Kent olarak varlığını sürdürdüğü yıllarda ticari iliĢkilerini Karadeniz Kıyısındaki Panayır Ġskelesi üzerinden yapmıĢtır. Yüzölçümü 4.119 km‟dir.49

Kuzeyi ormanlık, güneyi ova olan Vize‟de halkın geçim alanı tarım, hayvancılık ve orman iĢçiliğidir. Yeraltı sulan bakımından zengin olması nedeniyle yer yer sulak araziler göze çarpar. Buralarda Bitki örtüsü zengindir ve bu sebeple

48 Karaçam, 1995: 599

hayvancılık yapmağa elveriĢlidir. Osmanlı Çileği (Aromatik Çileğin) yetiĢtiği yerin Vize olduğu unutulmamalıdır.

Vize‟nin ilk sakinlerinin kimler olduğu kesin olarak bilinmiyor. Büyük bir ihtimalle Traklar‟dan önce buralarda yaĢayan topluluklar olmuĢtur. Onlar Vize‟nin ilk sakinleri olsa gerektir. Fakat yerleĢik halkın Traklar olduğu Ģimdilik kesin gibidir.Vize‟nin Osmanlı Dönemi‟ndeki halkı Anadolu‟dan iskan edilmiĢ bulunan Türkmen Gruplar‟dır. Bunlar Vize yürükleri olarak anılırlar. Vize Yürükleri‟nden bazı gruplar Lüleburgaz, Çorlu ve Hayrabolu‟ya da yerleĢmiĢlerdir.

Vize‟nin tarihi çok eski olması nedeniyle zaman içersinde Ġdari, Dini ve Kültürel Merkez olma gibi roller oynadığı için nüfus yönünden hareketli bir geçmiĢi vardır. Büyük olasılıkla yerli halkı Traklar yanında Iskitler, Persler, Hellen, Roma ve Bizanslılar olmuĢlardır. Osmanlılar zamanında Türklerin buraya yerleĢmeleri 1. Murat ile baĢlamıĢtır. Zaman içersinde iskan devam etmiĢtir. Hatta ġam‟da bulunan Dülkadir Oğuları‟ndan Budak Bey, Vize Sancağı‟nın kendisine verilmesi üzerine taraftarları ile buraya gelip yerleĢmiĢ, daha sonra Anadolu‟dan baĢka Yürük kabileleri de getirip, Vize‟ye iskân etmiĢtir. Bu hareketler zaman içersinde Vize nüfusunun artıĢ nedenleri olmuĢtur. Anımsanacağı gibi Yürükler ordunun askere daha fazla ihtiyaç gösterdiği 17. yüzyılda alınmaya baĢlanmıĢlardır. Bunun üzerine PadiĢah 1691 yılında Yürük Gurupları‟nı "Evlad-ı Fatihan" olarak ilan etmiĢtir.Tarih içersinde Vize‟ye Yürükler dıĢında Tatar ve Çerkezler de yerleĢmiĢlerdir. Halen Vize köylerinde bunlardan göç nedeniyle gelenler vardır.

Tabii Vize‟nin nüfusu savaĢ ve barıĢ dönemlerine göre bir grafik çizmiĢtir. "1881 yılında Vize‟nin nüfusu 5.464 idi ve bu nüfusun içersinde Hıristiyan kökenli insanlar da vardı. 1884 yılında yapılan bir tespite göre Vize genelinde Müslü man- Hıristiyan kökenli olmak üzere nüfus 19.211 idi. Bu yıllarda Kırklareli Sancağı‟nın en kalabalık ilçesinin Vize olduğu kayıtlıdır. Vize bu nüfus üstünlüğünü 1901 yılına kadar korumuĢtur. Bu yıllardaki nüfusu 24.932 dolayında bulunuyordu. Unlü dilbilimci ġemsettin Sami, "Kamus-ül Alam" (Tarih ve Coğrafya Sözlüğü‟ nde) Vize hakkında Ģu bilgiyi vermektedir:

"Edirne Vilayeti Kırkkilise Sancağı‟na bağlı kaza merkezi bir kasabadır. Kasabanın nüfusu 4.000‟dür. Kaza dört nahiye ve 46 köyden oluĢmaktadır. 24.086 olan nüfusunun 10.923‟ü Müslüman, 11.972‟si Rum, 1.037‟si Bulgar ve 154‟ü çingenedir. Kazada 48 Cami, 16 erkek ve 16 kız mektebi, 184 dükkan ve mağaza, 28 han, 2 hamam, 31 finn, 42 değirmen, 5 Ģayak atölyesi, 6 hızırhane ve bir de yağhane vardır."50

Vize‟nin tarihine baktığımızda ilk kez 1363 yılında Türklerin eline geçtiğini görürüz. Ancak, Vize ilk fetihten sonra Türklerin elinde fazla kalmadı. Sultan 1. Murat ve akıncı komutanları Trakya ve Balkanlar‟da baĢka yerlerin fethi ile meĢgul olurlarken, Bulgar Çar‟ı Ivan Aleksandır da ani bir baskınla Vize‟yi ele geçirdi. Vize 1368 yılına kadar Bulgarlar‟ın elinde kaldı. 1. Murat Balkanlar‟da ve Trakyada önemli yerleri aldıktan sonra 1369 yılında Vize‟yi tekrar Osmanlı topraklarına dahil etti. Bizanslılar, Vize‟nin Türklerin elinde bulunmasına bir türlü razı olmadılar. 1373 yılında Vize‟yi geri almak için bir hareket baĢlattılar. Sancak Beyi ġirmerd durumu Anadolu‟da bulunan 1. Murat‟a bildirildi. Sultan Murad, bulunduğu Anadolu‟dan Çanakkale‟ye geçerek, Malkara ve KeĢan tarafından topladığı ordusu ile Çatalca‟ya doğru yürüdü. Bu sıra fethi gerçekleĢmiĢ, birçok kale alınmıĢ, Çatalca‟ya gelinmiĢti. 1. Murat 1373 yılında burada Bizansı bir kez daha kesin yenilgiye uğratarak tehlikeyi ortadan kaldırdı. Bundan sonra da Bizans imparatoru Kantakuzen bir daha Vize‟yi almağa ceraset edemedi.Yıldırım Beyazıt‟ın 1402 yılında Ankara SavaĢı‟nda Timur‟a yenilmesiyle baĢlayan Dağılma Dönemi sırasında Vize ile birlikte bazı kaleler, Karadeniz kıyısındaki bazı yerler Bizanslıların eline geçti. Bu sıra Çelebi Mehmet Trakya‟ya egemen olan kardeĢlerini yenebilmek için Anadolu‟dan

Benzer Belgeler