• Sonuç bulunamadı

IV. BÖLÜM

2.3. Yapılarına Göre Cümleler

2.3.2. Birleşik Cümleler

2.3.2.3. Bağımlı Birleşik Cümleler

2.3.2.3.3. Ki’li Birleşik Cümleler

Ki’li cümle, bir ana cümlenin ve ana cümleye bağlı bir veya birden fazla ki’li yan cümlenin biraraya gelmesi ile oluşur. Bu cümlelerde yan cümle ki, kim ve bunla- rın birleşik formları ile karşılanır. Ki’li cümle dilimize Farçanın etkisi ile girmiştir.64

Bundan dolayı bu cümle yapısı, aslında Türkçenin sentaks mantığına aykırıdır. Ki’li cümleler, Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi söz diziminde son derece önemli sentaktik unsurlardır. Osmanlı Türkçesinde hem konuşma dilinde hem de yazı geleneğinde çok geniş bir kullanım sahası vardır.65

Metnimizde de bu cümle yapısı oldukça fazla kullanılmıştır. Örnekler:

2.3.2.3.3.1. Ana Cümleye Özne İlgisiyle Bağlanan Yan Cümleler

“İhtimâl ki bir zamân sonra bu kelimeler sakîl görülmeyecek bir şîve hâsıl olur da iâde olunur.” (s. 8)

“Şurası muhakkakdır ki “ne” edâtları (?) bu misâllerin baʿzısında nefy, baʿzısında teʾkîd içindir, demeğe bir sebeb olmayıp cümlesi bir hükümdedir.” (s. 28)

64 Turan, Old Anatolian Turkish…, a.g.e., s. 176-186. 65 Turan, “Söz Dizimi”, XVI-XIX. Yüzyıllar Türk Dili, s. 121.

144

“Şâyân-ı teessüfdür ki bu nefy-i mükerrerden sonra fiʿl-i müsbete bedel bir fiʿl-i menfî getiren ilk münşîmiz Reşîd Paşa’dır.” (s. 34)

“Görülüyor ki Ekrem Beğ, esâsen “ne” edâtının mükerreren istiʿmâlinde kelime-i nefye bedel kelime-i isbât getirmek taraf-dârıdır.” (s. 37)

“Şurası muhakkakdır ki Reşîd Paşa’nın eline kalem alıp da biz-zat ve bit-tefekkür yazdığı şeylerde meʾmûl etmeyiz ki nefy-i mükerrerden sonra râbıtası fiʿl-i menfî getirilmiş bir cümlesi gösterilebilsin.” (s. 83)

“Tecrübe ile müsebbetdir ki âsâyiş-i âlem-i şerâit-i sahîhası her türde bulunanların emrâz-ı nefsâniyyeye ve o vaktin menâfiʿine göre imhâ vü ihyâsına müekkil olacağı tertîbât-ı siyâsiyyenin ne muhâl olan adem-i tefsîrinde ve ne de sebâtsızlığında olup…”

(s. 75, Şinâsî‒Tasvîr-i Efkâr‒Kongre Hakkında İkinci Aleksandır’ın Üçüncü Napol- yon’a Cevâb-nâmesi Tercümesi)

2.3.2.3.3.2. Ana Cümleye Nesne İlgisiyle Bağlanan Yan Cümleler

“İşte zannederim ki ehl-i kaleme mahsûs olan “bidʿatin” menşeʾ-i zuhûru bu mâdde- lerdir.” (s. 27)

“Şurası muhakkakdır ki Reşîd Paşa’nın eline kalem alıp da bi-z-zat ve bi-t-tefekkür yazdığı şeylerde meʾmûl etmeyiz ki nefy-i mükerrerden sonra râbıtası fiʿl-i menfî getirilmiş bir cümlesi gösterilebilsin.” (s. 83)

“Bidʿat” taʿbîrinin bu makâmda îrâdı doğru olup olmadığını tedkîkden sarf-ı nazarla

deriz ki: Bu sûret-i inşâiyye dahi istiʿmâl-i nâsa dâhildir.” (s. 22)

“Bilemeyiz ki bu misâllerdeki râbıtaları fiʿl-i menfî getirmekde ne gibi muhassenât mutasavver ve fiʿl-i müsbet getirmekde ne gibi mahzûr mukarrerdir.” (s. 46)

“Lisânına vâkıf bir münşî, mümkin midir ki yazdığı şeylerde bir kâideyi birbirine zıdd iki sûretde istiʿmâl etsin.” (s. 28)

145

2.3.2.3.3.3. Ana Cümleye Zarf İlgisiyle Bağlanan Yan Cümleler

“Çünkü Nefʿî’nin ekser kasâid ü gazeliyyâtında “ne” edâtını mükerreren îrâd ettiği

hâlde, her birinde fiʿl-i isbât getirmiş otuzdan ziyâde ebyâtı vardır ki âtîde sâir

şuarâmızın bu yolda söylenmiş sözleri sırasında görülür.” (s. 38)

2.3.2.3.3.4. Ana Cümlenin Öznesini Niteleyen Yan Cümleler

“Bu cihetle durûb-i emsâl arasında “ne” edât-ı nefyini mükerreren hâvî olarak baş-

ka suver-i inşâiyyeye binâ edilmiş sözler de vardır ki lüzûm gördükçe makâm-ı is-

bâtda ibrâz ü işhâd edeceğiz.” (s. 20)

“Bir dördüncü sûret-i inşâiyye dahi vardır ki beyn-en-nâs şâyi vü müstaʿmel olduğu hâlde Ekrem Beğ her neden ise onu meskûtun-anh bırakmışdır.” (s. 22-23)

“İkincisi ise Fârisîden iktibâsen erbâb-ı kalem tarafından ittihâz edilmişdir ki “Ne kand ve ne helvâ” mislinin tarz-ı inşâsına mutâbıkdır.” (s. 53)

“Mümteni-ül-idrâk olan zât-i Bârî ki muhît-i küll-i eşyâ ve cünbiş-fermâ-yı zemîn ü semâ ve tertîb-sâz-ı nizâm-ı mahlûkât lâ-tuhsâdır, ne bizim gözümüze görünür ne elimizle tutulur.”

(s. 63, Ziyâ Paşa‒Emil Tercümesi)

2.3.2.3.3.5. Ana Cümlenin Nesnesini Niteleyen Yan Cümleler

“Binâen-aleyh vaktiyle ecdâdımızın lisân-ı Fârisîden alarak Mâverâünnehr’den bir-

likde getirmiş ve altı yüz sene zarfında istihlâf ettikleri ensâl ü ecyâlin bi-t-tevârüs hüsn-i tasarruf ü istiʿmâl etmiş olduğu bir kâide-i meşhûreyi ki lisânın mantık-ı

beyânına âiddir, zamânımızda zîr ü zeber edenleri muâheze ve mukallidlerini îkâz maksadiyle bu risâleyi yazmağa lüzûm görülmüşdür.” (s. 4)

“O “olduğundan” “olamayacağından” yolundaki rabtlar, silsile-i ifâde arasında

öyle ukdeler teşkîl eder ki “gurdüyüm” düğümünü yek darbede halleden İskender-i

146

“Her ne hâl ise bu türlü cümlelerle “Ne haberim ne de ilmim olduğundan ‒yâhûd–

olmadığından…” yolundaki ifâdeleri ‒ki üçüncü vechden âzma olarak, iʿtikâdımca

asr-ı ahîrde sûret-i inşâmızca husûle gelen inkılâbât netâyicinden olmak üzere kesik ibârelere bedel “olduğundan, bulunduğundan, olunmuş, bulunmuş, olunarak, buluna- rak” gibi revâbıt-ı maʿhûdeye boğulan ibârât-ı müteselsile ile imlâʾ-i sahâif sûreti yol aldıkdan sonra çıkmışdır‒ isbât ile mi bitirmek lâzımdır ve-yâhûd kâh isbât ve kâh nefy ile bitirmek lâzım gelirse mevâkiʿini nasıl tefrîk etmelidir?” (s. 27)

“Olsa olsa bir fikr-i cevvâl ve bir zebân-ı âteşîn-beyân sâhibi olan şâirin galeyân-ı

vicdân ü irfân ile sânihasından feverân eden meânî-i bedîayı tasvîr sırasında birta- kım kuyûd-i nahviyye ile kasr-ı fikr ü makâl edemediğini ve etmeğe de mecbûr olma- dığını gösterir ki bu da hürriyet-i beyân erbâbına hâss olan tasarrufâtındandır.” (s.

39)

2.3.2.3.3.6. Ana Cümlenin Zarfını Niteleyen Yan Cümleler

“Nâbî’nin: “Ne bezmdir ne değildir görünen cünbüşler, Nâbiyâ sûret-i muhtârda

mecbûruz biz” beytindeki “ne”ler dahi bu kabîlden, yaʿnî Aydın ahâlîsinin istiʿmâli yolunda edât-ı terdîd olarak kullanılmışdır ki “Yâ bezmdir yâ değildir.” makâmında-

dır.” (s. 15)

“Kaçan” ve “çendân” taʿbîrleri gibi ki zamânımızda kullanılmaz olmuşdur. İhtimâl

ki bir zamân sonra bu kelimeler sakîl görülmeyecek bir şîve hâsıl olur da iâde olu- nur.” (s. 8)

2.3.2.3.3.7. Ana Cümlenin Yüklem İsmini Niteleyen Yan Cümleler

“Bunlar ise hâl-i tecerrüdlerinde hîçbir mefhûma delâlet etmedikleri hâlde bir kelime

ile hîn-i telâhuklarında terkîbât-ı kelâmiyye ve cümel-i inşâiyyeye haysiyyet-i itmâm veyâ kâbiliyyet-i ifhâm veren hurûf ü edevâtdır ki hîçbir vakt, hîçbir sûretle değiş-

mez.” (s. 7)

“Ekrem Beğ’in hem misâl olarak bahse idrâc ve hem de “istiʿmâli pek ender oldu-

147

mislinin asl-ı fasîhi “Ne şap oldu ne şeker”dir ki “Ne bal oldu ne pekmez.” misli

dahi onun aynidir.” (s. 21)

“Binâen-aleyh menşeʾ-i sakâmet o tarz-ı müselselin îcâbâtından bulunan beliyye-i

rabtdır ki bunun en fenâ tarzı Reşîd Paşa devrinden başlar.” (s. 35)

“Fil-hakîka bu sûret “kesik ibâre” taʿbîr olunan tarz-ı ifâdedir ki istiʿmâl-i enâma da muvâfıkdır.” (s. 45)

“Nitekim Reşîd Paşa mektebine hâss olan üslûb-i ifâdenin en sonraki nümûne-i

taklîdi Tasvîr-i Efkâr’ın neşreylediği “Kongre Daʿvet-nâmeleriyle Lehistân Mesʾelesi” hakkındaki Muharrerât-ı Siyâsiyye tercümeleridir ki yukarıdan aşağıya

üslûb-i müselselde yazılmış ve hattâ bir cümle-i mutavvelede mübtedâ ile haber mâ- beynini fâsıl-ı dîger bir cümle-i tavîleyi hâvî bulunmuş iken ‒çünkü lisânına vâkıf bir kalemden çıkmış olduğundan‒ yine ikinci “ne”nin râbıtası isbât sûretinde getirilmiş- dir.” (s. 83)

2.3.2.3.3.8. Ana Cümlenin Yer Tamlayıcısını Niteleyen Yan Cümle-

ler:

“Bir menzile gelinecekdir ki ne geri dönülmek ve ne durulmak mümkin olacakdır.” (s. 60, Ziyâ Paşa‒Hürriyyet‒Numero 13)

Benzer Belgeler