• Sonuç bulunamadı

Kitle iletişimi en basit anlamıyla kitle iletişim araçları vasıtasıyla gerçekleşen iletişim biçimidir. XIX. yüzyıl sonrası kapitalizmin getirileriyle öncelikle Avrupa’da ortaya çıkmaya başlayan kent kültürünün ve kitle haline gelen insanlara yönelik ancak o insanların üretici olarak katılamadığı ve alıcı konumunda bulunduğu iletişimdir.

Kitle iletişiminin potansiyel alıcısı, okuyucu, izleyici, seyirci ve tüketici olarak kabul edilmiş insanlardır. Kitle iletişim araçlarının hedefinde yer alan bu kitle, temelde modern yaşamın gerekleri itibarı ile birbirinden yalıtılmış, örgütsüz, ve sosyal dayanışmadan uzaktır.64

Kent yaşamının birbirinden kopuk ve güvensiz ortamında yaşayan bu kitle, iletişim araçlarının etkisine açıktır. Kitle iletişimi temel olarak; kitle iletişim araçlarının toplumsal olarak etkisi ve yayıldığı alanın genişliğinin yanı sıra örgütlü ve profesyonel yapısı gereği geleneksel iletişimden farklılık gösterir.65

XIX. yüzyıldan itibaren gelişen teknolojiyle birlikte kitle iletişim araçları, baskı tekniklerinin gelişmesi, fotoğrafın ve sinemanın icadı, 1920’den itibaren radyo ve 1950’lerden sonra televizyonun kullanımıyla giderek etkisini arttırmıştır. Kökenini Ortaçağ sonrasında Avrupa’da kullanılan haber mektuplarından alan gazeteler batı Avrupa’da ticari kapitalizmin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Modern anlamda ise gazeteler, kapitalist serbest piyasa ekonomisi içinde, toplumsal bir kurum ve bir ticari işletme işlevi görmektedir. 66

Gazetelerde fotoğrafın ilk olarak kullanılmaya başlanması yine teknolojik gelişmelerin etkisiyle 1800’lü yılların sonuna dayanır. “Shantytown” (gecekondu mahallesi) adıyla, ilk fotoğrafı 1880 yılında New York’ta yayınlanan “Daily Graphic” gazetesi kullanmıştır.67 İngiltere’de yayın yapan “Daily Mirror” gazetesi 1904 yılında sayfalarını sadece fotoğrafa ayırmaya başladı. Fotoğrafın basında kullanılmaya başlanması görsel medyanın temellerinin

64

İrfan Erdoğan, Korkmaz Alemdar, Öteki Kuram, Erk Yayınları, Ankara, 2002, 20s.

65 Oya Tokgöz, Temel Gazetecilik, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1994, 36s. 66 Tokgöz, y.a.g.e. 33

atılmasını sağlamıştır. Yaşanılan dünyanın somut yansıması olarak fotoğrafın, kitlelerin tüketimine sunulmasıyla birlikte kitlelerin dünya görüşü değişmiştir. Bu yeni bakışla birlikte dünya küçüldü, önceleri bireysel olan portre, kolektif kullanıma açıldı. Böylelikle fotoğrafın basında kullanılması görsel medyanın temelini atarak ilk dönemlerinden itibaren, basın organına sahip olan sermaye çevresinin ve hükümetlerin sahibi olduğu kitle iletişim araçları, propaganda ve yönlendirme aracına dönüştü.68

Stuart Hall’a göre gazetelerde halen temel olan metindir ancak; “Fotoğraflar kullanıldığında metne yeni anlam boyutları katarlar.”69 Hall’a göre gazete haberlerinin iki boyutu vardır: Birinci boyutu oluşturan “haber değeri” gazetenin söylemine, haber yapımının profesyonel boyutuna, habercilere ve haberi üretenlerin kurumsal aygıtlarına aittir. Fotoğrafın “İdeolojik seviyesi” ise ikinci boyutu oluşturur. İdeolojik seviye toplumundaki ahlaki ve siyasi söyleme aittir. İdeolojik temalar gazetenin siyaseti, siyasi duruşu, geleneği ve imajı gereği farklı şekillerde kullanılabilir. Bu kullanımlar sadece gazetenin siyasasına bağlı olarak değil toplumun kendi ideolojisine göre de biçimlenir.70 Biçim olarak haber değeri bir haberin ya da fotoğrafın kullanımında ideolojik işlevinden önce gelir. Ancak bu öncelik yine gazetenin ve toplumun ideolojisiyle gizli bir ilişki içindedir. Biçimsel haber sunumlarında toplumsal değerlerin nasıl sunulduğu ve olaylara hangi açıdan bakıldığı ideolojik olarak önemlidir. Gazetenin topluma vermeyi amaçladığı asıl mesaj, biçimsel haber değeri ve fotoğrafın “ideolojik seviyesi”nin okuyucunun zihninde birleşmesiyle ortaya çıkar. Bu sebeple metinler aslında “sadece metin” fotoğraflar ise aslında “sadece fotoğraf” değildir. Bu gizli kurguda biçimsel haber gereksinimleri, talep edilen ideolojinin elde edilmesini sağlayan tüyolar olacak şekilde hazırlanır. Haber yanlı sembolik ifadeler aracılığıyla burjuva toplumunun ana temasının anlaşılmasına hizmet eder. Gazeteler haber ticareti yaparken, son aşamada, pazarlanan haber olmaktan çıkar. Diğer yandan, fotoğrafta görülmesi istenen şeyin görülmesine vesile olan vericiler de haber metninde gizlidir.71

Fotoğraf bir olayın o an, oradalığını temsil eder. Gerçeğin yansıması olarak kabul edilen fotoğraf bu açıdan kitle iletişim araçlarının sermaye ve iktidarla ilişkisi açısından bakıldığında ideolojik kullanıma açıktır. Fotoğraflar özellikle totaliter rejimlerde propaganda

68 Gisele Freund, y.a.g.e. 95s.

69 Stuart Hall, Haber Fotoğrafının Belirleyici Özellikleri, çev: Ali M. Bayraktaroğlu, Gazi Üniversitesi İletişim

Fakültesi Kuram ve Araştırma Dergisi, sayı 21, Ankara, 245 s.

70 Hall, y.a.g.e 249 s. 71 Hall, y.a.g.e. 251s.

amaçlı kullanılabildiği gibi üstü kapalı olarak ideolojinin kitleler üzerinde meşrulaştırılmasında da rol oynar. Totaliter rejimlerde diktatörün görüntüsü, Peter Burke’un deyişiyle, “imaj yönetimi” özel bir önem kazanmaktadır. Bu nedenle Hitler daha uzun boylu görünmesi ve kahramana benzemesi için alttan fotoğraflanmıştı, aynı şekilde Mussolini birliklerini denetlerken ve selamlarken tabureye çıkmaktadır, Çavuşesku’nun kısa boylu olduğunun gizlenmesi için ise büyük emek harcanırdı.72 Burke, yeni medya ortamlarının

hükümdarların efsanelerine katkıda bulunduğunu vurgularken, Hitler, Mussolini ve Stalin’in imajlarında kendilerini kahraman olarak gösteren posterlerin önemli yeri olduğunu belirtmektedir.73 Fotoğraf ve basın özellikle Naziler tarafından etkin bir şekilde kullanılmıştır. Bu dönemde Hitler’in ve resmi olayların fotoğrafları, dünya basınına, Hitler’in özel fotoğrafçısı olan Heinrich Hoffman tarafından Nazi propagandası yapmak amacıyla kurulan ajans eliyle dağıtılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında cephede çekilen fotoğraflar ise Berlin’de kurulan fotoğraf merkezinde toplanarak, Alman propagandası için en uygun olanlar seçildikten sonra basına servis edilmiştir.74

Altusser’e göre her ideoloji öncelikle bireylerin üretim ilişkileri ve bu ilişkilerden türeyen ilişkilerle türeyen (imgesel) ilişkiyi tasarlar. İdeolojinin yaptığı bireyleri yöneten gerçek ilişkileri değil, boyun eğdikleri bu ilişkilerle kurdukları ilişkiyi tasarlamaktır. Althusser, haberleşme ve kültür alanlarını devletin ideolojik aygıtları arasında sıralar. Ona göre, “Haber aygıtı, tüm “yurttaşları” basın, radyo, televizyon ile günlük milliyetçilik, şovenizm, liberâl ahlakçı vb. dozlarıyla besler. Kültürel Aygıt da aynı şeyi yapar (şovenizm açısından en önemli rolü spor üstlenmiştir.)”75

Bu noktada fotoğrafın basında yer almaya başlamasının ardından ideolojik olarak spor karşılaşmalarıyla aynı zeminde yer aldığını söyleyebiliriz. Ahmet Talimciler’e göre, “Kitle iletişim araçları ile sporun birlikteliği başka hiçbir kurumun gerçekleştiremeyeceği bir bütünleşme ve imgesel birlik duygusu yaratır. Bu birlik duygusu özellikle uluslararası karşılaşmalar sırasında bir millete ait olma hissini kitlelerde uyandırır.”76 Medya ve spor bir yandan devletin ideolojik aygıtları olarak meşruiyeti sağlarken diğer taraftan, kapitalist üretim ilişkilerinin dayattığı tüketim toplumu olgusunu beslemektedir.

72 Peter Burke, Tarihin Görgü Tanıkları, çev: Zeynep Yelçe, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003 79 s. 73 Burke, y.a.g.e. 78

74 Freund a.g.e. 119 s

75 Louis Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, çev:Alp Tümertekin, İthaki Yayınları, İstanbul,

2003, 179s.

Benzer Belgeler