• Sonuç bulunamadı

3.8. Kentsel Rant Kavramı

3.8.4. Kentsel Rantın Doğurduğu Sonuçlar

Kentsel rantın ortaya çıkışı, paylaşım mücadelesi, sermayenin bu alana yönelmesi ekonomik ve sosyal birçok sonucu da doğurmaktadır (Ercan, 1991 :7-10):

a) "Kent toprak rantının varlığı bir engel olarak "sosyal üretim güçlerinin gelişimini", "monopolistik birikimi" ve "ekonomik büyümeyi" engeller.

b) Kent toprak rantı, kâr oranlarının düşmesi eğilimini güçlendirir. c) Kentsel rant, yapısal bir engel olarak kent planlarını olumsuz etkiler. d) Kentsel rant "ekonomik ve sosyal ayrımları" daha da keskinleştirir, e) “Ülke çapında sanayileşmeyi çarpıklaştırır,

f)Kentlerin sıçramalı büyümesine neden olur, g)gelir bölüşümün de adaletsizlik yaratır,

h)Yerel ve ulusal düzeyde toprak sahiplerini kuvvetli baskı grupları durumuna getirir,

i) konut sorununun sürekli sorun olarak kalmasını sağlar,

j)kentleri, yaşama, eğitim, kültür, eğlence ve çalışma odakları olmaktan çıkarır, onları 'kâr makinesi' ne dönüştürür,

k)kentlerde sınıfsal farklılaşmanın keskin biçimde mekana yansımasını sağlar. (Kartal, 1977 :47-49)

3.8.5.Kentsel Rantın Uygulanmasında Yerel Yönetimlerin Rolü

Yerel yönetimlerin özellikle de belediyelerin yasal olarak üstlendikleri üç önemli işlev bulunmaktadır. Bu işlevler (Güler, 1998 :135);

- Düzeni ve düzenliliği sürdürme,

-İşgücünün kendisini yeniden üretmesine katkıda bulunma, -Sermaye birikimine katkıda bulunma olarak nitelendirilebilir.

Bu işlevlere temel olan görevler, gerek 1580 sayılı önceki Belediye Kanunu gerekse 5393 sayılı Belediye Kanununda ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununda çeşitli biçimlerde yer almıştır. Ancak benimsenen ekonomi politikası doğrultusunda sözü edilen işlevlere verilen ağırlık değişmiştir. Belediyelerin bu görev ve işlevlerinde sosyal devlet ilkeleri esas alınarak belirlenen alanlar terk edilmiş sermeye lehine karlı olan alanlarda düzenleme işlevi benimsenmiştir. Yerel yönetimler piyasanın gereksinmeleri doğrultusunda kentsel alanları düzenleme işlevi ile donatılmıştır. Örneğin belediye meclislerinde alınan kararların büyük bir kısmının kent planlaması daha doğrusu imar planı değişikliklerinden oluşması bu durumu gözler önüne sermektedir (Menaf, 2008 :3).

Yerel Yönetimlerin kentsel alanlar ile ilgili işlevlerine kısaca değinmek gerekirse;

3.8.5.1.Düzeni ve Düzenliliği Sürdürme ĠĢlevi

Bu işlev, belediyelere, yasaları uyarınca verilmiş olan, esenlik ile sokak temizliği, çöp, gıda denetimi, atık denetimi gibi çevre sağlığına iliksin düzenlemeler ve sağlık-sosyal yardım gibi hizmetlerin yerine getirilmesi işlevidir (Güler, 1998 :139).

Bu işlevler, Cumhuriyet tarihi boyunca belediyeler tarafından yerine getirilmişse de özellikle son yıllarda çöp hizmetlerinin karşılanmasının piyasa

koşulları çerçevesinde, özel sektöre gördürülmesi bir rant oluşumu ve bölüşümü sürecine yol açmaktadır (Birgül, 2001 :45).

Öte yandan, gıda dağıtımı, yaslılar için sağlık ve temizlik isleri, iftar çadırları gibi sağlık ve sosyal yardım hizmetleri de son yıllarda belediyeler tarafından yerine getirilmektedir. Gittikçe yoksullaşan toplumsal kesimlere sosyal yardım adıyla belediyeler tarafından dağıtılan yardımlar bu kesimlerin oy verme davranışlarını etkilemektedir (Menaf, 2008 :4).

3.8.5.2.ĠĢgücünün Kendisini Yeniden Üretmesine Katkıda Bulunma ĠĢlevi Çoğunlukla çalışan kesimlerin fiziksel ve kültürel koşullarının düzenlenmesi olarak ifade edilebilecek olan bu işlev, çalışanların beslenme, barınma, ısınma, eğitim ve dinlenme gibi gereksinmelerinin karşılanmasına ilişkindir (Birgül, 1998 :140).

1580 sayılı önceki yasada belediyelerin barınma gereksinmesinin karşılanmasına ilişkin görevi isteğe bağlı görevler arasında yer almıştır. Belediyelerin bu işlevlerinde, 1970‟li yıllarda “Toplumcu Belediyecilik” modelinin benimsenmesiyle önemli bir genişleme yaşanmışsa da daha sonraki uygulamalarda bu anlayıştan vazgeçilmiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen, “toplu konut, sağlık ve eğitim, metro ve toplu tasım, temel tüketim maddelerinin üretimi” gibi projeler bu uygulamaların baslıca örnekleridir (Şengül, 2003 :106).

5393 sayılı yeni belediye yasasında ise belediyelerin bu görevi 69. madde ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, belediyeler düzenli kentleşmeyi sağlamak ve konut, ticaret ve sanayi alanı ihtiyaçlarını karşılamak üzere yetkilendirilmiştir.

Bu çerçevede belediyelerin konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu yatırımlar için arazi satın almak, kamulaştırmak gibi yetkileri bulunmaktadır.

3.8.5.3.Sermaye Birikimine Katkıda Bulunma ĠĢlevi

Belediyelerin gittikçe genişleyen bu işlevi kent planlaması ve kentsel altyapı yatırımlarının sağlanması olmak üzere iki temel baslık altında ele alınabilir (Güler, 1998 :141-142). Kentsel rantın oluşumu ve bölüşümü sürecinde bu iki alanda gerçekleştirilen uygulamaların çok önemli bir etkisi bulunmaktadır. Asıl sorun

ekonomik gelişmeyle birlikte ortaya çıkan rantın nasıl bölüştürüleceğidir. Bölüşümün esasını oluşturan ilkeler, bu balgamda dönemlere göre farklılaşmaktadır.

Ulusal ve küresel şirketler kentsel altyapı hizmetleri, büyük ölçekli konut projeleri, dev alışveriş merkezleri ve oteller gibi büyük ölçekli yatırımlar gerçekleştirerek kentsel ranttan aldıkları payları gittikçe artırmışlardır. Ancak bu taleplerin yerine getirilmesi konusunda karşılaşılan engellerin ortadan kaldırılması amacıyla 2004 yılından itibaren yerel yönetim yasaları değiştirilmiştir. Bu değişikliklerin asıl amacı ise Türkiye‟nin küresel kapitalizme yerel yönetimler aracılığıyla eklemlenmesinin sağlanmasıdır. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanunu, 2005 yılında çıkarılan 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile kentsel altyapı hizmetleri ve kentsel planlama konularında yerel yönetimlerin sermaye birikimine katkıda bulunma işlevi genişletilmiştir (Menaf, 2008 :4).

3.8.6. Kentsel Rantın Kamuya Kazandırılması Ġçin Kullanılan Araçlar Ülkemizde kentsel rant ile oluşan mülkiyet sorunun çözmek amacı ile imar mevzuatı ile oluşturulan ve kamuya aktarımı kolaylaştırmayı sağlayan 3 faklı araç kullanılmaktadır. Bunlar,

-Kamulaştırma, -İmar programları,

-18. Maddeye göre yapılan arsa ve arazi düzenlemeleridir. 3.8.6.1.KamulaĢtırma

İmar planında gösterilen yol, park, çocuk bahçesi, okul, hastane, vb. kamunun kullanacağı veya kamuya hizmet edecek tesislerin üzerine kurulacağı arazinin

mülkiyeti özel kişilerin elinde olabilir. Bu gibi yerleri kullanabilmek için önce bunların mülkiyetinin ilgili kamu kuruluşlarına geçmesi gerekir (Tüdeş, 1992 :21- 27).

Mülkiyetin, sahiplerinin rızasını almaksızın, kamuya aktarılma işlemine kamulaştırma denir. Kamulaştırmanın temel yasal dayanağı 1982 anayasasının 46. maddesidir. Kamulaştırma ile ilgili diğer yasal dayanaklar ise, 3194 sayılı imar kanununun 10, 13, 17. maddeleridir. Bu maddeler belediyelerin imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren hazırladıkları imar programları ve bu program

sınırları içinde kalan kamu tesis alanları, kamulaştırmadan arta kalan kısımlar ile ilgili düzenlemeler getirmektedir.

17. Madde de; “ belediye veya valilik, kendi malı olan veya imar planlarının tatbiki sonucu kamulaştırmadan artan parçalarla, istikameti değiştirilen veya kapanan yol ve meydanlarda hasıl olan sahalardan müstakil inşaata elverişli olmayan parçaları, bitişiğindeki arsa veya bina sahibine bedel takriri suretiyle değiştirmek ve komsu taşınmaz sahibi takdir edilen bedelle satın almaktan imtina ederse, şuyulandırılıp satmak suretiyle imar planına uygunluğunu temin eder.” denmiştir.

1982 Anayasasına göre kamulaştırma bedeli nakden ve peşin olarak ödenecektir. Ancak tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödeme seklinin kanunla gösterileceği belirtilmiştir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği hallerde taksitlendirme süresinin beş yılı aşamayacağı açıklanmıştır.

Taksitlendirmede peşin ödenmeyen kısım devlet borçları için öngörülen en yüksek faiz haddine bağlanır. Taşınmaz, irtifak hakkı ve kaynakların kamulaştırmaya konu olabilmesi için bunların özel mülkiyette ve tapuda kayıtlı olması gerekir. Taşınmaz malların bir bölümü özel tüzel kişilerin veya kamu kurumlarının iken bir bölümü doğası gereği (sular ve dağlar) veya tahsis yoluyla (yollar, parklar, meydanlar, meralar, yaylaklar, kışlaklar vb.) herkesin yararlanmasına ve kullanılmasına sunulmuştur ve bu alanlar kamulaştırmaya konu olamazlar. Ayrıca tapuda kayıtlı malik hanesi boş, iyeliği çatışmalı ve davada hazinenin taraf olduğu taşınmaz mallarda kamulaştırılamaz (Akçeşme, 2006 :38-39).

3.8.6.2.Ġmar Programı

İmar izlenceleri, imar planlarının uygulanmasını kolaylaştıran kuralların yer aldığı belgelere verilen addır. İmar izlencelerinin, izlence süresi içinde ele alınacak islerin saptanmasına, önem ve öncelik sıralarının belirlenmesine, akçal olanaklarla gereksinmeler arasında, mal oluşları ve elde edilecek yararları karşılaştıran bir denge sağlamaya yarar. İmar Yasası'nın 10. maddesi, belediyelerin, imar planının onaylanmasından sonra, bu planı uygulamak üzere, beser yıllık imar izlenceleri hazırlayacaklarını göstermiştir. Bu maddeden anlaşıldığı üzere, imar izlencesi hazırlamak zorunda olan belediyelerdir.

Beş yıllık bir süre için belediyelerce hazırlanan imar izlenceleri, belediye meclislerinin kabul etmesiyle kesinleşmiş olur. Bu izlencelerin görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşların temsilcileri de görüşleri alınmak üzere meclis toplantılarına katılırlar. İmar izlencesi içinde bulunan alanlardaki kamu hizmetlerine ayrılan yerleri ilgili kamu kuruluşları izlence süresi olan beş yıl içinde kamulaştırmak zorundadırlar. Ancak ilgili idarelerin 5 yıllık süre sonunda bu kamulaştırmayı yapmaları programın süresi sonunda yetiştirilememesine neden olduğundan, ilgili idarelerin programın kabulünden itibaren en geç 2 yıl içinde kamulaştırma işlemlerini sonuçlandırmaları ve hizmet yapısını, program sonuna kadar tamamlamaları sağlanmalıdır (Çeçener, 2000 :52).

Ülkemizde, imar izlencesi hazırlama gereği ilk kez 1580 sayılı Belediye Yasası'nda yer almıştır. Bu yasanın 15. maddesinin 30. fıkrası, belediyelerin, “en az beser yıllık imar mesai programı” hazırlamalarından söz etmekteydi. 6785 sayılı İmar Yasası (madde 60) bu fıkrayı yürürlükten kaldırmıştır. Çünkü imar izlenceleri bu yasa ile yeniden düzenlenmiştir. 1933 tarihinde çıkarılmış bulunan 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Yasası da, izlencelerin süresini beşer yıl olarak saptamıştı. 6785 sayılı İmar Yasası'nın bu süreyi 5 yıldan 4 yıla indirmesi, belediye meclislerinin görev sürelerinin o tarihte 4 yıl olmasıyla açıklanabilir.

Belediye seçimleriyle ilgili yeni düzenlemeden sonra izlence süreleri 3194 sayılı yasa ile yeniden 5 yıla çıkarılmıştır. Taşınmaz malların ve kentin belli bölümlerinin, imar izlencelerine alınmış olmasından önemli tüzel sonuçlar doğar.

Bireylerin, taşınmaz mallar üzerindeki hakları, izlence süresince sınırlandırılmış olur. Nitekim İmar Yasası'nın 13. maddesi, bu tür sınırlamaların yasal dayanağıdır. Bu madde, gerçekte, imar planlarında yol, meydan; otopark yeşil alan, park, çocuk bahçesi, pazaryeri, hal, mezbaha, elektrik santrali, trafo ve yangın söndürme binası gibi kamu hizmet ve kuruluşlarına ayrılmış yerlerde “yapı yasağı” getirmiştir. Ancak bu yapı yasağının bir sınırı olduğunu da göstermiştir. İşte, bu yapı yasağının sınırının belirtilmesinde, ilgili taşınmazın imar izlencesine alınıp alınmadığı da bir ölçü olarak kullanılmaktadır (Akçeşme, 2006 :36).

3.8.6.3. 18.Maddeyle Düzenlenen Arazi ve Arsa ĠĢlemleri

İmar planı yapılıp kesinlik kazanan yerlerde, plan uygulama araçlarından en önemlisi arazi ve arsa düzenlemesi denilen hamur kuralı uygulamasıdır. AAD, bir

kent ya da kasabanın imar planını uygulamak amacıyla özel ya da kamusal mülkiyette bulunan taşınmazların, mülkiyet durumlarına bakılmaksızın birleştirilmesi ve imar planının gerektirdiği kamusal hizmetlere yetecek ölçüde bir düzenleme ortaklık payı ayrıldıktan sonra, eski mülk sahiplerine yeniden dağıtılması olarak tanımlanmaktadır (3194 sayılı İmar Kanunu 18. Mad.).

AAD şehir planlaması açısından kullanışsız yapıya sahip kadastro parsellerinin daha ekonomik kullanılabilir bir yapıya dönüşümünü sağlayan bir planlama aracıdır. AAD' de temel ilke, bir düzenleme bölgesindeki mevcut kadastro parsellerinin tek bir kütle haline getirildikten sonra imar planı verilerine uygun olarak yeni imar parselleri seklinde düzenlenip yeniden mal sahiplerine geri verilmesini aynı zamanda da kamuya ait alanların kamu hizmetine sunulmasını sağlamaktır (Yomralıoğlu, 1992 :73).

İmar Yasasının 18. maddesine ve Uygulama Yönetmeliğinin 7. maddesine göre imar planı yapılan yerlerde düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, yeşil saha, cami, karakol yerleri için kullanılmak üzere, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsalardan % 40'a kadar, bedelsiz olarak, düzenleme ortaklık payı alınabilmektedir (Akçeşme, 2006 :39).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

MERAM BELEDĠYESĠ KENTSEL DÖNÜġÜM PROJELERĠ

Benzer Belgeler