• Sonuç bulunamadı

Kelimelerin sözlük ve terim anlamları arasındaki münasebet

II. İÇERİK VE YÖNTEM

2. Kelimelerin sözlük ve terim anlamları arasındaki münasebet

Müfessir ayetleri tefsir ederken bazı kelimelerin kök itibariyle hangi anlamda olduğunu yani sözlük anlamını belirtir sonra zamanla kazandığı ıstılâhî anlamını açıklar. Daha sonra ise sözlük manası ile ıstılâhî anlam arasındaki münasebeti kurar. Mesela Bakara sûresinin “(İsrailoğullarına) Bu kasabaya girin, orada

bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yeyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) «Hıtta!» (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.” meâlindeki elli sekizinci

ayetini açıklarken şöyle demiştir: Ayette geçen ةيرقلا kelimesi sözlükte, ister köy olsun ister şehir olsun insanların toplandığı yerdir. Ancak burada kasıt Kudüs veya Erîhâ şehridir .118

Ahmet Hilmî el-Koğî Bakara sûresinin“Şüphesiz iman edenler; yahudilerden,

Hristiyanlardan ve sâbiîlerden de Allah’a ve ahiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku

115 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 53.Bkz: Begavî, Me’âlimu’t-Tefsîr, c. 1, s. 86. 116 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 63. Bkz: Begavî, Me’âlimu’t-Tefsîr, c. 1, s. 94. 117 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 71. Bkz: Begavî, Me’âlimu’t-Tefsîr, c. 1, s. 99. 118 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 68. Bkz: Begavî, Me’âlimu’t-Tefsîr, c. 1, s. 98.

42

yoktur onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.”

meâlindeki

altmış ikinci ayetinde وداه نيذلاو

cümlesini açıklarken دوهي lafzı ya “tevbe etti” anlamındaki داه fiilinden alınmıştır, Çünkü Yahudiler buzağıya tapmaktan vazgeçip tevbe ettiler. Ya da Hz. Yakub’un en büyük oğlu olan “Yahuda” isminden alınmıştır demektedir.119 el-Koğî, Bu ayette

geçen ىراصن kelimesi hakkında şöyle demiştir: Hristiyanlara “Nasârâ” denilmesinin sebebi; Hristiyanlar Hz. İsa ile beraber bir köye girmişler, o köyün ismi ةرصان veya نارصن idi. Onlara bu isim oradan geçmiştir, veya onlar Hz. İsa’ya yardım ettiklerinden dolayı bu ismi almışlardır.120 Müfessirimiz bu ayette geçen نيئباصلا و kelimesi hakkında da şunları söylemiştir: نيئباصلا و kelimesi ya “çıktı” anlamındaki أبص (sabee) fiilinden alınmıştır ya da “meyletti” anlamındaki ابَص filinden alınmıştır.121 Sâbiîlerin Yahudilik ve Hristiyanlıktan çıktıkları ve başka şeylere

taptıkları düşünülünce kelimenin sözlük anlamıyla terim anlamı arasında bağ kurulabilmektedir.

Müfessir Bakara sûresi seksen yedinci ayette geçen سدقلا حور kavramı ile ilgili şunları söylemektedir: Ruhu’l-Kudüs’ten kasıt Cebrail (a.s)’dır.122 Manası

Allah’ın mukaddes meleği veya temiz melektir. Çünkü o günah işleyip kirlenmemiştir. Ruhu’l-Kudüs’ün bir anlamı da İsa’nın kendisiyle hayatını devam ettirdiği ruhudur, Kuddüs, Allah’ın bir ismidir. Ayrıca el-Koğî Ruhu’l-Kudüs’un İsa (a.s)’ın kendisiyle mucize gösterdiği Allah’ın ism-î azâmı da olabileceğni söylemiştir.123

Bakara sûresinin “Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve

güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.” meâlindeki yüz yirmi beşinci

ayeti tefsir edilirken, ayetteki ماقم kelimesinin sözlükte kişinin her iki ayağını bastığı yer olduğu belirtilmiştir. Ancak burada “makamdan” kastın hacıların tavaf yaptıktan

119 el-Koğî Tefsîra Hilmî, s. 76. 120 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 76.

121 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 76. Bkz: Begavî, Me’âlimü’t-Tenzîl, c. 1, s. 102.

122 Ebû’l-Kâsım Muhammed b. Hüseyin b. Muhammed Râğıb el-Isfehânî el-Mufredât fî Garîbi’l-

Kur’ân, Dâru’l-Kalem, Dımeşk 2009, s. 660.

43

sonra kendisinin arkasında namaza durduğu ve Hz. İbrahim’in iki ayağının izinin bulunduğu taş olduğu ifade edilmiştir.124

Müfessir Bakara sûresi otuz ikinci ayette geçen ve Allah’ın vasfı olan ميكح kelimesi hakkında şunları ifade etmektedir. Adaletli hâkim anlamındadır. Ayrıca bozulmaması için sağlam iş yapan anlamına da gelmektedir. ميكح kelimesinin aslı olan ةمكح kelimesi de aslında bir şeyi men etme anlamındadır. Hikmet vasfı kimde bulunursa o kişinin batıl yola düşmesini engeller.125 Dolayısıyla adaletten çıkmamış

olur.

Ahmet Hilmî el-Koğî Bakara sûresi yüz doksan sekizinci ayeti açıklarken تافرع kelimesinin bir şeyi tanımak anlamındaki ةفرعم kelimesinden alındığını ifade etmiştir. O toprağa bu ismin verilmesinin sebebi, Hz. İbrahim’e Allah tarafından haber verilip, gösterilmesidir. Hz. İbrahim de orayı görünce tanımıştır veya Hz. Âdem ile Havva orada birbirlerini görüp tanımışlardır.126

Bakara sûresinin “Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları

kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler.” meâlindeki iki yüz yirmi

sekizinci ayetindeki ةلوعب kelimesinin لعب kelimesinin çoğulu olduğu ve bir şeyin sahibi anlamında olduğu belirtilmiştir. Ayrıca erkeğe لعب denildiğini çünkü erkeğin eşine sahip çıkıp, her türlü ihtiyacını karşıladığı ifade edilmiştir.127

el-Koğî Bakara sûresinin “Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah’ı ve

müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir.” meâlindeki dokuzuncu ayetinin tefsirinde نوعداخي kelimesinin masdarı olan ةعداخم kelimesinin; aslında bir şeyi gizlemek anlamında olduğunu belirtir. Söz konusu münafıklar da kalplerindeki inkârı gizleyip kelime-i şehâdet getirerek Müslüman olduklarını söylüyorlardı. Böylece gönüllerinden geçeni gizliyorlardı.128

Müfessir Bakara sûresinin“İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet

üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.” meâlindeki beşinci ayetinin

124 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 116. 125 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 42. 126 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 167. 127 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 194. 128 el-Koğî, Tefsîra Hilmî, s. 23.

44

tefsirinde حلاف kelimesinin aslında bir şeyi deşme anlamında olduğunu ve çiftçiye de ح لاف denildiğini çünkü çiftçinin de toprağı deştiğini ifade eder. Müttakilere de dünya ve ahiret sevabı kesilip belirlendiği için bu vasıf verilmiştir.129

Ahmet Hilmî el-Koğî Bakara sûresinin “…Üzerlerine zillet ve meskenet

damgası vuruldu ve nihayet Allah’dan bir gazaba uğradılar…” ُةالِ ذلا ُمِهْيَلَع ْتَب ِرُض َو

ُةَنَكْسَمْلا َو altmış birinci ayetinin tefsirinde fakirlere miskin denilmesinin sebebini fakirliğin insanı hareket etmekten alıkoyması olarak açıklamıştır.130 Yani miskin

kavramının kökünde “hareketsiz kalmak, durmak” anlamı vardır. Fakir de birçok şeyi yapamayıp yerinde kaldığı için ona bu isim verilmiştir.

Müefessir Bakara sûresinin“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun

ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.”

meâlindeki yüz seksen beşinci ayetini açıklarken ناضمر kelimesinin َض َم َر kelimesinden geldiğini َض َم َر

nin anlamı da “bir şeyin yanmasıdır”

131demiştir. Bu aya

ramazan denilmesinin sebebini de ramazanda günahların yanıp silinmesi ile açıklamıştır. Diğer bir görüşe göre ayların eski isimleri kaldırılıp yeni isim verilirken havalar sıcak idi. Değiştirme meselesi bu sıcak aya denk geldiği için ramazan ismini almıştır demektedir.132

el-Koğî, Bakara sûresinin “O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O,

müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” meâlindeki

ikinci ayetini tefsir ederken “müttaki”den kastın kendini salih amel ile Allah’ın azabından koruyan kimse olduğunu belirtmiştir. Ayrıca “müttaki” kelimesinin iki şeyin arasını ayırma anlamındaki ِءاقِ تِا dan alındığını söylemiştir. Müttaki kişi, sanki salih amel sayesinde kendisi ile azab arasına mesafe koymuştur.133

Benzer Belgeler