• Sonuç bulunamadı

2. WILLIAM FAULKNER VE SANCTUARY ADLI ROMANIN AMERİKAN

2.2. Kaynak Dizge Bağlamında Romanın Adlandırılması

Edebiyat eserlerinin adlandırılması konusundaki tartışmalar sadece metin ve ad arasındaki ilişkisellikle sınırlı kalmamış, adların işlevleri, bir metnin adlandırılmasının değişkenleri ve metne verilen adın okurda yarattığı etki de tartışmaya dâhil edilmiştir.

Metin ve ad arasındaki ilişki tartışılırken “yan metin” kavramıyla bilinen kuramcı Gérard Genette’in araştırmalarına değinmek gerekir. Genette yan metin kavramını hem metin içi hem de metin dışı ögelerle açıklar ve bu bağlamda metnin adı, yazarın adı, ön söz, son söz, epigraf, dipnot, ve giriş birer yan metin olarak ele alınır (1997, 1).

Genette’e göre bu yan metin ögeleri arasında açıklaması en zor olan metnin adıdır, bu sebeple metin adlarını çözümlerken daha özenli davranmak gerekir (age, 55).

Genette metin adlarını iki grupta toplar: kitabın türüyle ilgili olanlar (rhematic) ve kitabın içeriğiyle ilgili olanlar (thematic) (1997, 79). Türle ilgili olan adlandırmalarda metnin başına deneme, otobiyografi, şiir, ilahi, sözlük veya fabl gibi ifadelerden biri yazılır ve metnin türü belli edilir. İçerikle ilgili olan metin adlarıysa dört alt başlıkta ele alınır: doğrudan metnin temel izleğini ifade eden adlar, aktarma yoluyla metnin temel izleğinin dışındaki bir şeye işaret eden adlar, mecazi anlamda kullanılan simgesel adlar ve metne zıt bir anlam barındıran adlar (age, 82-83). Genette’in, Paratexts: Thresholds of Interpretation (Literature, Culture, Theory) (1997) adlı kitabında bu alt başlıkların her biri örneklendirilir ve tezin araştırma nesnesi olan Sanctuary romanı da mecazi anlamda kullanılan simgesel adlara verilen örneklerden biridir. Genette’in iddiası metinsel bir analize dayanmaz, ancak kaynak dizgede Sanctuary romanının adı üzerine yapılan iki farklı araştırma romanın adını hem metinsel hem de metinlerarası boyutuyla açıklamaya çalışır.

Joseph R. Urgo’nun yazdığı “Temple Drake’s Truthful Perjury: Rethinking Faulkner’s Sanctuary” (1983) adlı çalışmada romanın adının rastlantısal olmadığı, hatta

‘sanctuary’ kelimesinin “Faulkner’a ait bir kavramsallaştırma” şeklinde düşünülmesi gerektiği iddia edilir (1983, 443). Araştırmacı, iddiasına metinlerarası bir açıklamayla netlik kazandırır ve Faulkner’ın The Town (1957) romanında yer alan Gavin Stevens karakterine dikkat çeker. Stevens romanda ‘sanctuary’ üzerine şu açıklamayı yapar:

21

“sanctuary”9, hayvanların ve insanların da, öyle kolayca ulaşamadıkları ancak hiddetli bir öfke ya da korku gibi dayanılmaz duygusal durumlardan geçerek edindikleri, bakış açısındaki mantıksallık […] (Faulkner, 1957, 27)

Burada başvurulan metinlerarası ilişki, Faulkner’ın romanlarında çok sık rastlanan bir durumdur. Örneğin, yazarın romanları Yoknapatawpha County adı verilen kurgusal bir coğrafyada geçer, aynı karakter farklı romanlarda hayat bulabilir ya da farklı romanlardaki olaylar benzer şekilde kurgulanabilir. Dolayısıyla, Urgo’nun başka bir romandan aldığı ‘sanctuary’ açıklaması, metinlerarası boyutuyla Faulkner özelinde anlamlı bir değerlendirmedir. Ayrıca Urgo, alıntıladığı açıklamayı Temple karakteri üzerinden de okur. Temple, Old Frenchman Place’te kaldığı gece çok korkar, Bayan Reba’nın genelevindeki tutsaklık sürecinde sürekli öfkelenir ve son olarak Urgo’nun

“the sanctuary of justice” diye bahsettiği mahkeme salonuna getirilir (1983, 443-444).

Mahkeme salonunda Temple verdiği ifadeyle adaletin yerini bulmasına yardımcı olmaz, ancak Urgo’ya göre bu tavrı aslında yaşadıklarıyla edindiği mantıksal düşünme yetsinin bir sonucudur ve Temple’ın ifadesi bambaşka bir amaca yöneliktir. Temple verdiği ifadeyle suçu işleyen Popeye yerine, Lee’nin cezalandırılmasına sebep olur, çünkü Lee içki imalathanesinin sahibi olarak gerekeni yapıp Temple’ı oradan uzaklaştırmamış, birlikte çalıştığı adamlardan onu korumamış ve kontrolü kaybedip Temple’ın zarar görmesine müsaade etmiştir (age, 444).

Sanctuary romanının adlandırılması üzerine yapılan bir diğer çalışma ise Hal McDonald’ın kaleme aldığı “Faulkner’s Sanctuary” (1997) başlıklı yazıdır. McDonald romanın adındaki ironiye dikkat çeker ve Ruby’nin bebeğini imalathanedeki farelerden korumak için bir kutuda saklamasının başlıkla metin arasındaki ironiyi örneklendirdiğini belirtir (1997, 222). Benzer bir ironi Lee’nin hapishane hücresinin kendisi için daha güvenli olduğunu düşünmesinde ve Popeye’ı ihbar etmeyişinde de görülür. Lee, gerçek suçlunun kendisi olmadığını söyler, ama onu savunmak isteyen Horace’a Tommy’i öldürenin Popeye olduğunu anlatmaz. Lee, Popeye’ı ihbar edip özgür bırakılsa bile hapishaneden çıkınca öldürülmekten korkar. O gece olanları ve sonrasını Horace’a anlatmaması için Ruby’ye de baskı yapar. Ruby bebeğini korumaya çalıştığı gibi kocasını da korumaya çalıştığı için başlangıçta işbirliğini kabul eder, ancak gelişen olaylarla görülür ki ne bebek ne de Lee güvendedir. Fareler bebeğe zarar vermez, ama bebek ateşlenip hastalanınca Ruby çaresiz kalıp bir doktor çağırır.

9 Sanctuary kelimesi bu alıntıda özellikle çevrilmeden bırakılmıştır.

22

Lee ise güvende olduğunu sandığı hücrede linç edilir. Sonuç olarak alınan önlemlerin işe yaramadığı ve güvende olduğu sanılan her iki karakterin de beklemedikleri şekilde zarar gördüğü söylenebilir.

McDonald’ın dikkat çektiği ironinin, Horace Benbow için de geçerli olduğu söylenebilir. “Horace Benbow and the Myth of Narcissa” (1992) başlıklı makalede Horace’tan bahsedilirken “firari koca” (Irwin, 1992, 544) denilmektedir. On yıldır evli olduğu karısı Belle için düzenli olarak her hafta eve karides taşıyan Horace, günün birinde yaşadığı evlilikten ve sorumluluklarından sıkılır ve karısından ayrılmaya karar verir. Memleketi Jefforson’a dönüp ailesinden miras kalan evde yalnız ve huzurlu bir hayat yaşamayı planlamaktadır. Horace’ın planları kız kardeşi Narcissa ile girdiği mücadeleyle alt üst olur. Narcissa, kardeşinin Lee’ye avukatlık etmesinden de Ruby’ye yardım etmesinde de memnun değildir. Horace’ın bu insanlarla kurduğu iletişime son vermek için Bölge Savcısı ile işbirliği yapar ve kardeşine davayı kaybettirir. Bölge Savcısı Narcissa’nın yardımıyla Temple’ın yerini tespit eder ve Temple’ı Lee’ye karşı ifade vermesi için davaya dâhil eder. Davayı kaybetmek Horace için Jefforson’daki yeni hayatına dair umudunu kaybetmek demektir. Aradığı huzur ve güveni memleketinde bulacağını düşünürken Horace Jefforson’da çok daha zorlu bir mücadelenin içine girer ve vazgeçip karısına geri döner.

Sonuç olarak, “Faulkner’a ait bir kavramsallaştırma” (1983, 443) denilerek, Urgo’nun çalışmasında metinlerarası boyutuyla anlamlandırılmaya çalışılan romanın adı, ikinci çalışmada farklı bir şekilde yorumlanmıştır. McDonald’ın altını çizdiği “ironi” (1997, 222), romanın adının barındırdığı sözcük anlamıyla karakterlerin yaşadıkları arasındaki zıtlıktan kaynaklanmaktadır. Romanın adı sözcük boyutunda güven, korunma gibi çağrışımlar yaparken metindeki olaylar bu anlama zıt bir yönde gelişir.

Metnin olay örgüsünü, Sanctuary romanının Fransızca çevirisine yazdığı ön sözde André Malraux “uyumsuz, kudretli, zalim bir boyutta kişisel ve bazen kaba bir dünya”

şeklinde niteler (1952, 92). Hem ön sözdeki bu nitelendirmeden hem de McDonald’ın tespit ettiği ironiden hareketle metinle ad arasında bir zıtlık olduğundan bahsetmek mümkündür. Bu sebeple, her ne kadar Genette, Sanctuary romanını “mecazi anlamda kullanılan simgesel adlar” kategorisinde değerlendirse de (1997, 82), romanın “metne zıt bir anlam barındıran adlar” kategorisini örneklendirdiği de iddia edilebilir.

23

Kaynak dizgede yapılan araştırmalara bakıldığında, kaynak metnin adının farklı şekillerde yorumlanmış olduğu görülmektedir. Metnin adı farklı okumaları ve değerlendirmeleri beraberinde getirmiştir. Kaynak metnin adının çeviri söz konusu olduğunda nasıl yorumlandığı “3.2. Erek Dizge Bağlamında Çevirilerin Adlandırılması” başlıklı bölümde ele alınacaktır.

Benzer Belgeler