• Sonuç bulunamadı

Kayıt Dışı Ekonominin Olumsuz Etkileri

1.5. KAYIT DIŞI EKONOMİNİN OLUMLU VE OLUMSUZ ETKİLERİ

1.5.2. Kayıt Dışı Ekonominin Olumsuz Etkileri

Kayıt dışı ekonominin olumsuz etkilerinin başında şüphesiz ki vergilendirilmeyen kazanç gelmektedir. Vergi ödemeyen vatandaşların yükünün vergi ödeyen vatandaşların sırtına binmesi ekonomide sıkıntılara yol açmaktadır.

Devletin vergilendirme sistemi gelir adaletsizliğini önlemede yetersiz kalmaktadır (Yılmaz, 2006:167). Tüm bunlardan sonra kayıt dışı ekonominin varlığı da eklenince avantaj sağlayan kesimlerin vergi ödemeyerek daha büyük kazanç sağladığı ve gelir dağılımındaki eşitsizliği daha da çok arttırdığı söylenebilir.

Daha önce de belirtildiği gibi bir ülkenin en önemli gelir kaynaklarından biri vergilerdir. Kamu harcamalarının finansmanı vergiler tarafından sağlandığı için devletin kaynakları etkin kullanabilmesi için öncelikle vergileri mükelleflerden düzenli bir şekilde alması gerekmektedir. Eğer ülkede kayıt dışı ekonomi söz konusuysa ya da vergi gelirleri devletin beklentilerinden düşük ise bu sefer kamu harcamalarının finansmanı için borçlanma yolu tercih edilecektir (Pehlivan, 2010: 59). Bir üretimle finanse edilmeden gerçekleştirilen borçlanma, faizleri yükseltecektir. Faizlerdeki artış yatırımları düşürerek hem milli geliri hem de yatırımların yarattığı istihdamı düşürecektir (Us, 2004:13). Genel olarak; bütçe açıklarının finansmanı borçlanma ile sağlanırsa artan faizler sebebiyle kamu borçlanma maliyetleri de artacak ve sonucunda da bütçe açıkları giderek artacağı söylenebilir.

Kayıt dışı ekonomi üretim yönünden incelenecek olursa, kayıt dışı üretim yapan bir firma ile kayıtlı üretim yapan firmanın arasında oluşan haksız rekabet oluşturduğu durumda, vergi ödemeden üretim yapıp ürününü daha ucuz fiyata satan bir üretici, vergi ödeyerek maliyetine üretim yapan ve normal fiyata satan bir üreticiye göre daha fazla kazanacaktır (Önder, 2001: 20). Vergi ödemeyerek elde ettiği kazancı üretimiyle de

29 arttırarak diğer kişiye karşı haksız kazanç elde edip aynı zamanda haksız bir piyasa ortamı oluşmasına neden olabilmektedir.

Kayıt dışı ekonomiyi istihdam yönünden inceleyecek olursak, her ne kadar kriz dönemlerinde işsizliğin azalmasına etki etse de, genel olarak çalışma şartlarının işçiler bakımından kötüleşmesiyle sonuçlanabilmektedir (Altuğ,1994:66). Sosyal güvenlik sisteminin olması iş görenler bakımından her türlü riskin azaltılması anlamına geldiğinden kayıt dışı istihdam çalışanlar ve onun sigortasından yararlananları sosyal risklere karşı savunmasız hale getirmektedir (Ülgen ve Öztürk, 2007:5). Dolayısıyla kayıt dışı istihdam alt gelir grubunun sosyal savunmasızlığını arttırarak sosyal adaleti de zedeleyici bir rol oynamaktadır denilebilir.

Kayıt dışı ekonominin işsizliğe yarattığı bu olumsuz etkilerin yanında sektörler ve işverenler açısından da büyük sorunlara yol açmaktadır. Daha önce de sektörel bazda incelediğimiz kayıt dışı ekonomide tarım ve hizmet sektöründeki kayıt dışılığın daha fazla olduğundan bahsedilmiştir. Bu sektörlerin çoğunlukla nakit paraya dayanması, çalışan işçilerin mevsimlik olması ya da bilinçsiz olması nedeniyle, işverenlerin yüksek vergi yüklerinden kaynaklı da kayıt dışılık oranı yüksektir (DPT, 2001:6). Kayıt dışılığın fazlalığı kayıt dışılığın ölçülmesinin zorluğuyla doğru orantılı olarak ilerlemektedir. Bu açıdan incelendiğinde istatistiksel olarak kayıt dışı ekonomi ölçümleri bozucu etki yaratmaktadır. Gerek enflasyon oranları gerekse işsizlik rakamları gerçek değerlerini yansıtmayacağı için yapılacak istatistiki düzenlemelerde istenilen sonuca ulaşmak zor olacaktır (Altuğ, 1994:369).

Sonuç olarak kayıt dışı ekonominin hem işçi hem işveren cephesinde haksız bir rekabet doğurduğu, üretici tüketici açısından bir dengesizlik yarattığı, piyasa zayıflaması açısından da incelendiğinde genel olarak bir çok olumsuz etki yarattığı söylenebilir.

30 1.6. KAYITDIŞI EKONOMİYİ ÖLÇMEYE YÖNELİK YÖNTEMLER

Kayıt dışı ekonominin tahmin edilmesi oldukça zordur. İş gücü arzının gelişiminin ölçülmesi, vergilendirilmemiş kazancın tahmini, ekonomiye katkısı olmayan üretimin tespitinin ölçülmesi gerekmektedir. Kayıt dışı ekonominin ölçülmesi yalnızca önleme çalışmaları için değil gerekli mali ve para politikalarının nasıl olması gerektiğini belirleyen kararlar için de önemlidir (Sugözü, 2008:138). Kayıt dışı ekonominin tespit edilmesi oldukça güçtür fakat bu konuda farklı ülkelerde farklı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar kesin olarak net rakamlar vermeseler de yaklaşımları ölçüm yapılması açısından oldukça yol kat edilmesini sağlamıştır.

Şekil 3’te gösterildiği gibi kayıt dışı ekonomiyi ölçme yöntemleri iki ana gruba ayrılmaktadır. Bunlar doğrudan ölçme yöntemleri ve dolaylı ölçme yöntemleridir.

Doğrudan ölçme yöntemi anket yaklaşımı ile tektir. Dolaylı ölçme yöntemleri ise kendi içinde beş yaklaşım içermektedir. Bunlar; GSMH yaklaşımı, vergi incelemeleri yaklaşımı, parasalcı yaklaşım, istihdam yaklaşımı ve diğer yaklaşımlardır. Parasalcı yaklaşım kendi içinde; sabit oran yaklaşımı, işlem hacmi yaklaşımı ve ekonometrik yaklaşım olmak üzere 3 ayrı başlık oluştururken, diğer yaklaşımlar ise elektrik tüketimi yaklaşımı ve MIMIC yaklaşımı olarak iki başlıkta incelenir (Sarılı, 2002: 35).

31

Şekil 3: Kayıt Dışı Ekonomiyi Ölçme Yöntemleri

KAYITDI EKONOMİYİ ÖLÇME YÖNTEMLERİ Dolaylı Ölçme Yöntemleri GSMH YaklaşımıVergi İncelemeleri YaklaşımıParasalcı Yaklaşım Sabit Oran Yaklaşımı İşlem Hacmi Yaklaşımı Ekonometrik Yaklım

İstihdam YaklaşımıDiğer Yaklaşımlar Elektrik Tüketimi Yaklaşımı MIMIC Yaklaşımı

Doğrudan Ölçme Yöntemleri Anket Yaklaşımı

32 1.6.1. Doğrudan Ölçme Yöntemleri

1.6.1.1. Anket Yöntemi

Anket yöntemi temelde kişilerin dürüstlüğüne dayanarak hazırlanmıştır. Burada kişilere direk olarak soru sorulup alınan cevaplara göre bir kayıt dışılık tahmini gerçekleştirilmeye çalışıldığından bu yönteme ‘Anket Yöntemi’ denilmektedir (Çetintaş ve Vergil, 2003:21).

Anket yöntemi, bireylerin gönüllü verdiği cevaplar ve vergilerin denetiminde edinilen bilgilerini derlemeye dayalı araştırmalar olduğundan mikro yaklaşım olarak da isimlendirilmektedir (Erkuş ve Karagöz, 2009:130). Kayıt dışı faaliyette bulunan vatandaşlar kayıt dışı faaliyetlerini bu yöntemde anlatmayacaklarına dayanarak bu yaklaşımın güvenilir olmasını beklemek yanlış bir yaklaşım olacaktır. Doğrudan ölçme yöntemleri gerçek ekonomiyi yansıtmayacağından çok fazla kullanılmaması gereken bir yöntemdir (Temel vd, 1994: 11-12).

Anket yönteminde vergi kaçakçılığı yapan birinin dürüst cevap vermeyeceği herkes tarafından tahmin edilebilir bir durumdur. Anket yöntemi ayrıntılı bilgi edinilmesini sağlasa da bünyesinde birtakım güçlükler bulundurmakta olup, bu güçlükleri aşağıdaki maddelerde sıralanmaktadır.

a. Verileri elde etmek güçtür, aynı zamanda da maliyetlidir.

b. Anket çalışmalarının belirli periyotlarla ve düzenli bir sistem içinde yapılması gerekmektedir. Bu verilerin karşılaştırılabilir olmasını kolaylaştırmaktadır. Fakat anketlerin belli bir periyotta olmaması net veriler almaya ve karşılaştırmaya olanak vermemektedir.

c. Yapılan anket sonuçları için kullanılacak örneklem tabanlarının geniş ya da dar olması sorunu vardır. Eğer örneklem tabanı çok geniş olursa nüfus içindeki belli grupların diğerlerine göre daha fazla temsil edilmesi sorunu ortaya çıkmaktadır.

Şayet tam tersi olursa örneklem tabanı dar olursa sonuçların genişletilmesi sorunuyla karşı karşıya kalınması söz konusudur.

33 d. Kayıt dışı ekonominin içinde bulunanlar genellikle içinde bulundukları faaliyetin yasadışı olduğunu bildiklerinden bu konu hakkında konuşmak istemezler. Fakat kayıt dışı ekonomiye konu olan mal hakkında bir alışveriş söz konusu ise (ki bu genellikle seyyar satıcılar gibi vergi dışı olanlardır) alışveriş hakkında konuşmak isterler. Bu sebeple mal ve hizmet satanlarla yapılan anketler daha kolay sonuca ulaşmaktadırlar. Bu özellik, satıcılar hakkında ayrıntılı bilgi sağlama konusunda başarısız bir yöntemdir (Yılmaz, 2006:118).

Tüm bu bilgiler ışığında, sonuç olarak kayıt dışı ekonomiyi ölçmek için anket yaklaşımı sağlıklı sonuçlar elde edilebilmesi açısından düşünüldüğünde pek tercih edilmesi önerilmeyen bir yaklaşımdır diyebiliriz.

1.6.2. Dolaylı Ölçme Yöntemleri

Kayıt dışı ekonominin açmış olduğu zararın tespit edilebilmesi için, kayıt dışılık yaşandıktan sonra ölçülmesi gerekmektedir. Kayıt dışı ekonominin ölçülmesi için genel olarak kullanılan, dolaylı ölçme yöntemleri, belli başlı yöntemleri içinde barındıran yöntemlerin genel bir ifadesi olarak düşünülebilir.

Bir kişi vergi kaçırdığında bunun ekonomiye yansıması ölçülerek geliştirilmiş bir yöntemdir (Ilgın, 2002:146). Bir nevi iz takip etmeye benzediği söylenebilir. Bu açıdan bakılacak olursa dolaylı ölçme yöntemleri kendi içinde dört gruba ayrılmaktadır. Bunlar GSMH yaklaşımı, vergi incelemeleriyle ölçme yaklaşımı, istihdam yaklaşımı ve parasalcı yaklaşımdır (Işık ve Acar, 2003:122).

1.6.2.1. GSMH Yaklaşımı

Gayri Safi Milli Hasıla hesaplanırken üretim, tüketim ve harcama yöntemleri kullanılabilmektedir. Bu üç yöntem de kullanıldığında aynı sonuçları vermesi beklenmektedir (Işık ve Acar, 2003: 124). Kayıt dışı ekonominin yaşandığı durumlarda

34 ise kayıt dışılığı ortaya çıkaran üretim ve tüketim yöntemiyle hesaplanmış rakamların düşük, harcama yönteminin yüksek çıkmasıdır (Sarılı, 2002:138).

Ancak söz konusu farkın istatistikçiler tarafından istatistiki hata olarak giderilmesi GSMH yöntemine göre sağlıklı bir kayıt dışı rakamına ulaşmayı engellemektedir. Ülke parasının yabancı paralara göre düşük olduğu ülkelerde bireyler tasarruflarını altın ve dövize yaptıklarından GSMH yaklaşımının kayıt dışı ekonomiyi ölçmede güvenilir bir yol olmadığı düşünülmektedir (Akalın ve Kesikoğlu, 2007:75).

Gelir ve harcama yöntemleri arasındaki uyuşmazlığa dayanan bu yöntem genel olarak yatırımları ve tasarrufları göz ardı ettiği için kayıt dışı ekonominin hacmini ölçmede sağlıklı bir sonuç vermeyeceği tahmin edilmektedir (Temel vs,1994: 14)

1.6.2.2. Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı

Vergi incelemeleri yöntemi ise daha önceden beyan edilen vergiler hesaplanarak beyan edilmemiş vergilerin ayırt edilmesi ile ölçülmektedir. Mükelleflerin vergilerinin beyan edilmeyen gelirleri hesaplanarak farkının ortaya konulduğu yöntemdir (Us, 2006:17). Bu yöntemde vergiler gelir beyanına dayandırılarak hesaplandığı için kayıt dışı olarak vergilendirilmeyen gelirler hesaplanmaktadır (Sarılı, 2002:36).

Kayıt dışı ekonomi ölçümlerinden ziyade vergilendirilmemiş ekonomik faaliyetleri büyük oranda ölçmeye yarayan bu yöntemde beyan edilen vergi ile tespit edilen vergi arasındaki farklar esas alınmaktadır (Ilgın,1999: 65). Vergi incelemeleri beyan ve şikâyet sistemine dayalı olduğu için sadece belli mükellefler incelenip genele yayılması gibi bir durum söz konusu olduğundan; gelir vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi birçok vergide beyan dışı bırakılma imkânı bulunmamaktadır (Tecim, 2008:34). Bu nedenle birkaç vergi türü göz önüne alınarak vergi kaybının var olduğunu söylemek hata olabilir. Burada Maliye Bakanlığı’nın inceleme sonuçlarında hangi vergi türünde daha çok kayıp meydana geldiğini ve bu vergi kayıplarının cezalarının ne kadar ödemeyle telafi edildiğini açıklamaları şeffaf bir ekonomi sistemi açısından daha uygun bir çözüm olacaktır (Kızılot ve Çomaklı, 2004).

35 1.6.2.3. İstihdam Yaklaşımı

İstihdam yaklaşımı yönteminde, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü nüfusun iş gücünde sivil arzın ve talebin süreç içerisinde gelişimine dayandırılmaktadır. Buna göre her zaman toplam iş gücüne katılımın sabit olduğu düşünülmektedir (Akbulak ve Tahtakılıç, 2003:30). Bu ifadeye dayanarak, eğer incelenen dönemde iş gücüne yapılan artış istihdam edilen emeğin oranından fazla ise ya işsizlik ya da kayıt dışı istihdam söz konusudur diyebiliriz.

Kayıt dışı ekonomiye yönelen bireyler, ülkede kayıt dışı bir istihdam oluşumuna neden olurlar, buna istinaden kayıt dışı ekonominin belirlenmesinde ziyade, ölçülmesinde istihdam düzeyinin bir belirleyici olduğu söylenebilir.

Ülkelerin toplam işgücüne katılımı ele alındığında, iş gücünün sabit bir değer olarak ortaya çıkması gerekmektedir. Ekonominin kayıtlı alanında gözlemlenen düşüş, ekonominin kayıt dışı alanına kaydığının bir göstergesidir. Contini (1981, 1982) ve Boca (1981) İtalya’da kayıt dışı ekonomiyi istihdam yaklaşımını kullanarak çalışmalarını yürütmüş, Amerika’da ise O’Neill (1983) tarafından benzer çalışma gerçekleştirilmiştir (Schneider ve Enste, 2000: 93). İstihdamın toplam nüfusa oranı ile iş gücü fazlasının toplam nüfusa oranının eş zamanlı hareketi kayıt dışı ekonomik faaliyetler gerçekleşmediğinde ortaya çıkar. Buradan hareketle, iş gücünün nüfusa oranı sabitken, istihdamın nüfusa oranı azalıyorsa kayıt dışı ekonominin varlığından söz edebiliriz.

(Erkuş ve Karagöz, 2009: 132).

Türkiye’de 1980 sonrası kadınların eğitim ve iş hayatında etkinliği de artış göstermiştir. Bu da nüfus oranlarının sivil iş gücü üzerindeki etkisini değiştirmemekle birlikte istihdamın nüfusa oranını arttırmaktadır (Toptaş, 1998:14). Bu ifadeye göre; ikinci bir işte çalışanlar, yarı zamanlı çalışanlar, evde hazırlanıp el altından satılan ev hanımlarının ürettiği malzemeler bu yöntemde hesaplanamamaktadır. Bu yüzden göz ardı edilmektedir.

Çalışanların çalıştıkları kurumlar tarafından devlete (SGK’ya) bildirilmemesi, ya da kurumların çalıştırılmaması gereken kişileri çalıştırarak karşılıklı kazanç sağlaması,

36 örneğin yabancı (çalışma izni olmayan) işçiler, 12 yaş altı çocuk işçiler, SGK tarafından aylık bir ödeme aldığı halde ekstra gelir elde edenler kayıt dışı istihdamın yaratıcılarındandır diyebiliriz. (Tunç, 2007: 14).

Genel olarak kayıt dışı istihdam sayesinde toplam nüfusun iş gücüne katılımı artarsa, resmi rakamlara yansımamaktadır. Bu da kayıt dışı ekonomi hesaplanırken, iş gücünün yüksek olmasına neden olmaktadır ve bu nedenle bu yöntemle yapılan tahminler sağlıklı sonuçlar doğurmadığından çok fazla tercih edilen bir yöntem değildir yorumunu yapmak yanlış olmayacaktır.

1.6.2.4. Parasalcı Yaklaşım

Bu yaklaşımın savunduğu görüşe göre, kayıt dışı ekonomi yaratılırken denetim mekanizmasından kaçınabilmek için genelde nakit para kullanılmaktadır (Derdiyok, 1993:55). Kayıt dışı ekonomiyi ölçebilmek için parasal istatistikler kullanılmakta ve parasal istatistikleri tespit edebilmek içinse üç ayrı yönteme ihtiyaç duyarız. Bu yöntemler; sabit oran yaklaşımı, işlem hacmi yaklaşımı ve ekonometrik yaklaşımdır.

1.6.2.4.1. Sabit Oran Yaklaşımı

Sabit oran yaklaşımı yönteminde, ekonomi içerisinde kayıt dışılığın olmadığı bir dönem var olduğu varsayılarak, dolaşımda olan paranın mevduata olan oranının süreç içerisinde sabit kaldığı varsayımına dayandırılmaktadır (Ilgın, 1999: 56).

Sabit oran yaklaşımında; piyasaların para hareketleri takip edilerek, ekonomi içerisinde kayıt dışı ekonominin payı tespit edilmeye çalışılmaktadır. Genellikle kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin sıcak para ile döndüğü yani nakit akım içerisinde olduğu varsayılır.

Bununla birlikte çek, senet gibi ödeme araçlarının kayıt dışı ekonominin bir aracı olmadığı varsayılır (Akalın ve Kesikoğlu, 2007:75). Burada önemle üzerinde durulması gereken noktanın ise kayıtlı ekonominin ölçümündeki bir gelişme, kayıt dışı ekonominin tahmininde bir artıştan çok azalışa neden olacaktır (Temel vd, 1999: 5-6).

37 İlk kez Cagan (1958) tarafından daha sonra Gutmann (1977) ve Feige (1989) tarafından geliştirilen sabit oran yaklaşımı, kayıtlı ve kayıt dışı ekonomilerde paranın dolaşım hızının aynı olduğunu varsaydığı için, kayıt dışı para miktarı gelir dolaşım hızıyla çarpılarak kayıt dışı ekonominin parasal hacminin hesaplanmasına dayanmaktadır (Gutmann, 1977: 29).

Sabit oran yaklaşımında kayıt dışı ekonomide her zaman nakit para kullanıldığının varsayılması genel olarak bu yaklaşımın en büyük eksikliği sayılmaktadır. Çünkü çek ve senet kullanımını göz ardı etmesi bu yaklaşımı hesaplamaların doğru sonuçlara ulaşmayacağı varsayımıyla karşı karşıya bırakmaktadır (Akbulak ve Tahtakılıç, 2003:32).

1.6.2.4.2. İşlem Hacmi Yaklaşımı

İşlem hacmi yaklaşımında kayıt dışı ekonomi ölçülmeye çalışılırken Fisher’ın miktar teorisi kullanılmaktadır. Fisher’ın miktar teorisine göre, para arzı M, paranın dolaşım hızı V, fiyatlar genel seviyesi P ve işlem hacmi T olarak kodlanmıştır. Buna istinaden ülkede üretilen toplam hizmet ve malların piyasa değeri, paranın dolaşım hızı ile para arzının çarpımına eşittir.

MV=PT

Kayıt dışı ekonomi hesaplamasında Fisher denkleminin işlem hacmi yaklaşmı, milli gelire oranı yapılarak ortaya çıkan değişikliklerden ekonomideki kayıt dışılığı ortaya çıkartması ile bulunmaktadır(Işık ve Acar, 2003: 125).

Teoriye göre, paranın değeri, paranın ekonomideki miktarına bağlıdır. Nasıl bol olan malın değeri azalır, kıt olan malın değeri artarsa, aynı kural para içinde geçerlidir.

Satın alınan mal ve hizmet miktarının sabit kaldığı varsayımı altında, para arzının artması yani para miktarının çoğalması fiyatları yükseltecektir. Fiyatların yükselmesine bağlı olarak da paranın değerinde düşüş gerçekleşecektir (Sarılı, 2002: 40).

Gayri safi milli hasıla ile işlem hacmi arasında var olan ilişki, uzun dönemde sabittir. Buradan özetle işlem hacminin milli gelire oranındaki değişmeler gözlemlenerek

38 kayıt dışı ekonominin ne denli büyük olabileceğini ortaya çıkarmaya çalışan yaklaşımdır diyebiliriz.

1.6.2.4.3. Ekonometrik Yaklaşım

Ekonometrik yaklaşımda; kayıt dışı ekonominin ölçülmesi bir takım belirleyici faktörler esas alınarak tahmin edilen sonuçlar ve varsayımlara dayandırılmaktadır. Diğer parasalcı yaklaşımlarda olduğu gibi burada da kayıt dışı ekonomide nakit para akımının kullanıldığı varsayılmaktadır. Yüksek vergi oranlarının olduğu bir ortamda bireylerin kayıt dışı ekonomiye yönelebileceği varsayılmaktadır. Nakit para taleplerinde vergi alınan para seviyesi ile vergi alınmayan para seviyesi ayrı ayrı hesaplanmaktadır. İkisi arasındaki fark kayıt dışı ekonominin bir göstergesi olarak kabul edilebilir (Akbulak ve Tahtakılıç, 2003:33). Bu yaklaşımı diğer yaklaşımlardan ayıran özelliği herhangi bir yılda kayıt dışı ekonominin olmadığı varsayımına gerek duyulmamasıdır (Temel vd., 1994:23).

Ekonometrik yaklaşım, Tanzi (1983) tarafından 1979 yılında ilk defa uygulanmış, 1980 yılında üzerinde değişiklikler yapılmış ve 1983 yılında ABD’de uygulamaya alınmış olup birçok ekonometrik modelin öncüsü niteliğinde olmuştur ( Tanzi, 1983: 283-305).

Bu yaklaşımda sabit olarak varsayılan durum; kayıt dışı ekonominin yüksek vergi oranlarına bağlı olduğu ve kişi ya da kurumların kayıt dışılık yaratmak için nakit para dolaşımını tercih ettikleridir. Nakit paranın dolaşımı herhangi bir belgeye dayandırılmadığı takdirde kayıt dışı ekonomiye en açık yöntemdir. Bu açıdan vergilendirilmesi de olanaksızdır (Işık ve Acar, 2003: 126). Sadece geçmiş yıllardaki hesaplamalarına bakılarak ortaya çıkarılabilir ki bu durum da çok sağlıklı bir kayıt dışı ölçüm yaklaşımı değildir. Bu yaklaşımda kayıtlı ve kayıt dışı ekonomi oranlarının aynı olduğu varsayımı üzerinde durulmaktadır.

39 1.6.2.5. Diğer Dolaylı Ölçme Yöntemleri

Kayıt dışı ekonomi ölçülürken ana olarak ikiye ayırdığımız yöntemlerden dolaylı yöntemler içinde yer alan başka yöntemler de vardır. Bu yöntemler önceki başlıklarda belirttiğimiz yöntemler kadar sıklıkla kullanılmasa da bu yöntemler de kullanılmaktadır.

Diğer yaklaşımların eksik yönlerini tamamlamak amacıyla ortaya atılmış bu yöntemler hakkında da kısaca bilgi vermekte fayda var.

1.6.2.5.1. Elektrik Tüketimi Yaklaşımı

Elektrik tüketimi yaklaşımı; tüketilen elektrik miktarının ekonomik faaliyetlerle birebir ilişkili olduğu varsayımına dayanmaktadır. Elektrik tüketimi, inşaatlarda, fabrikalarda, kısacası üretimin ana merkezi sayılabilecek, emek girdisi sağlayan ve çıktılarıyla oranlanabilecek hammadde üretiminde çıktıyla doğru orantılıdır (Us, 2006:105). Bu nedenle ne kadar tüketim yapıldıysa o kadar da üretim yapılması daha önceki verilerin analizleriyle birlikte değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Bu bakımdan tüketimin ekonomiye yansımasındaki ufak bir azalma, tüketim aynı kaldığı takdirde kayıt dışı ekonomi konusunda açıklama gerektirilmesi gereken bir hususa dönüşecektir.

Türkiye ekonomisinde kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçmek amacıyla elektrik tüketimi yaklaşımının uygulanması ile ilgili bir hatırlatma yapan Us (2006) çalışmasında elektrik tüketiminin kaçak olabileceğini göz önünde bulundurmak gerektiğine ifade eder (Us, 2006:103).

1.6.2.5.2. MIMIC Yöntemi

MIMIC yöntemi açılım olarak; Multiple Indicators and Multiple Causes’ tan gelmektedir. Yani çoklu göstergeler çoklu nedenler anlamındadır. Açıklamasından da

40 anlaşılacağı üzere bu bir ekonometrik modelin kayıt dışı ekonomiyi ölçmek için uyarlanmış özel durumudur.

Bu yüzden bu yöntemi diğer bütün yönlerden ayıran en önemli özelliği, kayıt dışı ekonominin çok yönlü nedenlerini çok yönlü göstergelerini nispi ve eş zamanlı olarak analiz edebilmesidir (Savaşan, 2004:86). Bu yöntemin en önemli avantajı sonuçların istatistiki testlere tabi tutulmasına izin vermesidir. Bu noktada vergi ahlakı ve bürokratik yapılanma gibi değişkenlere ait verilerin eksik olması yöntemlerin güvenilirliğini azaltmaktadır (Çetintaş ve Vergil, 2003:24).

Tüm bu kayıt dışı ekonomiyi ölçme yöntemleri göz önüne alındığında görülmektedir ki hepsi tüm ülkelerde aynı sonuçları doğurmayabilir. Buna istinaden her ülkede farklı yöntemler denenerek ülke yapısına en uygun yöntem tespit edilmeye çalışılmıştır. Türkiye’de de kayıt dışı ekonominin birçok araştırmacı tarafından farklı sonuçlar elde ettiği aşağıdaki Tablo 2’de gösterilmiştir (Yurdakul, 2008: 208).

Tablo 2’ye göre farklı araştırmacıların istihdam yaklaşımı, parasalcı yaklaşım, vergi yaklaşımı, sabit oran yaklaşımı, işlem hacmi yaklaşımı, ekonometrik ve GSMH yaklaşımı tahmin yöntemlerini kullanarak kayıt dışı ekonominin GSMH’ya oranını hesaplamaya çalışmışlardır. Tablo 2’de 1993 yılını örnek alırsak parasalcı yaklaşım kullanılarak hesaplanan kayıt dışı ekonomin %12,9 iken, işlem hacmi yaklaşımı kullanılarak hesaplanan kayıt dışı ekonomi %8,5 olarak bulunmuştur. Bir başka örnekte ise 1984 yılında parasalcı yaklaşım kullanan Derdiyok ve Hakioğlu (1984) farklı sonuçlar elde etmişlerdir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin boyutlarını ölçmeye yönelik olarak yapılan tahminler sonucunda farklı sonuçlar elde edildiği için tahminlerin güvenirliği tartışılmaktadır (Derdiyok, 1984: 56) (Hakioğlu, 1987:12).

Bu bölümde kayıt dışı ekonominin yasallığı, genel özellikleri, ortaya çıkış nedenleri, etkileri ve ölçme yöntemleri hakkında bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Kayıt dışı ekonomin tanımını, etkilerini ve nedenlerini bilmek bir sonraki bölümlerde ekonomin içerisinde ne kadarlık bir paya sahip olduğunu bulmak adına yapılmış bir başlangıçtır.

Buradan yola çıkılarak, sonraki bölümde vergi kavramı üzerinde durulup, kayıt dışı

41 ekonominin yarattığı vergi kaybı hakkında bilgiler verilmesi amaçlanmıştır. Türkiye’de kayıt dışı ekonomi ve vergi kaybını oluşturan ana etmenler açıklanacaktır.

42

Tablo 2: Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutlarını Ölçmeye Yönelik Olarak Yapılan Tahminler Kaynak: Funda Yurdakul (2008), “Türkiye’de Kayıt dışı Ekonomi: Bir Model Denemesi”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 63 – 4, s.208

ARAŞTIRMACILARTAHMİN YÖNTEMLERİYILIKAYIT DIŞI EKONOMİ GSMH(%) ALTUĞİstihdam Yaklaşımı 199235 DERDİYOK T.Parasalcı Yaklaşım198427,3 Vergi Yaklaşımı 199140,4 HAKİOĞLU D. Parasalcı Yaklaşım1984137,8 ILGIN Y.Sabit Oran Yaklaşımı 200231-84 ÖZSOYLU A.FGSMH Yaklaşımı 19907,5 Parasalcı Yaklaşım199312,9 İşlem Hacmi Yaklımı 19938,5 KASNAKOĞLUParasalcı Yaklaşım19909,3 TEMEL, ŞİMŞEK VE YAZICIVergi Yaklaşımı 199116,4 ÖĞÜNÇ, YILMAZEkonometrik Yaklaşım200015 AKALIN, KESİKLUGenişletilmiş Oran Yöntemi 200514-134