• Sonuç bulunamadı

Rea-Ramirez, Clement ve Nunez-Oviedo (2008) Kavramsal Değişim Teorileri ve Sosyal

Öğrenme Teorilerinin sınırlılıklarına dikkat çekerek, modellemeye dayalı öğrenme ve bilginin ortak yapılandırılması teorilerini geliştirmek için bir model önermişlerdir. Bu model Şekil 2’de gösterilmiştir.

Fen öğrenme teorileri (Rea-Ramirez, Clement & Nunez-Ovideo 2008). Şekil 2.

An instructional model derived from model construction and criticism theory. In J. Clement and M.A. Rea-Ramirez (eds.), Model Based Learning and Instruction in Science, (pp. 23–43).

36

Şekil 2’de gösterildiği gibi; Klasik Kavramsal Değişim Teorisi, Piaget’nin çocukların

düşünceleri, Kuhn’un bilim tarihi çalışması ve öğrencilerin ön kavramları üzerine yapılan

fen eğitimi araştırmalarından doğmuştur.

Piaget’nin bilişsel gelişim teorisi; öğrenmenin oluşabilmesi için bireyde ön kavramlarla ilgili dengesizlik veya hoşnutsuzluk oluşturulması gerektiğini önermektedir. Posner, Streike, Hewson ve Gertzog (1982); Kuhn (1970)’nun bilimsel devrimlerdeki anomoliler tarafından üretilen dengesizlik tanımlamasına benzerlik kurarak (analoji) öğrencilerde bir Kavramsal Değişim modeli önermiştir. Kavramın düzeyini; yeni bir kavramın

anlaşılabilirlik, akla yatkınlık ve verimliliğiyle ilişkilendirmişlerdir. Bu dört kriteri

karşılamak için, öğrenci var olan kavramından hoşnutsuzluk duymalı, sunulan bir alternatif kavramı anlamalı, bu yeni kavramın akla yatkın olduğunu ve bu alternatif kavramı kullanmanın problem çözmede nasıl yardımcı olacağını görmelidir.

Öğrencide bir kavramın düzeyini belirlemek için bu dört koşula başvurulur,

böylecekavramın düzeyindeki bir değişiklik kavramda bir değişikliği sağlar (Hewson ve

Hewson’dan aktaran, Rea-Ramirez vd. 2008). Yani, birbiriyle yarışan iki kavram

öğrencinin zihninde aynı anda bulunursa, her bir fikrin bağıntılı konumu, öğrencinin hangi fikri kabul edeceğini belirleyecektir. Bazı durumlarda kavramsal değişim; bilgi parçalarını, ekleme, silme, revizyon (gözden geçirme) gerektirirken bazen daha karmaşık olabilir. Kavramsal değişim sadece bir kişinin inançlarının revizyonu değildir. Çünkü kavramlar, inançların basitçe toplamı değil, “bilgi çeşidi ve parçaları gibi ilişkiler aracılığıyla zengin bir şekilde organize edilen zihinsel yapılardır”.

Klasik Kavramsal Değişim Teorisi, aynı zamanda fen eğitimi araştırmasının ilk bulgularından doğmuştur. Bu araştırmalar, öğrencilerin sınıflara çok sayıda ön kavramlarla geldiğini belirtmektedir. Bu ön kavramların bazıları değişime karşı dirençlidir. Bu nedenle araştırmacılar kavramsal değişimi güçlendirmek için stratejiler geliştirmiştir.

Klasik Kavramsal Değişim alanında Piaget ve pek çok bilim insanı, öğrencilerde gerçekleşen bilişsel değişiklikleri tanımlamaya çalışmışlardır. Vygotsky ise bilginin birey tarafından sosyal etkileşimle, yaklaşık gelişim alanından gerçek gelişim alanına doğru yapılandırıldığını belirtmektedir. Yaklaşık gelişim alanı (zone of proximal development); gerçek gelişim alanı (zone of actual development) ile potansiyel gelişim düzeyi arasındaki farktır. Gerçek gelişim alanı bağımsız problem çözme ile belirlenir. Potansiyel gelişim

37

düzeyi ise yetişkin rehberliğinde ve daha fazla yeterliliğe sahip akranlarla işbirlikli problem çözme ile belirlenir (Açıkgöz, 2004).

Yani öğrenciler, birbirleriyle etkileştiği ve fikirlerini ve tecrübelerini paylaştığı için, bilgi müzakere edilir. Buna sosyal yapılandırmacılık denir ve sosyal etkileşim ve yeni bilginin müzakeresini vurgular. Bu, hem bireysel hem de sosyal düzeyde olabilir. Bir gruptaki bireyler arasında; bireylerin ihtiyaçlarına bağlı olarak, kendi aralarında olguları açıklamak ve iletişim kurmak için yeni bilgi kabul edilir veya reddedilir. Toplumlar arasındaki daha geniş değişiklikler, bilimsel anlayışın eğitim ve kitle iletişim araçları ile süzülmesine bağlıdır.

Klasik Kavramsal Değişim Teorisi üzerine eleştiriler;

 Kavramsal değişimi sağlayan bilişsel metotların yetersiz olduğu,

 Motivasyonel faktörlerin, sosyal öğrenmenin rolünü ve öğrenmenin yerleşik

bağlamını dikkate almadığı

 Klasik Kavramsal Değişim Teorisinin eksik olduğu yönündedir (Rea-Ramirez vd.,

2008). Çünkü hızla oluşan büyük değişiklikleri ve değişiklik (modifikasyon) yerine

yer değiştirmeyi sağladığı vurgulanmaktadır.

Sosyal Öğrenme Teorileri açısından; Piaget’in aksine Vygotsky, bilginin öğrencinin gelişimi ile doğal olarak gelişeceği fikrine katılmaz. Öğrencinin bilişsel gelişiminde sosyal çevrenin rolünü vurgulamaktadır. Çocukların kazandıkları, kavram, fikir, olgu, beceri ve tutumların kaynağı sosyal çevreleridir. Ona göre bilgi, toplumu oluşturan toplumsal kurumlar ve kültür aracılığı ile aktarılır ve bu bilgi, toplumu oluşturan fertler arası diyaloglar sonucu bir anlam kazanır. Bu nedenle bilişsel gelişimin kaynağı, kişisel psikolojik süreçlerden önce insanlar ve kültür arasındaki etkileşimdir ve başkaları tarafından düzenlenen davranışlardan bireyin kendi kendine düzenlediği davranışlara doğru ilerler (Senemoğlu, 2004).

İnsan zihnindeki öğrenme ve yeniden yapılanma süreci her yaşta sürer. Bilgiyi yapılandırma ve öğrenme hem Piaget’in vurguladığı gibi bireyin zihinsel gelişimi ile hem de Vygotsky’nin vurguladığı gibi, dil yoluyla kültürün paylaşımı olarak meydana gelmektedir.

38

Rea-Ramirez vd. (2008)’e göre; sosyal öğrenme teorileri hem eksik, hem de ciddî olarak

yetersiz gelişmiştir. Yani, teori öğrenme mekanizmalarının etkisi yerine sadece belli

koşullarda öğrenmenin etkisini vurgulayan bir teorinin çerçevesini sunmaktadır. Ayrıca

çok geniş ve yetersiz deneysel desteğe sahiptir. Bu teorilerde spesifiklik yoktur. İçselleştirilen veya uygun hale getirilen nedir? Hangi koşullarda? Süreç nasıl işlemektedir? Ayrıca, sosyal stratejilerin tek başına kavram yanılgıları üzerinde etkili olup olmayacağı merak edilmektedir.

Kavramsal değişim için çok önemli bir strateji bilişsel ve sosyal öğrenme teorilerini birleştirmedir. Bu noktada; fen öğretmenlerinin sunduğu materyaller ve aktif bir zihin

arasındaki etkileşimler hakkında daha detaylı açıklamalar, öğrencilerin, öğretim boyunca fikirlerinin değiştiği yolu açıklama gereği duyulmuştur. Rea-Ramirez, Clement ve Nunez-

Oviedo (2008) her iki problemin de zihinsel modelleme teorisiyle aşılabileceğini

belirtmektedir.