• Sonuç bulunamadı

Katılımcıların Ekonomik Düzeyleri ile TCRTÖ ve BCRE Alt boyut

Ekonomik durum temel değiĢkeni için yapılan ANOVA analizi sonucunda, TCRTÖ alt boyutlarının tümünde anlamlı iliĢki bulunmuĢtur (Tablo 3.17). Buna göre ekonomik düzeyin yükselmesi ile katılımcıların daha fazla eĢitlikçi toplumsal cinsiyet rollerine sahip oldukları sonucuna varılmıĢtır.

Tablo 3.17. Katılımcıların Ekonomik Duruma Göre TCRTÖ Alt Boyut Değerleri EĢitlikçi Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 21.86 Gruplar Arası 1371.634 2 685.817 17.733 0.000

Orta 68 33.88 Grup içi 3751.356 97 38.674

Yüksek 25 37.68 Genel 5122.990 99 Kadın Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 13.86 Gruplar Arası 1974.282 2 987.141 27.675 0.000

Orta 68 28.28 Grup içi 3459.908 97 35.669

Yüksek 25 32.84 Genel 5434.190 99 Evlilik Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 19.71 Gruplar Arası 1747.711 2 873.855 51.104 0.000

Orta 68 34.84 Grup içi 1658.649 97 17.099

Tablo 3.18. Katılımcıların Ekonomik Duruma Göre TCRTÖ Alt Boyut Değerleri (devamı) Geleneksel Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 16.43 Gruplar Arası 1719.637 2 859.818 23.249 0.000

Orta 68 28.63 Grup içi 3587.363 97 36.983

Yüksek 25 33.92 Genel 5307.000 99 Erkek Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 13.71 Gruplar Arası 966.171 2 483.086 25.533 0.000

Orta 68 25.25 Grup içi 1835.219 97 18.920

Yüksek 25 26.72 Genel 2801.390 99

ÇalıĢma içerisindeki katılımcıların BCRE alt boyutlarından aldıkları puanların ekonomik durumlarına göre farklılaĢıp farklılaĢmadığının saptanması amacıyla tek faktörlü varyans analizi (ANOVA) uygulanmıĢtır (Tablo 3.18). BCRE alt boyutlarından yalnızca maskülenlik alt boyutu puanlarının ekonomik duruma bağlantılı olarak arttığı gözlemlenmiĢtir (p=0.002).

Tablo 3.19. Ekonomik Durum DeğiĢkeni ile BCRE Değerleri

Maskülen Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 40.00 Gruplar Arası 800.365 2 400.182 6.501 0.002

Orta 68 47.76 Grup içi 5970.795 97 61.555

Yüksek 25 51.76 Genel 6771.160 99 Feminen Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 55.29 Gruplar Arası 218.351 2 109.175 1.816 0.168

Orta 68 57.66 Grup içi 5832.089 97 60.125

Yüksek 25 54.32 Genel 6050.440 99 Nötr Ekonomik Durum N Ort. Varyasyon Kaynakları Kareler Toplamı s.d. Kareler Ortalaması F P DüĢük 7 44.43 Gruplar Arası 58.168 2 29.084 1.039 0.358

Orta 68 47.46 Grup içi 2715.942 97 27.999

BÖLÜM 4

TARTIġMA

Literatüre bakıldığında Türkiye‟de ergenlik dönemindeki bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin yapılan çalıĢma sayısının az olduğu görülmektedir. Toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin geleneksel bakıĢ açısının değiĢtirilerek, eĢitlikçi bakıĢ açısının kazanılabilmesi için öncelikle bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin yaklaĢımlarının saptanması gerektiği düĢünülmektedir. Bugün ergenlik dönemi içinde bulunan bireylerin, geleceğin sözcüleri ve topluma yön veren yetiĢkinleri olacağı düĢüncesiyle, bu çalıĢma özellikle genç yaĢtaki bireylerle (12 ile 17 yaĢ arası) yapılmıĢtır. Bu amaç doğrultusunda araĢtırmaya katılan her bireyin sosyodemografik özellikleri ile toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin tutumları incelenmiĢtir. Sonuçlar doğrultusunda katılımcıların sosyodemografik özellikleri ile toplumsal cinsiyet rolleri algıları arasında anlamlı bir iliĢki olup olmadığı incelenmiĢtir.

AraĢtırmanın temel değiĢkenleri olan toplumsal cinsiyet rolü tutumları, sosyodemografik özelliklere göre incelenmiĢ; yaĢ, cinsiyet, anne baba eğitim düzeyi, annenin çalıĢma durumu, ekonomik durum değiĢkenleri ile anlamlı iliĢkiler bulunmuĢtur. Bu sonuçlar Türkiye‟de üniversite öğrencileri ve daha ileri yaĢ katılımcılarla yapılan çalıĢmaların sonuçlarıyla paralel sonuçlar göstermektedir (Can, 2015; Larsen, 1988; Esen ve arkadaĢları, 2017).

Bu araĢtırmada ergenlik dönemindeki kız ve erkek öğrenciler arasında toplumsal cinsiyet rolleri tutumlarına iliĢkin anlamlı farklılıklar saptanmıĢtır (Tablo 3.9, 3.10). Erkeklerin kızlara oranla cinsiyet rollerini geleneksel algılama düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu sonuç, Seçgin ve arkadaĢlarının (2011), Vefikuluçay ve arkadaĢlarının (2007), Pınar ve arkadaĢlarının (2008), Yılmaz ve arkadaĢlarının (2009) yapmıĢ olduğu araĢtırma bulgularıyla benzerlik

göstermektedir. Söz konusu cinsiyet farklılığının, geçmiĢten günümüze kadın ve erkeğin eĢitsiz Ģekilde konumlandırılmasından ve erkeğin kadından üstün görülme durumundan kaynaklanmıĢ olduğu düĢünülmektedir (Arıcı, 2011). Baykal‟ın (1988) üniversite öğrencileri ile toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin yapmıĢ olduğu çalıĢmada kız öğrencilerin daha geleneksel tutum içerisinde olduğu sonucuna varılmıĢtır. ÇalıĢmanın tarihsel olarak uzun zaman önce yapılmıĢ olması ve yukarıda bahsedilen güncel diğer araĢtırmalarda kadının daha eĢitlikçi roller benimsemiĢ olması, kadının toplumdaki yerinin zamanla daha çağdaĢ pozisyona gelmiĢ olması ile iliĢkili olduğu Ģeklinde yorumlanmıĢtır.

Yapılan bu çalıĢmada katılımcıların annelerinin çalıĢıyor olması ile eĢitlikçi cinsiyet rollerinin paralellik gösterdiği ortaya çıkmıĢtır (Tablo 3.15.). Literatürde lise ve üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerini belirlemek amacıyla yapılmıĢ birçok çalıĢmada, anneleri çalıĢmakta olan katılımcıların daha eĢitlikçi toplumsal cinsiyet rollerine sahip oldukları ifade eden çalıĢmalar görülmektedir (Arıcı, 2011; AtıĢ, 2010; Çetinkaya, 2013; Öngen & Aytaç, 2013). GümüĢoğlu‟nun (2004) ilköğretim öğrencileri ile yapmıĢ olduğu çalıĢmada ise negatif yönde bir sonuç gözükmektedir. Anneleri çalıĢan katılımcılar, anneleri evde ev iĢi ve yemek yapma görevlerini yaparken, aynı esnada babanın gazete okuma, televizyon seyretme gibi davranıĢlar sergilemesinin normal olduğunu düĢündüklerini ifade etmiĢlerdir.

Bu çalıĢmada babaların çalıĢma durumu temel değiĢkeni açısından değerlendirme yapıldığında, katılımcılardan büyük kısmının babalarının çalıĢıyor olması sebebi ile herhangi bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. Literatür incelendiğinde, çalıĢmalarda babaların çalıĢma durumu değiĢkeni üzerinde durulmadığı görülmektedir. Bu nedenle araĢtırma dahilindeki bu değiĢkenle ilgili herhangi bir veri mevcut değildir.

Yapılan çalıĢmada katılımcıların toplumsal cinsiyet rolleri ile ekonomik düzeyleri arasında beklenen Ģekilde anlamlı iliĢki bulunmuĢtur. Ekonomik durumunu yüksek Ģeklinde ifade eden katılımcıların daha eĢitlikçi cinsiyet rolü tutumlarına sahip olduğu görülmüĢtür. AraĢtırma örnekleminde, ekonomik durumu yüksek ailelerde annelerin çoğunlukla meslek sahibi olduğu görülmüĢtür. Bu bağlamda yukarıda bahsedildiği gibi annesi çalıĢan katılımcılar ile ekonomik düzeyi yüksek katılımcıların toplumsal cinsiyet rolü algıları paralellik göstermektedir. Literatüre bakıldığında ergenlik dönemindeki bireylerin ekonomik düzeyleri ile toplumsal

cinsiyet rolleri arasında herhangi bir iliĢki göze çarpmamaktadır. Kaymak (2011), kadınların meslek dünyasına katılımlarının azlığı, eğitimde geri planda kalmaları, iĢ piyasasında düĢük ücret ve güvencesiz çalıĢma Ģartları ile yoksulluğun kadınlaĢtığını ifade etmektedir. Bu durum Türkiye gibi geliĢmekte olan kadın yoksulluğunun ön planda olduğu erkek egemen toplumlarda geleneksel cinsiyet rolü tutumunun artmasına zemin hazırlamaktadır (Kaymak, 2011). Sosyoekonomik ve kültürel statüsü düĢük katılımcılarla yapılan çalıĢmalarda daha geleneksel kalıpların öne çıktığı birçok çalıĢmada ifade edilmiĢtir (AltuntaĢ & Altınova, 2015; AktaĢ, 2011; Arıcı, 2011; Öztürk, 2012).

ÇalıĢmada, anne eğitim düzeyi ile eĢitlikçi cinsiyet rolü tutumunun doğru orantılı olduğu sonucuna varılmıĢtır (Tablo 3.11.). Bu çalıĢma ile tutarlı sonuçlar gösteren çalıĢmalar mevcuttur (Öcal Yüceol, 2016; Arıcı, 2011; AtıĢ, 2010; Çetinkaya, 2013). Bununla beraber çalıĢmada, baba eğitim düzeyi ile eĢitlikçi cinsiyet rolü tutumu da paralellik göstermektedir. Literatürde iki değiĢkenin paralellik göstermediği çalıĢmalar olmakla birlikte (AtıĢ, 2010; Çetinkaya, 2013), bu çalıĢma ile aynı verilere ulaĢan araĢtırmalarda bulunmaktadır (Öcal Yüceol, 2016; Arıcı, 2011).

Bu çalıĢmanın baĢında yaĢamlarının büyük bölümünü köy/kasabada geçiren katılımcılar ile ve büyükĢehirde geçirenler arasında anlamlı bir fark beklenmiĢtir. Köy/kasabada yaĢamını sürdürmekte olan kiĢilerin cinsiyet rollerine iliĢkin daha geleneksel bakıĢ açılarının olduğu düĢünülmektedir. Ancak katılımcıların büyük bir çoğunluğunun büyükĢehirde yaĢamıĢ olmaları sebebi ile bu hipotez test edilememiĢtir. Literatür verileri incelendiğinde araĢtırmanın hipotezini destekleyen çalıĢmalar olduğu görülmektedir. Kars Ģehrinde üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalıĢmada öğrencilerin toplumsal cinsiyet algılarını sorgulamak için verilen „kadınların akĢamları tek baĢına sokağa çıkması doğru değildir‟ önermesine erkeklerin %68‟inin katıldıkları görülmüĢtür. „Erkeğin evleneceği kadın bakire olmalıdır‟ önermesine erkek öğrencilerin ise %69,9 gibi önemli bir bölümü katıldıklarını belirtmiĢtir. AraĢtırmada toplumsal cinsiyetle ilgili sorulan önermelerden „Aile mirasından sadece erkek çocuklar yararlanmalıdır‟ maddesi dıĢındaki tüm maddelerde erkek öğrencilerin daha geleneksel cevaplar verdikleri görülmüĢtür (Vefikuluçay ve arkadaĢları, 2007). Kırıkkale‟de ve NevĢehir‟de yapılan iki ayrı çalıĢmada üniversite öğrencilerin geleneksel cinsiyet rolleri tutumuna sahip

olduklarını ifade etmiĢlerdir. Aytaç ve Öngen‟in (2013) üniversite öğrencileri ile yapmıĢ oldukları çalıĢmada, kentte doğmuĢ katılımcıların kırsalda doğmuĢ katılımcılara oranla daha eĢitlikçi cinsiyet rollerine sahip oldukları tespit edilmiĢtir.

Yapılan bu çalıĢmada katılımcıların anne ve babaların hayatta olup olmaması ile Toplumsal Cinsiyet Rolleri Algıları arasında anlamlı bir iliĢki beklenmiĢtir. Ancak katılımcılarının büyük çoğunluğunun ailelerinin hayatta olması sebebi ile herhangi bir sonuç tespit edilememiĢtir.

ÇalıĢmanın bir diğer hipotezi katılımcıların anne ve babalarının boĢanmıĢ olup olmadıkları ile toplumsal cinsiyet rolleri algıları arasında anlamlı bir iliĢki beklenmemesiydi. Ancak katılımcıların büyük çoğunluğunun iki ebeveyni ile birlikte yaĢaması sebebi ile bu araĢtırma grubunda herhangi bir sonuca eriĢilememiĢtir. Literatür verilerine bakıldığında Burt ve Scott‟un (2002) lise öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin yapmıĢ oldukları çalıĢmada anne ve babaları ile beraber yaĢayan öğrencilerin daha eĢitlikçi toplumsal cinsiyet rollerini benimsedikleri görülmektedir. Literatürde geniĢ ailede yetiĢmekte olan çocukların daha geleneksel cinsiyet rollerini benimsemiĢ olduğu çalıĢmalar mevcuttur. GeniĢ ailelerde kadınlar, çok çocuk doğurma ve ev iĢleriyle ilgili tüm sorumluluğu üzerine alma davranıĢlarını fazlaca özümsediklerinden çocuklar ebeveynlerinden geleneksel rolleri öğrenmektedirler (Zeyneloğlu, 2008).

Bu çalıĢmada, katılımcıların kardeĢ bilgileri alınmadığından değerlendirme sürecine dahil edilmemiĢtir. Literatürde bazı araĢtırmalarda, karĢı cinsten kardeĢe sahip okul öncesi dönem çocukların oyun ve oyuncaklara yönelik toplumsal cinsiyet kalıplarına daha az bağlı olduğu tespit edilmiĢtir (Yağan Güder, Güler Yıldız, 2014; Mchale, Kim, Whiteman & Crouter, 2004). Aynı Ģekilde karĢı cinsten çocuklarla sıklıkla bir araya gelen ve farklı oyuncaklarla oyun oynama Ģansı elde eden çocukların daha az geleneksel kalıp yargılara dayalı etkinliklerde bulunduğu görülmüĢtür. Ebeveynlerin çocukları için cinsiyete özgü oyuncaklar tercih etmesi, ebeveynlerin geleneksel tutumlarını çocuklarına aktardıklarını göstermektedir (Yağan Güder, Güler Yıldız, 2014).

Toplumsal cinsiyet rolleri algısı, bir toplumun yapısını ve kültürel özelliklerini yansıtır (Özcan, 2012). Pakistan‟da yapılan bir araĢtırmada, seküler müslümanların tutucu müslümanlara göre daha eĢitlikçi rollere sahip olduğu ve genç erkeklerin

kadınlara göre daha geleneksel rollere sahip olduğu görülmüĢtür. Japonya‟da ve Çin‟de üniversite öğrencileri ile yapılan iki ayrı çalıĢmada erkek öğrencilerin daha geleneksel cinsiyet rollerini benimsedikleri gözlenmiĢtir. Bazı ülkelerin cinsiyet eĢitliğine yönelik ciddi politikalar uyguladığı görülmektedir. Uygulanan eĢitlikçi politikaların toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin eĢitlikçi yaklaĢımın artmasına olanak sağladığını söylemek mümkündür. Hollanda‟da pek çok sivil toplum kuruluĢunun, Kadın Kamu Politikası ve ÖzgürleĢtirme Politika Planının (Beleidsplan Emancipatie) iĢ bölümü, güç planlaması ve iliĢkilerde kadın-erkek eĢitliğini öngören çalıĢmalarda bulunması ve kadınların politikaya aktif katılım sağlaması için maddi fon oluĢturması bu politikalara örnek olabilecek niteliktedir (Tatlıer BaĢ, 2011). Ancak bunca çalıĢmaya rağmen kadının aleyhine sonuçlanan akademik çalıĢmalara da sıklıkla rastlamak mümkündür. Toplumsal cinsiyet eĢitliği mevzuatında „her alanda eĢit muamele‟ anlayıĢına sadık Hollanda‟da Endendijk ve arkadaĢları tarafından 2017 yılında yapılan bir araĢtırmada, babaların ebeveynlik görevlerinde çocuklarına karĢı daha cinsiyetçi bir tutum sergiledikleri; erkek çocuklarına kız çocuklarından daha çok fiziksel kontrol müdahaleleri (tutma, yakalama, itme) uyguladıkları görülmüĢtür. Bu durumun erkek çocukların sosyal hayatlarında kız çocuklara oranla kendilerini daha güçlü, giriĢken ve baskın olduklarına inanmalarına sebep olduğu düĢünülmektedir. ÇalıĢmaya katılan çocuklar gençlik dönemlerine kadar takip edilmiĢ ve böylelikle sosyal öğrenme kuramı doğrultusunda erkek çocukların da kendi sosyal hayatlarında fiziksel kontrol müdahalelerine daha çok baĢvurdukları ve bu durumun erkek çocukların kız çocuklara oranla daha agresif davranıĢlar sergilemelerine neden olduğu görülmüĢtür.

Spor faaliyetleri ve fiziksel aktiviteler ile cinsiyet rolleri arasındaki iliĢkiye bakıldığında; Boiche, Chalabaev ve Sarrazin‟in (2014) Fransız öğrencilerle yaptıkları bir çalıĢmada erkek öğrencilerin kız öğrencilere oranla spora ve fiziksel aktivitelere daha ilgili oldukları sonucuna varılmıĢtır. Ayrıca öğrenciler, spor aktivitelerinde erkeklerin kızlardan daha hırslı ve rekabetçi olduklarını düĢündüklerini ifade etmiĢlerdir (Boiche ve arkadaĢları, 2014). Schmalz ve Davison (2006) yaptıkları çalıĢmada 11,12 ve 13 yaĢ kız öğrencilerinin cinsiyet rollerine iliĢkin olumsuz tutumlarının spor ve fiziksel aktivitelerde performans ve motivasyonlarının düĢmesine sebebiyet verdiğini ifade etmiĢlerdir. Okullarda, daha çeĢitli fiziksel etkinliklerin yapılmasının ve kız öğrencilerin spora daha çok teĢvik edilmesinin

cinsiyet rollerine iliĢkin kalıplarının değiĢmesine imkân sağlayacağı düĢünülmektedir (Xiang ve arkadaĢları, 2017).

Ev hayatıyla ilgili toplumsal cinsiyet rolleri algısının anne ve babalık rolü sebebiyle kadınlar ve erkekler arasında farklılık göstereceği düĢünülmektedir. 2015 yılında Niğde ilinde üniversite öğrencileriyle yapılan bir çalıĢmada „Aile reisi erkek olmalıdır‟ yargısına erkeklerin %78,3 gibi önemli bir çoğunluğu katıldıklarını belirtmiĢlerdir. „Annenin dıĢarıda ücretli bir iĢte çalıĢması çocuğu olumsuz etkiler‟ yargısına erkeklerin %66,3‟ü katıldıklarını belirtmiĢ, kızların ise %33,7‟si katıldıklarını belirtmiĢtir. „Ev iĢleri kadının görevidir‟ maddesinde kızlar ve erkekler arasında büyük ölçüde farklılık gözükmektedir. Kızların %28,2‟si katıldıklarını belirtirken erkeklerin %71,8‟inin katıldıklarını belirtmesi kadın ve erkekler arasında anlamlı bir fark ortaya koymuĢtur. Bu sonuçla Türkiye kültüründe sıklıkla görülen geleneksel rollerin yani erkeklerin dıĢarıda ücretli iĢlerde çalıĢırken kadının domestik iĢlerle ilgilenmesinin erkekler tarafından daha çok benimsendiği söylenebilir (Yücel Can, 2015).

Bununla birlikte Yücel Can (2015)‟ın aynı çalıĢmasında, „erkeğin kadına gerektiğinde Ģiddet uygulaması normal karĢılanmalıdır‟ önermesine kızların sadece %20,9‟u tamamen katılırken ve erkeklerin %79,1 gibi önemli bir kısmı tamamen katıldıklarını belirtmiĢlerdir. Kızların az bir oranla da olsa kadına yönelik Ģiddeti olağan görmeleri oldukça ĢaĢırtıcı karĢılanmıĢtır. Erkeklere, kadına yönelik Ģiddetin sebebi sorulduğunda verilen yanıt en yüksek %14,8 oranla eğitimsizlik olmuĢtur. „Kadınlar erkeklerin yaptığı her iĢi yapabilir‟ önermesine erkeklerin %77,6‟sının, kızların ise %22,4‟ünün hiç katılmıyorum demesi, erkekler açısından kadın-erkek ayrımcılığının kadınların aleyhine düĢünüldüğü Ģeklinde yorumlanmıĢtır (Yücel Can, 2015).

Ankara ilinde çoğunlukla seküler yapıda ve orta sınıf öğrencilerin mensubu olduğu bir ortaokulda yapılan çalıĢmada Türkiye‟deki eğitim sisteminin eril yapıda olduğu düĢüncesini savunan kadın öğretmenlerin bu duruma bireysel direniĢ gösterdiği saptanmıĢtır (Sayılan & Özkazanç, 2009). Bu bağlamda kız öğrencilere, okul içerisindeki tepede popüler ve söz sahibi erkek öğrencinin yer aldığı hiyerarĢik sistemde, erkek öğrencilerden kendilerini korumaları gerektiği düĢüncesi aĢılanmaktadır. Bu noktada, erkek öğrenciler ise kadın öğretmenlerin kız öğrencilere pozitif ayrımcılık yaptıklarını düĢünmektedirler. AraĢtırma içerisinde hem kız ve

hem erkek öğrencilere yöneltilen soruda erkek öğrencilerin popüler oluĢu „güçlü olmak‟ Ģeklinde cevaplandırılmıĢtır.

Türkiye‟de bir araĢtırma hastanesinde asistan görevlileriyle yapılan araĢtırmada, katılımcıların ağırlıklı olarak eĢitlikçi cinsiyet rolleri tutumunu benimsedikleri görülmüĢtür. ÇalıĢma ve evlilik yaĢamında kiĢilerin her türlü olanaktan cinsiyetten bağımsız Ģekilde faydalanması gerektiği düĢüncesi ön plandadır. Bu sonuçların, araĢtırmanın öğrenim düzeyi yüksek bireylerle yapılması ile iliĢkili olduğu düĢünülmektedir (Çelik & Bekleviç, 2013). Toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin çağdaĢ bakıĢ açısı kazanılmasının eğitim düzeyinin artması ile mümkün olacağı düĢünülmektedir (AltuntaĢ & Altınova, 2015).

Yapılan bu araĢtırmada katılımcıların yaĢının artması ile eĢitlikçi rolleri benimsemeleri arasında paralellik bulunmaktadır. Ancak literatüre bakıldığında yaĢ değiĢkeni ile cinsiyet rolleri arasında negatif iliĢki olduğunu gösteren çalıĢmalar görülmektedir (Arıcı, 2011). Bireylerin toplumsallaĢma sürecinde çocukluktan yetiĢkinliğe geçerken kendilerine yöneltilen cinsiyet rollerini daha çok benimseyecekleri düĢünülmektedir (Arıcı, 2011). Literatürdeki bazı araĢtırmalarda cinsiyet rollerinin nasıl ve ne zaman oluĢmaya baĢladığı ile ilgili açıklamalar bulunmaktadır (Alfieri, Ruble & Higgins, 1996; Martin, Wood & Little, 1990). Çocuklar 3 yaĢtan itibaren cinsiyet rollerine iliĢkin davranıĢları sergilemeye baĢlarlar ve cinsiyetlerine uygun gördükleri aktiviteler ile ilgilenirler. Diğer inançlar gibi, cinsiyet rolleri tutumları da hayat boyu devam eder ancak zaman içerisinde değiĢiklik de gösterebilir (Martin, Wood & Little, 1990).

ABD‟de bir metropolde yapılan araĢtırmada (Rogers ve arkadaĢları, 2016), yaĢ ortalaması 12 olan ergenlerin ataerkil normlar, duygusal dayanıklılık/sağlamlık ve fiziksel güçlülük Ģeklinde tanımlanan „geleneksel maskülenlik‟ seviyeleri incelenmiĢtir. Beklenen sonuca paralel olarak erkeklerin, kızlara oranla daha „geleneksel maskülenlik‟ davranıĢları sergiledikleri görülmüĢtür. AraĢtırmada kızların erkeklerle ilgili „geleneksel maskülenlik‟ davranıĢlarını sergilemeleri gerektiği düĢüncesi dikkat çeken noktalardan biridir. Ergenlik çağının ilk yıllarında dahi bireylerin, kadınlardan ve erkeklerden cinsiyete bağlı beklentiler oluĢturması, cinsiyet rollerinin çok erken yaĢlarda ortaya çıktığının ispatı Ģeklinde düĢünülebilir.

Sözel, fiziksel saldırganlık davranıĢlarının ve öfke duygusunun erkeklerde daha sık görüldüğünü öne süren araĢtırmalar mevcuttur (Damarlı, 2006; Endendijk, 2017). Bunun yanı sıra bu durumu çeliĢkili kılan, erkeklerin fiziksel saldırganlıkta kızlardan yüksek puan aldıkları ancak sözel saldırganlıkta ve öfkede, kız ve erkekler arasında bir fark olmadığını öne süren çalıĢmalar bulunmaktadır (Campano & Munakata, 2004; Boman, 2003). Bu durum kızların da erkekler kadar öfkelenebildiklerine ancak sosyal ve toplumsal kurallar gereği bunu davranıĢa dönüĢtürmediklerine bağlanmıĢtır (Üney, 2014).

Sonuç olarak bu çalıĢmada, toplumsal cinsiyet algısının sosyodemografik özelliklere göre değiĢkenlik gösterdiği saptanmıĢtır. ÇalıĢmanın sonuçları, toplumsal cinsiyet rollerinin çocukluktan itibaren öğrenilmeye baĢladığıyla ilgili literatürdeki birçok çalıĢmayla paralellik göstermektedir. Bu bulgudan hareketle, toplumsal cinsiyet eĢitsizliğinin önlenmesi adına, okullarda öğrencilere gereken cinsel sağlık, cinsiyet eĢitliği gibi derslerin zorunlu hale getirilmesi önerilebilir. Bununla beraber, müfredat konularının toplumsal cinsiyet eĢitliğini sağlayacak Ģekilde düzenlenmesi ve çocukluktan yetiĢkinliğe geçiĢte bireylerin değer yargılarının oluĢumunda büyük etkisi olan öğretmenlerin/eğitmenlerin, toplumsal cinsiyet eĢitliği hususunda bilinçlenmeleri adına çalıĢmalar yapılması önerilebilir. Bu çalıĢmanın örnekleminin kısıtlı olması ve yaĢ dağılımının homojen olmaması sebebiyle gelecekteki araĢtırmalarda daha geniĢ kapsamlı örneklem oluĢturulabilir ve katılımcıların bakıĢ açılarını etkileyen faktörler daha derinlemesine incelenebilir.

KAYNAKLAR

AkbaĢ, G. (2010). Avrupa Birliği toplumsal cinsiyet eĢitliği stratejisi. TC. BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (AB Bakanlığı), Ankara.

Akın, A., Demirel, S., 2003. Toplumsal cinsiyet kavramı ve sağlığa etkileri. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi Halk Sağlığı Özel Eki, 25(4), 73–83.

AktaĢ, G. (2011). Farklı sosyoekonomik ve kültürel özelliklere sahip ailelerde kız çocuklarına iliĢkin aile içi kültürel tanımlamalar. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Alfieri, T., Ruble, D. N., & Higgins, E. T. (1996). Gender stereo types during adolescence: Developmental changes and the transition to junior high school. Developmental Psychology, 32, 1129–37.

AltuntaĢ, O. & Altınova, H. H. (2015). Toplumsal cinsiyet algısı ile sosyoekonomik değiĢkenler arasındaki iliĢkinin belirlenmesi. Turkish Studies International Periodica lFor The Languages, Literatureand History of Turkishor Turkic, 10(6), 83-100.

Arıcı, F. (2011). Üniversite öğrencilerinde toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin algılar ve psikolojik iyi oluĢ. YayımlanmamıĢ Yüksek lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

AtıĢ, F. (2010). Ebelik/hemĢirelik 1. ve 4. sınıf öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine iliĢkin tutumlarının belirlenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adana.

Boiche, J., Chalabaev, A., &Sarrazin, P. (2014). Evolution of gender sport stereo types during adolescence: A 3-wave longitudinal study. Psychology of Sportand Exercise, (15), 212–5. doi:10.1016/j.psychsport.2013.11.003 Boman, P. (2003). Gender differences in schoolanger. International Education

Journal, 4(2), 71-77.

Burt, K., ve Scott, J. (2002). Parentand adolescent gender role attitudes in 1990‟s Great Britain, Sex Roles, 46(7/8), 239-245.

Campano, J. P., &Munakata, T. (2004). Anger and aggression among Filipino students. Adolescence, 39(156), 757.

Can, Y. (2015). Attitude of the university students, family, gender roles and violence to wards the women. International Journal of Social Sciencesand Education Research, 1(1) 163-175.

Çelik Bekleviç, A. (2013). Bir üniversite hastanesi araĢtırma görevlilerinin toplumsal

Benzer Belgeler