• Sonuç bulunamadı

İlk bakışta karmaşık bir süreç olmadığı değerlendirilse de karar verme süreci, bireylerin güçlü ve zayıf yönlerinin içiçe girdiği karmaşık bir süreçtir. Karar verme sürecinin anlaşılması pratikteki yararları açısından önemlidir. Bireylerin karar verme süreçleri arasındaki farklılıklar ise karar verme stillerinin bireyden bireye farklılık göstermesinden kaynaklanmaktadır. Karar süreçlerinde önelikli ilgi bireyin karar sürecinde neleri esas aldığı ve nasıl karar verdiği üzerinde yoğunlaşmıştır (Clemen ve Reilly, 2001; Haris, 1998).

Farklı seçenekler arasından birine yönelmek bilişsel bir sürecin parçasıdır. Bu bağlamda, seçenekler hakkında detaylı bilgi edinmek, bu bilgileri sınıflandırmak, önem sırasına koymak, her birinin isteklerini karşılama olasılığı açısında analiz etmek gibi fonksiyonların yerine getirilmesi gerekir. Bergland, karar verme sürecinin aşamalarını şu şekildedır ( Eldeleklioğlu, 1996);

 Problemin farkına varılması; yeni bir davranış biçiminin araştırılması ve uygulanması,

 Problemin tanıtımı; problemin çözüm gerektiren bir husus olarak ifade

23  Seçeneklerin belirlenmesi; başarı olasılığı en yüksek olan seçeneğe yönelme,

 Seçenekler hakkında araştırma yapılması, her seçeneğin olumlu ve

olumsuz taraflarının analiz edilmesi,

 Toplanan bilgilerin değerlendirilmesi,

 En uygun opsiyonun belirlenmesi ve uygulanmaya konması,

 Sonucun değerlendirilmesi.

Zeleny (1982), ve Gati ve Tikotzki‟ye (1989), göre bireylerin karar vermesiyle ilgili kuramsal görüşler, sonuç üzerinde odaklaşma yaklaşımı ve süreç üzerinde odaklaşma yaklaşımı şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür. Sonuç üzerine odaklanan yaklaşımda, karar verme sürecinin sonunda verilen kararın sonuçlarının açıklanmasının sürecin anlaşılmasını sağlayacağı savunulmaktadır. Bu yaklaşımın temelini kararın sonuçları ve sonuçların doğruya yakın şekilde tahmin edilmesi oluşturmaktadır. Süreç odaklı yaklaşımda ise karar süreinin anlaşılması ve sonuçların doğru bir şekilde yordlanabileceğine neden olacağı görüşü savunulmaktadır. Karar verme sürecini betimleyen bu yaklaşım kararın nasıl verildği hakkında detaylı bilgi sahibi olunması sayesinde kararın en uygun şekilde nasıl verilmesi gerektiğinin anlaşılabileceği görüşü hakimdir. Bu görüşün temelinde yatan varsayım ise bireylerin karar verme sürecinde bilişsel kapasitelerini tam anlamı ile kullanmadıkları, kısa ve kestirme yolları tercih ettikleridir (Kökdemir, 2003).

Karar verme süreci, bireyin karar verme ihtiyacı hissetmesi ile başlar. Sonraki adımda ise birey, hedef veya amacı doğrultusunda olası seçenekler ile ilgili bilgi toplar. Sonuçların hasıl olma olasılığı ve kendi değerleri üzerinde durmakta olup, bu değerlerin netleşmesi ile etkili karar alabilmektedir.

Gelatt (1989), karar verme sürecinde “olumlu belirsizlik” kavramını ortaya atmıştır. Yazara göre karar verme; bilgi, işlem ve seçim olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu bağlamda kişiler karar verebilmek için bilgilerini sürekli olarak geliştirmekte ve gözden geçirmektedir. Ancak toplumdaki değişim, bugün doğru olan bir kararın sonuçları itibari ile yarın yanlış bir karar olmasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda kişiler karşı karşıya olduğu belirsizlik durumuna uyum sağlayarak karar vermek durumundadırlar. Olumlu belirsizlik kavramı açısından bakıldığında, bireyler gelecekten net olarak emin olmamalı, belirsizliği olumsuz bir süreç olarak tanımlamamalı ancak varlığını kabul edip inanmalıdır.

24 Karar verme sürecinin evreleri, Zeleny (1982) tarafından üç başlık halinde ifade edilmektedir;

1. Karar öncesi, 2. Karar ve 3. Karar sonrası.

Diğer taraftan, Adair (2000) tarafından karar verme sürecinde yararlanılabilecek adımlar beş başlık altında ifade edilmektedir;

1. Problemi belirlemek, 2. Gerekli bilgileri toplamak,

3. Sonuca ulaşabilmek için uygun seçenekleri oluşturmak, 4. Karar vermek,

5. Verilen kararları uygulamak ve sonuçları değerlendirmek.

Yazara göre karar verme sürecinin öncelikli hedefi problemin ortaya konulmasıdır. İlerleyen adımda gerekli bilgiler toplanır, ulaşılamayan kritik bilgiler olması durumunda ise karar verme durumunun bilgiler elde edilene kadar ertelenmesi gerekir. Gerekli bilgilerin tamamına ulaşılması durumunda uygun seçenekler oluşturulur ve bütün olasılıklar farklı bakış açıları ile değerlendirilir. Bu aşamada en önemli nokta, seçim ölçütlerinin belirlenmesidir. Olmazsa olmaz bir husus var ve seçenekler arasında bu hususun karşılığı olmayanlar var ise bu seçenekler elenmelidir. Tam tersi olarak eğer bir seçim sırasında temel ölçütlere ulaşıyorsa bunlar gerekli olan çok fazla istenenlerdir. Son olarak, “olsa iyi olurdu” şeklinde tanımlanan ölçütlere bakılır. Karar verme sürecindeki son basamak ise verilen kararların uygulanması ve sonuçların değerlendirilmesidir.

Kuzgun (2000) tarafından karar verme davranışının oluşması üç koşula bağlanmıştır. Bunlar;

 Karar verme ihtiyacını ortaya çıkaran bir güçlülüğün varlığı ve bu güçlüğün

birey tarafından hissedilmesi,

 Güçlüğü giderecek birden fazla seçeneğin bulunması,

25 Bireyler farklı eylemleri uygulamaya koyduğunda olası sonuçları ancak ve ancak sahip olduğu bilgi doğru ve ayrıntılı olduğu takdirde net olarak değerlendirebilir. Olası seçeneklerin önem derecesi kararın yönünü belrleyen en önemli faktördür (Steer ve Porter, 1975). Vrom (1969) ise seçme işlemini “seçenekler arasında istenilir yönleri en fazla ve istenmeyen yönleri en az ve erişme olasılığı en yüksek olana yönelme” şeklinde tanımlamaktadır. Farklı bir ifade ile insanlar olası seçenekler arasında en yüksek olumlu ve en düşük olumsuz değer sahip ve gerçekleşme olasılığı en fazla olan seçeneğe yönelmektedir (Akt: Kuzgun, 2000).

Ancak bu durum bir kaygıya yol açabileceği gibi bireyi bir çatışma durumu ile de karşı karşıya bırakabilir. Bu negatif durumlar bireyin sağlıklı karar verme davranışını zora sokmaktadır. Birbiriyle bağdaşmayan ya da eylem çizgileri arasında seçim yapmak gerektiği durumlarda ortaya çıkan çatışma hali amaca yönelik davranımların önlenmesi ya da yavaşlatılmasına, yani bireyin engellenmesine neden olur. Engellenme veya engellenme korkusu ise kaygı oluşumuna ve bireyin karar verme sürecinde zorlanmasına neden olmaktadır (Atkinson ve diğ., 1999; Morgan, 1989).

Benzer Belgeler