• Sonuç bulunamadı

2.2 Çocuk ve Resim

2.2.3 Çocuk resminin gelişim aşamaları

2.2.3.1 Karalama dönemi (2-4 yaş)

Küçük çocuklar boya kalemini bir yüzeyin üzerinde gezdirip iz bırakmaktan büyük zevk alırlar. Karalama formundaki bu izler kendiliğinden gerçekleşmekte ve çocuğun sanatla ilk buluşması olarak kabul edilmektedir. Çocuklar çoğu zaman rastgele bir biçimde, kollarını kâğıt üzerinde ileri ve geri götürerek karalama yapmaktadır. Bu dönemdeki çizgilerin genelde kâğıttan taştığı gözlenir. Ancak, çocukların hareketleri ile kâğıt üzerinde bıraktıkları izler arasındaki ilişkiyi farketmeleri uzun sürmemektedir. Bu ilişkiyi farkettikçe çocuklar hareketlerini değiştirerek karalama alanını kontrol etmeye başlar. İlk karalamalar genelde bir veya daha fazla yönde boylamsal çizgiden oluşmaktadır. Çocuğun algısal ve motor yetenekleri arttıkça dairesel desenler ve geometrik şekiller görülmeye başlanır. Zamanla örüntüler oluşturmak için çizgiler şekillerle birleşmeye başlar (Roland, 2006).

Karalama döneminde kâğıt üzerinde bırakılan izler birer resimden çok, çocuğun el hareketlerinin yansıması olarak değerlendirilmektedir. Çizdiği düz, dalgalı, dairesel çizgiler çocuğun kendi bedenini kontrol edebilme olanağını fark edebilmesini sağlamaktadır. Böylece çocuk, kendi hareketlerinin farkına varmakta, hareketlerini geliştirmekte ve onları değiştirebileceğini kavramaktadır. Çizgilerin onun hareketlerine göre değişebileceğini keşfeden çocuk bu durumdan zevk almaya başlayacaktır. Çocuk uzun bir süre bu “oyun” a devam eder. Bu oyunun bir anlamı da, çocuğun ilk kez kendi davranışları ile çevreyi etkileyebileceğini farketmesidir (Halmatov, 2016).

Yavuzer’e (2014) göre çocuk için çizmek, elin hareketlerini kâğıda dökmektir. Yaşamın ilk yıllarında “keşif” ve “icat” girişimleri içinde olan çocuk her şeye dokunduğu gibi kâğıda da dokunur. Eli amaçsızca kâğıt üzerinde dolaşırken yüzeyde çizgiler bırakır. Bu çizgileri gören çocuk onları yapanın kendisi olduğunu anlar. Böylece yaratıcı gücünün bilincine varır. Başlangıçta rastlantısal olan bu yaratıcı güç, zamanla yeniden canlandırılmak istenen bir zevkin kaynağı olacaktır.

Karalamalara anlam yüklemek zor olduğundan, anlamları üzerine çeşitli teoriler vardır. İlk araştırmacılar karalamaların amaçsız, yalnızca kolun, bileğin ve elin hareketlerini kaydeden işaretler yapmak olduğunu saptamıştır. Çocuğun karalamaları yetişkine anlamsız çizgiler karmaşası gibi gelse de çizim yapan çocuk dil ve el kol hareketleri ile kendini ifade yeteneğini geliştirmektedir. Yaptığı şey bir resim gibi görünmese de çocuk için bir anlamı vardır. Karalamalar, çocukların kâğıttaki çizgi ve şekillerin çevrelerindeki şeyleri temsil edebildiği kavramının farkına varmasını sağlamaktadır (Malchiodi, 2013).

Linderman’a göre çocukların karalamaları kendi içinde farklı gelişim basamakları oluşturmaktadır:

İsimsiz Karalamalar: Çizgiler rastgele/ gelişigüzeldir. Geniş kol hareketleri ile yapılır ve çok yer kaplarlar.

Kontrollü Karalamalar: Çocuklarda motor koordinasyonun gelişmesiyle kontrollü karalamalar görülmeye başlar. Çocuklar bu evrede kol hareketleri ile çizgiler (en, boy, dairesel) arasındaki ilişkiyi keşfederler.

İsimlendirilen Karalamalar: Çocuklar yaptıkları karalamaları bir nesne veya obje olarak adlandırmaya başlar. Bu onların şekillerle ilgili düşünmeye başladıklarına işaret eder. Bu dönemde çevrelerindeki yaşam ile ilişki kurarlar, şekillerin yapılarını algılarlar. Bazı geometrik formları bir nesne veya insan figürü olarak isimlendirebilirler (Dilci, 2014).

Karalamalar genel olarak gelişigüzel karalamalardan kontrollü karalamalara, ardından da isimlendirilen karalamalara dönüşmektedir. Çocukların ilk karalamaları kendiliğinden ortaya çıkan ve gelişigüzel çizgilerden oluşan çizimlerdir. Ancak bu çizimler daha sonra ortaya çıkacak olan resim yapma ve yazı yazma becerilerinin ön basamağını oluşturmaktadır. Çocuk bu dönemde deneme amacıyla ve tesadüfen çeşitli büyüklükle, şekilde ve yönde çizgiler çizer. Henüz ince motor becerileri

kazanmadığı için mum boya vb. materyalleri kullanarak geniş çaplı kol hareketleri ile çizim yapar. Çizim yaparken kâğıda bakmaması, henüz çizdiği işaretlerin nereden geldiğinin bilincinde olmamasından kaynaklanmaktadır. Kontrollü karalamalar döneminde ise çocuk artık kâğıttaki çizgileri kendisinin yaptığının bilincindedir. Farklı çizgiler çizdiğinde kâğıtta ne gibi değişiklikler olacağını görmek ister. Çocuk bu dönemde tekrarlayan hareketlerle kendine özgü yatay, dikey, çapraz çizgiler ve büyük- küçük daireler çizer. Kontrollü karalamalara gelişigüzel karalamaların tersine, göz kontrolü ve motor koordinasyon eşlik etmektedir. Bir süre sonra çocuk çizdiği şekillerin gerçek dünyadaki nesnelere benzediğini keşfeder ve çizimlerini isimlendirmeye başlar. İsimlendirilen karalamalar döneminde çizimlerde gözle görülür büyük bir fark olmamakla birlikte çocuğun düşünme şeklinde bir takım değişiklikler gözlenmektedir. Çocuk çizmeye başlarken, çizmeyi amaçladığı bir figür vardır ancak bu figürler açık uçludur. Örneğin, anne figürü çizmeyi amaçlayan bir çocuk yuvarlak çizer ve bunu annenin kafası olarak isimlendirir. Çizim yaptığı sırada etrafındaki insanların “elma” dan bahsettiğini duyar ve çizdiği şekli elma olarak isimlendirerek değiştirir (Boriss &Krimsky, 1999).

Gardner da (1980) çocuklardaki bu isimlendirme fenomenini araştırmış ve çocukların yaptığı karalamaların isimlendirilmeleri konusunda basit bir açıklama yapılamayacağını belirtmiştir. Yetişkin, çocuğa yaptığı resmi sorduğunda çocuk yetişkini memnun etmek için yaptığı resim üzerine bir hikâye anlatabilir. Bununla birlikte çocuğun gözünden bakmak zordur. Gerçekte çocuğun yaptığı işaretlerin bir anlamı olabilir ve temsili imgeler dönemine doğru ilerliyor olabilir. Ayrıca karalamaları isimlendirme bazı küçük çocuklarda sıkça görülürken bazılarında hiç görülmemekte veya çok nadir görülmektedir. Malchiodi’ye göre de bu dönemde resimler üzerine sözlü anlatım artmaktadır. Çocuğun yaptığı karalamalar yetişkine anlamsız ve tanımlanamaz gibi görünse de, terapistler açısından çocuğun yaptığı resim üzerinde aktif olarak konuşması önemlidir (Malchiodi, 2013).

Kellogg ise karalama eylemindeki görsel ilginin çocuğun çizim yapma yeteneği edinmesinin vazgeçilmez bir bileşeni olduğunu belirtmiştir. Kellogg göz kontrolü gerektirmeyen ve kas gelişimine bağlı olarak değişiklikler gösteren 20 temel karalama türü olduğunu ortaya koymuştur. Ona göre bu yirmi temel karalama türü, sanat gelişiminin yapı taşlarını oluşturmaktadır; çünkü bu karalamalar küçük

çocukların çizimlerinin ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde tanımlamasına olanak sağlamaktadır (Drosinos, 2006).

Yine Kellogg’a göre tüm çizimler temel karalamalar dâhilinde analiz edilebileceği gibi örüntülerin kâğıt üzerindeki yerleşim şekillerine göre de analiz edilebilmektedir. Ancak yerleşim şekillerine göre analiz yapmak karalamalarda olduğu kadar geniş kapsamda ele alınamamaktadır. Çünkü karalamalar herhangi bir zemin üzerindeki tüm çizgi oluşumlarını kapsarken, yerleşimler belli bir sınır gerektirir. Bu aşamada çocuk, karalamalarını belirli bir çerçeveye yerleştirir ve kâğıdın kenarına göre konumlandırma yapar. İkisi arasındaki diğer bir fark ise karalamalarda göz kontrolü gerekmezken, yerleşimlerde göz kontrolü olması gerektiğidir. İki yaşın sonunda bu yerleşim şekilleri yerini amaçlı olarak çizilmiş daire, üçgen, kare benzeri şekillere bırakmaktadır (Kellogg, 1970).

Üçüncü yılın sonuna gelindiğinde, çizimlerde güneşe ya da dilimlere bölünmüş pastaya benzeyen çeşitli şekillerde "bir araya getirilmiş formlar" gözlenmeye başlamaktadır. Bu şekillere mandala adı verilmektedir. Aslında bu simgeler, çocukların aşina olduğu gerçek objelerle ilişkilidir (Duncan, 2013). Kellogg’a göre mandalalar, soyut çalışmadan gerçek resme dönüşen dizinin önemli birer parçasıdır. Çocuk mandaladan güneş figürüne, güneşten de insan figürüne geçiş yapmaktadır. Bu süreçte bir adımdan diğerine geçerken, önceki spontan sanatının pek çok özelliğini yeni çizimlerine yansıtır. Bu görsel gelişim sistemi çocuğun çizdiği ilk insan figürlerinin yetişkine neden biçimsiz ve kaba göründüğünü açıklamaktadır. Mandalalar sadece çocuğun sanatsal gelişiminin bir parçası olarak değil, aynı zamanda çocuk sanatı ve yetişkin sanatı arasında bir bağ olarak da değerlendirilmelidir (Kellogg, 1970).

Geleneksel görüşe göre çocuklar karalamaları resim çizme amacıyla yapmamakta, karalama sırasında kollarını hareket ettirmenin ve yüzeyde izler bırakmanın keyfini yaşama amacıyla yapmaktadır. Son dönemde bazı araştırmacılar karalama dönemi ile ilgili bu geleneksel görüşe karşı çıkarak bu dönemdeki karalamaların tanınabilir formlar içermese de çocukların bunları, temsili denemeler yapma amacıyla gerçekleştirdiklerini belirtmektedir. Bu yeni bakış açısı, çocukların karalama faaliyetlerinin daha önce düşünülenden daha karmaşık olabileceğini düşündürmektedir (Roland, 2006).

Benzer Belgeler