• Sonuç bulunamadı

Karakter Gerçek İlişkisi

Y. Ö.K DÖKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

1.3. Karakter Yaratma Süreci (Karakterizasyon) Ve Karakterlerin Etkinliğin

1.3.2. Karakter Gerçek İlişkisi

Edebi eserler üç öğenin birleşmesi ile meydana gelirler. Bu üç öğe; düşünce, hayalgücü ve duygulardır. Söz edilen üç öğe ile oluşturulan eserlerin sürekli olarak değiştiğini dikkate alınırsa, edebi eserlerin hiçbirinin gerçek hayatla birebir örtüşmeyeceğini anlaşılır. Çünkü yaşanmış bir olayı birebir tekrarlamak mümkün değildir. “Dil gerçekliğinin de; acıları, mutlulukları, her türlü duygu, düşünce ve yaşantıları, uyumluluk veya çatışma halindeki insanlar arası ilişkileri, yani nesnel gerçekliği, yaşadığımız hayatın gerçekliğini tam olarak ifade edemeyeceği, anlatamayacağı ve hissedemeyeceği kesindir”.81

Edebi eserlerde kurmaca olan hayalgücü ile üretilmiş ve doğru olmayanı ifade ettiğine göre ve gerçek de bunun tam karşısında gerçek ve doğru olanı ifade ettiğine göre, yalan içinde doğruyu veya hayalin içinde gerçeği ne şekilde ayırmak gereklidir? Bir eser her ne kadar kurmaca da olsa anlatılanlar, kişi, olay ve davranışlar hemen herkesin benzerlerini çevresinde gördüğü duyduğu ya da hayal ettiği gerçek bir dünyadan alınmışlardır. “İzlediğimiz bir film, komedi dizisi tiyatro oyunu, veya okuduğumuz bir romandan zevk almamız, onları anlamamız, onların üzerimizde çeşitli etkiler yapması, veya izler bırakması ve zihnimizde onları

81 Selçuk Çıkla, Romanda Kurmaca ve Gerçeklik, Hece Dergisi, Sayı: 65/66/67-Türk Romanı Özel

yorumlayabilmemiz, bu sanat ürünlerinin etkileyiciliğinden ziyade hayatın felsefi, ferdi veya evrensel gerçekleriyle yakın ilişki kurmuş olmalarından dolayıdır”.82

Yazarlar yarattıkları karakterleri genellikle çevrelerindeki kişilerden etkilenerek oluşturmaya başlasalar da tamamen esinlendikleri kişinin özellikleriyle karakteri oluşturmazlar. Anlatılarda yazar tarafından oluşturulan kurmaca dünyada, kişiler başlıca ilgi odaklarıdır. Bir anlatıda yer alan karakterler, zaman zaman şaşırtır, aldatır, yönlendirir, karakterler yakın bulunabilir ya da onlardan nefret edilebilir. Önemli olan yazarın bu duyguları yaşatabiliyor olmasıdır. Bu tür özellikleri birebir yaşanabiliyorsa gerçek dünya ile kurmaca dünya arasında bir bağ kurulmuş demektir.

“Roman ve öykülerdeki karakterlerin gerçek bir varlıklarının olmadığını ve sadece dilbilimsel işaretlerden ibaret olduklarını biliriz. Bununla birlikte karakterleri gerçekten varmış gibi kabul ederek onları pekala tartışabilir, onlarla ilgili olumlu ya da olumsuz yargılarda bulunabiliriz. Günlük, sıradan bir dünyanın mantığıyla ele alındıklarında doğal ve reel olan ters düşebilirler ancak parçası oldukları kurgusal dünya mantığıyla bakıldığında pekala normal kabul edilebilirler.”83

Anlatılardaki karakterler gerçek hayatın kesiti olan bir zamanda yaşarlar. Bu belli zamanda ne zaman doğdukları belli değildir. Sanki kişiler dünyaya ışınlanmış gibidir. Ölüm konusu doğuma göre çok daha esnek işlenir. “Kişileri öldüğü sırada yazar artık iyice onları anlayabilecek, haklarında hem gerçeklere uyup, hem de kendi hayal gücünden doğan şeyler söyleyebilecek durumdadır.”84 Burada gerçek ve yazarın hayal gücünün karışımında doğan çok güçlü sonuçlar elde edilir. Anlatılarda gerçek hayatın önemli öğelerinden biri olan beslenme konusuna hemen hemen hiç değinilmez. Kişiler ne doğru düzgün yemek yer ne de sindirim işlevi tam olarak gerçekleşir. Bir diğer öğe olan uyku, karakterler için gereksizdir. Çünkü başkişinin zamanının büyük bir kısmını uykuda geçirdiği düşünülemez. Aynı durum sevgi için de geçerlidir. Anlatı kişileri sevgilerini çok yoğun yaşarlar. Çoğu kez hayatlarında

82 Çıkla, y.a.g.e., 116 s. 83 Boynukara, a.g.m., 181 s.

başka bir şeye yer olmayacak biçimde bir sevgi yaşarlar. “ Gerçek yaşamda da zaman zaman büyük tutkular, büyük heyecanlar vardır; ama bu sürekli bilinçlilik ve doymak bilmez açlık durumu, bu durmadan kendini yeni ilişkilere uydurma çabası yoktur”.85

Anlatılardaki karakterler çoğu zaman gerçek hayattaki benzerlerinden çok daha ele avuca sığmaz kişilerdir. Anlatılarda yaşayan karakterler ancak kendi kurmaca gerçeklikleri içinde tutarlı davrandıklarında gerçek olabilirler. Bütün kişiler gerçek hayattaki insanlara benzeyebilirler ancak bu benzerlik dolayı değil okur/izleyiciyi inandırabildikleri oranda gerçektirler. Yazar genelde anlattığın kişi hakkında her şeyi biliyordur. Bunu açık açık anlatmasa da bildiğini bir şekilde hissettirir. O zaman da günlük hayattakinden farklı olarak bize bir gerçeklik izlenimi kazandırır.

Bir anlatıda kişiler yazarın anlattığı kadar yaşarlar. Yazarın anlattığı hayali kişiler, iyi yazılmış olan karakterler okundukça canlanır ve ete kemiğe bürünürler. “Kurgusal kişilerin varlığı rüyalarımızdaki kişilere benzer. Roman kişileri her ne kadar roman sayfalarında fırlayıp çıkamazlarsa da, gerçek hayattakilerle özdeş olmasa da benzer bir gerçeklik yükleriz. Karakterlere böylesi bir gerçeklik yüklediğimiz andan itibaren okuduğumuz şeyin sadece bir öykü, karakterin de uydurma olduğu düşüncesinden uzaklaşırız.”86

Anlatılarda yaşanan olaylar ve kişiler çoğu kez tarihte yaşananlardan ve yaşayanlardan farklı olacaktır, çünki, hiçbir kurmaca anlatı yaşanmış olayları olduğu gibi aktarmaz. Dolayısıyla kurmaca dünya ile gerçek dünya karakterleri arasında çok fark vardır. Çok gerçekçi eserler bile yaşamış olan karakteri değil, gerçeğe uygun olan karakteri sunarlar bize.

85 Forster, y.a.g.e., 94 s.

86 Michael Butor, Roman Üstüne Denemeler, Çev: Mehmet ve Sema Rifat, Düzlem Yayınları,