• Sonuç bulunamadı

2. ġEHRÎZÂDE MEHMED SAĠD‟ĠN ESERLERĠ

2.7. KANÛNNÂME TÜRÜ ESERĠ

ġehrîzâde Mehmed Said, Metnü’t-Tevârîh‟de Tâcü’l-Kavânîn adlı Türkçe bir risale yazdığını ancak bu eserini tamamlamadığını belirtmektedir338

. Mehmed Said‟in bu eserinin

337 ġehrîzâde Ebü‟l-Mehâmid Muhammed Saîd, Hâşiyetü’l-Hâşiye ʿalâ-Şerhi’l-Mevâkıf, Manisa Ġl Halk Ktp.,

Manisa Akhisar Zeynelzade Koleksiyonu, nr. 45 Ak Ze 133.

58

bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Emanet Hazinesi, nr. 2064‟de bulunmaktadır339

.

40 varaktan müteĢekkil olan bu eserin numaralandırma iĢlemi sonradan yapılmıĢtır. Her varağında 19 satır bulunmaktadır. Yazı türü talik kağıt çeĢidi aharlıdır. Eserin dili yukarıdaki alıntılardan da anlaĢıldığı gibi Türkçe‟dir. Eser miklepli kırmızı deri ve siyah kağıt ciltlidir. Yazı alanını çevreleyen bölümün ölçüsü ise 285x170 mm‟dir.

Müellif önemli eserlerinden biri olan Tâcü’l-Kavânîn‟i Allah‟a hamd ü sena ve peygambere salât u selâmdan sonra “Mazhar-ı sırr-ı kerîme-i nun ve’l-kalemi vemâ

yesturûn340

ve meĢkûretün âyet-i muʿciz eser-i ʿallame bi’l-kalemden iktibâs nûr-ı vâhidiyyet- numûn eyleyen kilk-i pâkize-ter ve letâfet-meşhûn her kaçan ki zîb-bahş-ı benân-ı müellifîn-i fesâhat-nişân ola. Hamdele vü tasliye ve tarziyeyi takdîm min-beynihim Tâcü’l-Kavânîn te’lîf- i nezâket-redîfdir”341

cümleleriyle takdim etmektedir. Tâcü’l-kavânîn, önemli ölçüde Lütfi PaĢa‟nın342

Âsafnâme‟343sinin yanı sıra diğer bazı siyaset ve nasihat kitaplarından istifade edilerek hazırlanmıĢtır344

. Osmanlı teĢkilat tarihi bakımından ehemmiyet arz eden Âsafnâme345

, ġehrîzâde Mehmed Said‟den yaklaĢık bir asır önce yaĢamıĢ Abdüssamed Abîdî‟ye de ilham kaynağı olmuĢtur. Abîdî Hazâinü’l-Kânun isimli eserini 1640 tarihinde yazarak Sultan Ġbrahim‟e takdim etmiĢtir. Lütfi PaĢa‟nın eseri üzrinde çalıĢarak yazdığı Hazâinü’l-Kânun adeta Âsafnâme gibi dört bölümden oluĢmuĢtur346

. ġehrîzâde, Lütfi PaĢa‟nın Âsafnâme‟sinin yanı sıra Abîdî‟nin Hazâinü’l-Kânun isimli eserini tetkik ettikten sonra hikmet, öğüt ve ahlâka dair bir takım güzel faydaları ekleyerek Tâcü’l-kavânîn‟i yazdığını belirtmektedir347. Müellif eserinde Ģöyle der:

339 Fethi Ethem Karatay, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu, I, Ġstanbul 1961, s.

598-599.

340 “Nûn, kaleme ve eli kalem tutanların yazdıklarına ve yazacaklarına yemin olsun”. Kur’ân, Kalem, 68/1. 341 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 1b.

342 Hayatı için bk. Mehmet ĠpĢirli, “Lutfi PaĢa”, DİA, Ankara 2003, XXVII, 234-236. 343

Osmanlı devlet teĢkilatı ile ilgili yazılan bu risale için bk. Mehmet ĠpĢirli, “Âsafnâme”, DİA, Ġstanbul 1991, III, 456-457.

344 Bilici, a.g.mad., 473.

345 Dört babdan müteĢekkil olan Âsafnâme‟nin birinci bâbı veziriâzamın ahlak ve âdâbının nasıl olması

gerektiğinin yanı sıra sadrazam münasebetlerini içermektedir. Zira en uzun bâb budur. Ġkinci bâb, sefer hususunu; üçüncü bâb hazine; dördüncü bab ise reâyâ ile ilgilidir. Bk. Mübahat S. Kütükoğlu “Lütfi PaĢa Âsafnâmesi (Yeni Bir Metin Tesisi Denemesi)” Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, Ġstanbul 1991, s. 50.

346 Asım Cüneyd Köksal, “Bir İslâm Âlimi Olarak Lutfi Paşa”, Osmanlı Araştırmaları/The journal of Ottoman

Studies, Ġstanbul 2017, sayı:50, s. 49-50.

59 “Çün zimmet-i himmet-i zümre-i hayr-hâhân-ı devlet-i ebed-peyvend-i ʿAliyyeye mesâbe-i farz-ı ʿaynda bir maʿnâdır ki, bâʿis-i teĢyîd-i kasr-ı vâlâ-yı saltanat olan mevâddı inhâ vü iblâğ bâbında bezl-i makdûr ve bir maʿnâ-yı tahdîs-i niʿmet-bendegân-ı sadâkat-niĢân-ı saltanat-ı seniyyeye sebeb-i nizâm-ı ʿâlem olan umûru tebyîn husûsunda sarf-ı saʿy-i mevfûr eyleyeler. Li-ecli-zâlik bu ʿabd-i Hakīr-i kesîrü‟t-taksîr ve dil-sâde kim beyne‟l-etrâb ġehrîzâde Ģöhretiyle maʿrûfdur. Eben ʿan-ceddin müstağrak-ı yemm-i eltâf-ı selâtîn-i Devlet-i ʿOsmâniyye dâmet fî-savni‟s-Sübhâniyye‟den olup vâsıl olduğum niʿam-ı bî-pâyâna teĢekküren bu bâbda dahi bir eser-i cemîl vazʿına dil-teĢne olduğum esnâda eĢbeh-i vüzerâ-i ʿasr-ı bâhiru‟n-nasr-ı Ġskender-i sânî merhûm Sultân Süleymân Hânî‟den Lutfi PaĢa-yı mağfiret-karîn cenâbının yâdigâr-ı kalem-i müĢkîn rakamları olup Kānûnnâme-i Süleymânî tesmiye itdiği risâle-i meĢhûre-i müĢkîn-kelâlesin ricâl-i ʿahd-i Ġbrâhîm Hânî‟den ʿAbîdî mahlas ʿAbdüssamed nâm merd-i gayret-irtisâmın baʿzı fevâid-i mühimme żammıyla keĢîde-i silk-i tanzîm (boĢluk) ve nâm ve târîhin Hazâyinü’l-kānûn ile tefhîm itdüğü makālesi ber- fehvâ-yı izâ erâdallâhu Ģey‟en heyye‟e esbâbehu348

vâsıl-ı dest-i Hakīr oldukda egerçi nâzımına îsâr-ı dürer-i edʿiyye-i firâvân ile sâbâĢ u âferîn kılınarak serâpâ mütâlaʿa olunmağla mûcib-i inĢirâh-ı dil-i nâ-tuvân oldu. Lâkin bu makūle umûru inhâda çendân fevâid-i melhûza misillü te‟sîr olmaduğu muhtâc-ı taʿbîr olmamağın makāle-i merkūme vükelâ-yı ʿasra Kavânîn-i Süleymânî‟yi li-ecli‟t-tezkîr kütüb-i hikemiyye ve nesâyih u ahlâkdan me‟hûza baʿzı fevâid-i cemîle inżimâmıyla tenĢîr ve Tâcü’l-Kavânîn ismiyle zebânzed-i sagīr u kebîr kılınup hâlâ mesned-niĢîn-i erîke-i Ġskenderî mülûk-i zemânın veliyyü‟n-niʿam ve mefharı pâdiĢâh-ı merâhim-dest-gâh ve ĢehinĢâh-ı müeyyed min-ʿindillâh hâdimü‟l-haremeyni‟l- muhteremeyn hârisü‟l-berreyn ve‟l-bahreyn hâkān-ı ʿâlem-i mutâʿ melik-i Ģerîʿat-ittibâʿ hâdimu‟z-zulm ve‟s-sitem ʿâmir-i ebniyetu‟l-lutf ve‟l-cûd ve‟l-kerem es-sultân ibnu‟s- sultân”349

.

Mehmed Said tarafından yazılan bu eserin I. Mahmud devri vezirlerinden Mehmed PaĢa‟yasunulduğunu aĢağıdaki satırlardan anlamak mümkündür.

“Hân-ı Mahmûd-ı maʿdelet-ârâ ʿÖmrün efzûn eyleye Mevlâ

hizmetlerinin vekîl-i mutlak ve vezîr-i Âsaf-nazîrları olan sadr-ı Risto-hıred ve Eflâtun-ârâ düstûr-ı Feylesof-efkâr ve hüküm-âĢinâ mugīsu‟l-hulk ve kehfü‟l-enâm müfîzu‟l-cûd ve‟l- ihsân ve‟l-inʿâm derende Hatem ve Caʿfer ider ümmîd-i kerem ki dehre gelmedi bir böyle sadr-gân-ı kerem, cemîlü‟Ģ-Ģiyem ve ʿâlî-himem, hâfız-ı nâmûs-ı saltanat-ı Sultân-ı Cem- hadem aʿnî-bih vezîr bin vezîr devletlü saʿâdetlü Mehmed PaĢa dâme bi‟l-birri zikrehî ve

348

“Allah bir Ģeyi murat etti mi sebepleri ona göre yaratır” (Hadîs-i Ģerîf).

60

feĢâ350

hizmetlerinin huzûr-ı Âsafânelerine bi‟t-takdîm maʿzeret-i ʿarz u inhâya cesâret olundu”351.

Tâcü’l-kavânîn, dört bölüm ve bir hâtimeden oluĢmuĢtur. Müellif bu eserde sırası ile ele alınacak konuları Ģu Ģekilde belirtmiĢtir: Sultanların ahlak ve âdâbının nasıl olması gerektiği; sadrazamların âdâbı ve vezirlik için gereken Ģartlar; sefer ahvâlinin yanısıra altın ve gümüĢ sarf etmenin kuralları; hazine tedbiri ve definenin idamesi için gereken kanunlar352

. Devamla eserinde ele aldığı konuların ehemmiyeti ve takip ettiği yola iliĢkin müellif “Zümre-i raʿiyyeti hıfz u terbiye ve ol gürûhu tasallut-ı zalemeden savn u te’mîn lâzım ve vâcib olduğunu beyân ider. Baʿzı fevâid-i lâzıme ve kavâʿid-i müstelzime zikrini câmiʿadır. Hamdülillâh çend rûz içre oldu zâhir bu kenz-i müstesnâ anda her bir kelâm-ı pâkîze oldu. Hakkā ki cevhere hemtâ eser-i eslâfı eyleyüp taʿkīb eyledim bir güzel eser peydâ.…”353

demiĢtir.

ġehrîzâde eserinde NûĢîrevân354

, Ömer bin Hattâb355 ve Nedîm-i ġâh Mahmûd-ı Gaznevî356

gibi adalet timsali kimselerin uygulamalarından örnekler vermiĢtir. Yine konular bağlamında latîfe ve hikayeler tahrir etmiĢtir357

.

Eserini bölümler halinde kaleme alan ġehrîzâde konular bağlamında Lütfi PaĢa ve Âsafnâme‟sinden alıntılar yaparak ele aldığı konuları kendi dönemi ile karĢılaĢtırmaktadır. Ulak emri hususuna iliĢkin: “…..ulak emri gāyet mühim ü ehemm olup dîn ü devlete zarar u ziyân terettüb idecek mevâdda mahsûsdur. Müellif-i Âsafnâme merhûm Lütfi Paşa dir ki, zemân-ı sadâretde girîbân-ı nâs dest-i zalemeye giriftâr olmamak maslahatıçın kudretim mertebesi merâsim-i maʿdeleti icrâya saʿy eyledim. Husûsâ ulak emri benden mukaddem fukarâ-i büldâna tahmîl olunmuş zulm-i sarih iken fukarâ raʿiyyeti bu balâdan tahlîs içün belde bir belde menzilci tahsîs eyledim”358

.

“….Fî-zemâninâ emr-i menzil halka bir belâ-i ʿazîm olmuşdur. Zîrâ cüz’iyyât makūlesi umûra bî-nihâye evâmir virilür. Husûsâ vüzerânın beher sâl elli defʿa memleketden

350 Hayrın devamlı zikredilmesi onu yayar. 351 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 2b.

352

“Hafî olmaya ki iĢbu makāle-i muhtasara bir mukaddeme ve çâr ebvâb ve hâtime üzre mürettebdir. Âdâb u hısâl-ı selâtîn-i kirâm icmâlindedir. Âdâb-ı sadr u sadâret ve Ģurût-ı lâzime-i vezâret zikrindedir. Ahvâl-i sefer ve kāide-i sarf-ı sîm ü zer zikrindedir. Tedbîr-i hazâyin ve kānûn-ı hall u ʿakd-i defâyin zikrindedir” (Tâcü’l-

Kavânîn, vr. 3a). 353 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 3a. 354 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 4a, 5b. 355 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 14a, 23b. 356 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 7b. 357 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 18a. 358 Tâcü’l-Kavânîn, vr. 16a.

61

memlekete intikāllerinde derd-mendlere olunan zulmün vasfı kābil değildir. Kezâlik vüzerâya vâcibdir ki pâdişâhı mâl verse….”359

.

ġehrîzâde, “Müellif-i Âsafnâme dir ki”360, “Lütfi PaĢa merhûm dir ki”361, “merhûm

Lütfi PaĢa dir ki”362

ve “müellif-i Kānûnnâme dir ki”363 gibi ifadelerle Lütfi PaĢa‟nın meĢhur risâlesine sık sık atıfta bulunmaktadır. Mehmed Said Tâcü’l-Kavânîn‟de Âsafnâme‟nin yanı sıra Nahîfî Efendi‟nin Nuhbe-i Nesâyih isimli risâlesinden364

, Mecmûʿa-i Kebîr‟den365, ʿÂlî Mustafa Efendi‟nin Künhü’l-Ahbâr‟ından366, Kâtib Çelebi‟nin Tuhfetü’l-kibâr fî-esfâri’l- bihâr367

ve mütercim-iCoğrafya-yı Kebîr ġâmî Ebû Bekir Efendi‟nin Kānûnnâme‟si368 gibi kaynaklardan da istifade etmiĢtir.

F. Babinger369 ve Bursalı Mehmed Tahir‟in370 bibliyografik eserleri arasında geçmeyen Tâcü’l-Kavânîn‟i ġehrîzâde kendi eliyle371

cemâziyelâhırenin onuncu günü yazdığını belirtmektedir372. ġehrîzâde zaman zaman Mecmûʿa-i Kebîr olarak isimlendirdiği

Kurretü’l-ebsâr‟dan da alıntılar yapmıĢtır. Müellifin “bu bahsin tafsîli Mecmûʿa-i Kebîre’mizde mezkûr olup baʿzan dahi bu ʿicâlede mahal be-mahal zikr olunsa gerekdir”373

yapmıĢ olduğu bu alıntısından hareketle Tâcü’l-Kavânîn‟in eserin Kurretü’l-ebsâr‟dan sonra yazıldığını söylemek mümkündür.

Benzer Belgeler