• Sonuç bulunamadı

2.2.1. KAMUOYUNUN OLUŞUMU SÜRECİ

Günlük yaşamın pratikleri içerisinde, halkın tamamının siyasal gelişmeler üzerine akademik bilgi sahibi olduğunu varsaymak mümkün değildir. Halkın çoğunluğu siyasal konular hakkında sınırlı bilgiye sahiptir. Zaten tüm toplumun

79 Münci Kapani, a.g.e.,s.162

80 Duygu Sezer, “ Kamuoyu ve Dış Politika”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,

No:339, Ankara, 1972, s.7

49

aydınlanmış bireylerden oluştuğunu düşünmek gerçeklerle bağdaşmaz. Peki, bir siyasal sorun karşısında büyük çoğunluğun bilgi sahibi olmaması, kamuoyu oluşumunda nasıl etkili olmaktadır?

Daha önce üzerinde durulan etkinlik ve yoğunluk unsurlarıyla birlikte düşünüldüğünde, toplum üyelerinin küçük bir bölümünün siyasal olaylar ve gelişmeler hakkında bilgi ve ilgi sahibi olduğunu, ortaya çıkan kamuoyunun bu küçük grubun kanaatlerini yansıttığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim yapılan bazı araştırmalarda bu tespiti kanıtlamaktadır.

Peki, bireyi, toplum içerisindeki farklı gruplardan herhangi birinin görüşlerini benimsemeye iten etkenler nelerdir? Birey açısından kanaatlerin oluşumunu etkileyen ilk unsur kuşkusuz onun psikolojik yapısıdır. Özellikle Freud’un çalışmalarından sonra ağırlık kazanmaya başlayan bilinçaltının insan davranışları ve kanaatleri üzerindeki etkisi bize bireyin kanaatlerinin oluşumunda bilinçaltının yadsınmayacak psikolojik bir faktör olduğunu göstermektedir.

İkinci önemli unsur ise sosyal çevredir. Bireyin doğumundan itibaren toplumsallaşmanın neticesi olarak içinde bulunduğu gruplar, onun kanaatlerinin şekillenmesinde etkili olmaktadır.

Bir diğer unsur ise liderlerin rolü ve ikna kabiliyetleridir. Özellikle başkanlık sisteminde başkanın demeçlerinin kamuoyunu, dış politika ve ekonomi gibi alanlarda etkileme gücünün olduğu söylenebilir.82

Bireyin içinde bulunduğu siyasi ortam da, kamuoyunun oluşumunda etkilidir. Bu bağlamda genelde demokratik olan/olmayan toplumlar arasında ayrım yapılmakta ve ifade ve düşünce özgürlüğünün var olduğu demokratik toplumlarda kamuoyunun serbestçe oluştuğu, totaliter veya otoriter rejimlerde ise kamuoyunun güdümlü ve iktidar tarafından oluşturulmuş olduğu belirtilmektedir. Aslında ister demokratik isterse totaliter veya otoriter rejimlerde olsun, her kamuoyunun yaratılmış bir durum olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü her rejim meşruiyetini

82 Lydia M. Andrade, “ When to Lead and When to Follow: Presidential Speeches and Public Opinion”

Annual Meeting of The American Political Science Association, Boston, MA, August 28th-September 1st 2002, http://convention2.allacademic.com, Erişim Tarihi: 17 Mart 2010, s.2

50

ve devamlılığını sağlayabilmek için kendi değerlerini içselleştirmiş bireylere ve gruplara ihtiyaç duymaktadır.

Azgelişmiş siyasal rejimlerde ise kamuoyu oluşumunu sınırlandıran bazı etkenler mevcuttur. Örgütlü grupların olmaması veya zayıf olması kamuoyu oluşumunu sınırlandıran bir etkendir. Bir başka açıdan yerel özdeşleşmenin, ulusal özdeşleşmeden güçlü olduğu böylesine toplumlarda ülkeyi ve toplumu ilgilendiren makro konularda kamuoyu oluşması zor olmaktadır83

Kamuoyunun oluşumunda önemli işleve sahip başka bir unsur ise kitle iletişim araçlarıdır.

Birey, doğumundan itibaren içinde bulunduğu toplumun üyesi olarak kendisini sosyalleşme sürecinin içinde bulur. Bu süreçte bir yandan aidiyet ve kimlik oluşurken diğer yandan da birey politikleşerek bir de politik kimliğe kavuşur. Birey politikleşirken, politik düzene ilişkin değerleri öğrenerek kendi politik benliğini şekillendirir aynı zamanda söz konusu sürecin devam etmesiyle birey politik düzeni şekillendirebilecek politik beceriye de kavuşabilir.84

Politikleşme sürecinin dolaylı bir aktörü ve aracı olarak medyadan bahsedebiliriz. Medya, bir yandan bizi dünyadaki tüm politik gelişmelerden anında haberdar eden ve farklı politik görüşlere ulaşmamızda bize yardımcı olan bir aracı kurum görevi görürken diğer yandan da bize ulaşan haberlerde seçici bir süzgeç olarak bireyi politikleşmesi sürecinde etkileyebilmektedir. Yani bireyin politikleşme sürecinde kendi rolünün medya tarafından pasifleştirildiği söylenebilir.85 Bu çerçevede medyanın yönlendirici rolü özellikle iktidar yapıları tarafından kullanılmaktadır. Böylece bir yandan mevcut statüko sürdürülmeye çalışılırken diğer yandan sistemin değerlerini içselleştirmiş bireylerin yetiştirilmesinde medya etkin rol

83 Duygu Sezer, a.g.e., s.69

84

Ali Y. Sarıbay, Süleyman S. Öğün, “Politikbilim”, Alfa Yayınları, İstanbul, 1999, s.62

51

oynamaktadır. Zaten S. Hall’a göre de medyanın günümüzdeki en önemli işlevi anlamın toplumsallaşmasında üstlendiği ideolojik işlevdir.86

Medya, siyasal iletişim aracı olarak özellikle teknoloji alanında ortaya çıkan gelişmelerle birlikte çok geniş bir kesime ulaşabilmektedir. İşte medyanın bu gücü demokrasilerde 4. kuvvet olarak adlandırılmasını sağlamıştır. Bu noktadan hareketle liberal görüş, medyanın her türlü kontrolden uzak olarak serbest pazar mantığınca hareket etmesini savunmaktadır. Fakat günümüzde dev holdingler tarafından yönetilen medya sektörünün iktidarla olan bağları göz önüne alındığında liberal mantığın pek de haklı olmadığı aşikârdır. Nitekim Louıs Althusser de “Devletin İdeolojik Aygıtları” adlı çalışmasında bu durumu önceden öngörmüştür. Althusser, öncelikle Gramsci’nin kamu/ özel ayrımının burjuva hukukunun iktidarını uyguladığı alanlarda geçerli olduğu yönündeki görüşünü belirtip devletin ideolojik aygıtlarını gerçekleştiren kurumların kamusal/özel alan ayrıma tabi ol(a)mayacağını söyler. Yani özel kurumlar da aynen devletin ideolojik aygıtları gibi işleyebilirler.87

Frankfurt Okulu’nun ünlü isimlerinden J. Habermas, basının başlangıçta önemli bir işlev yerine getirdiğini belirtir. Tüm fikirlerin birbirleriyle iletişim içinde olduğu bu kamusal alanın en önemli aktörlerinden bir tanesi basındır. Fakat söz konusu duruma eleştirel yaklaşanlara göre o dönemde gazeteler, kapitalist üretim biçiminin yaygınlık kazanmasında etkili olmuşlardır.88 Bu bağlamda o dönemde de gazetelerin burjuvazinin ideolojik görüşünün yaygınlaşmasında ve meşrulaşmasında rol oynadığını söyleyebiliriz.

Bununla birlikte kitle iletişim araçları bireyin kanaatlerinin oluşumunda kesin bir etkiye sahip değildir. Zira kitle iletişim araçlarının kamuoyu oluşumunda sınırlı kalmasına neden olan etkenler mevcuttur.

Bunlardan ilki seçmeli ilgi durumudur. Birey her gün kitle iletişim araçlarından yararlansa bile tüm ilgisini ve dikkatini belirli konu ve haberlere

86

Stuart Hall, İdeoloji ve İletişim Kuramı, Medya Kültür Siyaset, der. Süleyman İrvan, Bilim Sanat Yayınları/ Ark Kitapları, Ankara, 1997, s. 79–98

87 Louıs Althusser, İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları, İthaki Yayınları, İstanbul, 2008, s.170 88

Bakınız: J. Habermas, “Kamusallığın Yapısal Dönüşümü”, cev. Mithat Sancar, Tanıl Bora, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009

52

yöneltecektir. Buradaki etken ise bireyin hangi konulara ilgili olduğu ve hangi haberlerin ona cazip geldiği ile alakalıdır.

Kitle iletişim araçlarının etkisini sınırlayan bir diğer faktör bireyin üyesi olduğu gruptaki kişisel ilişkileri ve grup bağlılığıdır.89

Grup bağlılığı ve seçmeli ilgi durumu iç içe düşünülmesi gereken unsurlardır. Birey doğumundan itibaren gruplar içerisinde sosyalleşmeye başlar ve aileden başlayarak bireyin ölümüne kadar geçen sürede ilişkide bulunduğu gruplar onun davranışlarının, fikirlerinin ve seçimlerinin oluşumunda her zaman etkili olmaktadır. Bu bağlamda bireyin seçmeli ilgisini oluşturan onun üyesi olduğu grubun değerleri ve normlarıdır.

O halde bir kitle iletişim aracı olarak basının kamuoyunun oluşumundaki rolü nedir?

2.2.2. KAMUOYU ALGILAMALARININ OLUŞUMUNDA BASININ ROLÜ

Günümüzde kitle iletişim araçlarından biri olan basını, diğer kitle iletişim araçlarından ayırmak imkânsız hale gelmektedir. Deregülasyon politikaları çerçevesinde hemen hemen tüm dünyada yazılı basın, televizyon kanalları, radyo kanalları büyük sermaye sahipleri tarafından satın alınmakta ve bu kitle iletişim araçları tek ses olarak eşgüdümlü çalışmaktadır. Bu bağlamda basın, televizyon, radyo gibi ayrımlar yapmak yerine bu kavramların hepsini kapsayan medya kavramını kullanmak daha caziptir.

Kamuoyu algılamalarının oluşumu konusunda yapılan araştırmalar incelendiğinde basın ve medyanın rolü konusunda araştırmacılar farklı sonuçlara varmışlardır. Bazı araştırmacılar kamuoyunun oluşumunda basını ağırlıklı bir etken olarak görürken, bazıları ise basının ve medyanın aslında bazı konularda etkili olduğunu fakat nihayetinde bireyin seçici algılamalarının ve diğer faktörlerin etkili olduğunu göstermeye çalışmışlardır.

Bu konudaki en önemli araştırmaların başında N. Neumann’ın “Suskunluk Sarmalı Modeli” gelmektedir. Bu kuram temelde toplumun, temel

89 Duygu Sezer, a.g.e., s.27

53

fikirleri ve değerleri benimsemeyen bireyleri dışlayacağı varsayımına dayanır. Bu dışlama korkusu, bireyin etrafındakileri ve toplumu sürekli olarak gözlemlemesine, hangi fikirlerin ve davranış kalıplarının benimsendiğini takip edip, kendisini de bu yönde kontrol etmesine neden olmaktadır.90 Bu bağlamda Neumann’a göre medya, bireyin sürekli olarak kendini topluma göre ayarladığı bu süreçte iyi bir ölçüt ve gözlem aracıdır. Neumann, şunu öne sürmektedir;

“Toplum tartışmalı bir sorunda çeşitli tarafların güçlülüğü ve zayıflığı

hakkındaki enformasyonu elde etmek için iki kaynağa güvenir: bireyin kendi deneyim alanı içinde doğrudan gözlem ve medyanın gözleri aracılıyla dolaylı gözlem. Bireyin kendi yaşamı ve kişisel deneyimleriyle ilişkili olmayan tüm konularda fikir iklimine ilişkin kesin izlenimler medya aracılığıyla kazanılır.”91

Her ne kadar N. Neumann’ın “Suskunluk Sarmalı” kuramı, belli oranda medyanın, algılamaların oluşumu üzerindeki etkisini açıklamada etkili olsa da yine de bu kuramın indirgemecilik tuzağına düştüğü bir gerçektir. Algılamaların, geçmişteki ve şimdiki duyusal enformasyonlara dayanması ve bunların bir özeti olması, onun oluşumunda görülen ve duyulan enformasyonları etkili kılmaktadır. Bu bağlamda bir kitle iletişim aracı olarak medyanın etkili olması doğaldır. Fakat bireyin medyayı ölçüt alarak sürekli, toplumdan dışlanma korkusunu bertaraf etmeye çalışması, algılamaların oluşumunda medyaya başat güç rolü atfeder. Oysa bireyler medyadaki enformasyonlardan kendi ilgilerini çekenleri alırlar, yani seçici davranırlar.

Medyanın kamuoyu algılamalarının oluşumunda gündemi belirleme gücü vardır. Cohen’e göre medya bize ne düşüneceğimizi söylemese de ne üzerine düşüneceğimizi söylemektedir. Medyada gündemde kalan ve sürekli olarak işlenen haberler kamuoyunun algılamalarının şekillenmesinde etkili olabilmektedir. Hatta Schelter, Irak Savaşı öncesinde ve savaş sırasında Amerikan medyasında yer alan haberlerin, kamuoyunun oluşumunda etkili, yanlış yönde de olsa, olduğunu, Bush yönetiminin Irak konusundaki politikalarına meşruiyet kazandırmada etkili olduğunu

90 Elisabeth N. Neumann, “ Suskunluk Sarmalı Kuramı’nın Medyayı Anlamaya Katkısı”, Medya Kültür

Siyaset, (der.) Süleyman İrvan, Ankara, Bilim ve Sanat Yayınları/Ark Kitapları, 1997, s.227

54

belirtmekte ve bu yüzden medyanın “kitleleri yanlış yönde bilinçlendiren bir silah” işlevi görebileceğini savunmaktadır.92

Medyanın, kitlelerin algılamalarının şekillenmesinde etkili olduğu yönündeki bir başka araştırmaya göre ise Amerikan kamuoyunun, adli suç konularında polis kayıtlarından çok medyaya yakın durdukları ortaya çıkmıştır.93

Genel olarak medyanın özel de ise basının iki özelliği olduğu söylenebilir. İlk özellik basının bilgilendirme işlevi ve eğitici özelliğidir. Basın toplumu ilgilendiren her konu hakkında bireylere bilgi ileten bir mekanizmadır. Bir başka açıdan gazetelerde yer alan eğitim, sağlık sayfaları da bireylerin bu alanlarda bilgi sahibi olmasına olanak sağlamaktadır. İkinci özellik ise basının siyasal yanını oluşturur. İletilen siyasal bilgiler, bireyin o konuyu değerlendirmesinde ve yorumlamasında etkili olabilmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar, basın, radyo, TV, internet gibi kitle iletişim araçlarının toplumun siyasal bilgilenmesine katkı sağladığını gösterirken ayrıca kararsızların siyasal tutum ve davranışlarını değiştirici etkilere sahip olduğunu savunmaktadır.94

McCombs ve Shaw’ın yaptığı çalışmalar bize kitle iletişim araçlarının bir konuya verdikleri önemle, izleyicilerin o konuya verdikleri önem arasında paralellik olduğunu göstermektedir.95 Nitekim Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırma bu teze haklılık kazandırmaktadır. Irak Savaşı’nda tartışılan a) Irak’ta kitle imha silahlarının varlığı b) Irak yönetimi ve El-Kaide arasında bağlantı olup olmadığı sorularından hareket edilerek yapılan araştırmada, Fox televizyonunun ve ona yakın basının haberlerini takip edenlerin bu iki görüşe diğer insanlara göre daha yakın olduğu ortaya çıkmıştır.96 Irak Savaşı konusunda yapılan bir başka araştırmaya

92

Kazuhiro Maeshima, Japanese and U.S. Media Coverage of The Iraq War: A Comperative Analysis of Media’s Impact on Public Opinion, Southern Political Science Association 80th Annual Conference, New Orleans, January 8-10, 2009,http://convention2.allacademic.com, Erişim Tarihi:17 Mart 2010, s.5

93

Cihasky ve diğerleri, The Media, Public Opinion and Iraq: The Roles of Tones and Coverage in Public Misperception, Southern Political Science Association, Inter-Continental Hotel, New Orleans, LA, Jan 06, 2005, http://convention2.allacademic.com, Erişim Tarihi: 17 Mart 2010, s.6

94 Aysel Aziz, “Kitle İletişim Araçlarının Kamuoyunu Etkileme Gücü”, Kitle İletişim Araçları ve

Kamuoyu, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, 1994, s.26

95

Abdullah Özkan, “Siyasal İletişim”, Nesil Yayınları, İstanbul, 2004, s.65

55

göre de Amerikan ve İngiliz basınının, başını Fransa ve Almanya’nın çektiği diğer Avrupa basınına nazaran, daha savaş taraftarı bir tutum sergilediği ileri sürülmektedir.97 Öyle ki Amerika’da yapılan bir araştırmada Ocak 2003 itibariyle 11 Eylül saldırılarını gerçekleştirenlerin Irak’lı olduğuna inanların sayısı %44’ken, Iraklı olmadığına inananların sayısı sadece % 17’dir. Ayrıca Amerikan halkının 2/3’ü de Irak’ta kitle imha silahlarının varlığına inanmaktadır.98 Bu veriler medyanın kamuoyu algılamalarının şekillenmesindeki rolünü daha açık hale getirmektedir.

2.3. KAMUOYUNUN DIŞ POLİTİKA ALGILAMALARININ OLUŞUMUNDA

Benzer Belgeler