• Sonuç bulunamadı

B. Konunun Yöntemi ve Kaynakları

1. Kalbi Amel

Kalpte gerçekleşen iki amel türü bulunmaktadır. Birisi düşünsel diğeri ise duygusal ameldir. Düşünsel olan aklın kulanılmasıyla gerçekleşmektedir. Kur’an-ı Kerim’e göre aklı kullanma kalpte gerçekleşen bir olaydır ve kalbin bulunduğu yer de göğüstür.112 Bu, aklın mahallinin beyin olduğunu ileri sürenlerin iddiasıyla çelişmemektedir; zira kalp ile beyin arasında büyük bir irtibat bulunmaktadır.113 Ayrıca beyin dâhil bütün vucuda kan pompalamakla hükmeden kalptir.

Akıl; kişinin kendisiyle faydalı ve zararlıyı, doğru ve yanlışı birbirinden ayırt ettiği bir dahili güçtür114 ve mükellef olmanın dayanağıdır.115 Aklın ameli, Allah’ın (c.c.) yüce varlığının delillerine bakmaktır.116 Kişi; mümin, kâfir, münafık gibi inançla ilgili statüleri ancak akla sahip olduktan sonra kazanabilir. İslâm fıkıh kitaplarına bakıldığında, ne zaman İslâmî bir hüküm ortaya konulursa sorumluluk yüklemesinin ilk şartın akıl olduğu görülecektir. Çünkü akla sahip olmayan bir kişinin düşünce ve davranış açısından hayvanlardan farkı yoktur. Bu yüzden akla sahip olmayan bir kişiyi İslâm dini, hiçbir hüküm ve fariza ile sorumlu tutmamaktadır. Kişilerin amelinin iyi veya kötü diye bir değerlendirmeye tabi tutulması için ilk bulunması gereken akıldır.

Az ilerde değineceğimiz fiili ameller de, her ne kadar akıl eşliğinde ve onun denetiminde gerçekleşiyor olsa da, gözle görünür bir eylem gerçekleştirilmeden de aklın kendisine göre ameli vardır. Kur’an-ı Kerim, her fırsatta insanları akıllarını kullanmaya,117tefekkür118 ve tedebbür119 etmeye davet etmektedir. Yine Kur’an-ı

Kerim’de iç ve dış âlemde yaratılan düzen ve intizamın ibret vericiliği ancak aklını

112

Bkz. el-Hacc 22/46.

113

Cabir b. Musa b. Abdulkadir b. Cabir b. Ebibekir el-Cezairi, Eyseru’t-Tefasir li Kelami’l-Aliyyi’l-Kebir, 5. bs., Mektebetu’l-Ulumi ve’l-Hikemi, Medine 2003, III, 483.

114

el-Cezairi, Eyseru’t-Tefasir, I, 50.

115

Abdulkerim el-Hatib, et-Tefsiru’l-Kur’an’i li’l-Kur’an’i, bny., Daru’l-Fikri’l-Arabî, Kahire tsz. XI, 762; Muhammed Senaullah el-Mazhari, et-Tefsiru’l-Mazhari, bny, Gulam Nebi Tunusi (thk.), Daru İhyai’t-Türasi’l- Arabî, Beyrut 2004, XXI, 44; ez-Zuheyli, et-Tefsiru’l-Munir, XIX, 23.

116 eş-Şa’ravi, Tefsiru’ş-Şa’ravi, V, 2630. 117 Bkz. Yasin 36/68. 118 Bkz. en-Nahl 16/44; el-Haşr 59/21. 119 Bkz. en-Nisa 4/82; Muhammed 47/24.

kullanan, tefekkür ve tedebbür edenler için ayet yani onların iman etmelerine sebep olabilecek ipucu olabileceği haber verilmektedir. Zira “bütün bunların yaratılması ve yaratılmaması, neden, niçin ve ne hikmetle yaratıldığı, tefekkür etmeyen için aynıdır.120 “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın (c.c.) gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır.”121ayet-i kerimesi hakkında Hz. Peygamber, “Bunu duyup düşünmeden

atanlara yazıklar olsun!” dediği rivayet edilmiştir.122 Bütün bu söylediklerimizden sonra, aklı tevhit amaçlı kullanmanın, iç ve dıştaki123 ayetleri tefekkür etmenin aklın ameli olduğu apaçık hale gelmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) de bir hadis-i şeriflerinde tefekkürün salih bir amele tekabül ettiğini şöyle dile getirmiştir: “Bir saat tefekkür gece kıyamına denktir.”124İmanın da akıl ile gerçekleştiği bir gerçektir

dolayısıyla onu da aklî amel kapsamına alabiliriz.

Duygusal amel ise kalpte, bazen insan iradesi ile bazen irade olmaksızın kendiliğinden oluşan şefkat, merhamet, acıma; kibir, buğz, haset gibi amellerdir. Bunlar akılla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Çünkü bu duyguları kontrol etmek akl-ı selime sahip kişiler için çok kolay olmaktadır. Öte yandan aklını yeterince kullanmayan, duygularının esiri olan kişinin kötü duygulardan kendisini sıyırması çok zordur.

Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de “Akabe” denilen zorlu engeli aşmanın bir yolu da insanların iman edip birbirine, kalbin duygusal bir ameli olan merhameti tavsiye etmesinden geçtiğini ve bunu yerine getirenlerin yemin ehli olduklarını şöyle bildirmektedir: “Bilir misin, yokuş (Akabe) nedir? (onu aşmak) Bir kul azat etmek. Yahut yakınlığı olan bir yetimi açlık ve kıtlık gününde doyurmak.Yahut yerlere döşenmiş bir yoksulu. Sonra da inananlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden 120 el-Matüridi, Te’vilat, I, 613. 121 el-Bakara 2/164. 122

Ahmed Mustafa el-Meraği, Tefsiru’l-Meraği, bny, Şirket-u Mektebeti ve Matbaati Mustafa el-Babi el-Halebî ve Evladihi, Mısır tsz. II, 37.

123

Bkz. Fussilet 41/53.

124

ve merhameti tavsiye edenlerden olmak (la başarılır). Onlardır işte sağ taraf ehli.”125 “Sabrı ve acımayı (merhamet) tavsiye edenlerden olmaktan maksat salih amel işleyen ve eziyetler karşısında sabrı ve merhameti tavsiye eden müminlerden olmaktır.”126 Merhamet ve acıma konusunda Peygamberimizden (s.a.v.) şu hadisler rivayet edilmiştir: “Merhamet edenlere Rahman da merhamet eder. Yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsinler”127 “İnsanlara merhamet etmeyene Allah (c.c.) da merhamet etmez.”128

“Müminler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah (c.c.) bilir, siz ise bilmezsiniz.”129 Görüldüğü üzere Allah (c.c.) bu ayette müminler arasında hayâsızlığı, bırakın yaymayı onun yayılmasını arzu etmeyi bile büyük bir günah saymakta ve üzerine dünya ve ahirette can yakıcı azap takdir etmektedir. Burada konumuzla alâkalı olarak dikkat edilmesi gereken şöyle bir husus vardır: Allah (c.c.), müminler arasında hayâsızlığı yaymaktan bahsetmemekte; belki böyle bir şeyin gerçekleşmesini arzu edenlerden, ayetteki orijinal tabiriyle (ن@6J ) böyle bir şeyin oluşumunu sevenlerden bahsetmekte ve onları bunu yapmış gibi kabul edip onlara azap vaad etmektedir. Marhamet dilemek gibi hayır ve şerri sevmek ve dilemek de kalbi amel olup tıpkı fiili ameller gibi kıyamet gününde hesaba tabi tutulur.

Benzer Belgeler