• Sonuç bulunamadı

2.6. Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler

2.6.1. Kalıtım

Yeni doğan bir çocuk kuşkusuz anne babasından aldığı kalıtımsal özelliklerle belirli bir potansiyele sahiptir. Bunun yanında dış uyarımlara da son derece açık bir canlıdır. Daha ilk günlerden aldığı uyarımlar ondaki bu potansiyel özelliklerin olumlu yönde gelişmesine yardımcı olabildikleri gibi olumsuz bir gelişmeye de neden olabilir (Oktay,1983).

Condon WS, Sander LW( 1974) ‘nin iki yüz ikizle yapılan bir izlem çalışmasında bebekler 14. aylarında laboratuvar ve ev ortamında mizaç, duygulanım, bilişsel durum ve dil

yönünden değerlendirilmiştir. Mizaç, empati ve negatif duygulanım için belirgin genetik etki olduğu ifade edilmiştir. Genetiğin; mekânsal hafıza, sınıflandırma ve kelime anlayışı bakımından anlamlı olduğu söylenirken mizaç ve negatif duygulanım için etkin olmayan ortak çevrenin dil ve pozitif duygulanım üstünde etkisi olduğu vurgulanmıştır (Tulu,2009).

2.6.1.1.Cinsiyet

İlk yıllarda cinsiyet farkı bulunmamakla birlikte çocuklar annelerini örnek alarak hecelemektedirler. Ancak bir süre sonra kız çocukları anneyi, erkek çocuklar ise babayı örnek almaya başlamaktadırlar. Bazı araştırmalar ilk dil gelişiminde konuşma miktarı, konuşmada kullanılan kelime çeşidi, cümlenin daha düzgün yapıda olması gibi konularda kız çocuklarının erkek çocuklara göre daha ileri olduğunu belirtilmektedir (Tulu,2009).

Bazı çalışmalarda, cinsiyetler arasında dil kazanım hızı açısından farklılıklar olduğu bulunmuş, bazılarında ise bulunmamıştır. Micheal Lewis'in çalışmasında, kız bebeklerin seslendirme konusunda erkeklerden daha iyi olduğu görülmüştür (Bjorklund,2000). Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise ilerleyen yaşlarda cinsiyete göre dil gelişimi açısından önemli bir fark olmadığı görülmektedir. Araştırmalarla kanıtlanmış dili geliştirici ve engelleyici çevresel etkenlerin dil gelişimi üzerinde cinsiyetten daha etkili olması nedeniyle kızlar lehine bir sonuç çıkmadığı düşünülebilir.

Çünkü ilk yaşta kızlardaki sözcük üretimlerinin erkeklerden önce yapıldığı hatırlandığında, bu durumun kızlar lehine devam etmemesi ya da erkeklerle arada bir fark olmaması çevresel etkenlerin kızlar için geliştirici olmadığını düşündürmektedir. Fakat kızlar lehine anlamlı sonuçlar da mevcuttur (Öztürk,1995).

14 kız, 13 erkek bebeğin, 6,9,12. aylarda 4 dakikalık serbest oyun sırasında anneleri ile olan etkileşimleri gözlenmiştir. Annelerin yanıtlılığı ve ilişkiyi başlatma sayılarında yaş ve cinsiyet farkı bulunamamıştır. Oyuncak aracılığı ile kurulan iletişimde cinsiyet farkı saptanmazken annelerin yalnızca konuşarak kurdukları iletişime kızların yanıtlarının daha fazla olduğu görülmüştür. Aynı zamanda kız bebeklerin sözel uyaranlara, erkeklerin ise görsel uyaranlara daha fazla tepki verdikleri dikkat çekmiştir. Annelerin ise kız çocukları ile daha çok konuşarak erkek çocukları ile dokunarak iletişim kurdukları görülmüştür (Karacan,2000).

2.6.1.2.Zekâ

Dil gelişimi bir bakıma zekâ ve zihin gelişimidir. Çünkü algı, bellek, imgelem ve uslamlama gibi zihin yetenekleri gereği gibi gelişebilir çalışabilir hale gelmeden dil de gelişemez. Somut algılardan soyut kavramlara yükselmek ve bu kavramları birbirleriyle çeşitli biçimlerde ilişkilendirerek bir düşünceyi ortaya koymak ancak zekâ yardımıyla olabilir. Bu nedenle zekânın geliştiği yıllar dilin de geliştiği yıllardır (Binbaşıoğlu,1990).

Sameroff (1975) etkileşimsel yaklaşımda, gelişimi ne tek başına bireyin ne de tek başına deneyimsel ortamın bir fonksiyonu olarak tanımlamaktadır. Gelişim, çocukla ailesi ve sosyal çevresi tarafından sağlanan deneyim arasındaki dinamik etkileşim olarak görülür (Üstün ve Diğerleri,2004).

Gitmez (1989)’e göre, çocuğun ilk dönemlerinde dil gelişimi diğer gelişimlerle iç içe ilişkiler içinde gelişir. Dil, zihinsel gelişmenin hem göstergesi, hem de onu anlamanın aracıdır. Bu yüzden de, zekâ testleri, ancak çocuk dili öğrendikten sonra geçerli sonuçlar verebilir, zihinsel işlevler anlaşılabilir.

Dil yeteneği ile zihin yeteneği arasında doğru orantı bulunur. İki yaşına kadar çocuğun çıkardığı seslerle zekâ arasında bir ilişki bulunmaz. İki yaşından sonra dil gelişimi ile zekâ arasında sıkı bir ilişki olduğu görüşü önem kazanır. Dilin kazanılması çocuğun bilişsel gelişimine doğrudan dayanmakta olup zihinsel uyum süreçlerinin her biri algılama kavram geliştirme ve dilin kazanılmasıyla yakından ilişkilidir. Zekâ düzeyi yüksek olan çocuklar, düşük olan çocuklara oranlara daha kısa sürede konuşmayı öğrenecek belirgin dil üstünlüğü gösterirler (Dereli,2003).

2.6.1.3.İkiz Olma

İkiz dili (idioglossia), ikizlerin gelişimlerinin bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. İkizlerin iki-beş yaşları arasında, tek çocuklardan daha yavaş bir dil gelişimi gösterdikleri Davis (1937) tarafından ortaya konmuştur. İkizlerin birbirleriyle daha az kelime kullanarak anlaştıkları görülmüştür. Aynı şeyleri anlatmak için daha çok kelime kullanmaları gerekirken, kendi aralarında el-kol işaretleri, jestler, tek kelimelerden kurulu cümleler, mırıldanmalar ve benzeri eylemler normal konuşmalarda yer alan kelime ve cümlelerin yerini kolayca alarak ikizlerin konuşmasını geciktirmektedir. Avustralya’da yapılan araştırmalarda aynı gelişim seviyesinde olan ikizlerde dil gelişim geriliklerine ve dil bozukluklarına sıkça rastlanmaktadır (Ülgen ve Fidan,1995).

Geç konuşma, kekeleme gibi konuşma ve dil bozuklukları ikizlerde, ikiz olmayanlardan daha çok görülmektedir. Bunun nedeni ikizlerin prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebekler olmaları, anne-babalarının onlara sözel becerilerinin gelişimi ve bireysel olarak daha az zaman ayırmalarıdır.

2.6.1.4. Fizyolojik ve Yapısal Bozukluklar

Konuşma, insan bedenindeki ses organları aracılığıyla seslerin oluşturulup çıkarılması olup larenks ve ses telleri aracılığı ile gerçekleşen fonasyon ve ağız yapıları (dil, damak, dudak ve dişler) ile sağlanan artikülasyon olmak üzere iki temel bileşeni vardır. Konuşma için özel bir tek organ yoktur. Konuşma birçok organın birlikte, eş güdüm içinde çalışmasıyla oluşan bir iletişim biçimidir. Karın zarı, akciğerler, soluk borusu, yutak, dil, çene, dişler, dudaklar, ağız ve burun boşluklarıyla avurtların bu organlarla ilgili sinir ve kasların görev aldığı konuşma bu organların ikinci görevidir. Konuşma zamanla bu çok sayıda organın eş güdüm içinde çalışması sonucu otomatik hale gelir. Fizyolojik koşulların uygun olması dil gelişimi yönünden önemlidir (Dereli,2003).

Şiddetli ve uzun süreli hastalıklar çocuğun konuşmasını geciktirebilmektedir. Çocuk bu gibi durumlarda konuşmaya daha az teşvik edilmekte ve her ihtiyacını kendisi belirtmeden karşılanmaktadır. Ayrıca böyle bir dönemde çocuk konuşmaya daha az teşvik edilmektedir. Bu da dil gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir (Yavuzer,1998).

Sağlık bir çocuğun dil gelişiminde en önemli faktörlerden biridir. Dil gelişiminde çocuğun sağlıklı olması, hem psikolojik, hem de fizyolojik yönden olgunlaşmasını sağlar. Sağlıklı çocuklar daha neşeli ve enerjiktirler. Bu sebeple babıldama, gıgıldama, mırıldanma gibi aktivitelere daha çok yönelmektedirler. Bu aktiviteler ise dil gelişimini hızlandırmaktadır (Aydın,1997).