• Sonuç bulunamadı

II. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

II.IV. Konu İle İlgili Araştırmalar

1.3. Kafkasya’nın Ticari Durumu

Kafkasya tarihin ilk devirlerinden günümüze dek birçok farklı medeniyete, dini inançlara ve değişik kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Birçok insan kavmi, bu toprakları kendine mesken tutarken; birçoğu da ticari ve göç güzergâhı gibi diğer çeşitli nedenler için kullanmıştır. Bahsi geçen bu coğrafya, bereketli topraklara sahip olmasının yanı sıra, Aras ve Kür nehirlerinin vermiş olduğu avantaj onu daha da cazibeli bir yer olmasına katkı sağladı.Kafkasya, Asya ile Avrupa kıtası arasında yer alan önemli bir kavşak olduğu için bu yönüyle tarih boyunca birçok uygarlığın iştahını kabartmıştır. Bilhassa, hem Kuzey İpek Yolu hem de Kuzey Kafkasyaötesinde yaşayan halklarla bağlantıyı sağlayan Kürk Yolu gibi önemli tarihi ticaret yolları üzerinde yer alır.33

29

Belâzürî, Fütühu’l Büldân,(Çev. Mustafa Fayda), II. Baskı, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s. 278.

30

İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l-Memâlik, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart– 2004, s.55–193.

31

Yaşar Bedirhan, Selçuklular ve Kafkasya, s.42–43.

32

El-Ya’kûbî, Kîtabûl-Büldân, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağda Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart 2004, s. 324–325;

33

17

Güney Kafkasya’nın önemli bir parçasını oluşturan Azerbaycan, Ortaçağ boyunca, doğal kaynakları ve coğrafi koşulları bakımından birbirinden farklı birçok şehre sahipti. Nitekim bu şehirlerde mali değeri ve kalitesi yüksek birçok değişik ürün yetişirdi. Kafkasya, tarım ve hayvancılık sahası olduğu için dönemin siyasi güçlerinin ilgisini her zamançekmiş ve her zaman dış güçlerin hedefiolmuştur.34

Ortaçağ’da Azerbaycan’dan birkaç önemli transit yol geçerdi. Özellikle belirtmek gerekir ki, Hazar Denizi’nin batı sahilleri doğrultusunda uzanan güzergâh çok işlekti. Bahsi edilen yol Azerbaycan’ı da içine alarak, Güney Kafkasya’yı gerek Orta Doğu’nun merkeziyle; gerekse de Kuzey Kafkasya’daki bölgelerle birleştiren bir yoldu. Tarım, hayvancılık ve çeşitli sanat alanların gelişmesi ve büyümesi ile beraber konu edinen güzergâhlar sayesinde malların üretimi ve satılmasına olumlu bir katkı sağladı. Malların bir kısmı üreticilerin kendileri tarafından satılırken, diğer bir kısmı da üretici ile tüketici arasında arabuluculuk yapan veya kar amaçlı hizmet eden tüccarlar tarafından satılırdı. Azerbaycan ve Güney Dağıstan'daki arkeolojik kazılar sırasında keşfedilen çok sayıda ticari malzeme,ticaretin ne denli geliştiğini teyit etmektedir.35

Arran (Karabağ) topraklarında tarım ve hayvancılık halkın en önemli geçim kaynağıydı. Nitekim buradatarımın gelişmesine katkı sağlayan bir sulama sistemi geliştirilmişti. Böylece Güney Kafkasya’nın önemli bir alanını kapsayan Arran bölgesinde, verimli topraklar ve sulama sisteminin katkısı sonucu tahıl, sebze ve meyve gibi ürünlerinelde edilmesi artmıştı. Ayrıca bu coğrafyada yaşayan çiftçilerin uğraştığı diğer bir alan pamuk sektörü olmuştur.Pamuktan; halı, hazır giyim, dokuma, döşek ve yastık gibi insanların günlük ihtiyacını karşılayan yaşam malzemesi elde edilmesi, yeni bir ticari sektörün doğmasına vesile oldu.36

Kafkasya’da Sasani egemenliği altında, en kötü koşullarda yaşayan ve en zahmetli işleri yapanlar, vergi vermekle yükümlü olan sınıftı. Bu sınıf demircilerden, toprak eken çiftçilerden, esnaflardan ve ticaretle uğraşan kimselerden oluşuyordu.

34

İlyas Babayev, “III-VII. Asırlarda Azerbaycan’ın Şimalında –Albaniada İçtimai Kuruluş ve Sınıfsal Mübarize”, (Ed. Naile Velihanlı), Azerbaycan Tarihi, Cilt: II, ELM Yayınları, Bakü 2007, s.42.

35

İlyas Babayev, “III-VII. Asırlarda Azerbaycan’ın Şimalında-Albaniada İçtimai Kuruluş ve Sınıfsal Mübarize”, (Ed. Naile Velihanlı), Azerbaycan Tarihi, Cilt: II, ELM Yayınları, Bakü 2007, s.42.

36

Abbas Gurbanov, Abbâsîler Döneminin İlk Asrında Azerbaycan, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2007, s. 38–39.

18

Kasımova’nın Ortaçağ Fars kaynaklarının aktardığı bilgilere göre; “demirden balta

yapan demircilere ahangar, kılıç ve hançer yapanlara çelengâr, çörek ve ekmek pişirenlere nanbag denirdi. Ermeniye, Karabağ ve Azerbaycan’da iki tür grup kuyumcu vardı. Bu gruptan biri tabak gibi büyük araç gereçler yaparken diğeri ise küpe, bilezik, yüzük, kolye gibi küçük şeyler yapardı. Bu mesleklerin yanı sıra bir de inşaat yapımıyla uğraşan ustalar vardı. Azerbaycan’da, eğer ki bir kişi ev yapmak isterse işten anlayan üç usta bulmak zorundaydı. Bunlardan biri evin iskelesini kurabilecek, diğeri çatıdan anlayacak, üçüncüsüyse evin duvarlarını çok iyi yapabilecek yeteneğe sahip olmalıydı.”37

Sasani İmparatorluğunun merkezi, İran şahları tarafından doğrudan yönetilirken merkezden uzak eyaletler ise merzübanların denetimine verilmişti.Bu sistem Güney Kafkasya’nın hemen hemen tamamında uygulanırdı. Böylelikle Sasani imparatorluğuna bağlı görev yapan merzübanlar,Güney Kafkasya’nın askeri, siyasi, idari ve iktisadi işlerinden sorumlu en üst kademede bulunan görevlilerdi. Dolayısıyla hukuki işler, arazi alımı ve işleyişi, vergi sistemi vb. gibi usuller neredeyse imparatorluğun her yerinde aynı sistemle işliyordu. Fakat Karabağ (Arran), Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi bölgelerin kendilerine özgü bir ekonomik sistemlerinin de olduğunu unutmamak gerek. Zira Karabağ (Arran) ve oraya komşu olan vilayetlerde, Hıristiyan kilisesinin etkisi yoğundu. Bu nedenden dolayı olmalıdır ki Ermeniye, Gürcistan, Karabağ ve Azerbaycan’ın ekonomik sistemi İran'ın merkezinden farklıydı.38

İstahri’nin verdiği malumata göre Ermeniye, Azerbaycan ve Ran, tek bir iklimdi.39 Müellifin burada söylemek istediği asıl şey, diğer bir deyişle aslında buraların tamamı bir çatı altında birleştirilip, aynı sistemle yönetilmiş olduğudur. Azerbaycan’ın sınırları içerisinde yer alan Erdebil40 çok zengin ve bereketli

37

Sara Kasımova, “III. ve VII. Asrın I. Yarsında Cenubi Azerbaycan’ın Adurbadakan’ın Sosyal, İktsadi ve Siyasi Tarihi”, (Ed. Naile Velihanlı), Azerbaycan Tarihi, Cilt: II, ELM Yayınları, Bakü 2007, s.70–78.

38

Sara Kasımova, “III. ve VII. Asrın I. Yarsında Cenubi Azerbaycan’ın Adurbadakan’ın Sosyal, İktsadi ve Siyasi Tarihi”, Azerbaycan Tarihi, s. 70–78; Ziya Bünyadov, Azerbaycan VII-IX Asırlarda, (Çev. Cabbar Cabbarov, Hasan Alizade), Şark-Garb Yayınları, Bakü 200, s.78.

39

İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart– 2004, s. 203.

40

Aliyev Salih Muhammedoğlu, “Erdebil”,TDV İA, Birinci Basım, Cilt:11, TDV Yayınları,İstanbul 1995, s. 276.

19

topraklara sahipti. Şehir çok güzel kuyulara sahip olmasının yanı sıra, bol miktarda üretimin sağlandığı geniş tarım arazilere sahipti. Hayat şartları diğer yerlere göre oldukça ucuz olan Erdebil’de 50 ekmek bir dirheme ve bir buçuk kilo et de yine bir dirheme satılırdı. Ayrıca bal, tereyağı, helva, ceviz, kuru üzüm ve buna benzer birçok ürün, bedava denecek kadar ucuz satılırdı.41 Azerbaycan’ın Versan şehri Mervan b.Muhammed tarafından alınarak Arap idari sistemine dâhil edildi. Araplar daha sonra burayı surlarla çevirerek tarımsal bir alana dönüştürmüştü.42 Beylekan’ın nüfusu birçok şehre göre daha kalabalıktı; ayrıca çarşı ve pazarları da hem çoktu hem de büyüklerdi. Alışverişin oldukça yoğun olduğu bu şehirde hanlar ve kervansaraylar da buna paralel olarak artmıştı. Nitekim şehre dışarıdan gelen tüccarlar ve misafirler bu yapılarda konaklardı.43

İbn Havkal’ın verdiği malumata göre Kuzey Azerbaycan’ın en büyük şehri olan Erdebil’den sonra Merağa gelir.Arap coğrafyacı Havkal, buranın son derece süslü bir şehir olduğunu söyleyerek bu şehirle ilgili sözlerini şu şekilde sürdürür: Erdebil; güzel bahçeleri, soğuk akan nehirleri, tadı güzel olan yemişleri, bol ekinleri ve çayı çok fazla olan köyleri, izdehri olarak adlandırılan çok lezzetli karpuzları var olan bir şehirdir.44 Bir başka Arap coğrafyacısı Kûdame b. Ca’fer, Güney Kafkasya ile ilgili birçok değerli malumat aktarmıştır; örneğin bu değerli bilim adamı eserinde, Berzea’nın, Ran ülkesinin baş şehri olduğunu ve buranın bir kasaba olmasına rağmen yıllık ortalama hâsılatı dört milyon dirhemi geçtiğini söylemiştir. Zira Berzea kapılarından olan Babü’l- Ekrad’ın önünde “Kürkey” adında bir pazar kurulurdu ve bu pazar o kadar çok büyüktü ki Kürsere olarak adlandırılan bir diğer pazara ulaşırdı. Kürkey pazarı sürekli her Pazar günü kurulurdu. Dolayısıyla çevreşehirlerden gelen halkın yanı sıra Irak’tan bile bu pazara gelipalış-veriş yapanlar vardı. Berzea halkının bu ünlü pazarlarının yanı sıra ibadetlerini gerçekleştirmek için çok güzel bir de

41

Bayram Arif Köse, “10. Yüzyıl İslâm Coğrafyacılarına Göre Ermeniye Ve Arrân Tarihî Coğrafyası”,p. 96.

42

İbn Fakîh, Muhtasaru Kitabî’l Büldâni, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart–2004, s. 244.

43

İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, 203–209; İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l- Memâlik, s. 86–109.

44

20

camisi vardı. Bu caminin etrafında hanlar, çarşılar ve hamamlardan oluşan yapılar mevcuttu.45

İbn Havkal, Berza şehrine yakın Lesûb kasabasından getirilen bir incir türünün diğer bütün incirlere tercih edildiğini aktarır. Ayıca Havkal, yine bu yörede üretilen ipeğin kuzey bölgelere satıldığını ve sebze-meyve gibi ürünlerin de Fars ve Huzistan gibi birçok merkeze büyük bir ölçüde ihraç edildiğini izah eder. Tarımsal ürünlerin yanı sıra deniz ürünleri de Güney Kafkasya halkının hayatında önemli bir yer tutar. Nitekim Kür nehrinde “sermahi” denilen çok lezzetli balık türü vardı. Öyle ki bu balık Erdebil, Rey ve Irak taraflarına götürülüp satılırdı.46

Bâbü’l Ebvâb, Hazar Denizi’nin kıyısında kurulan ve stratejik bir konuma sahip önemli bir şehirdi. Şehrin orta kısmında gemilerin demirlenmesi için bir iskele yapılmıştı; ayrıca şehrin etrafı çok sağlam yapılmış hisarlarla çevrilidir. Bu şehirde keten elbise üretilir ve üretimi yapılan bu elbiseler diğer bölgelere satılırdı. Nitekim Azerbaycan, Ermeniye ve Ran’da keten elbiseler yoktu. Bu yüzden onlar bu ihtiyacını Bâbü’l Ebvâb’da üretilen keten mallardan karşılarlardı.Erdebil’e göre ekinleri daha çok olan bu memlekete, çok sayıda köle getirilip satılırdı.47

Günümüzde halen ismini koruyan Tiflis48 şehri, Bâbü’l Ebvâb’a göre daha küçük bir yerleşim yeriydi. İçinde yaşayan insanların hayat koşulları oldukça iyi olan bu şehrin üç kapısı vardı. Kür nehri üzerinde kurulmuş olan bu şehirde ürün fiyatları oldukça ucuzdu. Nitekim bir kişi 20 rıtıldan fazla olan bir balı sadece bir dirheme satın alabiliyordu.49

İbn Havkal Ermeniye’nin merkezi Debil olduğunu söyler. Debil şehrinin halkı, tiftikten ve yünden yastık, yatak ve minder gibi oldukça kullanışlı mallar yaparlardı. Ayrıca bu insanlar, kırmızla boyanmış kumaşlar üretirlerdi ki; Kırmızı tiftik ve yünlerin boyaması için kullanılan kırmızı renkli bir boya çeşidiydi.

45

Kûdame b. Ca’fer, Kitâbü’l-Harâc, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart–2004, s. 228.

46

İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l-Memâlik, s. 87–102; İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, s. 204–209.

47

İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, s.204–209; İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l- Memâlik, s. 87–102.

48

Mustafa Aydın, “Tiflis”,TDV İA,Cilt:41, TDV Yayınları, Ankara 2012, s.150–153.

49

İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l-Memâlik, s. 87–102; İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, s. 204–209.

21

Kafkasya’da Versan, Berzeave Bâbü’l Ebvâb şehirleri başta olmak üzere, Hazar denizinin ortasında yer alan adaların, şehir ve kasabalarında da, kızılboya çok vardı. Bu boya Hindistan’a ihraç edilmek için önce Hazar denizi üzerinden Cürzan’a; oradan da kara yolu ile Hindistan’a gönderilirdi. Bu değerli maddenin yanı sıra,Ortaçağ dünyasında, Ermeniye Kumaşları birçok ülkede ün yapmıştı. NitekimErmeniye kumaşından yapılan döşekler, yastıklar, minderler, perdeler ve tüylü kilimler kalite bakımından, Ermeniye’den başka dünyanın hiçbir yerinde bulunmazdı.50

İbn Fakih’in aktardığı malumata göre; Ermeniye’nin en büyük hayvanı, küçükbaş hayvanları içerisinde sınıflandırdığımız koyundu. Zira Ermeniye’nin öküzleri, köpekleri ve semer beygirleri, günümüzdeki boylarına göre oldukça küçüktü. Dişi olmayan develeri de göğüsleri yerden sürüklercesine kısa olup Türklerdeki dişi develere çok mümasildi.51

İbn Havkal daha gençken Erdebil’e yakın, Kürsere olarak adlandırılan bir şehre gider ve her aybaşında, bu şehrin merkezinde kurulan pazarlardan birine katılmıştır. Bu pazarlara bizzat gittiğini şu sözlerle aktarır: “ben eskiden, gençken bu

pazarlara yetiştim ve içine girdim. Bu pazarlarda, muhtelif memleketlerden tüccarlar yanlarında bez kumaşlar, hayvan derileri, berbahar, koku(misk yağları) ve şıra(sirke ve şarap) çeşitlerinden ticâret metaları, serrâcları ve saffarların (yani bakır tunç ve altun işçilerinin) metaları, altın ve gümüş, atlar, katırlar, eşekler, sığır ve koyun getirmişlerdi. Eğer bana bu yer ve bölgedeki çukurların, tümseklerin ve dağların yüklenmiş bulunduğu bütün ticaret metaları, Arafat’taki mevkuf yerinden daha geniştir ve benim yukarıda bu pazarda bulunduğunu saydığım çeşitlerden daha çoktur. Denilecek olursa, bu söze “evetten” başka bir sûretle mukâbele edemezdim. Her ne kadar mevkuf yeri dağlarıyla beraber Arafat’a kadar üç fersah mesâfe tutuyor ve Yemen, Mısır, Irak, Mağrib, Şam, Horasan, ahalisi arzın diğer taraflarından bunlardan eylenenlere varıncaya kadar hep burada duruyorlarsa da… Ben kendim işittim. Azerbaycân tüccarlarının seyyidi Ebû Ahmet b. Abdurrahman eşŞîzî’nin kâtibi olan Ebu’l-Feth b. Mehdî dedi ki: Macerdanlı Ebû İshak malını

50

İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l-Memâlik, s. 87–102; İstahrî, Kitâbü’l- Mesâlik Ve’l- Memâlik, s. 204–209.

51

İbn Fakîh, Muhtasaru Kitâbı’l – Buldân, (Ed. Yusuf Ziya Yörükân), Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, Gelenek Yayınları, Birinci Basım, İstanbul Mart–2004, s.251.

22

sattıve yanında olan bizim malımızı getirmeden döndü.” Abdurrahman “Ne kadar sattı?” diye sordu. “ O da yüz bin baş cevabını verdi.” Bunun doğru olup olmadığını anlamak için Ebu Ahmet’ten tekrar sordum. Nihâyet dedi k: “Israr ediyorsun. Allah rızası için şu mevkuftan(Pazar yerinden) vazgeç, diğer pazarlarda bir milyon koyun satılır.” “ Bir milyon koyun mu satılıyor?” dedim. “evet” dedi. Şuaya b. Mihran’tan da bunun benzerini işittim. Sonra bu zâttan, bu pazar ve Yusuf b. Ebi’s- Sac’ın zamanındaki durum hakkında birtakım hikâyeler öğrendim. Bu kitabın şartlarına (içeriğine) göre burası o hikâyelerin yeri değildir. Şu anlattıklarım bu pazarın ve oradan hazır bulunan şeylerin ahvâlini göstermeye kâfidir.”52

İbn Havkal’ın anlattığı bu geziden anlaşıldığı gibi; kurulan pazarlar çok büyüktür; çünkü büyük ve küçükbaş olmak üzere çok sayıda hayvan bu pazarlara getirilerek satılıyordu. Ayrıca ticari değeri yüksek olan malların satışı yine bu pazarlarda gerçekleşirdi. Pazarlar muhtemelen askeri ve siyasi mercilerin destek vermesiyle kuruluyordu; yâda esnaf teşkilatı gibi örgütlenmenin böylesine büyük organizasyonların düzenlemesinde rolleri büyüktü. Nitekim İbn Havkal’ın “Azerbaycân tüccarlarının seyyidi Ebû Ahmet b. Abdurrahman eş-Şîzî’nin kâtibi…” diye bir cümle kurmuş olması bu yorumun doğruluğunu güçlendirmektedir.

Güney Kafkasya’da, Arap hâkimiyetinin zayıflaması sonucu yıllarca özerk bir statü altında yaşamlarını sürdüren Kafkasya halkları,kendi kaderlerini tayin ederek bağımsız devletler kurmuştular. Nuriyeva’nın aktardığı bilgilere göre; Kafkasya coğrafyasında Feodal devletlerin kurulması, ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilemiş ve hızlandırmıştı. Dolayısıyla, Azerbaycan’da buğday, arpa, çeltik, darı vb. gibi tüm tahıl türlerinin yanı sıra pamuk ve keten gibi çeşitli teknik bitkiler ve bazı bostan bitkilerinin ekiminde önemli gelişmeler sağlandı.53

Güney Kafkasya’nın Şirvan ve Derbent çevresinde safran ve tuval yetiştirildi. Lankaran ve Şeki54 bölgelerindeki çiftçiler ise çeşitli pirinç türlerini ekti. Arran tereyağı bakımından zengindi ve Arran halkı, Kur Nehri'nin her iki tarafında ekinyapmak amacıyla tahıl ve pamuk tarlalarını oluşturdu. Sulama olanaklarının

52

İbn Havkal, Kitâbü’l-Mesâlik Ve’l-Memâlik, s.100.

53

İrade Nuriyeva, Azerbaycan Tarihi (En kadim zamanlardan XXI. Asrın evvellerine dek), Ed. C. M. Mustafayev, Mütercim Yayınları, Bakü 2005, s. 76.

54

23

oldukça geliştirildiği bu bölgelerin tarlalarında kavun ve çeşitli sebzeler yetiştirilirdi. IX. ve XI. yüzyılda, Kafkasya’da ipekböceği yetiştiriciliği son derece gelişmişti. Sığırlar, arazilerin ekip biçilmesinde oldukça yarar sağlıyordu. Arıcılık dönemin ayrıcalıklı meslekleri arasındaydı. Nitekim bal insanların sofrasında değerli bir besin ürünüydü.55

Ticaretin yapılabilmesi için önemli bir araç haline gelen sikkeler, Sasani şahı I. Hüsrev döneminden itibaren Azerbaycan’da darp edilmeye başlanmıştı. Arkeolojik çalışmalar Sasaniler devrine ait bütün sikkelerin nerede bastırılmış olduğuna dair maalesef tam bilgilere ulaşamamıştır. Elde edilen veriler, sadece V. yüzyılın ikinci yarısından itibaren darphanelerde kesilmiş sikkelerin yerlerini gösteriyor. Sasaniler sikke bastırırken, Bizans sikkelerinin üzerinde yer alan salip resmini kendi paralarında kullanmışlarsa da bunun benzer bir örneğini diğer devletler tarafında da yapılmış olduğu bilinen bir gerçektir. Nitekimİslâmiyet dinini benimsemiş olan Gazneli Devleti’nin sikkeleri üzerinde;Brahmanizm dinine mensup Kabil Devleti’ninsikkeleri üzerinde bulunan Siva Öküzü resminin aynısı yer alırdı.56

Araplardan önce İranlılar, Kafkasya’da sikkelerin kesildiği yerlerin adınıçoğu zaman ihtisarla, yani kısaltarak yazmıştır. Bu durum o yerlerin açıklamasını zorlaştırmıştır. Örneğin, “Nax”,yani Nahcıvan, “Atra”, yani Atropatena, “kaza”, yani Qazaka vb. gibi. Araplar, Güney Kafkasya’yı fethettikleri zaman daha önce buralara hükmetmiş olan Sasanilerin, darphanelerinde sikke bastırmıştır. Nitekim Berde, Dovin ve Tiflis’te Sasanilere aitdarphaneler vardı.Müslüman Araplar bu şehirleri kendi egemenliğine katınca mevcut olan darphaneleri kapatmamış aksine faal bir şekilde kullanmayı sürdürmüştür. Sasaniler dönemine ait Nahçıvan ve Gilan’da üzerinde belli işaretler olan sikkelerin kesildiği bazı darphaneler bulunmuştur. VII yüzyılın başlarında Gürcistan'da darp edilen Sasani tipi sikkelerin üstünde öncelikle haç, sonra ise Gürcü yazısı kazınmış olup, hatta bu sikkelerin üstünde Gürcü padişahının ismi de yazılıdır. Ayrıca bu sikkelerin üstünde yer alan haç işareti ise daha kabarık ve sikkenin daha belirgin yerinde kazınmış olunurdu.Erken Ortaçağ döneminde Azerbaycantopraklarında Bizans paraları da geniş bir alana yayılmıştı.

55

İrade Nuriyeva, Azerbaycan Tarihi (En kadim zamanlardan XXI. Asrın evvellerine dek), s.76.

56

W. Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi, Çev. Fuat Köprülü, Akçağ Yayınları, Altıncı Baskı, Ankara 1984, s. 127.

24

Nihayetinde Arapların bubölgelere gelmesiyle beraber Sasani Devleti çökmüş; bunun yerine yeni kurulan siyasi iradenin, Müslüman Arapların, paraları kullanılmaya başlanmıştı.57

Benzer Belgeler