• Sonuç bulunamadı

2. KARA FĠLM KAVRAMI VE GELĠġĠMĠ

2.2 Farklı Kavramların Kara Filme Etkisi

2.2.2 Kafkaesk Kavramı ve sinemada Kafkaesk

Kafkaesk kavramı Kafka‟nın ideolojilerinden ortaya çıkar. Sinemayla ilişkisi doğrudan olmamakla beraber özellikle belirli filmler için ilham kaynağı olur. Sinemada belli başlı uyarlamalar üzerinden bu etkiyi anlatmak, anlaşılması ve kavranmasında kolaylık sağlayacaktır.

1962 yılında Franz Kafka'nın ünlü romanı olan The Denrial Orson Welles‟in uyarlanmasında, düşünülenlerin hemen hemen her yönüyle, kahramanın karakteristiğini değiştirmekten, eksikliklere ve araya eklemelerine saptanır. Aslında, Welles‟in kendisi, Dava‟nın "resimli bir Kafka değil, kendi filmim" olduğunu belirtir. Ayrıca, 1965 yılında Cahiers du Cinema ile yaptığı röportajda kabul ettiği gibi, romanın anti-hümanizmini İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Nazi rejiminin acımasızlıklarıyla ilişkilendirirken, hikâyenin son iki bölümünü radikal olarak değiştirmek için ahlaki gerekçeler bulur (Özer, 2006). Welles 'in kaynağından uyarlanmasının en çarpıcı sapmalarından biri, filmin "Yasanın Parable'ı" adlı eserinde bulunur (Rotha, P. 2000).

Kafka'nın romanında Parable kahramanı Josef K. 'ya bir papaz tarafından söylenirken, iki kişi arasında benzetmenin anlamı üzerine yapılan kimyasal tartışma, metinlerin okunmaması ve yorumlama sorunu üzerine karmaşık bir dönüşlü tartışma haline gelir. Uzun zamandan beri yaygın olarak Kafkaesk akım bazı filmler için bir sinema çekirdeği olarak kabul edilir. Adaptasyonunda Welles, sahnenin kasvetli varoluşsal belirsizliği tarafından ortaya konan mutlak anlam kaybı, gerçek ve ahlak kriterleri tehdidini ortadan kaldırır. Welles, sahneyi insan canlılığının bir tezahürüne dönüştürerek ve kurumsallaşmış güce karşı isyan ederek, Kafka ile sınırsız yorum labirentine girmekten kaçınır.

anda, Welles'in Denenmesini sağlayan Kafkaesk kalıntılarına sahip olduğunu söylemek doğru olacaktır. Kafka'nın diğer pek çok film uyarlamasından daha sadık olduğu da söylenebilir (örneğin, Soderbergh‟in Kafkası veya Haneke'nin Kalesi gibi). Welles, bu sahneyi bol miktarda gölge oyunu, etkileyici aydınlatma ve baskın keskin montajla aşırı estetik hale getirmeyi seçiyor (Wolfenstein, and Nathan, 1971). Dahası, bir papaz Welles yerine savunucusu, oynadığı, projektörün arkasında duran ve görsel bir slayt gösterisi biçiminde benzetmeyi "anlatan" bir karakter - filmi açan aynı slayt gösterisinde de sergilemekteydi. Dolayısıyla, Welles‟in bu uyarlamanın yürütücüsü olarak kendini attığı söylenebilir (Rotha, 2000). Welles'in filmindeki uyarlama eylemine yansımalı bir farkındalık içinde Kafkasya'nın kalıntılarını izlemek, yalnızca bu uyarlamanın romana olan sadakatinin bir mülkü olarak değil, belki de Kafka'nın edebiyatına yönelik herhangi bir sinematik uyarlamanın temel bir özelliği olarak okunabilir kılmaktadır (Rabinowitz, 2002).

2.2.2.1 Kafkaesk Sinema ve Kara Film’e etkisi

Kafkaesk kavramını tanımlamadan önce Kafka incelenmeye çalışılacaktır. Kafka Almanca bilen Bohemyalı Yahudi bir yazardır. Karanlık iç dünyasını döktüğü yazılarını kitlelere ulaştırmak istememiş ne para kazanmak ne de insanlara ulaşmak için yazmaz. Bütün yazdıklarını ölmeden önce yakması için dostu Max Brod‟a verir, Max dünya edebiyat tarihini büyük oranda etkileyecek çok doğru bir karar vererek bu yazıları yakmaz. Bu sayede devcileyin böceği kitlelere ulaşır. (Kafka‟nın dönüşüm kitabındaki Gregor Samsa‟nın bir sabah dönüştüğü böcektir. ) Şekil 2.6‟da bu etki gözlenmektedir. İşte Franz Kafka‟nın bu karanlık ve sert dünyasının esintileriyle oluşan akıma Kafkaesk akım denilmektedir.

Birçok film ve kitapta kafkaesk esintilere rastlanmaktadır. Kafkaesk eserlerde bireylerin sıkışıp kaldığı karamsar bir atmosferde bir kaos sürümcemesi mevcuttur. Kafka‟nın iç dünyasına benzeyen bu kurgular içeriksel bazda Kara Film teması ile de uyumludur. Kafkaesk birkaç film üzerinden bunu inceleyecek olursak; After Hours (1985) bilindik bir kafkaesk kara mizah örneğidir.

film üzerinden değerlendirilebilir. Stenley Kubrick‟in bu meşur filminde karakterlerden dekorlara, dekorlardan konuya kadar herşeye bir kaos, belirsizlik ve gariplik hakimdir. Bu yapıtta işlenen gizemli hava sanatsallığını kafkaeskliğe borçludur. Dr. William „Bill‟ Harford rolünde Tom Cruise, Alice Harford rolünde Nicole Kidman, Helena Harford rolünde Madison Eginton, Victor Ziegler ile Illona Ziegler rollerinde Sydney Pollack ile Leslie Lowe ve Nick Nightingale rolünde Todd Field oynamaktadır. Kadın erkek ilişkilerine kaotik bir bakış açısı getiren film marjinal erotik ögelerle beraber, uyuşturucu, aids ve cinsellik gibi başlıklarla ilgili farklı bir bakış açısı sunar.

Kara Film kavramının ihtiyaç duyduğu bütün ögelere sahiptir. Bu gizemli ve esrarengiz filmde ekstra olarak bir de tarikat kavramı ve tarikat kavramının sahip olduğu/olabileceği özellikler işlenir. Ayin unsuru klasik tarzdan çok farklı olarak izleyicileri rahatsız edici bir biçimde işlenir. Ortaya dökülen sırlar kusursuz görünen baş kahramanları tam bir kafkaesk kahraman haline sokar. İşte bütün bu etkiler ile Kara Film ve kafkaesk akım iç içe geçer. (Schrader, 1996).

Bir diğer örnek film olarak ise Doctor Who ile geniş kitleler tarafından bilinen Peter Capaldi‟nin yazarak yönettiği Franz Kafka‟s It‟s a Wonderful Life filmi Kafkaesk ve Kara Film ilişkisini anlatırken yol göstermede yararlı olacaktır. Bu filmde Kafka‟nın ünlü romanı Dönüşüm‟ü yazarken neler yaşadığı nasıl bir hayatı olduğu Kafka‟nın gözünden aynı kaotiklik ve karamsarlık ile aktarılmıştır. Tam bir Kara Film örneği olan bu film aynı zamanda kafkaeskliğin başarılı örneklerindendir. Ana kahramanını yaratış sürecindeki ruhsal geçişleri başarılı bir şekilde izleyiciye aktarılır (Schrader, 1996).

ġekil 2.6: Kafkaesk ve Karafilm İlişkisi

Kaynak: https://www.mevzuedebiyat.com/kafkaesk-protagonistin-libidinal-performans-dusuklugu/ Her Kara Filmin bir Kafkaesk Film olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Kara Film daha geniş bir kümeyi temsil eder ancak her kafkaesk filmde Kara Filmsel esintiler olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. (Spicer, 2002).

Benzer Belgeler