• Sonuç bulunamadı

VI. Ölümü

1. Kafiye

Bilindiği üzere kafiye (uyak), şiirin mısra sonlarında aynı ses ya da seslerin tekrarıyla sağlanır. Bu ses tekrarları şiirde musikinin oluşmasında en büyük role sahiptir. “Kafiye, uzun yüzyıllar dünya şiirinde çok yaygın, vazgeçilmez bir öğe olarak kullanılmıştır. Ölçüsüz, uyaksız anlatım biçimleri şiir sayılmamış, biraz da bu yüzden, birçokları yeterince uyak bulmayı ve ölçüye uyan sözcükler sıralamayı şiir yazmak sanmışlardır. Kimi zaman da dize sonunda saplanıp kalmış, beğendikleri bir sözcüğe uyak bulabilmek için büyük bir zorlama içine girmişlerdir.”81

Kafiye söz konusu olduğunda daha önce de belirttiğimiz gibi Kemalettin Kamu’nun genel bir çerçeve oluşturduğunu görmekteyiz; ancak bu sınırların dışına çıkarak yeni yapılar denemeyi, bir anlamda orijinal kafiye sistemleri oluşturmaya çalıştığı şiirler de göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Onun bulmaya çalıştığı yeni formlardan önce alışılmış yapılardaki eserlerine baktığımızda kafiye düzeni bakımından en fazla ‘düz uyak’ı kullandığını görmekteyiz. Özellikle düz uyak’ın aaab/cccb/dddb şeklindeki yapısına sıkça yer veren şairin, sarma uyak ile mani tipi denilen aaba biçiminde oluşturulan kafiye düzenine yer vermediğini de eklemeliyiz. Şairin Bir Genç Kadın Söylüyor adlı eserinde tam anlamıyla farklı bir uyak sistemine tanık olmaktayız:

Sanma yeni giydim siyahlarımı; a

Gökte savaşını söylüyor aya c Bulutlar öbek öbek… d

Akşam bulutları, allı yeşilli, e Der gibi: -Bekleme duvağı telli, e O dönmeyecek! d

Sen vereli şakımanı ırmağa, f Çıkmaz oldum artık bağa! f Uçan kuşta süzülüşün, g Açan gülde gülüşün g Yapraklarda dökülüşün… g Toprağa! f

Sen gideli b Oldum deli! b Gece gündüz aradım ı Elimi tutan eli! b

Görüldüğü gibi Kemalettin Kamu, hem uyak sistemi hem de mısraları yerleştirme açısından şiire adeta görsel bir zenginlik katmaya çalışmıştır. Aslında eserin ilk bölümler itibariyle Türk edebiyatına Servet-i Fünun döneminde giren kafiye düzenlerinden biri olan ‘sone’ye benzer bir sistem benimsediği söylenebilirse de devam eden mısralar, bu görüşü çürütmektedir.

Kamu’nun Bir Genç Kadın Söylüyor şiirinde olduğu gibi tamamen farklı bir yapı denediği eserlerinin yanında uyak düzeninde sadece ufak çaplı değişiklikler yaptığı şiirler de göze çarpmaktadır. Örneğin; ilk kıtasına abcb ile başlayan Onbaşı Taştan şiirinin devamında düz uyak’a benzeyen dddb/eeeb biçiminde bir yapı oluşturmuştur.

Yine düz uyak’a benzeyen; fakat şairin beş mısradan kurduğu ve tekrar eden kafiyelerini değiştirdiği Zafer şiirinde denediği aaaba/cccbc/ddded şeklindeki bir yapı göze çarpmaktadır. Şairin böyle başladığı ve sonradan değiştirip yine bir uyak düzeni denediği Baharda Tabiat adlı eserinin ise aaaba/ccded biçiminde kurulmuş olması dikkat çekmektedir. Bingöl Çobanları adlı şiirinde de aa/bb/cc şeklinde bir yol izlerken üçüncü bölümde dört mısra abab olarak düzenlenmiş ve daha sonra tekrar ilk baştaki

36

yapısına dönmüştür. Kemalettin Kamu’nun belli bir uyak düzenine uymadığı diğer şiirleri şunlardır: İzmir Yollarından Son Mektup, Polatlı, Esir İstanbul’a, Büyük Gün, Gurbette Renkler, Çankaya, Bir Bahar Akşamı, Tek Adam, Kış, Ürperme, Zamanın İçinde, Sınırda Sular, Atama Ağıt.

Şairin düz uyağın biçimini kullandığı şiirleri, Türk’ün Duası, Siperde Akşam, Yurda Dönüş, Lale Devri İçin, Bahtiyarlık, Karadeniz, Gurbet Gecelerinde, Enginde Hatıralar, İstanbul Kızına, Seneler, Feragat, Bir Yolcuya, Çığıltı, Tuna, Söğüt, Umut, Dadaş, Yeter ki, Hava Yolcusuna, Akdeniz’den Geçerken, Bir Çocuk, İsimsiz Bir Şiir, Ölmüş Nişanlıya, Hayata Serzeniş (aaab/cccb/dddb); İzmir’e Tahassür, İstiklal Ordusu Şehitlerine, Havada Esen (aab/ccb/ddb); Dumlupınar Yolunda, Sen Benim Olamazsın, N’oldu, Bir ihtiyar (aa/bb/cc/dd) İsimsiz Bir Şiir (aa/ba/ca/da) ve Teessür (aabb/ccdd)’dür.

Kemalettin Kamu’nun çapraz uyakla yazdığı eserler ise Memiş’ten Güllü’ye, Benim Aşkım, Takip, Gurbet, İrşad, Kimsesizlik, Sevgili İzmir’e, Kara Gün Yaşları, Güz, Yaz, Son Niyaz, İsimsiz Bir Şiir, İntizar, İnkılaba Doğru, Şarkı, Tevfik Fikret’in Büyük Ruhuna, Piyer Loti’ye, Şam (abab/cccb/dddb) ile Benim Aşkım (abab/cdcd/efef/ghgh)’dan oluşmaktadır.

Şiirlerinde kullandığı kafiye türüne baktığımızda ise Kemalettin Kamu’nun en fazla ‘zengin kafiye’ye yer verdiğini görürüz. Yarım kafiyeye hemen hiç yer vermeyen şairin tam kafiyeyi de sıkça kullandığını görmekteyiz. Zengin kafiyenin yer aldığı şiirler Türk’ün Duası, İzmir’e Tahassür, Zafer, Siperde Akşam, Yurda Dönüş, Bahtiyarlık, Karadeniz, Enginde Hatıralar, Esir İstanbul’a, İstanbul Kızına, Baharda Tabiat, Feragat, Güz, Söğüt, Akdeniz’den Geçerken, Son Niyaz iken; tam kafiyenin yer aldığı eserler ise İzmir Yolarından Son Mektup, N’oldu, Benim Aşkım, Takip, Lale Devri İçin, İrşat, Kara Gün Yaşları, Seneler, Tek Adam, Çığıltı, Tuna, İsimsiz Bir Şiir ve İntizar’dır.

Şairin bazı eserlerinde birden fazla kafiye türüne yer verdiği görülmektedir. Örneğin;

hem zengin hem de tam kafiyenin yer aldığı şiirler Dumlupınar Yolunda, Memiş’ten Güllü’ye, Onbaşı Taştan, Sen Benim Olmazsın, Havada Esen, Gurbet, Kimsesizlik, Sevgili İzmir’e, Gurbet Gecelerinde, Kitabe, Büyük Gün, Gurbette Renkler, Bir Bahar Akşamı, Kış, Bir Yolcuya, Teessür, Ürperme, Sınırda Sular, Umut, Dadaş, Yeter ki, Hava Yolcusuna, Bir Çocuk, Piyer Loti’ye, Tevfik Fikret’in Büyük Ruhuna, Şarkı, İsimsiz İki Şiir ve Yaz iken; tam kafiye ile yarım kafiyenin birlikte kullanıldığı eserler de

37

Polatlı ve Hayata Serzeniş’tir. Şam, Ölmüş Nişanlıya ve İnkılaba Doğru adlı eserlerde ise zengin, tam ve yarım kafiyenin bir arada bulunduğu dikkat çekmektedir.

Yukarıdaki şiirlerin yanı sıra şairin, tıpkı uyak düzeni gibi kafiye türü bakımından da kararsız olduğu eserleri de vardır. Bir İhtiyar, Genç Bir Kadın Söylüyor, Atama Ağıt, Ana Vatan Şairi, Zaman İçinde gibi şiirlerin karışık bir kafiye sistemi olduğu anlaşılmaktadır.