• Sonuç bulunamadı

Kadıasker Mustafa İzzet Efendi

BÖLÜM 1: HASAN RIZA EFENDİ’NİN HAYATI VE SANATI

1.2. Hasan Rıza Efendi’nin Sanatı

1.2.1.3. Kadıasker Mustafa İzzet Efendi

Tosya’da 1216/1801 tarihinde Bostanağaoğullarından Seyyid Mustafa Ağa’nın oğlu olarak dünyaya geldi. Kadiriyye tarikatının Rûmiyye kolu pîri İsmail Rûmi Efendi’nin torunlarından olan annesi küçüklüğünde yetim kalan oğlunun istidadını sezerek onu tahsil için İstanbul’a gönderdi. Fatih’teki Başkurşunlu Medresesinde tahsile başlayan Mustafa İzzet, bu dönemde Kömürcüzâde Hâfız Mehmed Efendi’den dini mûsîki dersleri aldı ve sesinin güzelliği ile henüz on üç yaşında iken Sultan II. Mahmud’un takdirini kazandı. Yaşı Enderûn-ı Hümayûn’a alınmaya elverişli olmadığından, Silahtar Ahmed Paşa oğlu Ali Paşa’nın yanında, üç yıl boyunca sıkı bir eğitimin yanı sıra hat ve mûsîki derslerine devam etti. Ardından üç yıl daha, saray ve devlet teşkilatına kültür sahibi kimselerin yetiştirildiği ve dînî, idarî, askerî ilimlerin yanı sıra hat ile mûsîki gibi sanatların öğretildiği Galata Sarayı’nda tahsil gördü. Böylece mezuniyete hak kazandığında usta bir icrâkâr, mükemmel bir neyzen ve hattat olarak yetişmiş oldu. Sülüs ve nesih yazılarını Çömez Mustafa Vâsıf Efendi’den (ö.1852), ta’lik ve celî ta’lik hattını ise Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’den (ö.1849) meşk etti.80

Zaman içinde padişah tarafından çok sevilip takdir edilmekle beraber, Saray teşrifatıyla bağdaşamadığı için izin isteyip, evvelce intisab ettiği Nakşibendî meşâyıhından

78 Derman, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, s.122, ; A. Süheyl Ünver, Hattat Şefik Bey 1819-1880 Hayatı ve Eserleri, 50 Sanat Sever Serisi 15, Kemal Matbaası, İstanbul, 1956

79 İnal, Son Hattatlar, s.385

80 M. Uğur Derman, “Mustafa İzzet Kazasker”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.31, İstanbul, 2006, s.304; M. Uğur Derman, Ömrümün Bereketi: 1, İstanbul, 2011, s.166,167

31

Kayserili Ali Efendi ile birlikte hacca giden81 Mustafa İzzet Efendi, bir müddet de Kahire’de kaldıktan sonra İstanbul’a dönüşünde Saray’a görünmeden dervişâne bir hayat sürmeye başladı. 1247/1832 yılı Ramazan ayının bir gününde, Beyazıt Camii’nin müezzin mahfilinde, başında Nakşî tacı, sırtında Dihlevî hırkası olduğu halde hatim sürerken, kendisinden kâmet getirmesi rica edildi. Israrı kıramayıp kâmet getirdiği esnada içeriye giren Sultan II.Mahmud onu sesinden tanıdı. Bunun üzerine, kendisini terkedip gidişinden dolayı İzzet Efendi’yi cezalandırmak istedi. Ardından Kömürcüzâde’nin araya girmesiyle affedilip yeniden Saray fasıllarına dahil oldu.82

Mustafa İzzet Efendi, Abdülmecid padişah olunca (1839) o devirde mühim bir vazife sayılan Eyüp Sultan Camii hatipliğine talip oldu. İzzet Efendi’nin, bu dönemde Cuma günlerini hutbe hazırlığına ayırıp, cumaya hürmeten de yazı yazmadığından, “Cumartesi

günü yazdığım yazıları aradan kırk yıl geçse ensesinden tanırım” dediği bilinmektedir.83

Onun yazılarında beğenilen bir hususiyet de kendine has bir şivesinin olmasıdır. Tevazu’u asla elden bırakmayan İzzet Efendi’nin, Mustafa Râkım’ın geçilemeyecek bir merhale olduğunu söylediğini ve muasırları arasında bilhassa Şevkî Efendi’yi övdüğünü Süheyl Ünver nakletmektedir.84

İzzet Efendi, şehzadelerin yazı muallimliği, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye âzâlığı, fiilen Rumeli Kadıaskerliği, Reisü’l ulemâlık85, Nakîbü’l eşraflık86 makamlarında da vazife yürüttü. 1293/1876 ‘da vefat ettiğinde Tophane’de Kadirîhane Tekkesi hazîresine defnedildi. Kabir kitâbesi talebelerinden Muhsinzâde Abdullah Bey tarafından yazılmıştır.87

Mustafa İzzet Efendi’nin talebeleri arasında ön sırada Şefik Bey, Abdullah Zühdî Efendi, Hasan Rıza Efendi, Muhsinzâade Abdullah Efendi, Kayışzâde Hâfız Osman Nuri Efendi, Mehmed İlmî Efendi, Mehmed Hilmi Efendi, Hâfız Hasan Tahsin Efendi,

81İnal, Son Hattatlar, s.157

82 Derman, Osmanlı Hat Sanatı, s.116; Bu cezalandırmayı önleyenler arasında padişahın musahibi Sâid Efendi ile Hüsrev Paşa’nın olduğu da zikredilmektedir. Bkz. Derman, Ömrümün Bereketi: 1, s.173

83 Bu sözü Uğur Derman, üstâdı Necmeddin Okyay’dan işittiğini kaydederken, devamında ise, “Onun gibi bir üstâd bunu söylerse, hüsn-i hatta yeni başlamış bulunanların halini varın artık siz tasavvur edin.” diyerek hattın devamlı bir çalışma gerektirdiğini vurgulayan bu söze dikkat çekmiştir. Bkz. Derman, Osmanlı Hat Sanatı, s. 116

84A. Süheyl Ünver, Hattat Mustafa İzzet Ve Eserleri, 50 Sanat Sever Serisi 9, İstanbul, 1953

85 Bu ünvanın ilimle bir alâkası olmayıp, Rumeli Kadıaskerliği payesi alanların en kıdemlisine verildiğini, Uğur Derman belirtmektedir; Derman, Ömrümün Bereketi: 1, s. 176,

86 Peygamber Efendimiz’in soyundan gelenlerin hukukî işlerinin yürütüldüğü bu makama da seyyidliğinden dolayı Mustafa İzzet Efendi tayin olunmuştur; Derman, Ömrümün Bereketi: 1, s. 176

32

Mehmed Şevket Vahdetî Efendi ve Siyahî Selim Efendi zikredilir. M.Uğur Derman, “Bu kadar tanınmış hattata hocalık edebilmek XIX. asırda başka kimseye nasib olmamıştır.” sözünde oldukça isabet buyurmuştur.88

Resim 12: Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin 1263/1847 tarihli sülüs-nesih bir kıt’ası (Derman, İslam

Kültür Mirasında Hat Sanatı, 113. Levha)

Eserleri arasında yazdığı on bir Mushaf-ı Şerif, iki yüzden fazla hilye, sayısız kıt’a, levha (Özellikle Ayasofya’daki 7,5 metre çaplı dairevî levhaları İslâm âleminin en büyük yazıları olmak vasfını hâlâ korumaktadır), celî sülüs ve celî ta’lik bina kitâbeleri (Bunlardan İstanbul’da olan bazıları: Hırka-i Şerif Camii, Âli Paşa Mescidi, Dolmabahçe Sarayı, Harbiye Nezareti tâk kapısının arka yüzü, Ayasofya Hünkar Mahfili, Bâbıâli’de Nallı Mescid, Zafer Abidesi, ayrıca Kahire’de Kavalalı Mehmed Ali Paşa Türbesi, Washington’da Washington Âbidesi…) bulunan Mustafa İzzet Efendi’nin, muhtelif camilerde de celî sülüs kubbe yazıları ve Nur âyeti (Ayasofya,

88 Bkz. Serin, Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, s.203; Derman, Osmanlı Hat Sanatı, s.116; Derman, Ömrümün Bereketi: 1, s.177

33

Hırka-i Şerif, Büyük Kasımpaşa, Küçük Mecidiye, Sinan Paşa, Yahya Efendi Camileri) vardır. Harf inkılâbından önce matbaalarda kullanılan hurufat da onun eseridir. 89

Defni sırasında söz alan bir zât: “ Efendiler buraya gömdüğünüz bir maârif sandığıdır.” demiştir ki bu cümle Kadıasker’i pek güzel ifade etmektedir.90

Benzer Belgeler