• Sonuç bulunamadı

2. STRATĠGRAFĠ

2.4. Kırkgeçit Formasyonu (Tk)

Elazığ ve çevresinde geniĢ yayılımlar sunan formasyon ilk olarak Van‟ın güneydoğusunda Kırkgeçit Köyü çevresinde TPAO jeologları tarafından tanımlanmıĢ ve „‟Kırkgeçit Formasyonu‟‟ olarak adlandırılmıĢtır (1978). Daha sonraki yıllarda Doğu

27

Toroslar‟da yapılan araĢtırmalarda formasyon aynı isim altında incelenmiĢtir (Asutay, 1985; Özkul, 1988; Aksoy, 1988-1993; Turan ve Bingöl, 1991; Turan ve dig. 1993; Ġnceöz, 1994).

Birimin, gerek Doğu Torosların farklı bölümlerinde benzer litolojiler ile temsil edilmesi, gerekse yerel formasyon adlandırılmasının oluĢturacağı karıĢıklıklar nedeniyle, bu çalıĢmada da „‟Kırkgeçit Formasyonu‟‟ isminin kullanılması uygun görülmüĢtür.

2.4.2. Dağılım ve Konumu

Birim harita alanının kuzey doğusunda dar bi alanda yüzeyleme sunmaktadır. Bölgede birimlerin konumlarını belirleyen Aydınlar bindirme fayı Kırkgeçit Formasyonu‟nun da konumunu kontrol eden önemli bir faktör olarak karĢımıza çıkmaktadır. ÇalıĢma alanında birim paraallokton konumludur. Birimin yüzeylemeleri Sal Tepe ve Cibik Tepe yamaçlarında gözlenmektedir. Birimin Sivri Tepe kuzeyinde Senoniyen yaĢlı Elazığ Magmatitleri‟nin piroklastitleriyle olan sınırı faylıdır. Ayrıca Cibik Tepe güneybatısında Seske Formasyonu tarafından uyumsuz olarak örtülmektedir.

2.4.3. Litoloji

Birim arazide alacalı bir renk ve orta-kalın tabakalanma sunan konglomeralardan oluĢmaktadır. Birimi oluĢturan çakıllar kendisinden daha yaĢlı formasyonlardan türemiĢtir. Bu konglomeraları oluĢturan çakılların asıl kaynağı Keban Metamorfitleri, Elazığ Magmatitleri olmakla birlikte, az oranda Harami Formasyonu‟na ait kireçtaĢı çakıllarına da rastlanmaktadır. Konglomeralar içerisinde yer yer kumtaĢı seviyeleride gözlenmektedir. Konglomeralar, farklı büyüklükteki köĢeli ve yuvarlak çakıllardan oluĢmaktadır. Çakıl boyutları, iri kum boyundan 1 m‟ye kadar varabilen çok iri blok boyutu arasında değiĢmektedir. Çakıl boyutları birimin tabanından tavanına doğru giderek küçüldüğü ve yuvarlaklaĢma derecesinin arttığı belirlenmiĢtir.

28

Şekil 2.11. Kırkgeçit Formasyonu‟na ait konglomeralardan görünüm. Sivri T. kuzeyi, bakıĢ B‟ ya.

2.4.4. Fosil Topluluğu ve Yaşı

ÇalıĢma alanında ve daha önce yapılan çalıĢmalarda formasyona yaĢ verecek fosil bulunmadığından dolayı baĢka araĢtırmacıların formasyona verdikleri yaĢlardan yararlanılmıĢtır.

Turan (1984) bu formasyonu Seske Formasyonu kapsamında incelemiĢtir. AraĢtırmacı, bu formasyonu da Paleosen içerisinde göstermiĢtir. Turan ve Türkmen, (1994) birimin, Üst Maastrihtiyen yaĢlı Harami Formasyonu üzerine uyumsuz olarak gelmesinden, tavanında ise Üst Paleosen-Alt Eosen yaĢlı Seske Formasyonu tarafından uyumlu olarak örtülmesinden dolayı birime Alt Paleosen yaĢını vermiĢlerdir.

Bu çalıĢmada, Turan ve Türkmen (1994)‟in kabulleri dikkate alınarak birimin yaĢı Alt Paleosen olarak kabul edilmiĢtir.

2.4.5. Oluşum Ortamı

Kırkgeçit Formasyonunu meydana getiren litolojik birimler ve bunların içerdiği fosil topluluğu, formasyonun çökeldiği havzada farklı fasiyeslerin hüküm sürdüğünü

29

göstermektedir. Birim, yanal ve düĢey yönde sürekli birbirlerine dereceli geçiĢ sunan kayaç topluluklarıyla temsil edilmektedir. Bu kayaçlardan bir kısmı oldukça sığ ortam çökellerini, bir kısmıda filiĢ fasiyesinde türbiditik akıntılarla oluĢmuĢ derin deniz çökellerini karakterize etmektedir. Bu durum Kırkgeçit Formasyonu‟nun oluĢtuğu ortamın zaman ve mekan içinde önemli fasiyes değiĢimleri sunduğunu ortaya koymaktadır (Turan, 1984).

Elde edilen veriler formasyonun çökelme ortamının; baĢlangıçta sığ ve yüksek enerjili bir ortam olduğunu göstermiĢtir. Bu ortamda birime ait düzensiz boylanmalı konglomeralar çökelmiĢtir. Konglomeralar içerisinde ara seviyeler halinde bulunan kumtaĢlarının bolca neritik ortam foraminiferleri içermesi, çökelmenin sığ bir ortamda gerçekleĢtiğinin kanıtıdır (Turan, 1984).

Bu sığ ve yüksek enerjili ortam yerini zamanla, sığ enerjisi düĢük yani sakin bir ortama bırakmıĢ ve bu ortamda, killi-kumlu kireçtaĢları çökelmiĢtir. Killi kireçtaĢları ortamın baĢlangıçta biraz derin ve durgun olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, hızlı çökel birikimi ile ortam giderek sığlaĢmıĢ ve bu sığ ortamda, bol Nummulit ve Alg fosilleri içeren kumlu platform tipi kireçtaĢları oluĢmuĢtur. Özellikle kumlu kireçtaĢları içerisinde, yanal devamlılıkları sürekli olmayan kanal dolgusu Ģeklinde sıkça konglomera ve iri taneli kumtaĢı ara seviyelerine rastlanması ortamın duraysız olduğunu göstermektedir.

Kumlu kireçtaĢları çökelimini takiben, havza sübsidans bir karakter kazanmıĢ ve tabanda hızlı bir çökelme oluĢmuĢtur. Bunu sonucu olarak çökelme havzası hızla derin deniz ortamına dönüĢmüĢtür. Bu ortamda filiĢ fasiyesinde çökeller meydana gelmiĢtir. Fakat çalıĢma alanında birime ait kumlu kireçtaĢlarına rastlanılmamıĢtır.

2.5. Alüvyonlar (Qal)

Ġnceleme alanının en geç oluĢukları bunlar olup, baĢlıca nehir veya sürekli akan dere yatağında görülürler (Ek-1). Bölgede haritalanabilir ölçekteki yüzeylemelerini Alagören, Sahil, Kadıköy‟de ve harita alanının Güneyinden baĢlayıp Güneydoğu‟da Kumluyazı‟ya kadar devam etmektedir.

Alüvyonların malzemesini irili ufaklı çakıllar, kumlar ve siltler oluĢturur. Tamamen ayrık haldeki bu malzemeler yörede yüzeyleyen kayaçlardan beslenmektedirler.

30 3.TEKTONİK

Ketin (1966) Türkiye‟de dört tektonik birlik ayırt etmiĢtir. Bunlar kuzeyden güneye Pontidler, Anatolidler, Toridler ve Kenar Kıvrımları KuĢağı‟dır. ÇalıĢma alanı bu birliklerden Toridler (Toros Orojenik KuĢağı) Tektonik Birliği içerisinde yer almaktadır. Bu kuĢak

Şekil 3. 1. Türkiye‟nin tektonik birlikleri (Ketin,1996).

Türkiye‟nin tektonik açıdan belkemiğini oluĢturan yapılardan ikisi olan Güneydoğu Anadolu Bindirme KuĢağı ve Doğu Anadolu Fay Zonu gibi iki önemli tektonik unsuru içerisinde bulundurur. Üst Kretase‟den günümüze değin etkin olan tektonik olaylar, gerek bölgedeki yapısal unsurların, gerek Türkiye‟nin jeotektonik yapısının Ģekillenmesinde önemli rol oynamıĢtır.

ÇalıĢma alanı 1/25.000 ölçekli harita alanı ile sınırlı olup, bu denli dar bir alanda bölgesel anlamda geniĢ bir tektonik yorumda bulunmak zordur. Bu nedenle, yersel tektonik yanında, bölgede yapılmıĢ diğer çalıĢmalarda elde edilen verilere de değinilecektir.

Tektonik baĢlığı altında, önce çalıĢma sahasındaki yapısal unsurlar gözden geçirilmiĢ, daha sonra bu verilerin mekanik yorumları ile beraber genel bir jeotektonik sentez yapılmıĢtır. Ġnceleme alanında elde edilen tektonik bulgular ile bölgede daha önceden yapılmıĢ

31

çalıĢmalara da değinilerek, bunların sentezi yoluyla yersel tektoniğin bölgesel tektonik içindeki yeri ve önemi ortaya konmuĢtur.

3.1. Tabaka Duruşları

Ġnceleme alanında yüzeyleme veren hemen hemen tüm birimlerde belirgin bir tabakalanma gözlenmektedir. Tabakalar genellikle ince-orta kalınlıkta ve 150

-300 derece arasında değiĢen eğimlerle K-KD veya G-GB' ya doğru eğimlidirler. Harami ve Seske formasyonlarına ait konglomera ve kireçtaĢları kalın tabakalı yada masif olup, 150-300 derece arasında değiĢen eğimlerle G-GB' ya doğru eğimlidir. Kırkgeçit Formasyonu'na ait konglomeralar da ise belirgin bir tabakalanma gözlenmemektedir.

3.2. Kıvrımlı Yapılar

Ġnceleme alanı, ilk defa Turan (1984) tarafından tanımlanan ve daha sonra Tatar (1987) tarafından uydu fotoğrafları üzerinde yapılan çalıĢmalarla ayrıntılı bir Ģekilde ortaya konulan Baskil Antiklinali‟nin güney kanadında yer almaktadır. Antiklinalin eksen kısmı inceleme alanında görülmemekle birlikte, antiklinalin güney kanadı ve bu kanat içerisinde yer alan çok sayıda kıvrımlı yapı haritalanmıĢ ve özellikleri incelenmiĢtir.

32

Şekil 3.2. ÇalıĢma alanında Senoniyen yaĢlı Elazığ Magmatitleri‟nin Sağdıçlar Üyesi içinde geliĢen kıvrımların yaklaĢık eksen doğrultularını gösteren gül diyagramı (162 ölçü).

Ġnceleme alanında varlığı belirlenen kıvrımlı yapılar jips ara tabakalı, sık kıvrımlı ince tabakalı andezitik volkanoklastit ardalanmasıyla baĢlayıp kumtaĢı killi kireçtaĢı ardalanmasıyla devam eden Elazığ Magmatitleri'nin Sağdıçlar üyesi içerisinde geliĢmiĢtir. Çoğunlukla birbirini izleyen antiklinal ve senklinallerden oluĢan bu kıvrımlar, 3-5 km. arasında eksen uzunluğuna sahiptir ve çoğunlukla da güneye doğru devriktir. Eksenleri her iki uçta dalımlı olan ve kapalı kıvrım özelliği gösteren bu kıvrımların güney kanatlarında çok sayıda bindirme fayı geliĢmiĢtir.

33

Şekil 3.3. Sağdıçlar Üyesi (Krüf) içinde geliĢen antiklinalden görünüm. Kurizer T. güneyi, bakıĢ K‟ ye.

Tatar (1987), Elazığ çevresinde Landsat uydu görüntüleri üzerinde yaptığı çalıĢmalarda, güneydoğudaki Baskil Antiklinali ile kuzeydoğudaki Palu Antiklinali‟nin yaklaĢık 100 km eksen uzunluğuna sahip büyük bir antiklinoryumun KD ve GB uç kısımlarını oluĢturduklarını ve bu kıvrımın kanatlarında çok sayıda irili ufaklı kıvrımlı yapıların varlığından söz etmiĢtir. Ġnceleme alanında Sağdıçlar Üyesi içerisinde görülen kıvrımlar Tatar (1987) tarafından tanımlanan kıvrımlar ile hem geometrik ve hem de kinematik açıdan uyumludur.

Krüf

Ts

34

Şekil 3.4. Volkanoklastitler içinde geliĢen antiklinalden görünüm. Kurizer T. güneyi, bakıĢ B‟ ya.

Şekil 3.5. Sağdıçlar Üyesi içinde geliĢen senklinalden görünüm. Kurizer T.'nin 250 m GD'su, bakıĢ GB‟ ya.

35

Şekil 3.6. KumtaĢı-killi kireçtaĢı ve andezitik volkanoklastitler içinde geliĢen senklinaller. Kurizer T. güneyi, bakıĢ D‟ ya.

3.3. Kırıklı Yapılar

Sismik bakımdan dünyanın en aktif bölgelerinden biri olan ve Akdeniz Deprem KuĢağı içerisinde yer alan Türkiye, Afrika – Arabistan ve Avrasya levhaları arasındaki kıtasal çarpıĢmadan kaynaklanan karmaĢık bir deformasyon alanıdır. Bu deformasyonlar kıvrımlı- ters fay kuĢakları, sütur zonlarını, aktif doğrultu atımlı ve normal fayları, ayrıca bu faylanmalara bağlı havza oluĢumlarını içermektedir. Bu özelliği ile Türkiye, çarpıĢma sonrası kıta içi yaklaĢım ve tektonik kaçma ile iliĢkili deformasyonların incelenebileceği önemli alanlardan birisidir.

Türkiye‟nin bugünkü jeolojik çatısı Geç Orta Miyosen‟de ( Langiyen-Serravaliyen) oluĢan ve bölgede neotektonik dönemin baĢlangıcı olarak kabul edilen kıta-kıta çarpıĢması ve bunun sonucu olarak Anadolu Levhası‟nın batıya kaçıĢı ile Ģekillenmeye baĢlamıĢtır (McKenzie, 1970, 1972; Dewey ve ġengör, 1979; ġengör, 1980; ġengör ve Yılmaz, 1981). Arabistan Levhası‟nın kuzeye doğru hareketi sonucu Avrasya ve Arabistan levhaları arasındaki okyanusal litosfer tamamen yitilmiĢ ve iki levha Bitlis-Zagros Sütur Zonu boyunca

36

çarpıĢmaya baĢlamıĢlardır (ġengör ve Yılmaz, 1981). Bugün Anadolu‟da gözlediğimiz tüm genç ve tektonik hareketler, kırık kuĢakları ve deprem etkinliği 15 milyon yıl önce Doğu Anadolu Bölgesi‟nin hemen her yerinde yaygın olarak izlenen kısalma türündeki deformasyonu içeren kıtasal yakınlaĢma izlemiĢ ve bu yakınlaĢma, bölgede K-G doğrultusunda kabuk kalınlaĢması, uyumsuzluklar, kıvrımlanmalar ve bindirme faylarının oluĢmasına neden olmuĢtur. (McKenzie, 1969; Hempton, 1987; Koçyiğit v.d., 2001). YaklaĢık 5 my önce Kuzey Doğu Anadolu Fay Sistemi, Malatya Fay Zonu ve Ovacık Fay Zonu olarak adlandırılan doğrultu atımlı fay kuĢakları aktif hale geçmiĢtir (Westaway ve Arger, 1996). Günümüzden yaklaĢık 3 my önce Doğu Anadolu Fay Sistemi‟nin aktif hale geçmesi ile bölgede yeni bir geometri kazanmıĢtır. Böylece Anadolu Levhası bu fay kuĢakları boyunca batıya doğru yanal kayma hareketlerine baĢlamıĢtır. Afrika Levhası‟nın bir parçası durumunda olan Arap Levhası, kuzeye yani Avrasya Levhasına doğru hareket etmekte ve Doğu Anadolu‟yu sıkıĢtırmaktadır. Böylece Anadolu plakası bu sıkıĢtırmanın etkisi ile Kuzey Anadolu Fay Sistemi ve Doğu Anadolu Fay Sistemi üzerindeki kaymanın da etkisiyle kolaylıkla batıya doğru hareket etmektedir. Batıya doğru olan bu hareket, Ege‟de Yunan Makaslama KuĢağı‟nın engellemesi ile D-B doğrultulu sıkıĢma ve bunun karĢılanmasına yönelik K-G doğrultulu geniĢleme rejimini meydana getirmiĢtir (ġengör, 1979).

37

Şekil 3.7. Arap, Avrasya ve Afrika levhalarının göreceli hareketleri ile oluĢan tektonik yapılar ( McKenzie, 1972‟den değiĢtirilerek alınmıĢtır).

ÇalıĢma alanının en önemli kırıklı yapısını Aydınlar Bindirme Fayı oluĢturmaktadır. Aydınlar Bindirme Fayı ilk olarak Turan (1984) tarafından tanımlanmıĢ ve Hor bBindirme Fayı olarak isimlendirilmiĢtir. Aynı fay, Kaymakçı vd. (2006) tarafından Aydınlar Bindirme Fayı olarak isimlendirilmiĢtir. Bu çalıĢmada, harita alanını boydan boya kat eden ve harita alanının dıĢında batıya doğru uzanımına devam eden bu fay için Aydınlar Bindirme Fayı ismi aynen kullanılmıĢtır.

38 Şekil 3. 8 . Ç al ıĢm a a lan ını n tek toni k ha ri tas ı. ( T ur an 19 93‟ den değ iĢ ti ri lm iĢ ti r) .

39

Şekil 3.9. Aydınlar bindirme fayının görünümü. Kurizer T.'nin 3 km doğusu, bakıĢ D‟ ya.

Arazideki hemen hemen tüm birimleri etkileyen fay, birimlerin konumlarını düzenleyen bir faktör olarak karĢımıza çıkmaktadır. Fay düzleminin altında kalan birimlerin yüzlekleri otokton konumda bulunurken, bu düzlemin üstünde kalan yüzlekler ise allokton ve paraallokton konumludur. Ġnceleme alanında genel olarak BKB-DGD doğrultusunda uzanan Aydınlar Bindirme Fayı, genel olarak Seske Formasyonu ile Elazığ Magmatitleri arasındaki dokanağı kontrol etmekle birlikte, özellikle inceleme alanının doğu bölümünde Sağdıçlar üyesi ile volkanitler arasında ve yer yer de bu birimler içerisinde izlenmektedir.

Tke

Krüf

40

Şekil 3.10. Sağdıçlar Üye‟sine ait jipsler içinde gözlenen bindirmeden görünüm. Kurizer T.'nin 1 km güneyi, bakıĢ D‟ ya.

Şekil 3.11. Sağdıçlar Üye‟sine ait jipsler içinde gözlenen fay düzlemi. Kurizer T.'nin 1 km güneyi, bakıĢ D‟ ya

41

Şekil 3.12. Elazığ Magmatitleri‟nin piroklastitleri (Tke) ile Sağdıçlar Üyesi (Krüf) arasındaki bindirmeden görünüm. Kurizer T.'nin 3 km doğusu, bakıĢ KB‟ ya.

Şekil 3.13. Elazığ Magmatitleri‟nin piroklastileri (Tke) ile Sağdıçlar Üyesi (Krüf) arasında gözlenen fay düzlemi. Kurizer T.'nin 3 km doğusu, bakıĢ kuzeye.

Tke

Krüf

Tke

42

Ġnceleme alanının batı bölümlerinde incelemeler yapan Turan (1984) ve Kaymakçı vd. (2006), Aydınlar Bindirme Fayı‟nın taban bloğunda Erken Miyosen yaĢlı Alibonca Formasyonu'nun bulunduğunu belirterek, faylanmanın Geç Miyosen'de gerçekleĢtiğini ve daha sonraki genç tektonik hareketlerden de etkilendiğini belirtmiĢlerdir.

Turan (1984), inceleme alanında, Aydınlar Bindirme Fayı‟nın taban bloğunda yer alan birimlerde aĢırı bir kırılma ve ezilme gözlenmemesini ve bu taban bloğundaki tabakaların çoğunlukla normal eğim yönünde fayın altına doğru dalmasını, bindirmenin bu birimleri fazla zorlamadığının göstergesi olarak kabul etmiĢtir. Bu verilere dayanarak araĢtırmacı, bindirmenin bir naplanmadan ziyade, Ģariyaj biçiminde geliĢtiğini belirtmiĢtir.

Fay düzlemi altında bulunan en geç birimi Kırkgeçit Formasyonu meydana getirmektedir. Bu formasyonun tavanın yaĢı Üst Oligosen olarak saptandığına göre, faylanmanın yaĢı kesin olarak Üst Oligosen sonrasıdır. Bununla beraber, faylanmanın daha genç yaĢta olması gerekir. Çünkü bu fayın çalıĢma alanı dıĢında ve batısında Alt Miyosen yaĢlı birimi de etkilediği gözlenmiĢtir. Buna göre, Aydınlar bindirme fayının Alt Miyosen sonunda meydana geldiği anlaĢılmaktadır. Türkiye‟nin son ve büyük tektonik rejim değiĢikliğinin olasılıkla Alt Miyosen sonunda meydana geldiği ( ġengör, 1980; ġengör ve Yılmaz, 1983) düĢünülürse, adı geçen faylanmanın bu tektonik rejim değiĢimi ile iliĢkili olması gerekir.

3.4. Paleostress Analizleri

Bölgedeki tektonik yapıların mekanik yorumunun yapılabilmesi için önce bu yapıları oluĢturan gerilme sistemlerinin bilinmesi gerekir. Bu amaçla çalıĢma alanındaki tabakalı ve kırıklı yapılardan elde edilen verilerden oluĢturulan paleostres diyagramlardan yararlanılarak kuvvet yönleri saptanmıĢ ve bunların tektonik yapılarla olan mekanik iliĢkileri incelenmiĢtir.

ÇalıĢma sahasını etkileyen kuvvet yönlerini bulmak için inceleme alanında yüzeyleyen birimlere ait tabaka ve kırık düzlemlerinden alınan ölçümler gül diyagramları ile değerlendirilmiĢtir. Üst Kretase-Paleosen yaĢlı birimlerden alınan tabaka duruĢlarından, bölgenin yaklaĢık K-G doğrultulu bir sıkıĢmanın etkisi altında kaldığı görülmektedir. Arazi gözlemleri sonucunda, bu verilerin haritaya iĢlenen ve doğrultuları yaklaĢık D-B yönünde uzanan kıvrım eksenleri doğrultusu ile uyum içindedir. Buna göre yaklaĢık BKB-DGD doğrultulu Aydınlar Bindirme Fayı K-G doğrultusunda etkiyen en büyük basınç kuvvetlerinin itmesi sonucu meydana gelmiĢlerdir.

43

Fay kinematiği, aktif fay düzlemleri üzerinde ölçülen kayma vektörlerinin değerlendirilmesi sonucunda elde edilmektedir. Her bir fay düzlemi üzerindeki kayma vektörü (kayma vektörü: fay düzlemi boyunca oluĢan maksimum atım vektörü) etkin çözümlenmiĢ makaslama gerilmesinin yönünde ise ( Bott, 1959), ölçülen kayma vektörlerinin ters çözüm iĢlemi (inversion) ile en uygun gerilme tensörü hesaplanabilir ( Angelier, 1984; Över ve diğ., 2001).

Bu yöntemde, rijit bloklar arasında yer alan hareket bağımsız olduğu gibi, fay düzlemi üzerinde ölçülen kayma vektörünün, her bir fay düzlemi için çözümlenen etkin makaslama gerilmesine paralel ve onunla aynı yönde olduğu öngörülmektedir. Böylece ölçülen kayma vektörü ve öngörülen makaslama vektörü arasındaki açı minimize edilerek en uygun gerilme tensörü hesaplanır. Ters çözüm iĢlemi sonucunda, gerilme tensörünün ana gerilme eksenlerinin doğrultuları (azimut ve dalım) ve gerilme oranı, R: (σ2- σ1) / (σ3- σ1) belirlenir. Uygulamalarda genel olarak terslenme iĢlemi sonucunda açılar %80‟i 200 den küçük ise, sonuç güvenilir olarak kabul edilmektedir. Aynı fay düzlemi üzerinde birbirini kesen iki kayma vektörü mevcut ise, gerilme tensörünün değiĢtiği anlamına gelmektedir (Angelier, 1984). Burada üzerleyen vektör daha genç gerilme rejimini temsil ederek, farklı gerilme rejimleri arasındaki zamansal iliĢkiyi vermektedir. Bu amaçla inceleme alanında 8 lokasyonda paleostres çalıĢması gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bölgede etkin olan tektonizmanın kaynağı çeĢitli araĢtırmacılar tarafından ele alınmıĢ olup, Arap Levhası‟nın Anadolu Levhası altına kuzeye doğru dalması sonucunda bölgenin en önemli yapısını oluĢturduğu savunulmuĢtur (Ketin, 1966; Aksoy vd., 1995; Ġnceöz, 1994; Kaymakçı vd., 2010). Doğu ve Güney Anadolu‟nun en önemli yapısı olan Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı ve Güney Doğu Anadolu Bindirme kuĢağı bu araĢtırmacılar tarafından Arap Levhası‟nın kuzeye dalması olayına bağlanmıĢtır.

Kaymakçı vd. (2006, 2010), Malatya Havzası ve yakın çevresinde yaptıkları paleostres analizlerinde, bölgede 5 deformasyon fazından söz etmiĢlerdir. AraĢtırmacılar, bölgede ilk deformasyon fazının; Paleosen-Orta Eosen dönemde KD-GB yönlü geniĢlemeli bir rejim altında bulunduğunu belirtmiĢlerdir. Bu geniĢlemeli rejime neden olarak dalan levhanın geriye doğru zorlanmasını göstermiĢlerdir ( ġekil 3.13).

44

Şekil 3.14. Dalan levhanın geriye doğru zorlanmasına bağlı geniĢleme fazını gösteren Ģekil (Kaymakçı vd. 2010).

Bölgede etkin olan ikincisi deformasyon fazı Geç Eosen-Oligosen dönemde etkin olmuĢtur. YaklaĢık KB-GD yönlü sıkıĢmalı rejime neden olan faktörün Arabistan levhasının Anadolu levhası altına dalmaya devam etmesi gösterilmiĢtir.

Üçüncü deformasyon fazının, Geç Oligosen-Orta Miyosen dönemde etkili olduğunu belirten araĢtırmacılar bu geniĢlemeye, dalan levhanın kopmasını neden olarak göstermiĢlerdir. AraĢtırmacılar bu dönemde bölgede KB-GD yönlü bir geniĢlemenin oluĢtuğunu belirtmiĢlerdir.

Dördüncü deformasyon fazının, Orta Miyosen‟deki levhaların çarpıĢmasına bağlı olarak geliĢtiği ve bölgede Geç Miyosen-Pliyosen dönemde yaklaĢık K-G yönlü bir sıkıĢmaya neden olduğu belirtilmiĢtir (ġekil 3.14). Ġnceleme alanında yapılan çalıĢmada Aydınlar bindirme fayının bu dönemde etkin olan sıkıĢma sonucu oluĢtuğu belirlenmiĢtir (ġekil 3.14).

Bölgedeki en son deformasyon fazı ise Üst Pliyosen‟den günümüze yaklaĢık KD-GB yönlü bir sıkıĢmayla karakterize edilmektedir (ġekil 3.15).

45

Şekil 3.15. Üst-Miyosen-Pliyosen dönemde bölgede etkin olan K-G yönlü sıkıĢmayı gösteren Ģekil (Kaymakçı vd. 2010).

Şekil 3.16. Üst Pliyosen‟den günümüze bölgede etkin olan KD-GB yönlü sıkıĢmayı gösteren Ģekil (Kaymakçı vd. 2010).

46

Şekil 3.17. Ġnceleme alanında etkili olan sıkıĢma rejimine ait paleostres diyagramı

Yapılan kinematik çalıĢmalar sonucunda iki farklı deformasyon evresi tespit edilmiĢtir. Ġlk evre bölgede bindirme ve kıvrımlanmaların geliĢtiği tektonizmayı iĢaret eden KKB-GGD doğrultulu sıkıĢma dönemidir. σ3‟ün düĢey olduğu bu dönem Geç Miyosen ile Erken Pliyosen evresinde hüküm sürmüĢtür.

47

Ġkinci deformasyon evresi ise KKD-GGB doğrultulu bir sıkıĢma altında σ2 ile σ3‟ün düĢey eksende zaman zaman yer değiĢtirdiği, bölgesel doğrultu atımlı tektonizmayı iĢaret edilen bir deformasyonla temsil edilir. Bu durum iki stres büyüklüğünün eĢit olduğu durumlarda görülen stres değiĢ – tokuĢu (permütasyon) olarak yorumlanmıĢ ve ortaç stresle en küçük stresin zaman zaman düĢey eksende yer değiĢtirmesinin nedeni olarak yorumlanmıĢtır. Ġkinci deformasyon evresi Geç Pliyosen‟de baĢlamıĢ olup günümüze kadar etkisini sürdürmektedir.

48 4.DEPREMSELLİK

Ġnceleme alanı, Türkiye‟nin önemli tektonik yapılarından, Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ) içerisinde yer almaktadır. Bu ana zon dıĢında havzayı sınırlandıran fayların aktif olması da yörenin deprem açısından çok hareketli olmasını sağlamıĢtır.

Havzadaki yerleĢmelerin tamamına yakını bu fay zonu üzerine kurulmuĢ olup deprem açısından riskli bir konumdadır. Kırsal meskenlerin yapımında depreme karĢı

Benzer Belgeler