• Sonuç bulunamadı

Kıpçak Türklerinin Siyasi Tarihleri Hakkında Kısa Bir Bilgi

Tarihte Kuman-Kıpçak ortak adı ile anılan toplum, iki önemli Türk Boyu olan Kumanlar ve Kıpçakların bir araya gelerek güç birliği yapmasıyla ortaya çıkmış, 1000 yıllık bir tarih süreci içerisinde Ötüken’den Avrupa’ya göç ederek Kültürleri ve Medeniyeti ile Türk Tarihinde önemli bir yer edinmiştir.

XI. yy’dan XVIII. yy’a kadar Karadeniz’in Kuzeyi’ne kendi isimlerini veren Kuman Kıpçaklar, Kimekler’in bir boyu olarak karşımıza çıkmaktadır. İbrahim Kafesoğlu’na göre Kıpçaklar; Batı Gök Türk Kağanlığı’nda yer alan Çiklerin devamı olarak sayılan Kimekler’in bir koludur . Fars asıllı tarihçi ve coğrafyacı Gerdizî’ye göre Kıpçaklar; Kimek federasyonunun içinde yer alan kabilelerden birisidir. Bu bilgilere göre, Kıpçaklar Kimeklerin oluşturdukları konfederasyon içinde yer almışlardır. Bu konfederasyon içerisinde yer alan Kıpçak kabilelerinin bazıları Kimekler’e bağımlı iken bazıları da bağımsızlardı. Kaşgarlı Mahmud’a göre de Kıpçaklar kendilerini Yimeklerden ayrı bir grup olarak saymaktaydılar.

Arap coğrafyacılar tarafından kaleme alınan eserlerde Kimekler’in Oğuzların kuzeyine ve Batı’da İdil ya da Kama nehirlerine kadar yayıldığı belirtilmiştir. Aynı zamanda kaynaklarda Kimeklerin birçok boya ayrıldığını ve bu boylar içinde en önemlilerini Emek ve Kıfçaklar (Kıpçaklar)’ın oluşturduğu görülmektedir. (Mustafa Safran, 2002, 785). İlhanlı tarihçisi Reşiddüddin’in aktardığı Oğuz Kağan Destanı’na göre Kıpçaklar yirmi dört Oğuz boyu içinde yer almışlardır. Marquart’a göre de Kıpçakların ataları Yukarı İrtiş civarında yaşamış olan Kimeklerdi. Kıpçaklar, Kanglılar, Kimekler ve Kunlar geniş anlamları ile Kıpçak dünyasının ayrı kollarını oluşturmaktadır. (Velidi Togan, 1981, 159. 15 ) Bahaeddin Ögel’e göre :’’Kıpçaklar, Kuzey Türklerindendir. Kuzeybatı Sibirya’da İrtiş ve Ural nehirleri arasında yaşayan Türklere Kıpçak ismi verilmiştir. (Gökbel, 2000, 32-34.) Bu bilgilerin yanında Rus kaynaklarında da Kumanlar-Kıpçaklar’dan; Türkmen, Peçenek ve Uzlar ile aynı millettendir şeklinde bir ibare yer almaktadır. (Kurat, 2016, 216.)

Kıpçaklar’ı Bizanslılar ve Latinler “Kumanos, Cumanus, Komani”, Ruslar “Polovets Kıpçaki” (Ferganskiye), Almanlar ve diğer Batılı milletler “Falben, Valani, Pallidi”, Ermeniler “Khartes”, Macarlar “Kun” adlarıyla zikretmişlerdir. Bu adların ortak anlamı “sarı, sarımsı, solgun”dur. İslâm kaynaklarında “Kıbcâk, Kıbşâk, Kıfçak”, Gürcü kaynaklarında “Kifşak, Hifşah” şekillerinde geçen kelimenin etimolojisi hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır. Kıpçaklar’ın adının ilk defa geçtiği Rus yıllıklarında Türkmen, Peçenek ve Uzlar’la aynı kavimden oldukları vurgulanmaktadır.

Kuman ve diğer bütün farklı zikredilişler, genellikle, sarı-açık sarı saman rengi, sarışın gibi anlamlar ifade ederler. Bundan anlamaktayız ki Kumanlar gerçekten, beyaz tenli, kumral sarı saçlı idiler. Bu isim onlara diğer Türk boylarından farklı olduğu için

verilmiştir. Kuman ismi 885’ten itibaren İslam ve Gürcü kaynaklarında “Kıpçak” ismi ile geçmektedir.

Kıpçaklar da Peçenek ve Uzlar gibi Güneydoğu Avrupa bozkırlarında bir devlet kuramamışlar, daha çok kavmî esaslara göre birleşmiş topluluklar halinde yaşamışlardır. Kaynaklarda çoğunlukla Kumanlar adı altında zikredilen Kıpçaklar, İrtiş boylarındaki Kimekler’in İşim-Tobol vadilerinde oturan bir koludur. XI. yüzyılın son yarısında ikili federasyon halinde yaşayan Kimekler’de idarecilik görevi Kıpçak kolundaydı. Balkaş’tan İrtiş’e kadar olan bölgeye hükmeden Kıpçaklar güneyden gelen Kunsarılar’ın kendilerine katılmasıyla daha da kuvvetlendiler. İslam kaynaklarında bildirildiğine göre 936 yılında Çin’de Liao (Moğol K’itan)adlı bir kavmin saldırıları sonucunda Kun adlı bir kavim Sarılar ülkesine çekilmiştir. Ayrıca 925 yılında Kansu Uygurlar’ı arasında Kun (Huna) adlı bir boyun da yaşadığı biliniyor.

Kunlar (Kumanlar), Moğol K’i-tanlar’ın baskısı sonucu, beraberlerinde Sarı Uygurlar’dan bir kütleyi de sürükleyerek, Cungarya’dan geçip, Karluk bölgesine geldiler.Oradan da Kuzey Kıpçak sahasına doğru ilerlediler. Aslında Kunlar’ın kuzeye doğru göçmelerinin sebebi güneyde Kara-Hanlı Togan Han tarafından sıkıştırılarak kuzeye doğru püskürtülmeleridir.(Kafesoğlu, 177.)

Kuzeye yönelen Kunlar (Kumanlar), Kimekler’in bir kolu olan veTobol, İşim ırmakları arasında oturan, Kıpçaklar ile birleşip, Kuman-Kıpçak birliğini meydana getirdiler. Doğudan gelen K’i-tan baskısı ve otlak darlığı sebebiyle İtil nehrine doğru ilerlediler (1030) ve Uzlar’ı Balkanlar’a doğru ittiler. 1064 yıllarında Uzlar’ı kesinolarak mağlubiyete uğrattıktan sonra Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Bu tarihten sonra Doğu kaynaklarında Karadeniz’in kuzeyi ve Hazar Deniz’inin kuzeyine Deşt-i Kıpçak denmeye başlandı.( Kurat, 2016, 73.)

Rus yıllıklarında ilk defa 1054 yılında “Polovtsı” adıyla isimlendirilen Kıpçaklar bu dönemde hâkimiyet sahalarını Dinyeper’e kadar genişlettiler. Doğuda Kıpçak adı korunurken Batı’da yukarıda anılan adlarla tanındılar.

1061’den itibaren Kıpçaklar Rus bozkırlarını ele geçirmeye başladılar. 1078’de Bizans’a isyan eden Peçenekler’le birlikte Edirne’yi kuşattılar. 1083-1096 ve 1109- 1114 yıllarında Bizans’a karşı akınlar yaptılar. Hâkimiyetlerini, 1080’lerde Don-

Dinyestr havzaları başta olmak üzere Balkaş gölü-Talas yöresinden Tuna ağzına kadar yaydılar.

Bu dönemlerde Rus knezleri, Kıpçaklar’ın yardımlarını sağlamak ve nüfuz elde etmek amacıyla Kıpçak başbuğlarının kızlarıyla evlenmişlerdir. Kıpçak başbuğu Atrak’ın güzelliğiyle meşhur olan kızının Gürcü Kralı Bagratlı II. David ile evlenmesinden sonra Don-Kuban boyundaki Kıpçaklar’la Gürcüler arasında yakın münasebetler kuruldu. Gürcü kralı 1118’de Çoruh, Kür dolaylarına yerleşen Kuman Kıpçakları’ndan 40.000 kişilik mükemmel bir atlı ordu oluşturdu. Gürcüler, bu atlı Kıpçak kuvvetleri sayesinde Anadolu Selçukluları’nın hücumlarına karşı koydular.

1110’lu yıllarda kabiliyetli başbuğlarını birer birer kaybeden ve artık zayıflamaya başlayan Kumanlar 1150’yi takip eden yıllarda Dnyeper bölgesinde tekrar kuvvetlendi. Dinyeper Kıpçakları, Pereyaslavl Knezliği’ne karşı hücuma geçtiler (1177-1179). Kiev civarına akın eden Aksu nehri boyundaki Kıpçaklar, Kiev Knezi Svyatoslav idaresinde bütün güney Rus knezliklerinin birleşerek meydana getirdikleri orduya mağlûp oldular (1184). Bu sefere katılmayan Novgorod-Seversk Knezi İgor Svyatoslaviç 1185 yılında Kıpçaklar’a karşı sefere çıktı, ancak Aşağı Don sahasındaki Kayalı ırmağı kıyısında kuşatılarak imha edildi. Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilen “İgor Bölüğü Destanı”nda İgor Svyatoslaviç’in bu seferi anlatılmaktadır. İgor destanında seferin ayrıntıları, kahramanlık, üzüntü ve İgor’un karısının feryatları kısaca anlatılmıştır. Bu destanın Türk tarihi açısından önemi, din, madencilik, savaş tekniği, donatım ve benzeri yönlerden Ruslar üzerindeki Türk etkisini göstermesinden kaynaklanmaktadır.

Kıpçaklar, doğudan gelen Moğol istilâsı karşısında Ruslar’la yeniden askerî iş birliği yapmalarına rağmen 1223 yılında meydana gelen Kalka savaşında Cebe-Noyan ile Sübütay kumandasındaki iki Moğol askerî tümenine mağlûp olmaktan kurtulamadılar.

1238’de Rusya’nın kuzeyi tamamen Cengiz’in torunu Batu Han’ın eline geçti. Kıpçaklar Moğol ordusu karşısında tutunamadılar. Başbuğ Köten kumandasındaki Kıpçak kuvvetleri Don ve Donets havzasında darmadağın oldu, kaçabilenler Macaristan’a sığındılar (1239). Kıpçaklar’ın büyük bir kısmı Moğol istilâsı sırasında İdil Bulgarları’nın topraklarındaki ormanlık sahaya gittiler. Bu olay, eski İdil Bulgar yurdunun büsbütün Kıpçaklaşmasında büyük bir rol oynadı. Kıpçak ülkesi Moğol

istilâsına uğrayıp bölgede Altın Ordu Devleti’nin kurulmasından sonra (1241) Kıpçaklar’ın hiçbir rolü ve kuvveti kalmadı. Bazı Kıpçaklar Moğol İmparatorluğu’nda önemli görevlerde bulundular.

13. yy.dan itibaren Doğu Avrupa’da artık siyasi Kuman-Kıpçak üstünlüğü söz konusu değildi. Karadeniz’in kuzeyindeki Kuman-Kıpçakların çoğu çevredeki şehirlere yerleşerek ticarete başladı. Doğudakiler ise Kıpçak, Kanglı, Yimek, Uran v.b. adlar altına yaşarken Harezmşahlar devleti ile temas kurdular. Daha sonra ilişkilerini geliştirerek Harezmşah ordusunda görev aldılar.

Kuman-Kıpçaklar 13 yy.dan itibaren, maddi imkanlarının gittikçe daralması ve dağınık olmaları yüzünden iyice kuvvetten düştüler. Arkasından kıtlıklar ve hayvan hastalıklarının üst üste gelmesi Kuman-Kıpçaklar’ın gürbüz çocuklarını para karşılığında daha zengin ülkelere göndermelerine yol açtı. Kuman-Kıpçaklar’ın çocuklarını gönderdiği ülkelerden birisi de Mısır’daki Eyyübi devleti idi. Birçok Kıpçak delikanlısı Mısır’a giderek Eyyubi devletinin hizmetine girdi. Arap-İslâm devletlerinde uygulanan, saray muhafız kıtalarında, Türkler’den oluşan birliklerin kullanılması usulü Eyyûbîler’de de uygulanmıştı. Kıpçak ve Oğuz gençleri bu amaçla eğitilmiş, askerî güç bu gençlerden oluşan birliklerin elinde toplanmıştı. İzzeddin Aybeg’in Mısır’da 1250’de Eyyûbîler sülâlesine son vererek yerine kendisini sultan ilân etmesiyle kurulan Memlükler Devleti’nin yönetimi kısa bir süre sonra Kuman-Kıpçaklar’ın eline geçti. Bundan sonra Sultan Kotuz, daha sonra Beybars başa geçti. Sultan Beybars kudretli bir asker olmakla birlikte, aynı zamanda iyi bir devlet adamı idi. Moğollar’ı Suriye’den uzaklaştırmak gibi önemli işler yaptı. Yerine geçen oğlu Sultan Kalavun da Kıpçak’tı.

1279-1290 yılları arasında hüküm süren Sultan Kalavun Ermeni, Frank ve Moğol birleşik ordularını yenerek zamanının en büyük İslam hükümdarı oldu. 1382 yılına kadar, bu devlet Türk devleti (Ed-Devlet-üt Türkiye veya Devlet’ül Etrak) diye anıldı. Çoğunluğu Arapça konuşan yerli halkın dışında kalanlar için dil Türkçe ve toplumun kültürü Türk kültürüydü. Hindistan Delhi Türk Sultanlığında 2. hükümdar sülalesinin kurucusu, Uluğ Han da(Sultan Balaban) (1266-1286) Kıpçak büyüklerindendi.

Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyinde Ruslar’ın güneye inmesini önlemekten başka, Dağıstan havalisinin, Terek boyunun v.b. bölgelerin kesin olarak Türkleşmesini sağlamışlardır. Bugün Romanya’da yaşayan ve açık sarı saçları ve mavi

gözleri ile diğer topluluklardan ayrılan “Çango”ların Kumanlar’dan geldiği ileri sürülmektedir. Bu arada 1223’te Kalka savaşında Moğollar’a yenilen Kuman- Kıpçaklar’ın başbuğu Borç Han’a bağlı kitleler, Kuzey doğu Romanya’da (Cumaia) Hristiyanlığı kabul edip, piskoposluk kurmuşlar, daha sonra Macaristan’a Tuna-Tissa arasına yerleşmişlerdir. Bundan dolayı bazı şehirler onların hatıralarıdır. Ayrıca Macar dilinde var olan Türkçe sözcüklerin orta tabakası Kuman-Kıpçakça’ya aittir.

Kuman-Kıpçaklar zamanla Slavlaşmış, Bulgarlar üzerinde büyük etkiler yapmışlardır. Kuman-Kıpçaklar Bulgarlar’ın istiklal mücadelelerine katıldıktan sonra Romenler’in teşkilatlanmasına da karışmışlardır. Hatta Çar Asen’in Kuman-Kıpçak olduğu da ileri sürülmüştür. Bu arada Romanya’da yaşayan Gagauzlar’ın Uzlar’ın devamı olduğu ileri sürülmekte fakat bir kısım araştırıcılar ise Bizans’a sığınan Keykaus’a bağlı Türkmen birlikleri olduklarını iddia etmektedir.

1330’lu yıllarda oluşan Romen devletinin Kuman-Kıpçak unsuruna dayandığı ve Tok-Temir oğlu Basar-aba tarafından kurulduğunu söylemek gerekir. Bu yüzden, bugün hala, Romanya’nın kuzeyi Basarabya bölgesi olarak tanınmaktadır. Bundan başka Dobruca’da kurulan küçük bir devleti de Kuman-Kıpçaklar’a bağlamak gerekir. Bu devlet 1417 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Diğer göçebe Türkler’de olduğu gibi başlangıçta şamanist olan Kıpçaklar’ın bir kısmı zaman içerisinde Hıristiyanlığı benimseyerek özellikle Ortodoks kilisesine bağlanmışlar, bir kısmı da Kırım, Kafkaslar ve İdil Bulgarları ülkesinde görüldüğü gibi müslüman olmuşlardır.

Özbekistan’da Fergana vadisinde yaşayan Kıpçaklar’ın sayısı 1926 nüfus sayımına göre 33.502 kişi idi (günümüz istatistikleri bu konuda sayı vermemektedir). Özbek ve Kırgızlar arasında birer büyük kabile, Başkırt ve Nogaylar arasında ise daha küçük gruplar bugün Kıpçak adını taşımaktadır.

1.4. Kıpçak Türklerinin Yaşadıkları Sahalarda Yazılmış Sözlükler

Benzer Belgeler