• Sonuç bulunamadı

2.3. Tarihi Sebepler Bağlamında Yönetim Arayışları

2.3.1. Kıbrıs ve Üniter Devlet Sistemi

Özellikle son 30 yılda hızla ilerlemiş bulunan iletişim, teknoloji ve küreselleşme olgusu ile neredeyse bütün ulus devletler hem siyasi hem de kültürel açıdan etkileşim içine girmişler ve gerek toplumlar arasında, gerekse toplumların kendi içlerindeki kültürel ve siyasi farklılaşma giderek artmış bulunmaktadır. Bir başka deyişle, günümüzde toplumların tüm katmanlarını tek bir siyasi ve kültürel paydada birleştirmek oldukça zorlaşmıştır. Şenocaklı’ya göre (2003), toplum içinde farklı etnik gruplar, farklı kültürler ve günümüz ekonomik yapısının da etkisiyle farklı sınıflar oluşmuş, doğal olarak bunların da farklı farklı siyasi amaç ve istekleri oluşmuştur. Günümüzde federal çözümlerin birçok ulusal ve uluslararası sorun için çare olarak görülmesinin nedenlerinden biri de budur. Toplumsal yapıdaki çeşitlilik ve toplum içindeki nitelik farklılığı, coğrafi gruplaşma ile birleştiği zaman federal toplumu, dolayısıyla da federal devlet sistemini öneren bir çözümü gündeme getirmektedir. Söz konusu toplumsal farklılaşma ve çeşitlilik kuşkusuz önemli bir olgudur, ancak federal özerklik talepleri söz konusu olduğunda, federalizmin unsurlarının etkili biçimde sağlanıp sağlanmadığı analiz edilmezse, federal oluşum içerisinde siyasi ve hukuki çıkmaza giren coğrafyalar ortaya çıkacaktır (Kızılyürek, 2002: 300).

Sürekli değişim ve dönüşüm içinde olan toplumsal bir yapı tanımlanırken kesin ve kalıcı sınırlar çizilmemelidir. Bu bağlamda üniter toplumlar ile federal toplumları birbirinden ayıran mutlak çizgiler olmadığını söyleyebiliriz. Ancak yine de, bütünleşmiş bir yapıda olan üniter toplum ile farklılaşmış bir yapıda olan federal toplumlar arasındaki farklılık, nitelik değil derece farkıdır. Bir toplum ne denli büyük farklılıklar içerirse, söz konusu farklılıkların korunması ve ifade edilmesi yönünde o kadar büyük istek doğacaktır.

Mallinson’a göre (2005), bütünleşmiş bir yapıda olan üniter toplumu, farklılaşmış bir yapıda olan federal toplumdan ayıracak kesin bir ölçüt olmadığından, bir toplum için ne zaman federal anayasanın gerekli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu belirsizliğin iki nedeninden bahsedilebilir. Birincisi, toplumda farklılaşma yaratan sosyal ve siyasal güçlerden ne kadarının böyle bir sınır çizmek için gerekli olduğunu kesin bir şekilde söyleyemeyiz. Dil, in, ırk, ekonomik

47

çıkar farklılığı gibi etkenlerden üçü veya beşi bir toplumda federal anayasaya sahip olma yönünde bir istek yaratmazken, bir başka toplumda, bu etkenlerden yalnızca biri böyle bir talep doğurabilir. İkinci olarak, sosyal ve siyasal güçlerin kendileri de ölçülmezlik özelliği gösterirler. Allison’a göre (1999), dil farklılığının, din farklılığından veya ekonomik çıkar farklılığının coğrafi büyüklük farklılığından daha güçlü veya daha zayıf etkenler olduğu kesin olarak söylenemez. Bu etkenler, her toplumda farklı sonuçlar doğururlar.

Bir toplumun içinde yer alan gruplar dil, din, ırk, milliyet, sosyal ve siyasal kurumlar veya diğer yönlerden farklılaşıyor ve/fakat bu farklılıklarını ifade edebiliyor ve koruyabiliyorlar ve aynı zamanda da belirli coğrafi bölgelerde kümelenmiş olarak bulunuyorlarsa, söz konusu toplumun federal yapılı toplum olduğundan söz edilebilir. Eğer aynı toplumun içinde yer alan grupların belirli coğrafi bölgelerde kümelenmiş değil de o coğrafyanın her tarafına dağılmış olduklarını varsayarsak, o zaman federal yapılı bir toplumdan değil ve/fakat plüralizm veya korporatizmden bahsedebiliriz (Uygun, 1997: 51).

Üniter toplumlar, yukarıda bahsedilen farklılıkları daha az ihtiva eder ve toplumsal yapı nitelik açısından büyük farklılıklar içermezler. Günümüzde, bir takım dış güçlerin de etkisiyle her türlü toplumsal farklılığın federal bir devlet yapısına yeterli bir neden olacağı tezi bazı coğrafyalarda bilinçli olarak ileri sürülmektedir (Kramer, 2000: 163). Oysa, federal yapının özünde birleşme ve işbirliği vardır ve federal çözümler aranırken buna dikkat edilmeli, federalizmin özüne aykırı taleplerde bulunulmamalıdır.

Türkmen’e göre (2005), Kıbrıs’ta 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin öngördüğü toplumsal yapı değişmiş bulunmaktadır. O dönemde tek toplum, tek coğrafya ve iki cemaat esasına göre şekillenen yapı, geçen süre ve gelişmeler neticesinde adada self-determinasyon hakkını haiz olan iki ayrı toplum ve iki ayrı coğrafya şeklinde değişmiştir diyebiliriz. Bouvier’e göre (2012), 1960 yılında adada üniter devlet sisteminin söz konusu olabileceği bir toplumsal yapıdan söz etmek mümkün olabilirken, bugün artık Kıbrıs’taki mevcut hukuki ve anayasal sorunlara rağmen, federal özellikler gösteren iki toplumun mevcudiyeti su götürmez bir gerçektir.

Kıbrıs’ta bulunacak çözümün ne tür özellikler göstereceği tam olarak netleşmemiş olmakla birlikte kesin olan şey, bugün üniter ruhlu ancak federasyon isimli bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığıdır ve bu da ada üzerinde üniter bir yapının işlevsel ve uzun ömürlü olmayacağını (Cem, 2009: 298) net bir şekilde gözler önüne sermektedir.

48

Bouvier’e göre (2012), Kıbrıslı Rumların çoğu bugün hala, ada üzerinde tek bir halk olan Elen halkının yaşadığına, elli yılı aşkın süredir varlığını sürdüren Rum egemen toplum için üniter devlet sisteminin en ideal devlet sistemi olduğuna, federasyonun ise ideal olmayan ve/fakat mevcut durumda kabul edilmesi en mantıklı sistem ve bağımsız iki devlet fikrinin ise asla hayata geçirilemeyecek bir alternatif olduğuna inanmaktadırlar. Federal devlet sisteminin Kıbrıs için adil ve kalıcı barışı sağlamak için doğru sistem olmadığını savunanlar için bu durum, Kıbrıs’lı Türkleri kesin olarak azınlık statüsüne yerleştirecektir ve Kıbrıslı Rumların uzlaşmacı olmayan tavrını (Mallinson, 2005: 145) net bir biçimde ortaya koymaktadır.