• Sonuç bulunamadı

Akademik bir çalışma alanı olarak kültürlerarası iletişim disiplininin tarihi İkinci Dünya Savaşı sonrasına ve özellikle 1946’da ABD Dışişleri birimlerinin diplomatlarına eğitim vermek amacıyla kurulan Foreign Service Institute’ye (FSI) dayanır. İkinci Dünya Savaşı sonrası kültürlerarası etkileşimin kurumsallaşması sadece ABD’de değil, uluslararası alanda da artmıştır. Birleşmiş Milletler ve Enformasyon Ajansı gibi BM’ye bağlı kurumlar, akademisyen ve öğrencilere yönelik eğitim programları, Uluslararası Gelişme Ajansı gibi kurumların uluslararası alanda etkinliğini artırması kültür ve iletişim arasındaki ilişkiyi anlama gereksinimini artırmıştır (Sarı, 2004: 3).

‘Kültürlerarası’ terimini ilk olarak kullanan ve kültürlerarası etkileşim ve sorunları bilimsel olarak ele alan ABD’li antropolog Ruth Benedict’tir. Benedict’in 1940’larda ABD savaş enformasyon dairesi için yapmış olduğu çalışmalar, yabancı bir kültürün iletişim davranışlarını anlamaya yönelik incelemeleri de kapsamaktadır (Kartarı, 2001: 30). Benedict’in Japon kültürünü bu çerçevede ele alıp incelediği çalışmasının adı Krizantem ve Kılıç (1966)’tır.

Ancak bir çalışma alanı olarak kültürlerarası iletişimin kurucusu Edward T. Hall kabul edilmektedir. ‘Kültürlerarası iletişim’ terimi ilk kez Hall’ün, 1959’da yayımladığı The Silent Language adlı kitabında geçer ve bu alanın ilk çalışması olarak kabul edilir. Hall’ün kültürü tanımlama biçimi ve kültür hakkındaki varsayımları iletişim için de geçerlidir. Hall’e göre, “iletişim de kültür gibi örüntülü, öğrenilmiş ve çözümlenebilirdir”. Hall kültür ve iletişim arasındaki ilişkinin “iletişimin kültür, kültürün de iletişim” olduğunu kabul edecek kadar yakın olduğunu düşünür. Ona göre farklı kültürlerin üyeleri ile etkileşim kurmak için söz konusu kültür hakkında yüksek miktarda enformasyona ihtiyaç yoktur, sadece gerekli olan küçük bir oranın bilinmesi kafidir ancak o bölüm de kritiktir (Sarı, 2004: 6) Hall’ün kültürlerarası iletişim alanına kavramsal ve kuramsal katkısı The Hidden Dimension (1966), Beyond Culture (1976), The Dance of Life (1984) ve eşi ile birlikte kaleme aldığı Understanding Cultural Differences (1989) gibi diğer çalışmaları ile sürmüştür.14

Hall’ün çalışmalarının dışında kültürlerarası iletişim disiplininin gelişiminde dikkat çeken diğer çalışmalardan da bahsedilebilir. Örneğin, Oliver’in Culture and Communication (Kültür ve İletişim) (1962) ve Smith’in Communication and Culture

(İletişim ve Kültür) (1966) disiplinin gelişimi açısından önemli görülen çalışmalar arasındadır.

1973’te Indiana Üniversitesi’nin bu alanda ilk doktora derecesini vermesiyle bu disiplinin akademideki temellerinin de atıldığı söylenebilir. 1970’lerde bu alanda birçok çalışmanın yayımlanması bu alanın gelişiminin göstergesi olmuştur. Birçok yayın arasında etkili olan çalışmalardan bazıları şöyledir: American Cultural Patterns (Stewart, 1972), Intercultural Communication: A Reader (Samovar, 1973), Intercommunication Among Nations and People (Prosser, 1973), Cultural Dialogue (Prosser, 1978), Transracial Communication (Smith, 1973), Introduction To Intercultural Communication (Condon ve Yousef, 1975), Foundations of Intercultural Communication (Sitaram ve Cogdell, 1976), International and Intercultural Communication (Ficher ve Merril, 1976), Perspectives on Cross-Cultural Communication (Dodd, 1977), Crossing Cultural Barriers (Weaver, 1978), Survival Kit for Overseas Living (Kohl, 1979), Handbook of Intercultural Communication (Asante, Blake ve Newmark, 1979) (Sarı, 2004: 7).

Bunlara ek olarak 1974’te International Journal of Intercultural Annual ve 1977’de de The International Journal of Intercultural Relations dergileri yayına başlamış, böylelikle bu alanın etkili süreli yayınları da olmuştur.

Yine de 1970’lere kadar, kültürlerarası iletişim disiplini alanında özellikle antropoloji, linguistik, psikoloji ve sosyoloji disiplinlerinin etkisiyle kavramsal bir çeşitlilik bulunmaktaydı. Bu sebeple özellikle 1970’lerin sonunda, alanın akademisyenleri çeşitli tanımlamalarla da uğraşmak durumunda kalmışlardır. Bu disiplinin sınırlarını çizmeye çalışan akademisyenler ve araştırmacılar ‘kültürlerarası iletişim’ in ne olduğu konusunda ek açıklamalar yapmışlardır. Bu dönemde Rich (1974) kültürlerarası iletişimin çok geniş ve belirsiz bir kavram olduğunu ifade ederek, kültürlerarası iletişimin içeriğini beşe ayırmıştır. Sarı (2004: 7-8) “Kültürlerarası İletişim: Temeller, Gelişmeler, Yaklaşımlar” adlı çalışmasında bunları şöyle sıralar:

“Kültürlerarası iletişim farklı kültürel geçmişlere sahip insanlar arasındaki etkileşime odaklanır,

Uluslararası iletişim farklı ulusların temsilcileri arasındaki etkileşime odaklanır,

Irklararası iletişim, politik olarak ya da sayıca hakim kültür ile aynı ulustaki ortak kültür üyeleri arasındaki iletişimi inceler,

Etniklerarası iletişim ya da azınlıklar arası iletişim aynı ulus içindeki ortak kültürler arasındaki etkileşimi inceler,

Zıt-kültür iletişimi (contra-cultural communication), kültür içi iletişim ile ırklar arası iletişimi bağlayan gelişim sürecinin incelenmesine odaklanır.” 1960 ve 1970’lerde akademik kültürlerarası iletişim formasyonu alan akademisyenler, 1980’lerde alana kendi araştırmaları ile katkı yapmaya başlamışlardır. Bu doğrultuda, 1980’lerde yayımlanan beş çalışma, kültürlerarası iletişim alanının gündemini oluşturur. Bunlar: Gudykunst (1983) Intercultural Communication Theories, Gudykunst ve Kim (1984) Methods of Intercultural Research, Kincaid (1988) Communication Theory Eastern and Western Perspectives, Asante ve Gudykunst (1989) Handbook of International and Intercultural Communication ve Gudykunst ve Kim (1988) Theories in Intercultural Communication. Özellikle Theories in Intercultural Communication adlı kitap, alanın önemli kuramsal çalışmalarından biri olmuştur.

1980’lerde alanda metodolojik gelişmeler de gözlenmiştir. İletişim disiplininde kullanılan niceliksel ve retorik yorumlayıcı niteliksel araştırma yöntemleri kültürlerarası iletişimde de kullanılmıştır. Gudykunst Methods of Intercultural Communication (1984) ile alanın metodolojik yönelimlerini inceleyip derlemiştir. 1980’lerde niceliksel yöntem egemenken, 1990’larda ise araştırmacılar kültürlerarası iletişim araştırmalarında, etnografik, semiotik, retorik ve linguistik yöntemlerle çalışmaya da başlamışlardır (Sarı, 2004: 10-11).

Benzer Belgeler