• Sonuç bulunamadı

B. Bellek, Sorgulama ve Yüzleşme İlişkisi

3. Kültürel Bellek

Toplumsal bellek, bireyin kendini topluma ait bir yerde konumlandırması ile ortak yaşamın oluşturduğu süreç dâhilinde, ortaya çıkan hafıza birlikteliğidir. Bu birlikteliğin belki de en önemli yerini, kültür birlikteliği işgal eder. Bundan dolayı toplumsal belleği oluşturan birleştirici nokta, kültürel bellektir. Assmann, belleği iç olgu ve dış koşullar çerçevesinden ele alır. Assman göre, iç olgu bireyin beynidir yani belleğin, beyin fizyolojisi, nöroloji ve psikoloji ile ilgili kısmıdır. Bu belleğin, bireysel olan yönüdür. Dış koşullar ise bireyin yöneliminden çok, toplumsal ve kültürel çevrenin oluşturduğu koşullardır (Assmann, 2015: 26-27). Bu nedenle bireyin toplumsal koşulların oluşturduğu kültürel bellek yapısından bağımsız olmayacağı gibi, birçok açıdan kültürel belleğin etkisi altında şekilleneceği de bir gerçektir.

Belleğin, dış koşullar tarafından belirlenen dört tane dış boyutu bulunur. Bunlar; mimetik bellek, nesneler belleği, dil ve iletişimsel bellek ve kültürel bellektir. Kültürel bellek, diğer üç alanın kısmen bütünlük içerisinde buluştuğu ortak alandır. Rutin olan taklitler geleneksel olduğu zaman, yani asıl amacının anlamının dışında bir anlam barındırdığı anda, taklitçi belleğin sınırlarını aşar. Gelenekler, kültürel anlamın devredilmesi ve canlandırılması şekliyle kültürel belleğin alanına

98 dâhil olur. “Bu saptama, anıtlar, mezar taşları, tapınaklar, idoller gibi sadece amaca

yönelik olmayan aynı zamanda bir anlam içeren, semboller, ikonalar, temsiliyetler gibi içe dönük zaman ve kimlik dizinini dışa çevirmesiyle nesneler belleğinin sınırlarını aşan her şey için geçerlidir” (Assmann, 2015: 28).

Kültürel bellek, genellikle grup belleği tarafından anlamlandırılan şeylerden oluşur. Bu anlamlandırma, grubun iletişimine bağlıdır. Kültürel bellek, bu noktada iletişim ve gelenekten beslenmektedir ancak onlar tarafından oluşturulmaz. Kopmalar, çatışmalar, yenilenmeler, restorasyonlar ve devrimler ancak bu şekilde açıklığa kavuşabilir. Bunlarda ortaya çıkan gösterge, güncelleştirilen anlamın ötesinde aniden ortaya çıkan yeni anlamlar, geride kalmış geleneğin tekrar canlanması, unutulanların hatırlanması ve geri getirilmesidir. Diğer yandan dış belleğin imkânlarından birey, toplum ve onun kurucu unsuru olan iletişim yararlanır. Bu bağlamda, anlamın dışa alınması başka tarihsel etkileşimler doğurur. Bu bazen binlerce yıl öncesine kadar gidebilen pozitif biçimiyle yok etme, değiştirme olabilir. Bazen de dışlama ve dışlayarak unutturmanın negatif biçimiyle gerçekleşir. Bunlar, aynı olgunun sonuçlarıdır. Dolayısıyla kültürel bellek; geleneğin oluşumu, geçmişle ilişki ve politik kimlik ya da imgelem, ifadelerinin tanımlanmasını çerçevesinde ihtiyaç duyulan bir kavramdır. Sadece kurumsal ve yapay olarak oluşturulduğundan, bu bellek kültüreldir. Ama yine de bellektir; çünkü toplumsal iletişimle olan ilişkisi, bireysel belleğin bilinçle olan ilişkisinden farklı değildir (Assmann, 2015: 29-31). Jan Assmann, belleğin toplumsal yönünün işleyişini incelerken, iletişimsel bellek ve kültürel bellek olarak iki kategoride inceler. Bunlardan iletişimsel bellek; yakın geçmişin anılarını kapsar. Bunlar bireyin çağdaşlarıyla paylaştığı anılardır. Bir bakıma, aynı dönemin bireylerine özgü bir bellektir. Zamanla oluşur ve yok olur. Bundan dolayı, dönemsel olduğu için sahibi öldüğünde başka belleğe yer açmış olur (Assmann, 2015: 58). Kültürel bellek; geçmiş ve gelecekle ilgilidir ve geçmişin belli noktalarına yönelir. Geçmiş bulunduğu yerde geçmiş olarak kalmaz, anın sembolik figürlerle oluşturulmuş anlamıyla var olur. Bayramlar, törenler, ritüeller gibi birçok hatırlama figürleri vardır. Efsaneler de hatırlama figürlerindendir. Ancak efsane ile tarih arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Kültürel bellek, gerçek tarihi değil hatırlanan tarihi önemser. Hatta kültürel bellekte tarih, önce hatırlanan ve sonra efsaneleşen tarihe dönüşür. Bu yüzden efsane, kurucu bir tarihtir. Bugünü kurmak için geçmişin anlatılan öyküsünü kurmak gerekir (Asmann, 2015: 60-61).

99 Sosyolojik açıdan bakıldığında iletişimsel ve kültürel bellek arasındaki fark, katılım yapısı şeklinde de ortaya çıkar. Grubun iletişimsel belleğe katılımı belirsizdir. Buna karşın, grubun kültürel belleğe katılımı daha çok belirgindir. Bu durum, yazı kültürüne sahip olmayan toplumlar için de geçerlidir. Burada sözel kültüre ait kültürel bellek vardır ve anlatıcıyla topluma aktarılır (Assmann, 2015: 61-62).

Kültürel ve iletişimsel bellek arasında gündelik ve törensel, (gündelik ve kutsal) geçici ve kalıcı, kısmi ve genel ilişki bağlamında, farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, kendine özgü bir tarihsellik içermektedir. Kültürel bellek, gündelik olayların hatırlanmasını sağlar. İletişimsel bellekten ayrıldığı nokta ise biçimlenme ve törensel olma durumudur. Kültürel bellek, katı olana bağlıdır. Kültürel bellek, varlıkların dışarıda uğradığı etkiye değil, daha çok insanın kendi kurduğu dünyada nesnelerin anlamlandırıldığı şekliyle var olmasıdır. Sözlü ve yazılı anlatımdaki hatırlama biçimlerinde olduğu gibi, iletişimsel, kültürel, gündelik ve törensel olarak ayrılır. Yazısız kültürlerde kültürel bellek, sadece metinlere bağlı değildir. Metinler dışında; oyunlar, gelenekler, danslar, resimler, ritimler, geleneksel giysiler, takı, silah gibi grubun kendini var ettiği ve kendi grup güvenini arttırdığı törensel biçimleriyle içinde olurlar. (Assmann, 2015: 67-68).

Tüm bunlar kapsamında kültürel bellek, toplumun ortak özelliği ve ortak geçmişi dâhilinde oluşturduğu ve kendi yapısında anlamlandırdığı toplumun ya da grubun birliktelik yapısıdır. Bu nedenle kültürel bellek, topluma ya da gruba etki noktasında fazlasıyla önemlidir. Bundan dolayı, kullanım amacı ya da saptırılma doğrusu çeşitlilik açısından farklılık gösterir.