• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.5 KÜLTÜR VE MİRAS

2.5.1 Kültür

Genel olarak bakıldığında kültür ve medeniyet kavramları ayrı ayrı isimlendirilmeye başlandığı günden bu yana çeşitli söylemlerle birbirinden ayrılmış ya da birbirinin aynı olduğu konusunda çeşitli görüşler belirtilmiştir. Kültür meselesi Gökalp’in (2007) ortaya attığı hars ve medeniyet ayrımıyla farklı bir boyuta girmiştir. Ona göre; “hars milli, medeniyet ise daha evrensel” bir kavramdır. Harstan anlaşılması gereken bir milletin sahip olduğu tüm maddi ve manevi, yaşamsal unsurlarken; medeniyetten anlaşılan büyük toplumların sahip olduğu ve harsı yani kültürü de içine alan geniş bir yapıdur. Ona göre hars doğaldır, taklitle kazanılmaz fakat medeniyet insanların isteğiyle oluşturulan ve taklitle milletler arası aktarılan bir olgu olarak bilinmektedir. Erkal’a (2010:144) göre, benzer şekilde kültürün manevi unsurlardan meydana gelmiştir. Ona göre “bu unsurlar, inançlar, değerler, semboller, normlar, örf ve adetler, kanunlar” olarak sıralanabilir. Medeniyet ise, “maddi kültür unsurlarıdır ve bilimsel bilginin pratikte uygulanışı”dır.

Turhan (2004:48) ise kültürü, “Bir cemiyetin sahip olduğu maddi ve manevi kıymetlerden meydana gelen öyle bir bütündür ki cemiyet içinde mevcut her nevi bilgiyi, alakaları, itiyatları, kıymet ölçülerini umumi tutum, görüş ve zihniyet ile her nevi davranış şekillerini içine almaktadır. Bütün bunlar, birlikte, o cemiyet mensuplarının ekserisinde müşterek olan ve onu diğer cemiyetlerden ayırt eden hususi bir hayat tarzı temin etmektedir” şeklinde tanımlamıştır. Bununla birlikte aynı kültüre sahip topluluklar genel olarak aynı yaşam tarzına da sahiptir. Ortak kültür dediğimiz bu yaşam şekilleri toplum içinde bireylerin yaşamlarını kolaylaştırdığı gibi, bir topluluğun diğer topluluklar arasında kendilerine has bir yer bulmalarını da sağlar.

2.5.2 Medeniyet

Medeniyet kavramına bakıldığında ise kültür ve medeniyet birbiri yerine kullanılan ve çok karıştırılan iki kavram şeklin ortaya çıkmaktadır. Fakat bilinmelidir ki bu iki kavramın birbirine yaklaştığı yerler olsa da aralarında görünür ölçüde farklılıklar vardır. İşte bu karışıklığı önlemek maksadıyla çalışmada kısaca medeniyet tanımlarına ve kültür ile olan farklılıklarına yer verilmiştir.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde medeniyet karşılığı olarak uygarlık kavramı gösterilmiştir. Bu kavramın anlamı ise:

a-“Uygar olma durumu, medeniyet, medenilik”

b-“Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıkların, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerin tümü, medeniyet” şeklinde verilmiştir (TDK, 2005:360) Diğer bir açıdan ise kültür “bir toplumun manevi; medeniyet ise maddi kazanım ve değerlerini” ifade etmektedir. Kültürü oluşturan manevi kazanım ve değerler derken “toplumun düşünme ve yaşam tarzı, insanlar arası ilişkiler, sanat, edebiyat, din, gelenek ve görenek gibi değerleri” kastedilmektedir.Medeniyet ise şöyle de tanımlanabilir: “Medeniyet milletler arası ortak değerler seviyesine yükselen anlayış, davranış ve yaşama vasıtaları bütünüdür.”Kafesoğlu (1998: 16).

2.5.3 Kültür Aktarımı

Kültür ve medeniyetten sonra bunların aktarımı meselesinde ortaya kültür aktarımı çıkmaktadır. Kültür aktarımı genel anlamıyla, “sahip olunan maddi ve manevi tüm kültürel değerlerin, yani yaşam tarzının, inanış, duyuş ve hayata bakışın yeni kuşaklara aktarılması ve benimsetilmesi” işine denilmektedir. Toplum, sahip olduğu ve toplumun geneli tarafından kabul edilen kültürel değerleri, özellikle yeni nesil bireylere aktararak aslında toplumun idealleştirdiği insan tipini ortaya çıkarmaktadır. Topluma uyumlu bu yeni insan, kültürel değerleri öğrenerek ve benimseyip uygulayarak bir anlamda sosyalleşme, sosyalleştirme görevini de yerine getirmeye başlamaktadır (Sertkaya, 2010: 20).

Kültür aktarımının iki temel ayağı bulunmaktadır. Bunlardan biri “sosyalleşme, bir diğeri kültürleme”dir. Sosyalleşme, insanın içinde yaşadığı topluma “intibak, uyum sağlaması”dır, toplumla bütünleşmesi ya da özdeşleşmesidir. Sosyalleşme, insanın “psikolojik varlıktan sosyal varlığa doğru geçişini meydana getiren bir dizi süreçler” toplamına denilmektedir. İnsanın “ben” olarak düşünüşünün “biz” olarak topluluk içinde erimesi sosyalleşmedir (Celkan, 2005: 10). Diğer bir ifadeyle çocuğun, gerçekleşmesi istenen bir amaç için, planlı ya da plansız olarak eğitilmesidir. Sosyalleşme, toplumun kültürünü öğrenmedir. Kültürü aktaran ise, aile, okul, eğitim kurumları, sosyal kurum ve kuruluşlardır. Sosyalleşme kültürlemeden farklı olarak daha geniş bir manayı ifade etmektedir. Kültürlemeyi de içine almakta ve kültürün aktarılması sırasında toplumla uyum sağlamayı ve bir arada yaşamanın gereklerini de ferde kazandırmaktadır(Güvenç, 1997: 85). Bu çerçevede kültürleme ise; “toplumların kendisini oluşturan bireylere belli bir kültürü aktarma, kazandırma, toplumun istediği insan tipini eğitip yaratma ve onu denetim altında tutarak, kültürel birlik ve beraberliği sağlama, bu yolla da toplumsal barış ve huzuru sağlama” sürecidir (Güvenç, 1997: 85). Bunlardan yola çıkarak aslında kültür sahibi olan yalnızca insandır ve insan kültürü genleri yoluyla kalıtsal olarak getirememekte; insan, kültürü öğrenme yoluyla ve eğitilerek doğuşundan hemen sonra edinmeye başlamaktadır (Küyel, 1990: 233). İnsanlar doğumlarıyla birlikte etraflarında olup biteni algılamaya başladıkları andan itibaren kültür aktarımı kendiliğinden meydana gelmeye başlamış olmaktadır. Varış’ın (1990:333) ‘‘Kültür ve Eğitim’’ adlı çalışmasında “Karşılaştırmalı kültür alanında yapılan bir araştırmada, çocukta bir

yaşından itibaren kültür farklılıklarının belirgin hale geldiğini, konuşmaya başlayan çocuğun, kendi dokusuna özgü davranışları taklit ettiğini” göstermiştir.