• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

III.3. Kültür Kavramı

Kültür sözcüğü Latince colere’den gelir. Colere, “ekin ekmek, işlemek, yetiştirmek” filinin cultus “ekilmiş, yetiştirilmiş” türevinden gelmektedir (Rukancı, 2009: 895). Örneğin Romalılar “mera işlenmesine” agri cultura demişlerdir. Türkçe'nin batı dilleri etkisine girmesinden önce (Cumhuriyet döneminde de) kullanılan hars sözcüğü ise Arapçadır ve "tarla sürmek" anlamına gelir. Her iki kelimenin de tarımla ilgili olmasından kaynaklanıyor olsa gerek, 20. yüzyıl'da Türk Dil Kurumu tarafından uygun görülen ekin sözcüğü, bu yabancı kökenli kelimelere alternatif olarak önerilmiştir (http://tr.wikipedia.org/, 2009).

Her toplum, bireylerin belirli durumlarda karşılaştığı sorunlar çözümlemek ve gereksinmelerini gidermek için birçok araçlara ihtiyaç duyar. Kişinin içinde bulunduğu çevre şartlarına, toplu olarak ya da insanlarla olan ilişkilerine, karşılıklı etkileşim şekline ve biyolojik bir varlık olarak duyduğu gereksinmeleri gidermek için edindiği yetenek ve becerikliliğe göre, bu araçlar sınırlanmakta ve değişmektedir. Bununla beraber, en basitinden en ilerisine kadar her türlü insan toplumunda kültür denilen ortak bir olgu vardır. Her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır. Kültür özellikleri yalnız millet düzeyinde değişmez, aynı ülkenin kent ve köylerinde, hatta aynı kentin değişik mahallelerinde oturan insanların kendilerine özgü kültürleri, gelenek ve görenekleri vardır. Yani kültür ve toplum yan yanadır. Ancak sahip olduklar farklı kültürler, yapılar ve sistemler nedeni ile toplumlar birbirlerinden farklıdırlar. Günümüzde kültürle ilgili olarak, herkesi tatmin edecek şekilde yapılmış bir kültür tanımı bulmak zordur. Çünkü, bireysel ve toplumsal hayatın bir ürünü olan kültür, yine bireysel ve toplumsal hayatı sürekli olarak etkilemektedir (Köse ve Tetik ve Ercan, 2001: 202). Kültür kavramına ilişkin bazı tanımlar şunlardır;

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kültür (ekin, eski dilde hars) kavramının tanımı şu şekildedir; tarihsel, toplumsal gelişme süresi içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür (http://tr.wikipedia.org).

Taylor’un kültür tanımı şöyledir: bilgi, inanç, sanat, ahlâk, hukuk ve örf ve adetlerden ve insanın toplumun bir üyesi olarak elde ettiği bütün yeteneklerden oluşmuş bir bütündür. Kültür kısa anlamıyla bile birçok şeyler düşündürür. Sözcük, temel de iki noktayı işaret etmektedir. Bunlardan birincisi standardize olmuş sosyal davranışlar

(davranışlar, duygular, hareket biçimleri vb.), ikincisi ise grubun ortaya çıkardığı eserlerdir (sanat, mimari vb.) (Dönmezler, 1994: 99).

Linton’a göre kültür, öğrenilmiş davranışlar ile belirli bir örgütün üyelerince birbirlerine aktarılan davranışların sonucudur (Erdoğan, 1994: 119-120).

Ünlü Amerikan sosyolog Margaret Mead kültürü “tabiatın dışında bir milletin hayatına şekil veren maddi ve manevi her şey” (Kaplan, 2006: 26) olarak tanımlarken, Alman bilim adamı Hegel ise kültürü “fertleri aşan, fertlere şekil, yön ve şahsiyet veren bir varlık” olarak tanımlamış ve kültüre objektif geist adını vermiştir. Ve objektif geist’i şöyle tarif etmektedir: kültür sahasına giren her şeyde, insan ruhuna has manevi bir değerin duygu ve düşüncenin maddi hale gelmesidir (Kaplan, 2006: 26-27) şeklinde tanımlamıştır. Herskovits kültürü, insanın yaptığı her şeyin toplamı olarak tanımlarken, Geertz ise kültürü bir toplumun üyelerince paylaşılan anlamların tümüdür şeklinde tanımlamaktadır (Cüceloğlu, 1997: 344).

Kültür, dil, inanç, değer, norm ve davranışlar ile bir nesilden diğer bir nesile aktarılan maddi ve manevi öğelerden oluşan bir bütün olarak açıklanabilir. Sosyal haklar bu kavramı daha da genişleterek kültürü bir toplumun genel yaşam biçimi olarak ifade etmektedir. Dünyaya gelen her canlı zamanla kültürleşmektedir. Kültür bu nedenle bir toplumda yaşayanların öğrendikleri ve paylaştıkları her şeyi kapsar (Özkalp ve Diğerleri, 2007: 59).

Kültür milletin fertleri arasında sosyal akrabalık bağını oluşturan(dil, tarih, din, örf ve adetler, hukuk sistemi, müzik, güzel sanatlar, ekonomi, ahlak anlayışı ve dünya görüşü… gibi) maddi ve manevi değerlerin tümüdür ve bu değerler kültürün başlıca unsurlarını oluşturmaktadır (Karasoy ve Diğerleri, 2008: 20).

Kültür, “bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşüce, dil, sanat, yaşayış unsurlarının tümü, belli bir konuda edinilmiş, geniş ve sistemli bilgi” şeklinde tarif edilmektedir (http://historicalsense.com). Kültür, öğrenilen ve paylaşılan değerlerin, inançların, davranışların ve sembollerin bütününe verilen addır (Koçel, 2001: 25).

Kültürün tanımlarını artırmak mümkündür. Bizde kültürü sistematik olarak ilk tanımlayan kişi Ziya Gökalp’tir. Gökalp kültürü “bir topluma özgü sanat, din, gelenekler ve adetlerdir ve dolaysıyla kültür milli’dir” (Yüksel, 2006: 163) ifadesiyle kültürün milli bir unsur olduğunu belirtmiştir. Milli kültürle milli olamayan kültürü şu şekilde açıklamak mümkündür. Hars (milli kültür) halkın geleneklerinden, örflerinden, edebiyatından, dininden ve benzeri konulardan ibarettir. Milli olmayan kültür (tezhip) ise yüksek bir öğrenim görmüş iyi bir terbiye ile yetişmiş kişilere özgüdür (Doğan, 2008: 407-408).

Atatürk’ün ifadesiyle kültür okumak, anlamak, görebilmek ve görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak düşünmek ve zekâyı eğitebilmektir. Kültür zeminle orantılıdır o zemin milletin seciyesidir (Dumoulin, 2000: 83).

Sosyolojik anlamda kültürün tanımını yapmak gerekirse insanın insan tarafından teşhis edilmiş ve yaratılmış olan çevresini ifade eder. Kültür bir gruba, bir ulusa, bir uygarlığa niteliklerini veren bir başka grupta veya bir başka ulusta bulunmayan maddi ve ideolojik olguların tümüdür. Bir başka tanıma göre kültür, insanın insana ve maddeye karşı tavır alışını belirleyen bir bütündür (Vural ve Coşkun, 2007: 6). Tüm bu tanımları göz önünde bulundurarak ortak ve geniş bir tanım yapabiliriz.

Kültür sosyal akrabalık bağları olup doğuştan değil eğitim-öğretim ve sosyalleşme süreciyle kazanılmakta ve sosyal miras olarak nakledilmektedir. Birçok sosyolog bundan dolayı sonradan öğrenme yoluyla kazanılmayan davranışları, kültürün

dışında bırakmışlardır. Kültür ferdi olmaktan çok sosyal değerler ve ferdi davranışlar sitemidir. Kültür tarihi bir birikimdir, toplumun bütün ideallerinin ve sosyal kişiliğinin bir sembolüdür. Her kültür içindeki bütün unsurların (dil, inanç, din, örf ve adetler, edebi, mimari ve musiki geleneği, sanat anlayışı, idealler, ekonomik hayat ve benzeri.) parçaların oluşturduğu organik bir bütündür. Ne sadece dildir, ne sadece din ve diğerleridir. Kültür bütün unsurların toplamından daha büyük bir sentezdir (Bakan ve Büyükbeşe ve Bedestenci, 2004: 12).