• Sonuç bulunamadı

1. TÜRK AMERİKAN İLİŞKİLERİNİN KISA TARİHİ

3.7. Küba Krizi

Küba Krizi Sovyetler ile ABD’yi silahlı bir çatışmanın, hatta nükleer bir savaşın eşiğine getiren önemli bir olaydır. Bu kriz Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendiren mühim bir meseledir ve Türk Amerikan ilişkilerinde önemli bir dönüm noktasıdır.

Küba Krizi 1962’de Amerikan U2 casus uçaklarının Küba toprakları üzerinde Sovyet yapımı SAM Füzelerini keşfetmesi ve hemen ardından Amerikan başkanı Kennedy’nin Küba’yı gemilerle abluka altına almasıyla patlak vermiş ve dünyanın gündemine oturmuştur50.

Soğuk savaş psikolojisi içerisinde her iki süper gücün silahlanma yarışı dünyayı çok büyük bir buhranın içerisine soktu. Öyle ki Sovyetlerin nükleer alanda Amerika’nın önüne geçtiği düşüncesi batı bloğunda bir korku ve paniğe neden oldu. Bu olumsuz havayı ortadan kaldırmak amacıyla ABD, çevreleme politikası çerçevesinde NATO

48 Anıl Çeçen, “Yeni Bir CENTO,” 2023 Dergisi, Sayı: 65, (Eylül 2006), s. 23.

49

a.g.e., s. 23.

ülkelerine nükleer silah yerleştirmeyi amaçladı. Ancak NATO ülkeleri bu fikri onaylamalarına rağmen Sovyet korkusu ile kendi topraklarına füze yerleştirilmesini istemediler. Yalnızca Türkiye, İtalya ve İngiltere füze almayı kabul etti51.

Bu doğrultuda Jüpiter adı verilen füzeler Türkiye’ye konuşlandırıldı. Amerika’nın bu hamlesi sebebiyle Sovyetler oldukça rahatsız olmuş ve ABD’ye karşı bir çevreleme hareketiyle Küba’ya nükleer füze yerleştirme kararı almış ve uygulamaya koymuştur.

Karşılıklı olarak yapılan füze hamleleri sonucu her iki güç kendi güvenliklerinin tehlike altında olduğunu düşünmeye başlamıştır. Sovyetler özellikle Türkiye’deki füzeleri büyük bir tehdit unsuru olarak algılamaktaydı.

Dünya nükleer bir savaşın eşiğindeydi. Türkiye ise bu savaşın tam ortasında en büyük riski taşıyan ülke olarak bulunmaktaydı. Bu krizde başta Türkiye olmak üzere diğer NATO ülkelerinin kaderlerinin Amerika’nın eline bırakılması, gerçekten olayın ne derece ciddi olduğunu ortaya koymaktaydı. Özellikle Türkiye her an bir Sovyet müdahalesine maruz kalabilirdi.

Kriz süreci uzadıkça her iki gücün rahatsızlığı artmaktaydı. Taraflarca atılacak yanlış bir adım telafisi zor zararlar doğurabilirdi. Bu nedenle sorunun barışçı yollarla çözülmesi gerekiyordu. Bu doğrultuda iki güç karşılıklı olarak füzelerin çekilmesi yönünde anlaşma sağlamaya çalıştı. Ancak taraflar hem birbirlerine güvenmiyorlardı, hem de bu kriz dönemini minimum zararla atlatmak istiyorlardı. Bu kriz döneminde Sovyetlerin en büyük kaygısı Türkiye’deki füzelerdi52. Sovyetlerin Türkiye’deki füzelere karşı Küba’daki füzeleri pazarlık konusu yapması53 Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından önemli bir sorun doğurabilecek husustu. Çünkü Türkiye Sovyetlere karşı en büyük tehdit olarak Amerika’nın Jüpiter füzelerini görmekteydi. Her ne kadar füzelerin ateşlenmesinde çift kontrol sistemi kullanılsa da bu füzeler Sovyetlere karşı caydırıcı bir etki yapıyordu.

51 Ayşegül Sever, “Yeni Bulgular Işığında 1962 Küba Krizi ve Türkiye,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 52, No:1-4, (Ocak-Aralık 1997) s.s. 647-660.

52Mustafa Kibaroğlu, “Kitle imha Silahlarının Gelişim Süreci, Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Yapılan Çalışmalar ve Geleceğin Güvenlik Tehditleri,” 2023 Dergisi, (Kasım 2002), s.s 1-24.

53

Susan Strange, Cuba and After, The Yearbook of World Affairs, 1963, s 1 ; Metin: Documents on American Foreign Relations, 1962, s.s. 396-397.

Her şeye rağmen taraflar krizi barışçı yollarla çözme konusunda istekliydiler. Anlaşmak için karşılıklı olarak adımlar atmaya çalışıyorlardı. Sovyetler ve Amerikalılar arasında yapılan pazarlıklar neticesinde füzelerin karşılıklı olarak çekilmesi konusunda anlaşıldı54.

Küba Krizi’nin ortaya çıktığı andan itibaren Türkiye en ufak bir tereddütte bulunmaksızın, savaş riskini bile göze alarak, ABD’nin yanında yer aldı ve ABD’nin tüm girişimlerine destek oldu. Çünkü ABD’nin desteklenmesi NATO çatısı altında ki Türk Amerikan ittifakının bir gereğiydi55. Buna karşılık ABD anlaşma sağlayabilmek için Türkiye’deki füzeleri çekeceğine dair Sovyetlere söz vermişti. Ayrıca bu durumdan Türkiye dâhil hiçbir NATO ülkesinin haberi yoktu. İlerleyen dönemde iki ülke arasındaki karşılıklı pazarlıklarda Türkiye’deki füzelerin Amerika tarafından pazarlık konusu yapıldığının dünya tarafından öğrenilmesi, Türk Amerikan ilişkilerine büyük bir darbe vurdu. Özellikle bu konu hakkında Türk hükümetine haber verilmeden adım atılması Türkiye’de derin bir rahatsızlığa sebep oldu. Bu kriz çerçevesinde ABD kendi çıkarlarını korumak amacıyla Türkiye’nin çıkarlarını hiçe saydı56. Bu durum neticesinde Türkiye’de Amerika’nın güvenilirliği sarsıldı.

Nihayetinde ABD Sovyetlere verdiği söze sadık kalarak Türkiye’deki füzeleri geri çekti. Her ne kadar geri çekilen füzelerin yerine bir takım güvenlik önlemleri alınarak Türkiye’ye bir takım konvansiyonel silah sözü verilse de bu durum Türkiye’yi memnun etmedi.

Küba krizi Türk Amerikan ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. Türkiye’nin ABD’yi koşulsuz olarak destekleme dürtüsü bu krizle birlikte sorgulanmaya başlamıştır. Bu kriz ABD’nin kendi çıkarları söz konusu olduğunda tereddüt etmeksizin Türkiye’yi yalnız bırakabileceğini gösterdiği önemli bir olaydır.

54Murat Silinir, “ABD’nin Gücünün Geleceği”, (Master Tezi, T.C. Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı Ankara 2007), s.61.

55 Nasuh Uslu a.g.e., s.161.

56

Tayyar Arı, “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası ve ABD İle İlişkileri: Politik İkilem”, Doğudan Batıya Dış Politika ve Ak Partili Yıllar, der. Zeynep Dağı, Ankara, Orion Yayınevi, 2006, s.s. 115-140.

3.8. Johnson Mektubu ve Sonrası Türk Dış Politikasında Meydana Gelen