• Sonuç bulunamadı

B. GAZETEYE GÖRE EKONOMİK HAYAT

3. Köy Hayatı

Türkiye nüfusunun büyük bir çoğunluğu köylerde yaşadığına göre Selçuk’un da köy ve köylüye uzak durması beklenemezdi. Gazete köylüyü bilgilendirmeyi amaç edinmiş, köy ve köylünün sorunlarını tespit etmiş, çözüm yolları önermiştir.

218 Aynı yer.

219 M. Meriç, “Veteriner Hekimliği 105. Yılını İdrak Etti”, Selçuk, 27 Ocak 1948, Sayı 224, s. 2-3. 220 Önder, “Köye Dair”, Selçuk, 2 Nisan 1948, Sayı 243, s. 2.

Gazeteye göre Türk köylüsü ihmal edilmiş, görmezlikten gelinmiştir. “Artık

yollarımızı köylere, yüzlerimizi köylere, yönlerimizi köylere dönme vaktimiz221”

gelmiştir.

Mehmet Önder’e göre Türk köylüsü her türlü fedakârlığı göstermiştir. Yemeyip yedirmiş, içmeyip, içirmiş, asırlar boyu hizmet etmiş fakat bunlara karşın hizmet görememiştir. Seçim zamanları gibi belirli vakitlerde hatırlanan köylüye devamlı tutulmayan vaatler verilmiştir. Önder bunları şu şekilde eleştirir: Biz filanız

dediler, geldiler gittiler… Biz köycüyüz dediler, geldiler gittiler… Biz sizi “yaşatacağız, biz sizi doyuracağız, biz sizi, biz sizi… Boş!222”

Coğrafi ve ekonomik bünyeleri bakımından pek çok değişiklikler gösteren köylerimizin genel ve sosyal davalarına değinen Selçuk; en önde gelen sorun olarak çalışmanın düzenli bir şekle sokulması meselesini zikreder. Köylerimizin genelinde bütün işler yaz mevsiminde yapılmakta kış devresi ise bir istirahat devresi sayılmaktadır. Köylü de bir işçidir. Öyleyse daimi bir işe sahip olmalıdır. Köylü bir yılın sadece yarısını çalışarak geçirecek olursa kazanç vasıtalarını yalnız yılın altı ayına bağlamış olur. Selçuk’a göre bu durumun önüne köylüye boş zamanlarında başka ödevler yüklemekle geçilebilir. Mesela boş kaldığı müddet köyünde marangozluk, kerestecilik gibi işlerle köylünün meşguliyetinin sağlanabileceğini belirtir.

Zikredilen durumun diğer bir neticesi ise, boş zamanlarda köylü, köy kahvesinde vaktini harcayarak tembelliğe alışacaktır. Yukarıda zikredildiği gibi devamlı bir çalışma tesis edilirse bu durumun da önüne geçilebilinecektir223.

Gazetede köye dair zikredilen diğer bir sorun ise ağıl meselesidir. O dönemde köylerimizde kış çok oldu mu, ağılsızlıktan davarlar kırılırdı. Bu durum köylünün şahsî servetini yitirmesine, hükümetin alacağı mühim bir verginin azalmasına neden olmaktaydı. Gazete köylerde örnek ağıllar oluşturup köylümüzü yeniye alıştırarak bu sorunun ortadan kaldırılabileceğini savunmuştur224.

221 Önder, “Köye Dair”, s. 2.

222 Önder, “Artık Köylüyü Aldatmayalım”, Selçuk, 18 Haziran, Sayı 265, s. 2. 223 Önder, “Köylerde Çalışma Hayatı”; Selçuk, 28 Aralık 1946, Sayı 115, s. 2. 224 Selçuk, 9 Kasım 1945, Sayı 2, s. 1.

Köylerimizin ağıl kadar önemli diğer bir sonunu da köy meralarının durumudur. Galip Bilge konuyla ilgili yazdığı bir yazısında meraların durumunu şu şekilde açıklar:

a) Köy ihtiyar heyetleri meralara uçtan kıyıdan yapılan tecavüzlere sessiz kalmaktadır.

b) Köy ihtiyar heyetleri umumiyetle adi bir senetle ve hatta kararla muayyen bir meblağ karşılığında meraların bir kısmını şahıslara satmaktadırlar.

c) Köy enstitülerinden mezun olup köye gelen öğretmenlere verilecek arazi meralardan verilmektedir.

Bilge; bu meralar ne muhtarın, ne heyetin, ne de öğretmenin malıdır der. İstimlâkten birkaç kişiyi mahrum etmemek için bu yolun tutulmasının yanlışlığını belirtir225.

Gazete yazarlarından Böcüoğlu (Afif Evren) ise tamamen farklı bir noktaya parmak basmıştır. Ziraat Bankası önünde uzayan köylü kuyrukları üzerinde duran yazar, bankanın çiftçiyi borçlandırmak için değil, refaha kavuşturmak için kurulduğunu, fakat bu gayeye ulaşamadığını söyler. Köylünün çoğunun ihtiyaçtan değil alışkanlıktan borçlandığını savunan yazar, onlara ekonominin ne demek olduğunu anlatmaları için köy öğretmenlerinin devreye girmesi gerektiğini belirtir226. Gazetemizin başyazarı M. Muhlis Koner de köylünün her şeyi devletten beklememesi gerektiğini, köyün bazı sorunlarının köylü tarafından halledilebileceğini belirtir. Köylünün kendisinin yapabileceği işleri M. Muhlis Koner şöyle sıralar:

• Evini Düzelt: Hala köylülerimizin hayvanlarla beraber yattığını görüyoruz. Hala bazı evlerin bir tuvaleti bile yok.

• Hala sokaklarda gübre yığınları yollara atılmış vaziyettedir.

225 Bilge, “Köy Meralarının Acıklı Durumu”, Selçuk, 23 Kasım 1945, Sayı 5, s. 3.

226 Böcüoğlu (Sabit Günbay), “Köylüyü Hep Borçlu mu Göreceğiz?” Selçuk, 14 Aralık 1946, Sayı 111,

• Köylere ağaç dikilmelidir. Su gören yerler bile istenildiği gibi ağaçlı değildir227.

Görüldüğü gibi gazetemiz köy davasını sahiplenmiş, köylerin kalkınabilmesi adına köylülerimizi bilgilendirmiştir. Gazetemiz köy davasının niçin halledilemediği hususunda devam etmekte olan kör zihniyeti hedef gösterir. Buna göre ‘’muhtar bir

derebeyi, fakir fukaranın tarlası üstüne kendi tapusunu çıkartan memur ahbabıdır. Öğretmen desen sanki allameyi cihandır, kibrinden yanına yaklaşılmaz. Doktor yüzü görmeyen yetmişlik ihtiyarlar vardır. Bir de köyden okuyarak yetişen ve kabuğunu beğenmeyen tosbağalar vardır228.”

Bu kör zihniyeti ortadan kaldırmak için Mehmet Önder ortak karar, ortak hareket ilkesini benimser. M. Muhlis Koner ise Köy Enstitüleri mezunlarına güvenir. Asırlardan beri yoldan, kültürden, sağlıktan her şeyden mahrum kalan ve derin bir uyku içinde uyuşuk ve miskin yaşayan köylerimize fikir, sanat, teknik ve nihayet çağdaş medeniyetin bütün icaplarının aşılayıcısı olarak enstitü mezunları gösterir229.

1949 yılının ilk aylarında üniversite talebe birliği aldığı bir kararla, üniversite öğrencilerinin yaz tatilinde köylere gidip halkı aydınlatmasını kabul etmişti. Selçuk bu kararın isabetinden bahseder. Ama bu kararın pratikte köylüye hiçbir kazanç sağlamayacağı, sadece daha köy bile görmemiş üniversitelilerin köylerin dertlerini bizzat yerinde görerek, işbaşına geldiklerinde ona göre hareket edebilmeleri bakımından bunun yerinde bir karar olduğunu savunmuştur230.

Bugün televizyonlarda özellikle yerel kanallarda köylere gidip o köyün tarihini, geçimini, sorunlarını anlatmak moda haline gelmiştir. Selçuk gazetesi daha o günlerde “Köylerimizi Tanıyalım” başlığıyla Konya’nın köylerini tanıtmıştır. 12 Aralık 1945 tarihinde ilk tanıtılan köy, Çukurağıl Köyü’dür. Daha sonra bir iki köy daha tanıtılmış bu dizinin arkası gelmemiştir.

227 Koner, “Köylüye Öğütlerim”, Selçuk, 29 Aralık 1945, Sayı 15, s. 1. 228 Önder, “Söz Arasında: Köy Davası”, Selçuk, 1 Haziran 1948, Sayı 260, s. 2. 229 Koner, “Enstitü Mezunları ve Köy”, Selçuk, 23 Ocak 1946, Sayı 22, s. 1. 230 Önder, “Üniversiteliler ve Köy Davası”, Selçuk, 1 Mart 1949, Sayı 336, s. 1.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

SELÇUK GAZETESİ VE KÜLTÜREL HAYAT

Benzer Belgeler