• Sonuç bulunamadı

Köy ve kent farklılığı kentleşmenin ve kentlileşmenin temel göstergelerinden olduğu için biraz ayrıntılı bir biçimde tartışılmasına gerek duyulmuştur.

Köy kent kavram çiftine belki de ilk açılımı İbni Haldun Yapmıştır. İbni Haldun, insanların geçimleri için farklı yollar seçtiğini, bir kısmının hayvancılık bir kısmının da tarımla uğraştığını ifade ettikten sonra yardımlaşmak ve düşmanlardan korunmak için birlikte yaşama zaruretlerinden ilk yerleşim yerlerini kurduklarını belirtir. İhtiyaç fazlası üretime paralel olarak, yerleşik hayatın başladığını ve insanların daha güzel bir hayat yaşamak için daha güzel evler yaparak şehirler oluşturduklarını söyler. Bu görüşleriyle İbni Haldun, şehirlerin üretim fazlası artı üründen doğan şartların bir sonucu olarak şekillendiğini ortaya koymaktadır.

İbni Haldun, şehirlerin gelişim yönünü, bedevilikten hazariliğe geçiş olarak çizer.(İbni Haldun, 1988: 302-304) O, sosyal ilişkiler açısından göçebelerin, köylerin ve şehirlerin bir analizini sunar ve şehirlerin imarı ile sosyal hayatın tekamülü arasında

paralellik kurar. O'na göre şehirler, yeni kurumların ve yönetici sınıfın ortaya çıkmasına zemin hazırlar.(İbni Haldun, 1988: 370) İbni Haldun'a göre şehirler, medeni (hazerilik) hayat biçimlerinin şekillendiği yerleşim yerleri olmasına rağmen bir takım olumsuzlukları da bünyelerinde barındıkları gözlenebilir. Şehirlerde, asabiyet ilişkileri zayıfladığı ve çözüldüğü için bireyler arasındaki sosyal dayanışma ve ilişkilerin yüzeyselleşmesi kaçınılmazdır. Diğer taraftan şehirlerde, sınıflar ve zümreler arasında iktidarı ele geçirmek için sürekli bir rekabet vardır. Şehirleşmenin beraberinde getirdiği bütün bu olgular, şehirlerdeki sosyal hayatın dengesini ve düzenini bozabilecek unsurlardır.(İbni Haldun, 1988: 340)

Köy ve kentler pek çok bakımdan birbirinden farklılıklar arz eden yerleşim yerleri ve farklı özellikleri olan cemiyet tipleridir. Nüfusla ilgili fark bunların başında gelir. Nüfusu belirli bir sayının altında bulunan yerleşim merkezlerine köy ve bunun üzerinde nüfusa sahip yerleşim merkezlerine kent deniliyor (Görmez, 1993:1)

Bu konuda başka bir ayrım ise; insan topluluklarını "folk" ve "kent" şeklinde ayıran Robert Rediel'in ayrımıdır. Rediel'e göre; "folk toplumları, küçük, kendi içine kapalı, kendi kendine yeten, izole, okur-yazar olmayan, homojen topluluklardır. Bu toplumlarda kuvvetli bir grup dayanışması hissi hâkimdir (Kıray, 1983,11–29)." Yüz yüze münasebetlerde bulunan ve çoğu kere birbirine akraba olan fertlerden meydana gelmiştir. Basit bir teknolojiye ve bölünmemiş, farklaşmamış bir ekonomik yapıya sahiptir. Dini hayat kuvvetlidir. Her türlü yeniliğe ve değişmeye şiddetle karşı koymaktadır. Bunun tam tersi Kent toplumlarıdır. Kent toplumları, başka gruplarla devamlı temaslar ve münasebetler halinde din, ırk ve adetler bakımından heterojendir.

Akrabalık bağlarının yerini gayri şahsi münasebetler almıştır. Dini hayat önemini kaybetmeğe başlamıştır. Karmaşık bir teknolojisi ve geniş ölçüde işbölümüne dayanan bir ekonomik yapısı vardır. Süratli değişimler içerisindedir, denilmektedir (Kıray, 1983:

11–29)

Cemaatler fertlerden meydana gelen ve fertler arasındaki şahsi, sıcak, samimi ve içice bağlantılar üzerine kurulmuş olan homojen ve mahrem topluluklardır. Cemiyetler ise, ırk, etnik menşee, sosyo-ekonomik statü ve kültür sistemleri bakımından farklılaşmış geniş ve heterojen topluluklardır. Köy cemaat, kent ise cemiyet olarak

Durkheim'a göre köy toplulukları; mekanik dayanışma üzerine kurulmuş basit cemiyetlerdir. Sosyal gelişmenin ilk basamağını teşkil ederler. Bunlar oldukça küçük, başka sosyal gruplardan ayrılmış, kendi kendilerine yeten cemiyetlerdir. Bu gibi cemiyetlerde, fertler arası işbölümü ve fonksiyonel ihtisaslaşma hemen hiç denecek kadar azdır. Dayanışma, fertlerin düşünce ve inanç sistemlerinin homojenliği üzerine kurulmuştur. Sosyal birlik veya bütünlük, fertlerin aynı adetlere ve geleneklere, aynı ahlaki ve dini kanaatlere veya inançlara bağlılığıyla sağlanmıştır. Kent ise; organik dayanışma üzerine kurulmuş olup insanlığın gelişmesinin daha ileri bir safhasını teşkil ederler. Bu cemiyetler, nüfusun ve nüfus yoğunluğunun artmasıyla birlikte kendini gösteren karmaşıklaşma süreci sonucunda meydana gelmiştir. Bu karmaşıklaşma, büyük ölçüde işbölümüne ve fonksiyonel ihtisaslaşmaya yol açmıştır. Grubun kendi kendine yeterliği kaybolmaya başlamış, bunun yerini gitgide artan fertler ve gruplar-arası karşılıklı bağlılık ve işbirliği almıştır. Sosyal ilişkiler geniş ölçüde sözleşmelerle yönetilmeğe başlanmış, sosyal düzen ve sosyal kontrol ise cemiyetin fertler üzerindeki farmal baskısı ile sağlanmıştır (Yörükan, 1968,10–11)

E. Howard Becker ise; cemiyetleri" kutsal" ( sacred) ve "laik" (secular) olmak üzere iki ana gruba ayırmıştır Becker "kutsal" ve "laik" terimlerine dini bir anlam vermemektedir. Becker’in kutsal dediği gruplaşmalar veya cemiyetler tabiatüstü veya ilahi olma manasında kutsal değildirler. Bu cemiyetler adetlerine mala mülke veya toprağa bağlı, dini vecibelerini yerine getiren cemiyetlerdir. Zihniyet ve sosyal bakımdan tecrit edilmiş,hatta coğrafi bakımdan diğer gruplardan ayrılmış cemiyetlerdir.(Yörükan, 2006: 14)

Kentler geniş ve kozmopolit olduğu için insanlar arası temaslar şahsiyetin her yönü ile değil, sadece ihtisaslaşmış roller olarak kalmaya meyillidir. İşyeri evden farklıdır. Her durumda insan farklı arkadaş gruplarına sahiptir. Satıcı ve alıcı, öğretmen ve öğrenci hatta komşular özel maksatlar için birbiri ile ilişkide bulunurlar. Birbirleri ile hayatlarının bütün yönleri ile ilişki içinde değildirler. Buna zaten zamanları da yoktur (Kahl, 1981: 192–193) .Kentte insanlar arası ilişkiyi para belirler. Kentli mal ve hizmet alıp, gelir ve paraya dayalı oyunlar oynar. Para ilişkisi sosyal münasebetleri n temel belirleyicisi olur (Tofler: 1983: 18). Büyük kentlerin mesken şartları da geniş ölçüde komşuluk ilişkilerinin şekil almasına etki etmektedir. Sık sık ev değiştirmeler, değişmez

ve sürekli komşuluk ilişkileri için uygun bir temel teşkil etmemektedir (Frayer: 1967:

216).

Köyde ilişkiler; akrabalık, aile ve komşuluk grupları içerisinde geçerken, fertler yoğun bir dayanışma içinde oluyorlar. Bu fertlerde ait olma, birbirinin yardımına koşma gibi davranışların gelişmesini mümkün kılıyor (Görmez, 1993: 27). Kentte enformel kontrol işlemiyor. Dolayısıyla Kent insanı fertlerin küçük grup davranışlarının farkında değildir. Kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez (Yörükan, 1968: 22). Örf ve adetler gevşemeye başlar. Ayrılıklar kuşaklar arasında gittikçe artar. Baba bir başka klubün, anne bir başka partinin veya klubün, oğul ve kız ise bir başka parti veya klubün üyesi olabilir (Fındıkoğlu,1967:1–60). Köy ve kent arasındaki en önemli farklardan biri de mesleki bakımdan farklılaşmadır. Köy zirai yapıya, kent ticari ve sanayi yapıya sahiptir.

III. BÖLÜM

Benzer Belgeler