• Sonuç bulunamadı

1.3. KLASİK İKTİSAT DÜŞÜNÜRLERİ

1.3.5. John Stuart Mill (1806-1873)

Pragmatizm (faydacılık) düşüncesiyle ün kazanan Mill’in, Klasik İktisada önemli katkıları olmuştur. Bu düşünürün yaşamı, eserleri, iktisadi görüşlerinden bahsedildikten sonra servet hakkındaki görüşlerine değinilecektir.

1.3.5.1. John Stuart Mill’in Yaşam Öyküsü

Daha sekiz yaşında Yunan Klasiklerini okumaya başlayan J.Stuart, on üç yaşına geldiğinde Ricardo ve Smith’ten etkilenmiştir.1823 yılında Mill, hukuk çalışmalarını başlatma planlarını bırakarak, Doğu Hindistan Şirketinde çalışmaya başlamıştır. Babasının muayenehanesinde asistan olarak işe başlayan Mill, Otuz beş yılını şirketin resmi görevlisi olarak geçirerek, en sonunda muayene memurunun en yüksek görevine yükseltilmiştir (Barber, 1967: 95-96).

Faydacılık ilkesiyle şüphesiz ün kazanmış olan John Stuart Mill’dir. Jeremy Bentham ve babası James Mill’in desteğiyle çok iyi bir eğitim görmüştür ve faydacılık ilkesini savunmuştur. Mill’e göre bireyin faydası maksimum seviyeye çıkarken aynı zamanda toplumsal faydanın da maksimum olacağı düşüncesini savunmuştur (Yayla, 2000: 77). Pragmatizm diye adlandırılan düşünce, Mill’in babasının desteğiyle bulduğu Jeremy Bentham’ın siyasal fikir anlayışına yaptığı ilavedir. Faydacılara göre, akıllı kişileri egoistlik harekete geçirir. Bu faydacılık düşüncesi, kendisini ortaya koyan kişilerin egoistlikten yararlanmasını gerektiğini düşünmektedir. Ona göre haz iyi, ıstırap kötü olarak yorumlanmıştır ve kişiler, hazzı sürekli takip eden hayvanlar gibi olduğu görüşünü savunmuştur (Tannenbaum ve Schultz, 2007: 358-359).

1.3.5.2. Mill’in Eserleri

Mill’in “Özgürlük Üstüne” isimli yapıtında liberal düşünceye katkıda bulunduğu anlamak mümkündür. Özgürlüğü, fayda temelinde açıklamaya çalışmıştır (Yayla, 2000: 79-80).

Mill, 1848 yılında yayınladığı “Ekonomi politiğinin eleştirisine katkı” adlı yapıtında üretim ile dağılımın birbiriyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Denis, 1997b: 505-506).

J.S.Mill’in “Politik Ekonomi İlkelerinin Esasları” adlı eserinin ilk bölümünde milletin servetinin üretiminden bahsetmektedir. İkinci bölümde, ulusal çıktı veya sınıf gelirlerinin dağılımından, yani emekçilere giden maaşlar, sermayedarların karları, toprak sahiplerinin kira payı ve ulusun yasal ve geleneksel kurumların, mülk düzenlemeler gibi özelliklerden nasıl etkileneceğini açıklamıştır (Taylor, 1960: 249).

1843 yılında yazdığı “Bir Mantık Bir Sistem” adlı eseri mantık biliminde en çok okunan kitaplardan birisi olmuştur (Ersoy, 2008: 375). 1844 yılında “Siyasi

İktisadın Açıklığa Kavuşmamış Bazı Sorunları Üzerinde Yazılar” adlı eserini

yayınlamıştır. 1873 yılında “Kendi Hayatı”, 1859 yılında “Özgürlük Üzerine”, 1874 yılında “Din Üzerinde Üç Yazı” ve 1951 yılında da “Faydacılık” isimlerinde eserlerini basmıştır.

1.3.5.3. Mill’in İktisadi Düşünceleri

Mill’in üretimi takip etmesinin ardı sıra, ekonomideki çeşitli ürünlerin pazarlarda fiyatlandırılmasından önce geldiği düşüncesi, klasik ürünün modern görüşten farklı olduğunu savunmuştur (Taylor, 1960: 251).

J.S. Mill, Malthus ve Ricardo’nun izini sürerek nüfusun artmasını cemiyeti büyük zarara sokacağını, toprakta “azalan randımanlar kuramını” gıda fiyatlarını ve ücretleri artırarak bir dönem sonrasında toplumları ekonomik durgunluğa götüreceğini düşünmektedir (Ulutan, 1978: 321).

David Hume ve Adam Smith fayda kavramının var olduğunu ve bu iki yazarın da teorilerinin esasını fayda oluşturduğunu dile getirmişlerdir. David Hume ve Adam Smith’ten sonra faydacılık kavramı artık o kadar değişmiştir ki, Hume ve Smith yerine Bentham, James Mill, John Stuart Mill faydacılık denildiğinde akla gelen isimler arasında olmuştur (Yayla, 2000: 74-75).

Mill, Benthamcı faydacılık ilkesini yitirdiğinden dolayı yirmi yaşında bunalıma girmiştir. Bentham’ın, mutluluğu bir haz peşinde koşma değil de, olabildiğince yüksek hedeflere varma gayretiyle oluşacağını dile getirir. Mill, faydacılığı insanın menfaati üstüne oluşturulan bir fayda olarak ifade eder. Mill, tüm bireylerin eşit olduğunu düşünerek faydacılık ilkesinin de eşit olduğunu dile getirmiştir. Mill’in insan doğası

hakkındaki düşüncesi eşit bireyleri temel almaktadır (Tannenbaum ve Schultz, 2007: 361-362).

Mill, “Faydacılık” yapıtında zevk, insan güdüsünü oluşturmaktadır. Düzenin çok sayıda bireylerin saadetini oluşturduğunu ifade eden Bentham’cı düşünceyi onaylayarak işe girişmiştir. Fakat haz görüşü Bentham’ın görüşüyle farklıdır. Bentham, hazla özellik açısından ayırım yapılmaması gerektiğini, hazzın miktarını ele alınması gerektiğini söylemiştir. Mill ise hazzın vasıflara uygun bir şekilde bölümlendirilmesi gerektiği düşüncesindedir. Ruhsal hazzın bedensel hazza oldukça daha üstün olduğu kanaatindedir (Yayla, 2000: 78).

Mill, kişisel özgürlük düşüncesin insanların ortaklaşa biçimde içlerinden belli olmayan birinin özgürlüğüne karışmasını sağlayan tek amacının kendisini müdafaa etmek olduğu görüşünü dile getirmiştir. Mill, özgürlüğü, başka kişilere zarar vermeden uygun biçimde istediğini gerçekleştirmesiyle meydana geleceğini dile getirmiştir (Tannenbaum ve Schultz, 2007: 365-366).

J.S.Mill, sosyalist düşünürlerin görüşlerine katılmamıştır. Liberalizmin yok edilmesini istememiştir. Teknik ve ekonomik ilerlemeyi savunmuştur. Liberalizmin sınırını belirlemiştir. Liberalizmin, doğa kanunlarının en mükemmel kanunun olduğu konusunda şüpheci bir tavır sergilemiştir. J.S. Mill’e göre tabiat iki manada anlaşılmaktadır. Birincisi, tüm durumların toplamı ve meydana getirdikleri çıktılar olarak açıklamıştır. İkincisini, bireylerin hevesleri ve etkinlikleri sonucunda oluşan tüm şeylerdir. Bu isimde kullanılınca tabii düzen, tüm medeniyet, tabiat için bir kusur olmaktadır. Bunları bireylerin zekâsı ve yaratıcılığı belirlemektedir (Hamitoğulları, 1978: 143).

Mill, dış ticarette serbestliği savunmuştur. Ricardo’nun “karşılaştırmalı

maliyetler” kuramını onaylamıştır. Mill, ekonomik olayları açıklamak için servetin

sürekli takip ettiği varsayılan, “Ekonomik insan” düşüncesini geliştirmiştir (Ulutan, 1978: 320).

Mill’in gözlemlemiş olduğu iktisadi dünya, Ricardo ve Malthus’un kaygı duyduğu durumdan daha büyük ölçüde değişime uğramıştır. Daha önceki klasiklerin katılmış olduğu belirli politika savaşlarından çoğu sürekli olmasa da kazanılmıştı. 1846 yılında Mısır Kanunları yürürlükten kaldırılmış, bankacılık ve para birimi tekrardan

hazırlanmıştır ve uluslararası ödeme aracı olan altına bağlılık sürdürülmüş ve geçici sistem aracılığıyla kabul edilen hareketlilik sınırlamalarına Zayıf Kanunlar uygulanarak değiştirilmiştir (Barber, 1967: 94-95).

J.S. Mill, Ricardo’nun rant kuramını endüstri üretimine uygulamıştır. İstihsallerin farklı maliyetlerle üretim ettikleri bir malların fiyatı pazarda maliyetin üstünde olacağından az maliyet ile emek harcayan üretim sağlayan kişiler bir çeşit ranta sahip olacaktır. İstihsal etmenlerindeki üretim farklılığı rantı oluşturmaktadır. Toprak rantının dışarısında olan bu ranta “mutlak rant” adı verilmiştir (Kumbaracıbaşı, 1976: 69).

Ücret fonu düşüncesini ilk ortaya koyan düşünür A. Smith olmasına rağmen bazı düşünürler de (Turgot, Malthus vb.) dile getirmiştir. Ancak ücret fonu kuramının genel düzeyini tek çözümleme yolu olarak kabul eden John Stuart Mill’dir. Sermayesi olan kişiler sermayesinin bir bölümünü, hizmete bulunacakları işçilerin ücretlerini ödemek için önceden avans olarak koymaktadırlar. Bu avansların toplamından ücret fonu oluşmaktadır ve ücretlerin düzeyini ayarlayıcı bir davranış göstermektedir. Emeğin arzı nüfusun artmasına bağlı olmuştur. Öyleyse ücretler emeğin arz ve talebine bağlı olmuştur. Mill’in nüfustan bahsetmek istediği, emeğini kiralayan işçilerin adedidir. Sermayedeki amaç, tedavülde bulunan sermaye ve emeğin satın almasından dolayı harcanan bölümüdür (Yalçıntaş, 1969: 32).

Mill, çocukların çalışmasına engel olup, çalışanların saatlerinde azaltma yapmıştır, sendikacılığın ilerlemesindeki güçlükleri ortadan kaldıran yasalar ileri sürerek ve köy halkının toprağı mülkiyetine almalarını dile getirmiştir (Ulutan, 1978: 320).

J. S. Mill’e göre tabiat yasasına benzer başka yasalar da vardır. Bu yasalar fizyokratlarda olduğu gibi ahlaka uygun ve yararlı şeyler değildir. Bu yasa kişi hürriyetinin sonucudur. Ekonomide önemli olan bireydir. Bireyin yapması gereken de kendi menfaatini düşünmektir. Fakat toplulukta ruhsal ve kurumla ilgili şartlar meydana gelmişse Mill, toplumun menfaatinin de bireyin tutumuna yol gösteren bir faktör olmuştur (Kumbaracıbaşı, 1976: 68).

Çalışmalarında bazı terimleri yeniden tanımlamaya çalışan Mill, ekonomi teorisi üzerine ilk denemelerinden birinde verimli emek ve verimsiz emek tanımına yer

vermiştir. Ona göre emeğin yeniden üretilmesinde maddi nesnelerin üretilmesinde sadece üretken olmasından oluşmaktadır. Yetenekler belirli şartlar altında üretken görülmektedir. Hâlbuki Mill geleneksel düşünce içinde olmuştur. Bazı maddi nesnelerin somutlaşmış olduğunu görse de yine de verimsiz olacağını dile getirmiştir (Barber, 1967: 97).

J.S.Mill’e göre gelir dağılımı ile ilgili kuralları insanla ilgili olan keyfi ve ihtiyari olarak hazırlamaktadır. Mallar üretildikten hemen sonra insanlar, ortaklaşa veya kişisel olarak bu mal ve hizmetleri istediği gibi dağıtabilir. Şöyle ki, zenginliklerin paylaşılması topluluğun alışkanlıklarına bağlı kalmıştır. Bu paylaşımda belirlenen kurallar fikir ve duygulardan meydana gelmiştir ( Hamitoğulları, 1978: 145).

1.3.5.4. Mill’in Servete Yönelik Düşüncesi

İngiliz düşünür hayatında birçok alanda önde olan iktisatçı olmasına rağmen, servet hakkında düşünceye yeni bir özellik katabilmiş değildir. A.Smith ile başlayan klasik okulda özellikle Mill, Say’in düşünceleri benzer olmuştur. Bilhassa servet ile ilgili düşünceleri de benzer olmuştur. S. Mill’e göre servet, bir mübadele değeri olan bütün yararlı ve beğenilen şeylerdir; bunlar maddi ve tasarruf yapabilmeye uygun olması gerekmektedir. J. B. Say gibi J.S. Mill de yetenek ve becerikliliği servet olarak kabul etmişlerdir (Connel, 1949: 32). Doktorların, müzisyenlerin vermiş oldukları hizmet servet Mill’e göre servet sayılmaktadır ve müzisyenlerin, ressamların ortaya koymuş oldukları eser servet sayılmaktadır. Maddi şeyler servet sayılırken maddi olmayan şeyleri de (hizmet gibi) servet olarak kabul etmektedir.