• Sonuç bulunamadı

4. KATILIMCILARIN GÖZÜNDEN ISHK: YENİ BİR MUHALEFET BİÇİMİ Mİ

4.1.3. ISHK’da LGBT Bireyleri

Erdoğan ve Köten’e göre, Türkiye’deki LGBT hareketinin önemli bir problemi, toplumdaki eşcinsellere yönelik nefret ve dışlayıcı tavırdır. Bu nefret hetero-ataerkil resmi söylem ve medya diliyle (hastalık, fuhuş, gayri ahlaki vs.) beslenmektedir. Erdoğan ve Köten’in kullandığı araştırma sonuçları bu durumu gözler önüne seriyor:

Bahçeşehir Üniversitesi tarafından 2009’da yapılan “Radikalizm ve Aşırıcılık” adlı araştırmada, 34 ilde 1715 kişiye sorulan “Kiminle komşu olmak istemezsiniz?” sorusuna katılımcıların % 87’si “eşcinsel” kişiler olarak yanıt vermiştir (Esmer, 2009). Aynı soruya aynı şekilde verilen yanıt oranı 2011 Türkiye Değerler Araştırması’nda % 84, 2012 Türkiye Değerler Araştırması’nda ise yine % 87’dir (Esmer, 2012)… Sözü edilen üç araştırmanın sonuçlarında da, eşcinsellerin en çok “rahatsızlık duyulan” grup olması dikkat çekicidir (2014, s. 102-103).

LGBT bireylerinin en çok rahatsız duyulan grup olduğu bir siyasal kültürde29, solun ve muhalif hareketlerin LGBT bireylerine tavrı genellikle toplumdan farklı olmamıştır.

1970’lerin Türkiye solu, eşcinselliğe ve onların kimlik sorunlarına mesafeli yaklaşmış, hatta eşcinselliği kapitalist yozlaşmanın bir sonucu görecek kadar ileriye gidenler de olmuştur

29 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ertetik 2010.

142

(Erdoğan ve Köten, s.105). Türkiye sol hareketlerinde LGBT bireyleri de vardı, ama LGBT bireyler sol örgütlerde ancak cinsel kimliklerini gizleyerek yer alabiliyorlardı. 12 Eylül askeri darbe yönetimi eşcinsellere yönelik oldukça sert yaptırımlar uygulamıştır. Eşcinseller saçları kazıtılarak şehir dışlarına sürülmüş, eşcinsel sanatçıların sahneye çıkmasını engelleyen kararlar çıkarılmıştır.30

Türkiye LGBT hareketi, ancak 1990’lı yıllarda kamusal alana örgütlü olarak

çıkabilmiştir. Türkiye’nin ilk eşcinsel örgütü Lambda İstanbul, Avrupalı eşcinsel örgütlerin de desteğiyle 1993’te kurulmuştur. Aynı yıl Lambda İstanbul’un Türkiye’de yapmayı planladığı ilk uluslararası Gey-Lezbiyen etkinliği valilik tarafından engellenmiştir. Türkiye’de LGBT hareketinin bir diğer önemli oluşumu da Kaos GL dergisidir. Dergi 1994’ün Eylül ayında Ankara’da çıkmaya başlamış ve ancak on bir yıl sonra, 2005’te bir derneğe dönüşebilmiştir.

Koordinasyon’un kurulduğu 2000’li yıllar, LGBT hareketinin kamuoyu önünde görünürlük mücadelesi verdiği döneme denk gelmiştir. LGBT birey ve örgütleri savaş karşıtı hareketin belki de en renkli, aykırı katılımcıları olmuşlardır. Lambda İstanbul aktivisti Deniz Deniz, Koordinasyon’un sekreterliğini sürdürmüştür. Mülakatta kendi durumunu ve

Koordinasyon’da eşcinsel hareketin tanınmasını şöyle ifade ediyor:

Düşünün bir Koordinasyon sekretarya ofisi var ve bir eşcinsel orada çalışıyor. Ben Mazlumder’i arayıp aidatını getirmesini söylüyorum. Toplantılarda onları karşılayan biri olarak onlarla bir arada olmanın faydasını çok gördüm. Bir defa biz de varız diyebildik, abartmadan doğal olarak bunu gösterdik. Mazlumder, Özgür-Der ve diğer İslamcı yapıların, katı solcu yapıların fikirlerini değiştirdik mi buna ilişkin net bir şey söyleyemem. Ama yan yana gelmeyeceğimiz insanların eşcinsel derneğinin de o Koordinasyon’da olduğunu bilerek aynı harekette devam etmeleri bence bir adımdır. Ve önemli bir adımdır (2014, Mülakat, 3 Şubat).

30Erdoğan ve Köten, s. 101: “1980 askeri cunta yönetimi de, sahnede kadın kıyafeti giyen erkeklere yasak

getirmiş; bu yasak, İçişleri Bakanlığı’nın 19 Mart 1981 tarihli ‘Bar, pavyon gibi içkili yerlerde,

kadın kıyafetiyle erkeklerin çalıştırılmasının engellenmesini içeren’ genelgesiyle uygulanmıştır. Bu genelge Avrupa Birliği uyum yasaları paketiyle 2002 yılında yürürlükten kaldırılmıştır.”

143

Koordinasyon süreci LGBT hareketinin bu görünürlüğü elde etmesinde çok önemli bir işlev görmüş, pek çok toplumsal kesimin birkaç aylık sürede LGBT hareketini tanımasını ve kabullenmesini sağlamıştır. LGBT tarihi üzerine yazılan çoğu makalede savaş karşıtı

hareketten bahsediliyor: Erdoğan ve Köten, ( 2014, s.106) “bu süreçte LGBT gruplar savaş karşıtı eylemlere katıldılar. . . . Eylemlerde kendi bayraklarını açmışlardı”; Ertetik (2010, s. 32) LGBT bireylerinin Irak savaşına karşı eylemlerde yer aldığını belirtiyor; Kurbanoğlu (2010, s. 67) 2002’de pek çok LGBT sivil toplum kuruluşunun ve nerdeyse tüm LGBT bireylerinin Amerika’nın Irak savaşına karşı yapılan eylemlere katıldıklarını anlatıyor. Deniz Deniz Koordinasyon sürecinde yayınlanan kitap, dergi ve gazetelerde, web sitelerinde

eşcinsel hareketten bahsedildiğini, bu yayınların LGBT bireylerin kamuoyunda gözükmesine yardımcı olduğunu anlatıyor:

Geçenlerde kütüphaneme baktığımda Koordinasyon dönemine ilişkin yazılmış birçok kitap ve dergi gördüm. İnterneti karıştırdım biraz, o dönemde çıkmış haberlerle karşılaştım. Baktığımda hepsinde Lambda İstanbul adı geçiyordu, hepsinde eşcinseller geçiyordu. Dolayısıyla eşcinsel harekete yaptığı katkı anlamında Koordinasyon çok önemli bir noktaydı (2014, Mülakat, 3 Şubat).

Türkiye gibi Müslüman bir ülkede eşcinsellerle Müslümanların bir arada yürüyüş yapması çok önemliydi. Memet Ali Alabora İslamcılar ile LGBT bireylerinin birlikteliğinin Türkiye’de bir ilk olduğunu söylüyor:

Bu çeşitlilik daha önce görülmemiş bir şeydi, dünyanın da görmediği bir şeydi. Dünya 1999’da gördü. Ne oluyor ya dedi, Seattle’da gördü, bu tür heterojen bir yapı

Türkiye’de ilk kez görüldü. Bunun ilk görüldüğü yer de 1 Aralık mitingidir. Eşcinseller ile İslamcıların yan yana yürüyebildikleri ilk örnek yani. Bu anlamda dünyada da bir ilktir (2014, Skype görüşmesi, 21 Şubat).

Canan Şahin, Koordinasyon döneminde eşcinsellere diğer kesimlerle beraber iş yapma olanağı sağlandığını düşünüyor:

Belki pek çok kampanya açısından ISHK bir okul oldu. Eşcinseller için, başkalarıyla yan yana gelinen, dirsek teması kurulan, kendi kimlik politikalarının dışında küresel bir meselede başka ülkelerdekilerle birlikte hareket edilen bir deneyim oldu. Savaş karşıtı hareket içinde eşcinseller siyasete katılmış oldular. Koordinasyon’da

Mazlumder’le eşcinseller aynı mekanda yer almış oldular (2014, Skype görüşmesi, 2 Haziran).

LGBT bireylerine özellikle sol kesimden verilen desteğin savaş karşıtı eylemler sırasında arttığı görülmektedir. Deniz Deniz, İstanbul’daki ilk gay-pride’ı anlatıyor:

O dönemlerde kamuya açık alanda ilk gay pride yapıldı. Daha önce izin alınamamıştı. Basın açıklamasını okuyan kişi olarak dönüp arkaya baktığımda eşcinsellerden çok arkamızda Koordinasyon’da tanıştığımız kişileri gördüm. Şimdi nasıl Gezi sonrası pride çok kalabalık olduysa, onun da başlangıcı bu anlamda Koordinasyon’dur. Antikapitalistler, DSİP’ten arkadaşlar, çok katı solcu yapılardan olan arkadaşlarımız da gelmişti, gizli, gizli, özellikle kadınlar. Parti bizi görürse ne olur diyorlardı ama gene de gelmişlerdi (2014, Mülakat, 3 Şubat).

Koordinasyon’da solcuların bir kısmının LGBT bireyleri hakkındaki tavırları değişti. Deniz Deniz, Koordinasyon içindeki birlikteliğin bazı katı solcuları değiştirdiğini düşünüyor:

Koordinasyon ofisine gelen katı solcu yapılardaki kadınların gizli gizli Lambda’yı görmeye gelip, Lambda’ya bakıp “niye bizim örgüt size böyle yaklaşıyor” deyip, örgütsel olarak değilse bile kişisel olarak özeleştiri verdiğini biliyorum. O dönem Lambda olarak 1 Mayıs’a hazırlandık, belgesel çekimi yapıldı. Ben yürürken o yapıdaki üç kadın korteji bırakıp bana gelip sarılıyorlar. Bundan bir yıl önce o kadın o korteji bırakıp sarılamazdı, isterdi belki ama korkardı. Belgeselde de var pankartını ve dövizini yere bırakıyor, geliyor bana sarılıyor, sonra tekrar dönüyor, arkadaşları da onları izliyor. Dolayısıyla baktığımızda bu hareket üç, beş kişinin bile bakış açısını değiştirebildiyse önemli bir harekettir(2014, Mülakat, 3 Şubat).

Koordinasyon sürecinde Türkiye solu açısından LGBT bireyleri ve örgütleriyle ilgili olumlu adımlar atılmıştır. Kurbanoğlu (2010, s.72) 1990’ların başında bazı sol örgütler LGBT bireylerinin vermiş olduğu mücadelenin de etkisiyle konuya daha duyarlı olmuşlardı,

demektedir. DEHAP, ÖDP, DSİP gibi sol siyasi partiler LGBT bireylerinin hakları için mücadeleyi önemsiyorlardı. Ancak bunlar başlangıçta çok küçük adımlar atabilmişti. Koordinasyon süreciyle birlikte LGBT bireyleri ve örgütleri muhalif hareketlerin neredeyse

tamamıyla tanıştılar, muhalefetin bir parçası oldular. Koordinasyon sonrası, 2000’lerin ikinci yarısında LGBT bireylerinin mücadelesini destekleyen sol siyasi partilerin sayısı artmıştır: Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Halkevleri, Sosyalist Demokrasi Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi.

LGBT bireyleri açısından olumlu deneyimlerle örülü olan Koordinasyon boyunca, Müslüman camia eşcinsellerle birlikte olmaya göz yummuştur. Ancak Koordinasyon

deneyiminden sonra İslami kesim, özellikle Özgür-Der, eşcinsellerle olan ittifaklara bir daha girmediler. Gülden Sönmez, kendi tabanları açısından eşcinselliğin beraber iş yapılamaz bir kesim olarak göründüğünü anlatıyor:

Bizim kurallarımızdan bir tanesi; eşcinsel örgütler, bütün çalışmaları kendi bakışlarını, taleplerini yaymak için fırsat olarak kullanıyorlardı, biz buna müsaade etmeyeceğiz diyorduk. Çünkü kavimlerin bile helak oldukları bir mesele, Müslümanlar açısından hassas bir mesele, haliyle buna müsaade etmememiz gerekir diyorduk. Eşcinseller hakkında bir tartışma vardı içimizde (2014, mülakat, 6 Ocak).

Gülden Sönmez bu kuralla rağmen Koordinasyon’un bileşenlerinin eşcinsellere

yönelik tutumu yüzünden eşcinseller ile birlikte aynı koalisyonda kalmak zorunda kaldıklarını anlatıyor:

İstanbul’daki mitinglerde yanlış hatırlamıyorsam eşcinsel gruplar geldi. Küçük bir gruptu, sonra onlar tartışma konusu oldu. Bir yandan tartışırken, ortak çalışma devam etti, kopma konusu olmadı. Koordinasyon’daki politika, eşcinsellerin kendilerini ifade etme ve düşüncelerini, yapılarını yaymaya izin veren bir yapı olmadı.

Koordinasyon’da ‘Gelirlerse gelme diyemeyiz’ diye bir çizgi olmuştu (2014, mülakat, 6 Ocak).

Yıldız Ramazanoğlu eşcinsellere daha sonra verilen tepkinin nedenini Müslüman kesimin giderek Anadolu’ya, daha muhafazakâr bölgelere yayılması ve LGBT hareketinin de giderek büyümesi ve görünür olması olarak açıklıyor:

Tabii ki savaş çok acı bir tecrübeydi, yaşanmış bir tecrübeydi, bu ittifakta eşcinsellerin olması o kadar önemsenmiyordu. Zaman içerisinde, bu benim de düşüncem,

eşcinsellerin artık neredeyse her yerde çok baskın olması, onların yürüyüşleri, artık bu sadece kendilerinin yaşadığı bir şey olmaktan çıkıp propagandasını yapıyor olmaları, taraftarların toplanması, belki de rahatsız etmeye başladı. Özgür-Der bu konuda çok eleştiri almaya başladı, kendi yaslandıkları tabanda sıkıntı oluşturmaya başladı. Özgür- Der büyümeye başladı, sadece İstanbul’da varken, 2005’ten sonra büyümeye başladı, 20’ye yakın şubesi olmaya başladı. Taban da değişti, bizim daha önce karşı karşıya olduğumuz taban da değişti. Daha rafine, sofistike bir İslam anlayışına dönme ihtiyacı oluştu (2014, Mülakat, 4 Ocak).

LGBT hareketi Koordinasyon döneminde kamuoyunda görünür olmuştu. Türkiye siyasal kültüründe bir ilk yaşanmış, eşcinseller İslami kesimle aynı kareye girmiş, ancak beraberlik devam edememiştir. Eşcinsel hareketin yayıldığı, büyüdüğü, İslami kesimle birlikte iş yaptıkları bu dönem, İslami kesim açısından kısa vadeli olmuştur. Kurbanoğlu (2010, s. 104) 2000’lerin başında Ankara’da Kaos GL ile Başkent Kadın Platformu’nun arasındaki iyi ilişkilerin son zamanlarda bozulmaya başladığını, İslami kesimdeki kadın ve kurumların LGBT kurum ve bireyleriyle ortaklaşa iş yapmaktan uzak durduklarını anlatıyor. LGBT ve İslami kesim arasındaki işbirliği, İslami kesimden birkaç kadın ve kurumla sınırlı kalmıştır. Bu uzaklaşmada, İslami kesimin “LGBT bireyler yaşama hakkına sahiptir ama kamusal alanda görünür olmamalılar” düşüncesi etkili olmuştur.

Benzer Belgeler