• Sonuç bulunamadı

İTTİFAKLARIN YAPISI PARLAMENTODAKİ SANDALYE SAYIS

2.1.3.3. Irak Yerel Seçimler

31 Ocak 2009 tarihinde Irak’ın 18 eyaletinin 14 ünde yapılan yerel seçimler Irak’ın siyasi haritasını değiştirmesi bakımından önemlidir. Seçim, Kürt Bölgesel Yönetimi içinde kalan Süleymaniye, Duhok ve Erbil vilayetleri ile tartışmalı bölge Kerkük dışındaki tüm vilayetlerde gerçekleştirilmiştir.

Ülke çapında seçime katılım beklenen oranlara ulaşmamıştır. 2005 seçiminde Sünni Araplar seçimi boykot etmesine rağmen katılım % 58 olurken, bu seçimde boykot olmamasına rağmen katılım % 51 düzeyinde kalmıştır. Sünni Arapların yoğun olarak yaşadığı Musul, Diyala, ve Selahaddin gibi yerlerde katılım % 50-60 arasında değişirken, önceki seçimlerde % 60-80 arasında katılımın gerçekleştiği Şii nüfusun yoğun olduğu vilayetlerdeki katılım oranı % 40-50’lerde kalmıştır (Erkmen, 2009: 4).

Seçime irili ufaklı bir çok ittifak girmesine rağmen bunların en önemlileri şunlardı:

Hukuk Devleti Koalisyonu (Başbakan Nuri El Maliki’nin listesi), Mihrap Şehidi Koalisyonu (Abdülaziz El Hekim*’in liderliğini yaptığı Irak İslami Yüksek Konseyi’nin listesi), Bağımsızlar Listesi (Sadr’a yakın adayların oluşturduğu grup), Irak Listesi (Eyad Allavi), Ulusal Proje (Eski Baasçıların desteklediği Salih Mutlak’ın grubu), Tavafuk ve Irak İslam Partisi (Adnan Duleymi ve Tarık El Haşimi’nin önderlik ettiği İslamcı Sünni Arapları), Reformist Cephe (Dava’dan kopan eski Başbakan İbrahim Caferi’nin grubu), Fazilet Partisi, Uyanış Konseyi (Erkmen, 2009: 3). Bu ittifaklardan başka Musul’da Sünni aşiretlerin bir araya gelip kurduğu El Hadba ittifakı da Musul’da seçimi kazanmasından dolayı konumuz açısından son derece önemlidir.

Yerel seçimlerin galibi Maliki’nin Dava Partisinin de içinde olduğu Hukuk Devleti Koalisyonu olmuştur. Maliki’nin “Hukuk Devleti koalisyonu”

*

Irak’ın en etkili Şii liderlerinden olan Abdulaziz El Hakim, Ağustos 2009’da akciğer kanseri tedavisi gördüğü İran’da öldü.

listesinin alanı her ne kadar Irak’ın güneyindeki vilayetler ve başkent Bağdat’la sınırlı kaldı ise de, güney bölgesini oluşturan 9 vilayet ve Bağdat’ta diğer listelere büyük fark atarak ön sıralarda yer aldı (Hürmüzlü, 2009: 19).

Hukuk Devleti Koalisyonunun yerel seçimlerde birinci olmasının bu çalışma açısından önemi söz konusu koalisyonun son dönemlerde ve yerel seçimler öncesi mezhepsel yapıdan kurtulma çabası içerisine girip milliyetçiliğe ve merkeziyetçiliğe yönelmesidir. Seçim sonucunda elde edilen başarı, Maliki’nin milliyetçi ve merkeziyetçi söylemlerinin Araplar tarafından benimsendiğini göstermektedir.

Erkmen’e göre Maliki’nin yerel seçimlerde elde ettiği başarı nedenleri şunlardır: Güvenliğin sağlanmasında kazanılan başarı, diğer Şii gruplar Sadr ve Irak İslam Yüksek Konseyi’nin zayıflamasından doğan boşluğu doldurması, milliyetçiliğe yaptığı vurgu, Irak’ı bir arada tutma ve merkeziyetçilik vurgusu, aşiretlerin önemini kavraması ve bunu etkin olarak kullanması (Erkmen, 2009: 6-7).

Şii Araplar arasında yükselen milliyetçi ve merkeziyetçi söylemler eski Baasçı gelenekten beslenen Sünni Araplar arasında zaten vardı. Yerel seçimlerde ortaya çıkan tablo işgal sonrası belki de ilk kez Sünni ve Şii Arapları bu kadar birbirine yaklaştırmıştı. Arap milliyetçiliğinin tam olmasa da toparlanma sürecine girmesi Kürtler arasında bir tedirginliğe sebep olması kaçınılmaz olmuştur.

Yerel seçimler sürecinde Arap-Kürt çatışmasının en yoğun yaşandığı vilayet Ninova (Musul) olmuştur. Ninova’da 2005 yılında yapılan seçimi Sünni Arapların boykot etmesiyle vilayet meclisindeki 41 sandalyenin 31’ine Kürtlerin sahip olması uzun süredir gerginlik yaratmaktaydı. Ninova’daki aşiretlerin bir araya gelmesiyle oluşan El Hadba’nın bölgedeki oyların yarısını alması, Kürtlerin % 25’te kalması, vilayet meclisinde Kürtlerin hakimiyetine son vermiştir (Erkmen, 2009: 8).

Ninova’da Arap milliyetçiliğine dayalı bir yönetimin ortaya çıkması Kürtler ile Araplar arasındaki çatışmanın düzeyini artırmıştır. El Hadba’nın seçim zaferinden sonra vali seçilen El Nüceyfi’nin bir Türkiye ziyaretinde 27

Mayıs 2009 tarihinde ORSAM’a verdiği bir röportajda Kürtlerle ilgili söylemleri Ninova’da Arap-Kürt çatışmasının boyutlarını göstermektedir.

Nüceyfi, “Musul iline dâhil olan bazı bölgeler ‘Tartışmalı Bölge’ statüsünde el alınmak isteniyor. Kürt yönetiminin iddiaları sürüyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?” sorusuna “Kürtler bu konuda mantıklı hareket etmiyorlar. Musul’da siyasi hayat devam ediyor. Kürt partileri çok fazla şey kaybetti. Böyle bir duruma düşeceklerini hesap etmemişlerdi. 2003’ten 2008’e kadar önlerinde büyük fırsatlar vardı. O dönem istedikleri her şeyi elde edebilirlerdi. Bazı konularda taviz verip dengeyi iyi ayarlasalardı hedeflerine ulaşabilirlerdi. Ama bunun yerine her şeyi sahiplenmeye çalıştılar. O dönem Kürtlerin en güçlü, Irak’ın en zayıf olduğu dönemdi. Şimdi ise dengeler değişti. Artık hiçbir şey elde edemezler. Hatta eskiden sahip olduklarını da kaybettiler. Musul çok güçlüdür. Nüfus, yüzölçümü ve ticaret hacmi açısından Erbil ve Dohuk’un toplamına eşittir. Kürtler yanlış davranışlarıyla Musul’u kendilerine düşman ettiler. Son zamanlardaki hareketleri aslında iflas ettiklerini gösteriyor” şeklinde cevaplamıştır (“Nuceyfi” , 2009: 25).

Irak Yüksek Seçim Komisyonunun ilan ettiği sonuçlara göre Kürtlerin vilayet seçimlerinde aldığı oy oranı % 25’tir. Bu oran, azımsanmayacak kadar önemlidir. Kürtler, seçime hile karıştırıldığı iddiasına ilaveten bu oranın “tartışmalı” olarak nitelendirilen ve Kürt Bölgesel Yönetimlerine katmak istedikleri bölgelerden geldiğini ileri sürmektedir.

Sonuç olarak, seçimlerde özellikle Ninova(Musul) ve Diyala’da, etkisini kaybeden Kürt gruplar ile 2005’teki boykota son vererek seçimlere katılan ve beklendiği gibi bu bölgelerde birinci parti olarak çıkan ulusalcı Sünni Araplar arasında var olan gerginliğin artması beklenmektedir. Bu noktada Ninova ve Diyala’daki bazı bölgeleri kendi topraklarına katmak isteyen Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetime hâkim olan Kürt grupların, emellerine ulaşmasının çok daha zorlaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca Maliki’nin merkezi yönetimin güçlenmesi noktasında bölgesel yönetimin yetkisini kısıtlayacak politikalara yönelmesi bunu daha da zorlaştırmaktadır. Böylece Irak hükümetinde pek de etkinliği olmayan Sünni gruplar ve Irak hükümeti arasında doğal bir müttefiklik ilişkisinin oluştuğunu ifade etmek

yanlış olmayacaktır. Bu durumun Kürt gruplar hariç her iki tarafa da yaradığı söylenebilir (Duman, 2009: 31).