• Sonuç bulunamadı

I. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİ ÖNCESİ TÜRK-YUNAN

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ

A. I. MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİ ÖNCESİ TÜRK-YUNAN

İLİŞKİLERİ

Ana konumuzu oluşturan Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde Kıbrıs sorunu Türk dış politikasının en önemli dış politik meselesi konumunda bulunmaktadır. Bu dönemde Türk-Yunan ilişkilerini belirleyen temel sorunlar Kıbrıs sorunu, Ege sorunu ve Kıta Sahanlığı meseleleridir, yine bu dönemde Ege Adalarının Yunanistan tarafından silahlandırılması Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin gerginleşmesine zemin hazırlayacaktır. Bu sorunlar MC hükümeti döneminde Türk Yunan ilişkilerinde Türk dış politikasının çerçevesini çizen dış politik sorunlar olacaktır. Bu arada ABD silah ambargosu da Türkiye’nin Kıbrıs sorununda Rum ve Yunan tarafından tezlerine yakın tezleri benimseyerek uygulamasını sağlamak amacıyla ABD tarafından uygulanan bir baskı mekanizması olarak düşünülebilir.

Bu bölümde bu dış politik meselelerin doğuşunu ve bu meselelerin MC Hükümetine kadar geçirdiği evreler konu edinilecektir.

1.

Ege Sorunu ve Kıta Sahanlığı Meselesi

Kıta Sahanlığı, sahile kadar inen bir ana kara parçasının giderek değişen bir eğimle deniz içinde devam eden doğal bir uzantısıdır. Bu yapı kıtayla okyanus arasında ve derinlikleri 200 m’yi bulan sığ denizlerin tabanıdır. Kıta Sahanlığı kıta yamacının üst kesimindeki ani eğim değişikliğinin meydana geldiği noktadan, kara kütlesine doğru uzanan sahayı içermektedir. Başka bir şekilde tanımlarsak, kısaca denizlerin ve okyanusların karaya en yakın olan sığ kısımlarına ‘Kıta Sahanlığı’ veya ‘Kıta

Şelfi’ denir. Genel olarak tabanı oldukça düzdür. Kıta sahanlığı dünyanın altıda biri gibi geniş alanları kapsamaktadır. Bu alanlar balıkçılık, deniz ticareti, yeraltı zenginliği gibi ekonomik değerler açısından önem taşımakta aynı zamanda komşu memleketler arasında da dava konusu olmaktadır.273 Kıta Sahanlığı kavramı 1958 tarihli Kıta Sahanlığı sözleşmesinin 1. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: ‘Kıyıya bitişik, fakat kara suları bölgesi dışındaki 200 m derinliğe kadar veya bu sınırın ötesinde bulunup ta üzerindeki sular derinliğinin oradaki doğal kaynakların işletilmesine olanak verdiği noktaya kadar uzanan sualtı alanlarının deniz yatağı ve toprak altı.’274 Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kıta Sahanlığı meselesi Yunanistan’ın 1961 yılından itibaren Ege Denizinde petrol aramak isteyen ortaklıklara arama ruhsatı vermesi sonucu ortaya çıkacaktır. Yunanistan’ın Ege’nin batı ve kuzey kıyılarında verdiği arama ruhsatlarının alanı 1970’lere gelindiğinde Türk Kıta Sahanlığını da kapsamına almıştır.275 Türkiye Ege’nin açık deniz sularında ve Türkiye’nin Kıta Sahanlığında bulanan sahalarda 27 bölgede petrol araması yapmak üzere Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına arama ruhsatı verilmesi sonucu iki ülke karşı karşıya gelecektir. Yunan Hükümeti 7 Şubat 1974’de, Türk Hükümetine verdiği notada söz konusu ruhsatın kapladığı sahaların Yunan Kıta Sahanlığına girmesi dolayısıyla, bu arama ruhsatının geçersiz olduğunu bildirmiştir.276 Türk Hükümeti 27 Şubatta verdiği cevapta Anadolu Kıyılarından itibaren deniz altında batıya doğru uzanan toprakların Anadolulun tabi bir uzantısı olması dolayısıyla Türkiye’nin Kıta Sahanlığını teşkil ettiğini ve dolayısıyla Türk kıyılarına yakın adalarında Türk Kıta Sahanlığı içinde bulunmaları sebebiyle bunların Kıta Sahanlığı olamayacağını bildirmiştir.277 İki ülke arasındaki Kıta Sahanlığı tartışması bu şekilde başlamıştır. Bu diplomatik tartışmada Yunanistan kendi tezini 27

273

Metin Turna, Ege Denizinde Türk-Yunan ilişkileri ve Kıta Sahanlığı Meselesi, Gebze İleri Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Gebze, 2002, s.4

274 Okşan Çiğdem, Devletler Hukuku Açısından Ege Sorunu, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 1998,s.25

275

Turna, a.g.t., s.10

276 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınları, İstanbul, 2000, s.834

Nisan 1958’de imzalanan Kıta Sahanlığı Konvansiyonuna dayandırmakta idi. Türkiye bu Konvansiyonu imzalamadığı için kendisini buna bağlı saymamaktaydı. Türkiye sorunun ikili müzakereler yoluyla çözülmesinden yana tavır koymuştur. Türkiye ile Yunanistan arasındaki nota savaşı yaz aylarında da devam edecektir. Türkiye araştırma yapmak maksadıyla 29 Mayıs- 5 Haziran 1974 tarihleri arasında Çandarlı Gemisini Ege’ye göndermiştir.278 Bu hareket iki ülke arasındaki gerginliğin had safhaya ulaşmasına neden olmuştur. Ancak bu dönemde Kıbrıs sorununun ön plana çıkması ve Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’de adaya müdahale etmesi sonucunda Kıta Sahanlığı meselesi önceliğini yitirecek fakat 1975 yılında iki ülke arasında çözüm bekleyen sorunlardan biri olarak varlığını sürdürecektir.

2. Karasuları Sorunu

Karasuları, denize kıyısı olan bir devletin kara ülkesini çevreleyen ve uluslar arası hukuka uygun olarak açıklara doğru belirli bir genişliğe kadar uzanan üzerinde kıyı devletinin egemen haklarını kullandığı denizalanıdır. Karasularının iç sınırı kıyıların herhangi bir özellik göstermediği durumlarda kara ülkesinin bittiği noktadan iç suların veya takımada devletlerinin söz konusu olduğu durumlarda da iç suların veya takımada sularının dış sınırından başlar.279 Lozan Barış Antlaşmasına göre Türkiye ile Yunanistan’ın kara suları 3 mil olarak belirlenmiştir. Ancak Yunanistan 17 Eylül 1936’da karasularını 6 mile çıkarmıştır.280 Türkiye ise, 15 Mayıs 1964’de karasularını 6 mile çıkardığını ilan etmiştir.281 Türkiye, Yunanistan’ın ileriki yıllarda karasularını 12 mile çıkarma isteğini ise savaş sebebi sayacağını ilan etmiştir. Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması sonucunda Ege Denizi tamamen Türkiye’ye kapanacak duruma gelmektedir. Bu yüzden Türkiye Yunanistan’ın bu talebini sert bir biçimde reddetmiştir.

278 Turna, a.g.t., s.13

279

Çiğdem, a.g.t., s.17

280

Mustafa Kaya, Ege Karasuları Sorunu, İstanbul Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2000, s.31

Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarması halinde Ege Denizinin Uluslararası Kara Suları %19.71, Yunan karasuları %71.53, Türk karasuları ise %8.76 olacaktır.282 Yunanistan 12 mile çıkarma talebini uluslar arası hukuka dayandırdığını iddia etmektedir. Oysaki Türkiye’nin yerinde vurguladığı gibi Ege Denizinin kendine has koşulları vardır. Dolayısıyla 12 mil koşulu bu noktada uygulanamaz.283 Karasuları sorunu MC Hükümeti döneminde de Türk-Yunan ilişkilerinin önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecektir.

3.

Ege Hava Sahası Sorunu

Hava kontrol sahası sorununun iki temel noktası vardır. Birincisi Yunanistan’ın Ege Adaları üzerindeki Milli Hava Sahasının yüksekliği ikincisi ise FIR ( Flight Information Region) denen uçakların Ege üzerinde uçarken hangi kontrol kulesine bağlı olacakları ve uçuş bilgilerinin Atina’ya mı, İstanbul’a mı verecekleri meselesidir. Lozan Antlaşmasına göre Ege Kara Sularının genişliği 3 mil olarak kabul edilmiştir. Yunanistan 1936 yılında kara sularını 6 mile çıkarmıştır. 1964 yılında ise Türkiye’de kara sularını 6 mile çıkardığını ilan etmiştir. Uluslararası hukuka göre adalar üzerinde milli hava sahasının yüksekliği ancak kara sularının genişliği kadar olabilir. Dolayısıyla ege adaları üzerinde Yunan Milli Hava Sahası 6 mili geçemez. Fakat 1974 yılından sonra Yunanistan kara sularını 12 mile çıkarmak istemesi üzerine hava sahası problemi de ortaya çıkmış oldu. Türkiye böyle bir hareketi savaş sebebi sayacağını Yunanistan’a bildirmiştir.284 FIR sorununa gelince Türkiye ve Yunanistan’ın da katılmasıyla 1952’de yapılan Sivil Havacılık Teşkilatının bölge toplantısında Ege üzerinde uçan bütün uçakların uçuş bilgilerini Atina’ya vermesine fakat Türk Kara Sularına girerken bu bilgileri İstanbul’a bildirmesine karar verilmiş ve o zamanki Türk-Yunan ilişkilerinin dostane bir

282 Turna, a.g.t. s.23

283

Hakan Zat, Türk Yunan İlişkilerinde Adalar ve Ege Kıta Sahanlığı Sorununu Geçmişi, Beklentiler ve Çözüm Önerileri, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1991,s.80–81

tutumda devam etmesi için Türkiye buna karşı çıkmamıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra Türk Hükümeti 6 Ağustos 1974 tarihinde 714 Sayılı NOTAM (Notice To All Air Men- Bütün Havacılara Tebliğ) ile Ege Hava Sahasının kuzey ve güney istikametindeki bir çizgi ile ortadan ikiye ayırdığını ve bu çizgiye gelen uçakları uçuş bilgilerini İstanbul’a vermeleri gerektiğini bildirmiştir. Yunan Hükümeti 7 Ağustos’ta yayınladığı 1018 sayılı NOTAM ile bütün pilotlara Türkiye’nin 714 sayılı NOTAM’ ını göz önüne almamalarını bildirmiştir. Daha sonra yayınlanan 13 Eylül 1974 tarihli NOTAM ile Ege Hava Sahasının tehlikeli hale geldiği ve bütün uçuşların durdurulduğu bildirilmiştir. 1975 yılı içerisinde FIR hattı meselesi iki ülke ilişkilerini etkilemeye devam edecektir. 1975 Mayısında iki ülke başbakanları bu meseleyi tartışacaklar fakat her hangi bir çözüm bulunamayacaktır. 1975 Haziranında Ankara’da, 1975 Temmuzunda Atina’da, 1975 Aralık ayında İstanbul’da 1976 Ocak ayında Atina’da yapılan toplantılarda da her hangi bir sonuç çıkmamıştır. 1976 Ocak, Temmuz ve Kasım aylarında da görüşmeler devam etmiştir. Fakat bu görüşmelerden de her hangi bir sonuç çıkmamıştır. Bu süreci Türk-Yunan ilişkilerini anlattığımız bölümde ayrıntılı bir biçimde anlatmaya çalışacağız. FIR hattı ve hava sahası sorunu 1980 yılında NATO’nun devreye girmesi sonucu çözümlenebilecektir.285

B. I.MİLLİYETÇİ CEPHE HÜKÜMETİ DÖNEMİ İLİŞKİLER

Türkiye, 1975 yılına içte siyasal istikrarsızlık ve hükümet arayışı dış politikada ise Kıbrıs sorunu, Ege sorunu ve Kıta Sahanlığı gibi Türk-Yunan ilişkilerinin çerçevesini çizen dış politik meseleler ile birlikte giriyordu. Milliyetçi Cephe hükümetinin 31 Mart 1975 tarihinde kurulana dek Türk dış politikasını Sadi Irmak başkanlığındaki teknokratlardan kurulu bir hükümet yürütecektir. Bülent Ecevit, 12 Ocak 1975’te yaptığı bir açıklamada

285 Armaoğlu, a.g.e., s.839