• Sonuç bulunamadı

3. BİREYLER VE METOT

3.3. İstatistiksel Değerlendirme

Tüm parametrelerin istatistiksel değerlendirmesi SPSS/PC 8.0’de yapıldı. Genel karşılaştırmada tekrarlayan ölçümlerde varyans analizi, gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi, grup içinde ise artrosentez öncesi ve artrosentez sonrası örnek ölçümleri için bağımlı t testi (Paired) kullanılmıştır. Anlamlılık limiti 0,05 olarak kabul edilmiştir.

4. BULGULAR

Spektrofotometrede okunan absorbanslarla oluşturulan standart eğriden örneklerin absorbansları değerlendirilmiş ve örneklerdeki interlökin düzeyleri pg/ml cinsinden belirlenmiştir. Bazı örneklerde absorbansların hiç okunamadığı gözlenmiş ve bu örneklerde değerlerin hesaplanması olasılığı bulunmadığından istatistik hesaplamalara katılmamıştır.

Artrosentezden önce (AÖ) alınan 40 eklem sinoviyal sıvı örneğinde 7 eklemde (% 17) IL-6, 27 eklemde (% 67) IL- 8, 26 eklemde (% 65) TNF-α, 12 eklemde (% 30) IL- 1β ve 22 eklemde (% 55) IL- 11 belirlendi.

Artrosentezden sonra (AS) ise alınan 40 eklem sinoviyal sıvı örneğinde 12 eklemde (% 30) IL-8, 10 eklemde (% 25) TNF-α, 1 eklemde (% 2) IL-1β, 10 eklemde (% 25) IL-11 belirlendi. İnterlökin 6 konsantrasyonu belirlenmedi (Tablo 4.1.)(Sekil 4.1.).

AÖ % AS % toplam % IL-8 67 30 49 TNF- α 65 25 45 IL-11 55 25 40 IL- 1β 30 2 16 IL-6 17 - 9

Tablo 4.1. Belirlenen proenflamatör sitokin oranları

Artrosentezden önce alınan 40 eklem sinoviyal sıvı örneğinde ortalama konsantrasyon IL-6 için 12 pg/ml, IL-8 için 46 pg/ml, TNF-α için 23 pg/ml, IL-1β için 11 pg/ml ve IL-11 için 18 pg/ml olarak hesaplandı. Artrosentezden sonra alınan 40 eklem sinoviyal sıvı örneğinde ortalama konsantrasyon IL-6 için 0, IL-8 için 7 pg/ml, TNF-α için 7 pg/ml, IL-1β için 1 pg/ml ve IL-11 için 2 pg/ml olarak hesaplandı (Tablo 4.2.).

AÖ* AS** (n=40) (n=40) IL-8 46 7 TNF-α 23 7 IL-11 18 2 IL-1β 11 1 IL-6 12 -

* Artrosentez öncesi ortalama pg/ml ** Artrosentez sonrası ortalama pg/ml

Tablo 4.2. Belirlenen ortalama proenflamatör sitokin konsantrasyonları

0 5 10 15 20 25 30 IL-6 IL-8 TNF- α IL- 1β IL-11 AS

Şekil 4.1. Proenflamatör sitokin belirlenen eklem sayısı

F P

Ölçüm 62.213 0.00*

ÖlçümxGrup 1.865 0.180

Tablo 4.3. Genel karşılaştırma analizinde IL-8 değerleri

Genel karşılaştırmada varyans analizine göre artrosentezden önce ve sonra IL-8 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05*). Redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemler arası kıyaslamada artrosentez öncesi ve sonrası IL-8 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur ( p>0.05**).

AÖ AS

Ort S ort S T P

46.777 38.784 7.65 12.18 7.687 0.000

Tablo 4.4. Grup içi karşılaştırmada IL-8 değerleri

Grup içi yapılan bağımlı t testi sonuçlarına göre artrosentezden önce ve sonra IL- 8 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Grup 1* Ort S T P AÖ 40.435 38.473 AS 6.92 12.52 5.370 0.000 Grup 2** Ort S T P AÖ 56.290 38.381 AS 8.74 11.97 5.948 0.000

*Redükte disk yer değiştirmesi

**Redükte olmayan disk yer değiştirmesi

Tablo 4.5. Gruplar arası karşılaştırmada IL-8 değerleri

Gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi analizlerine göre redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan gruplarda artrosentez öncesi ve sonrası IL-8 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05).

F P

Ölçüm 49.338 0.000*

Grup 0.583 0.450**

ÖlçümxGrup 0.348 0.559

Tablo 4.6. Genel karşılaştırma analizinde TNF-α değerleri

Genel karşılaştırmada varyans analizine göre artrosentezden önce ve sonra TNF-α konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0,05*). Redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemler arası kıyaslamada artrosentez öncesi ve sonrası TNF-α konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur ( p>0.05**).

AÖ AS

Ort S ort S T P

23.965 19.372 7.11 13.42 7.108 0.000

Tablo 4.7. Grup içi karşılaştırmada TNF- α değerleri

Grup içi yapılan bağımlı t testi sonuçlarına göre artrosentezden önce ve sonra TNF-α konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Grup 1* Ort S T P AÖ 24.864 19.957 AS 9.16 14.66 5.577 0.000 Grup 2** Ort S T P AÖ 22.617 19.022 AS 4.03 11.05 4.382 0.001

*Redükte disk yer değiştirmesi

Gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi analizlerine göre redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan gruplarda artrosentez öncesi ve sonrası TNF-α konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05).

F P

Ölçüm 14.825 0.000*

Grup 0.235 0.630**

ÖlçümxGrup 0.282 0.598

Tablo 4.9. Genel karşılaştırma analizinde IL-11 değerleri

Genel karşılaştırmada varyans analizine göre artrosentezden önce ve sonra IL-11 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05*). Redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemler arası kıyaslamada artrosentez öncesi ve sonrası IL-11 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur ( p>0.05**).

AÖ AS

Ort S ort S T P

18.505 28.198 2.025 4.575 3.857 0.000

Grup içi yapılan bağımlı t testi sonuçlarına göre artrosentezden önce ve sonra IL- 11 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Grup 1* Ort S T P AÖ 16.620 20.657 AS 2.011 4.408 3.799 0.001 Grup 2** Ort S T P AÖ 21.333 37.401 AS 2.047 4.962 2.107 0.052

*Redükte disk yer değiştirmesi

**Redükte olmayan disk yer değiştirmesi

Tablo 4.11. Gruplar arası karşılaştırmada IL-11 değerleri

Gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi analizlerine göre redükte olan disk yer değiştirmesi olan grupta artrosentez öncesi ve sonrası IL-11 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05). Redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan grupta artrosentez öncesi ve sonrası IL-11 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdır (P>0.05).

F P

Ölçüm 14.401 0.001*

Grup 0.205 0.653**

ÖlçümxGrup 0.018 0.893

Genel karşılaştırmada varyans analizine göre artrosentezden önce ve sonra IL-1β konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05*) Redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemler arası kıyaslamada artrosentez öncesi ve sonrası IL-1β konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur ( p>0.05**).

AÖ AS

Ort S ort S T P

11.413 19.722 0.81 5.10 3.951 0.000

Tablo 4.13. Grup içi karşılaştırmada IL-1β değerleri

Grup içi yapılan bağımlı t testi sonuçlarına göre artrosentezden önce ve sonra IL-1β konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Grup 1* Ort S T P AÖ 12.251 22.132 AS 1.34 6.58 2.983 0.007 Grup 2** Ort S T P AÖ 10.157 16.045 AS 0.00 0.00 2.532 0.023

*Redükte disk yer değiştirmesi

**Redükte olmayan disk yer değiştirmesi

Gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi analizlerine göre redükte olan disk yer değiştirmesi olan grupta artrosentez öncesi ve sonrası IL-1β konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak önemlidir (p<0.05). Redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemlerde artrosentez öncesi ve sonrası IL-1β konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdır (P>0.05).

F P

Ölçüm 7.031 0.012*

Grup 0.363 0.551**

ÖlçümxGrup 0.363 0.551

Tablo 4.15. Genel karşılaştırma analizinde IL-6 değerleri

Genel karşılaştırmada varyans analizine göre artrosentezden önce ve sonra IL-6 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05*). Redükte olan ve redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan gruplararası kıyaslamada artrosentez öncesi ve sonrası IL-6 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (p>0.05**).

AÖ AS

Ort S ort S T P

12.46 30.27 0.00 0.00 2.60 0.013

Grup içi yapılan bağımlı t testi sonuçlarına göre artrosentezden önce ve sonra IL-6 konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Grup 1* Ort S T P Art. Ö 10.09 27.37 Art. S 0.00 0.00 1.80 0.084 Grup 2** Ort S T P Art. Ö 16.02 34.79 Art. S 0.00 0.00 1.84 0.085

*Redükte disk yer değiştirmesi

**Redükte olmayan disk yer değiştirmesi

Tablo 4.17. Gruplar arası karşılaştırmada IL-6 değerleri

Gruplar arası karşılaştırmada bağımsız t testi analizlerine göre redükte olan disk yer değiştirmesi olan grupta artrosentez öncesi ve sonrası IL-6 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (P>0.05). Aynı şekilde redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan eklemlerde artrosentez öncesi ve sonrası IL-6 konsantrasyonları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (P>0.05).

5. TARTIŞMA ve SONUÇ

Temporomandibular rahatsızlıklar çiğneme sistemindeki ağrı ve fonksiyon bozukluklarıyla karakterize olan çeşitli klinik durumlarla belirlenmektedir. Çiğneme kaslarında, temporomandibular eklemde ve eklemle ilişkili olan sert ve yumuşak dokularda ağrı, çene hareketlerinde kısıtlılık, ağız-açma kapamada deviasyon veya defleksiyon ve temporomandibular eklemden ses gelmesi sıkça görülen semptomlardandır ( Kuttila ve ark 1998).

Temporomandibular eklem ağrı ve disfonksiyon sınıflaması, teşhisi ve tedavisinin TME disk pozisyonu ve şekli temel alınarak yapıldığı öne sürülmektedir. Disk yer değiştirmesinin bir sonuç mu? neden mi? ya da disfonksiyonunun beraberinde olup olmadığı halen tartışmaya açık bir konudur. Artroskopik çalışmalar TME ağrısının altındaki nedenleri sinoviyum, kapsül veya retrodiskal dokulardaki enflamasyon olduğunu doğrulamıştır. Enflamatuvar ağrı mediatörlerinin önemli konsantrasyonları ağrılı TME disfonksiyonlu hastaların sinoviyal sıvısında bulunmuştur (Quinn ve Bazan 1990).

İnternal düzensizliklerde disk yer değiştirmesinin hastalığın etkeni olduğunu destekleyen klinik belirtiler mevcuttur. Fakat son dönemlerdeki görüşler disk pozisyonunun TME ağrı ve disfonksiyonunda primer faktör olmadığı yönündedir. Eklem basıncındaki değişiklikler, biyokimyasal maddelerin çeşitliliği, sinoviyal sıvının içeriği, eklem sesi ve fonksiyonel problemlere neden olabilir (Alpaslan ve ark 2000).

İnternal düzensizliği ve osteoartiriti bulunan eklemler kısıtlanmış mandibular hareketlerle birlikte ağrıya eğilimlidirler (Holmlund ve Hellsing 1988). Bu hastalarda genellikle ağrıya neden olabilecek sinovitis de mevcuttur (Murakami ve ark 1991). Ağrı, enflamatuvar lezyonların oluşturduğu kimyasal maddelerin ağrı reseptörleri üzerine etki etmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu maddeler genel olarak ağrı mediatörleri olarak bilinir ve P maddesi, seratonin, bradikinin, lökotrien B4 ve prostaglandin E2 olarak sayılabilir. Bu

ağrı mediatörlerinin TMD’nin patogenezinde rol oynadığı düşünülmektedir (Quinn ve Bazan 1990). Temporomandibular eklem düzensizliği bulunan hastaların sinoviyal sıvısında çeşitli ağrı mediatörleri bulunmaktadır ki bunlar TME travması neticesinde artiküler diskin yıkımı sonucunda üretilmektedir. Sinoviyal membran, ağrı mediatörlerini ve kartilaj yıkıcı enzimleri ortadan kaldıramazsa aşırı yüklenme sonucu sinovitis daha ciddi bir hal alır (Yun ve Kim 2005).

Temporomandibular eklemde ağrı enflamatör TMD’si olan bireylerde yaygın bir semptomdur. Seratonin, sitokinler ve serbest radikaller gibi çeşitli mediatörlerin lokal enflamatör sürece katkısı olduğu ve ağrı oluşumuyla ilişkisi olduğu bulunmuştur (Alstergen ve Kopp 1997). Bizim çalışmamızda araştırma grubunu oluşturan TMD’li bireylerin hepsinde temporomandibular bölgede ağrı şikayeti mevcuttu. Sunulan çalışmada artrosentez uyguladığımız hastaların % 82’sinde ağrının azalması ve sinoviyal sıvıdaki proenflamatör konsantrasyonlarının önemli derecede azalmış olması literatürde belirtilen ağrı ve sitokinler arasındaki ilişkiyi doğrular niteliktedir.

Normal mandibular açılma 35-50 mm’dir. Bu hareketin 25 mm’si rotasyon, 15 mm’si ise translasyon ile sağlanır. Artiküler disk boşluğunun eni interartiküler basınçla değişir. Basınç az ise (dinlenme pozisyonunda olduğu gibi) boşluk genişler. Basınç arttığında ise (dişler sıkıldığında olduğu gibi) disk boşluğu daralır. (Magee 1997, Hertling ve Dussault 1999).

Nishimura ve arkadaşları (2004) yapmış oldukları bir çalışmada internal düzensizliği bulunan vakalar arasında sinoviyal sıvı proenflamatör sitokin düzeylerini karşılaştırmışlardır. Tedavinin başarısı maksimum interinsizal ağız açıklığı ve TME’nin hareketi esnasında ağrının derecesine bağlı olarak değerlendirmişlerdir. 38’mm den fazla ağız açıklığını başarılı tedavi olarak kabul etmişler ve % 71 oranında başarılı tedavi sonucu elde etmişlerdir. Sunulan çalışma grubundaki vakaların artrosentez uygulamasından sonra kısa dönem sonuçlarına göre 30 hastada (% 85 ) interinsizal açıklığı 38 mm’den fazla olarak ölçülmüştür. Ayrıca artrosentez uygulanan hastaların % 82’sinde ağrıda önemli derecede bir azalma belirlenmiştir.

Temporomandibular eklem düzensizliği vakaları kadınlarda daha sık karşılaşılan bir durumdur. Friction ve arkadaşları (1985), yaptıkları bir çalışmada TMD’si bulunan 164 hastanın 135’inin (% 82.3) kadın olduğunu belirtmiştir. LeResche (1997) TMD’nin

kadınlarda erkeklerden 1.5-2 kat daha fazla görüldüğünü ve tedavi için başvuran hastaların % 80’inin bayan olduğunu öne sürmüştür. Dworkin ve LeResche de (1992) ağrılı TMD için kliniğe başvuranların % 75 ila % 80’inin kadınlardan oluştuğunu rapor etmişlerdir.

Sunulan çalışmada da 35 kişilik hasta grubunun 29’u (% 82.85) bayan, 6’sı (% 17.14) erkek olup, bu hastalığın kadınlarda daha sık görüldüğünü belirten literatürdeki bilgiler ile uyumludur. Sendromun kadınlarda daha sık görülmesi, ligamantöz laksisite, subluksasyan, postural bozukluklar ve zarar verici habitüel alışkanlıklar gibi risk faktörlerinin kadınlarda daha çok görülmesinin yanı sıra, psişik faktörlerin kadınlarda daha rahat zemin bulabilmesi ve kadınların genel olarak hekime başvurmaya yatkınlıklarının fazla olmasıyla açıklayabiliriz.

Temporomandibular eklem disfonksiyonunda semptomların 20 ila 40’lı yaşlarda arttığı ve kadınlarda görülme eğiliminin yüksek olduğu da bildirilmektedir (Tasaki ve ark 1996). McNeill (1997), 1505 birey üzerindeki araştırmasında TMD işaret ve semptomlarının genellikle sıklık ve şiddetinin hayatın 2. ila 4. on yılları arasında arttığını ve 4:1 oranında kadınlarda daha çok görüldüğünü bildirmiştir. Sunulan çalışmada da hastaların yaşları 16 ila 42 arasında değişmekte ve yaş ortalamaları 22.91 olup en çok 2. onlu yaşlarda yer almaktaydılar (Tablo 3.1). Bu sonuçlar hastaların en çok 2. ve 3. onlu yaşlarda yer aldığını bildiren diğer yayınlar ile uyum göstermektedir (Friction 1991, Marbach 1996).

Panoramik radyografi, TMD’de kemiksel çene yapısının değerlendirilmesinde standart görüntüleme yöntemi olup, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme gibi yöntemlerle klinik bulgular ışığında daha ileri tetkikler yapılabilmektedir (Brooks 1997).

(1993) 55 kadavra üzerinde yaptıkları çalışmada MRG’nin disk pozisyonun görüntülenmesinde % 95, kemiksel değişikliklerin değerlendirilmesinde de % 93 başarı oranına sahip olduğunu göstermişlerdir.

Eklem yapılarının görüntülenmesinde sadece disk kondil ilişkisi değil aynı zamanda sert dokuların ve efüzyonunda dikkate alınması TME ağrı ve disfonksiyonunda etkeni belirlemede yararlı bilgi sağlayacaktır. Bu amaç doğrultusunda kullanılan MRG tüm bu bilgileri sağlamada hekime yardımcı olan ve noninvazif bir yöntemle uygulanan en önemli görüntüleme metodudur (Güler ve ark 2004).

Bu araştırmada da TME’deki majör kemiksel değişiklikler klasik panoramik radyografilerle, disk pozisyonu ve eklem içi yumuşak dokular da MRG ile değerlendirilmiştir.

Bir hastayı belirli bir yöntemle tedavi etmeye karar verebilmek için klinisyen ve hastanın bilgilendirilmiş olması gerekmektedir. Cerrah eğitim ve bilgi birikimini kullanarak hastalığın durumu, teşhisi, tedavi seçenekleri, belirli bir tedavi ile ne kadar başarı elde edilebileceği ve dürüst bir şekilde uygulanacak teknikle ilgili tecrübesini hastaya aktarmalıdır. Ayrıca uygulanacak yöntemin maliyeti, invaziv olup olmadığı, potansiyel komplikasyonları ve uzun dönem sonuçları da değerlendirilmelidir. Diğer bütün faktörler eşitse en az invaziv olan tedavi yöntemi en ideal olandır (Frost ve Kendel 1999). Bu çalışmada Okeson’un anamnez ve muayene protokolüne göre teşhis konmuştur (Okeson 1996). Araştırma grubunu oluşturan hastalar TME internal disk düzensizliği bulunan bireylerden oluşmaktadır (Tablo 3.1).

Temporomandibular düzensizlikler adım adım tedavi edilirler. İlk planda antienflamatuvar ve kas gevşetici ilaçlardan oluşan konservatif tedavi yöntemi kullanılır. Bunlara sıklıkla fizyoterapi ve splintler eklenir. Cevaba göre daha ileri tedavi yaklaşımları disfonksiyon ve rahatsızlığın giderilmesi için gereklidir. Bu genellikle steroid ve

hyalüronat enjeksiyonu ile birlikte ya da tek başına artrosentez uygulaması şeklinde olmaktadır. Eğer bu tedaviler başarısız olursa durumu düzeltmek için cerrahi endikedir (Nishimura ark 2001).

Artrosentez konservatif tedaviye cevap vermeyen hastalarda ilk cerrahi müdahale olarak tavsiye edilmektedir. Diskin repoze edilmesinden daha çok üst eklem boşluğunun lizis ve lavajının prosedürün başarısından sorumlu olduğu düşünülmektedir. Artrosentezin eklem içindeki yapışıklıkları ortadan kaldırdığı ve proenflamatör sitokinlerin de dahil olduğu enflamatör mediatörleri ve sonuçta kronik ağrıyı uzaklaştırdığı düşünülmektedir. Artrosentez eklem ağrısını çözer ayrıca hem ağız açıklığı hem de disfonksiyonun iyileştirilmesine rehberlik eder (Nitzan ve ark 1990, Nitzan ve ark 1991, Dimitroulis ve ark 1995, Sanroman 2004).

Artrosentez farmakolojik tedavi, fizik tedavi, splint, diyet kısıtlaması, yaşam tarzı adaptasyonu gibi cerrahi olamayan girişimlere cevap vermeyen veya dirençli olduğu durumlarda TMD problemlerinin tedavisinde kullanılmaktadır. Kullanımı için majör endikasyon redüksiyonsuz anterior disk yer değiştirmesi sonucu akut veya kronik hareket kısıtlılığında ve üst eklem boşluğundaki kondiler translasyon kısıtlaması sonucu oluşan hipomobilitelerdir (Dolwick 1997). Buna ek olarak, ağız açıklığı normal olup kronik ağrısı olan redükte olmayan disk yer değiştirmesi olan hastalarda da sonuç verebilmektedir (Frost ve ark 1992). Artrosentez invaziv prosedür uygulanan fakat ağrı ve ağız açıklığında kısıtlılık giderilemeyen hastalarda veya radyografik olarak belirgin dejeneratif osteoartiriti olan hastalarda ağrı ve disfonksiyonun giderilmesi amacı ile kullanılmaktadır (Frost ve ark 1992, Ness ve Crawford 1996). Temporomandibular eklem artrosentezi ağrıya neden olan enflamatuvar mediatörlerin üst eklem boşluğundan lavajla uzaklaştırıldığı bir prosedürdür. Deneysel olarak üst eklem boşluğunun lavajı ile enflamatuvar mediatörlerin uzaklaştırıldığı kanıtlanmıştır (Swift ve ark 1994).

Murakami ve arkadaşları (1995) kapalı kilitlenmesi olan vakalarda medikal tedavi ve splint uygulanan hastalarda ki başarı oranını % 55.6 artrosentez grubunda % 70, artroskopi grubunda ise % 91 olarak bildirmiştir. Fridrich ve arkadaşları (1996) artroskopi (lizis ve lavaj) ve artrosentez arasında prospektif bir kıyaslama yapmışlardır. Artroskopinin genel anestezi ve cerrahi merkez gerektirdiğini, artrosentezin ise klinikte rahatlıkla uygulanabilecegini belirtmişlerdir. Objektif veri parametrelerinin; interinsizal açıklık, lateral hareket, oklüzal durum, ağız açmada deviasyon ve palpasyona hassasiyet olduğunu, subjektif veri parametrelerinin ise ağrı, eklem sesi, eklem mobilitesi ve diyet kısıtlaması olduğunu rapor etmişlerdir. İki grup arasında hiçbir parametrede istatistiksel olarak önemli fark bulamayıp her iki tedavinin de ağrıyı azalttığını ve mandibulanın fonksiyonel hareketlerinin arttırılmasına yararlı olduğu sonucuna varmışlardır.

Frost ve arkadaşları (1992) akut kapalı kilitlenmesi, kronik kapalı kilitlenmesi, kronik anterior disk yer değiştirmesi olan daha önce cerrahi işlem geçirmiş veya radyografik olarak belirgin dejeneratif eklem rahatsızlığı olan hastalarda artrosentezin etkiliğini araştırmışlardır. Akut kapalı kilitlenmesi olan hastalarda mükemmel sonuç % 90 başarı, kronik kapalı kilitlemesi ve anterior disk yer değiştirmesi olan hastalarda iyi sonuç % 85 başarı ve dejeneratif eklem rahatsızlığı olan hastalar veya daha önce yapılan eklem cerrahisi olan hastalarda orta seviye veya palyatif sonuçlar elde etmişlerdir.

Hosaka ve arkadaşları (1996) artrosentez yapılan 20 kapalı kilitlenmeli hastayı uzun dönem takip etmişlerdir. 6 ayda % 70 başarı oranı elde etmişler ve 36’ıncı ayda başarı oranının daha da arttığını rapor etmişlerdir. Sonuç olarak artrosentezin TME kapalı kilitlenmesi olan hastalarda kısa dönemde minimal invaziv cerrahi tedavi olması yanında etkinliğinin 3 yıllık takip döneminde de devam ettiğini bildirmişlerdir.

Nitzan ve arkadaşları (1997) 40 eklem de ani gelişen ve inatçı ağız açıklığında artrosentezin uzun dönem etkilerini rapor etmişlerdir. Başarısız cerrahi olmayan tedavi

uygulamasından sonra üst eklem boşluğunu PBS ile irrigasyon yaparak vakaları ortalama 16.6 ay takip etmişler ve interinsizal açıklık ve kontralateral hareketle belirgin artış elde etmişlerdir. Ağrı ve disfonksiyonda azalma görülen hastaların oranı % 95 olarak bulunmuştur. Artrosentezin ani olan kapalı kilitlenmeli hastalarda normal eklem fonksiyon sağlanması ve ağrının azaltılmasında etkili olduğu sonucuna varmışlardır.

Brennan ve Ilankovan (2006) 298 hastaya 10 yıllık bir sürede toplam 405 artrosentez uyguladıkları bir çalışmada ağrıyı görsel analog ölçüt kullanarak hem artrosentezden önce hemde artrosentezden sonra değerlendirmişler ve sonuçta hastaların % 90’ı prosedürü yararlı bulduğunu belirtmiştir. Sunulan çalışma grubundaki hastaların % 82’si ağrılı temporomandibular eklem internal düzensizliği için yapılan artrosentez tedavisini yararlı bulmuştur. Bu sonuç Brennan ve Ilankovan’nın yaptıkları çalışmayla benzer sonuçlar vermektedir.

Sunulan çalışmada konservatif tedavi seçeneklerine cevap vermeyen, ağrılı, internal düzensizliği bulunan hastalarda artrosentez uygulaması sadece en az invaziv değil aynı zaman da en ucuz ve en düşük komplikasyon potansiyeline ve akut ve kronik kapalı kilitlenmeli hastalarda kanıtlanmış başarılı sonuçlara sahip olduğu için tercih edildi.

Artrosentez için çok az kontrendikasyon vardır. Ağız açıklığının kısıtlanmasının tek şikayet olduğu fibröz ya da kemik ankilozu olan hastalarda artrosentezle tedaviye cevap yoktur. Benzer olarak ekstra kapsüler nedenlerden kaynaklanan ağrı ve disfonksyonun olduğu hastalarda intra kapsüler tekniklerle tedavi edilememiştir (Frost ve ark 1992). Sunulan çalışma grubundaki hastalarda artrosentez ile yapılan tedaviye kontrendike olabilecek bir semptom mevcut değildi.

Artrosentezin olası komplikasyonları artroskopik cerrahiye benzer fakat komplikasyon olasılığı çok daha düşüktür. Enfeksiyon, dış kulak yolu perforasyonu,

komplikasyonlardır. (Frost ve arkadaşları 1992). Sunulan çalışmada herhangi bir komplikasyon görülmemiş sadece 13 vakada bölgeye yapılan anestezi veya artrosentez girişimi sırasında bölge fasiyal sinire çok yakın komşulukta bulunduğu için geçici fasiyal sinir paralizisi (etkisi 2 saat içinde kendiliğinden ortadan kalkan) gelişmiştir.

Artrosentez ayrıca çevrenin incelenmesi amacı ile de kullanılabilir. Eklemden aspire edilen sıvı makroskobik, mikroskopik ve biyokimyasal olarak TME internal düzensizliklerinin etkilerinin ve nedenlerinin belirlenebilmesi için incelenebilir (Emshoff ve ark 1997). Artrosentezin enflamasyona etkileri Swift ve arkadaşları (1994) tarafından rapor edilmiştir. On adet tavşan enflamasyon modelinde, üst eklem boşluğunun lavajının etkili bir şekilde bradikinin, prostaglandin gibi enflamatuvar mediatörlerin uzaklaştırılmasını sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca sistemik veya lokal steroidlerin uygulamasının enflamatuvar komponenti azalttığını göstermişlerdir. Zardeneta ve arkadaşları (1997) insan TME’sinde yaptıkları deneylerde lavaj yapılan eklem sıvısındaki

Benzer Belgeler