• Sonuç bulunamadı

İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME

GEREÇ VE YÖNTEMLER

İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME

Verilerin istatistiksel değerlendirilmesi, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Bilgi İşlem Merkezi’ndeki S0064 Minitab Release 13 (Lisans No: WCP1331.00197) programı kullanılarak yapıldı. Kategorik verilerin karşılaştırılmasında ki-kare testi ve gerekli durumlarda Fisher’s exact test kullanıldı. İstatistiksel olarak p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.

BULGULAR

Çalışmaya katılan 92 hastanın 55 (%60)’i erkek, 37 (%40)’si kadındı. AA hastalarının yaşları 22 yaş ortanca olmak üzere 2-65 arasında değişmekteydi.

İlk yapılan dermatolojik muayenelerinde klinik olarak AA tanısı konulan hastalar arasında tiplendirme yapılırken, 87 (%94.6) hasta lokalize yamalı AA, 1 (%1.1) hasta AT, 4 (%4.3) hasta AU olarak değerlendirildi. AT’li ve AU’li bu ciddi vakaların, %80’inin erkek olduğu görüldü. Lokalize yamalı AA’lı hastaların; 68 (%73.9)’inde saçlı deride, 10 (%10.9)’unda sakalda, 2 (%2.2)’sinde kaşta, 4 (%4.3)’ünde saç-sakalda, 2 (%2.2)’sinde saç- kaşta ve 1 (%1.1)’inde de kaş-kirpikte lezyon mevcuttu. Hastaların dermatolojik muayenelerinde alopesik plakların yerleşim yerinin yanı sıra, sayısı da değerlendirildi. Hastaların 73 (%79.9)’ünde hastada bir veya iki alopesik alan gözlenirken, 19 (%21.7) hastada ise üç ve daha fazla alopesik alan saptandı.

Ayrıca çalışmaya dahil edilen AA’lı hastaların; 1’inde atopik dermatit, 6’sında otoimmün hastalık, 13’ünde pozitif aile öyküsü, 18’inde beş yıldan uzun süren AA, 20’sinde tırnak tutulumu, 1’inde ofiyazis, 5’inde yaygın tutulum saptandı. Ayrıca 8 hastanın da 12 yaşından küçük olduğu tespit edildi.

Hastaların ilk gelişte dermatolojik muayeneleriyle eş zamanlı olarak dermoskopik incelemeleri de yapıldı. Dermoskopik incelemede sarı nokta, siyah nokta, sivrilen saçlar, kısa vellüs kılları, kırılmış saçlar ve terminal kıllar ile diğer bulgular değerlendirildi (Şekil 3,4).

Şekil 3. Saçlı derideki alopesik alanın dermoskopik incelemesinde gözlenen sarı nokta (yuvarlak), siyah nokta (ok), kırılmış saç (kare) ve kısa vellüs kılları (yıldız)

Şekil 4. Saçlı derideki alopesik alanın dermoskopik incelemesinde gözlenen sivrilen saç (ok)

Çalışmaya katılan hastalar, ilk gelişte dermoskopik incelemesi yapıldıktan sonra aylık takibe alındılar. Hastaların 65 (%70.7)’inin iki, 40 (%43.5)’ının üç, 17 (%18.5)’sinin dört, 8 (%8.7)’inin beş ve 5 (%5.4)’inin de altı ay boyunca klinik ve dermoskopik incelemeyle muayeneleri yapıldı. Her ay gelen hastaların dermoskopik incelemelerinde önceden belirlenen parametrelerin varlığı araştırılarak aylara göre görülme yüzdeleri karşılaştırıldı (Tablo 5).

Tablo 5. Hastalarda gözlenen dermoskopik bulguların tedavi ile aylara göre değişimi ve istatistiksel olarak değerlendirilmesi

Ay Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilen saç Kırılmış saç Kısa vellüs kılları Terminal kıl 1 92 66 (%71.7) 52 (%56.5) 66 (%71.7) 35 (%38) 52 (%56.5) 0 2 65 39 (%60.0) 10 (%15.4) 10 (%15.4) 7 (%10.8) 51 (%78.5) 12 (%18.5) 3 40 14 (%35.0) 1 (%2.5) 1 (%2.5) 0 29 (%72.5) 28 (%70) 4 17 5 (%29.4) 1 (%5.9) 1 (%5.9) 0 11 (%64.7) 12 (%70.6) 5 8 2 (%25.0) 0 0 0 (%75.0)6 (%87.5)7 6 5 2 (%40.0) 0 0 0 5 (%100) 5 (%100) p 0.001* 0.045* 0.020* 0.010* 0.540 0.395 Ki-kare testi,*p<0.05.

Sarı nokta, siyah nokta, kırılmış saç ve sivrilen saç sayısının, aylık kontrol dermoskopi çekimlerine göre takip eden aylarda görülme yüzdesinin azaldığı tespit edildi. Buna karşın kısa vellüs kıl ve terminal kıl sayısında giderek artış gözlendi.

Hastalarda gözlenen dermoskopik parametrelerin görülme yüzdelerinin aylara göre karşılaştırmasıyla yapılan istatistiksel analizde, sarı noktadaki bu düşüş oldukça anlamlıydı (p=0.001). Siyah nokta (p=0.045), sivrilen saç (p=0.020) ve kırılmış saç (p=0.010) için de bu farklılık anlamlı bulunurken, kısa vellüs kıllarının ve terminal kılların görülme yüzdelerinde saptanan artışın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edildi (her iki parametre için de p>0.05).

Şekil 5’te; çalışmamızda 23 numarada kayıtlı, 21 yaşındaki AA’lı bir erkek hastanın üçüncü ayda tam iyileşme gözlenen verteks bölgesindeki bir adet alopesik plağının, ilk gelişte ve tedavi sonrası takiplerindeki dermoskopik görüntüleri verilmiştir.

Şekil 5. Yirmi üç numaralı hastanın, ilk gelişteki makroskopik (A) ve dermoskopik (B), birinci aydaki makroskopik (C) ve dermoskopik (D) ve üçüncü aydaki makroskopik (E) ve dermoskopik (F) görüntüsü

Şekil 6’da çalışmamızda 65 numarada kayıtlı 34 yaşında AA’lı bir kadın hastanın, temporal bölgedeki bir adet alopesik plağının ilk gelişte ve tedavi sonrası takiplerindeki

dermoskopik görüntüleri verilmiştir. Hastanın ikinci aydaki görüntülerinde tam saç çıkışı gözlenmiştir.

Şekil 6. Altmış beş numaralı hastanın, ilk gelişteki makroskopik (A) ve dermoskopik (B), birinci aydaki makroskopik (C) ve dermoskopik (D) ve ikinci aydaki makroskopik (E) ve dermoskopik (F) görüntüsü

Şekil 7’de saçlı deride üç adet alopesik plağı olan, çalışmamızda 75 numarada kayıtlı 18 yaşındaki bir kadın hastanın, sağ parietal bölgedeki lezyonunun, ilk gelişte ve tedavi

sonrası takiplerindeki dermoskopik görüntüleri verilmiştir. Hastanın takiplerinde tam saç çıkışı gözlenememiştir.

Şekil 6. Yetmiş beş numaralı hastanın, ilk gelişteki makroskopik (A) ve dermoskopik (B), birinci aydaki makroskopik (C) ve dermoskopik (D), ikinci aydaki makroskopik (E) ve dermoskopik (F) ve üçüncü aydaki makroskopik (G) ve dermoskopik (F) görüntüsü

Hastaların ilk gelişteki dermoskopik incelemelerinde tespit edilen parametrelerin, cinsiyet farklılığı gözetip gözetmediği değerlendirildi. Kadın ve erkeklerde dermoskopik parametrelerin görülme oranları Tablo 6’da verilmiştir.

Tablo 6. Hastaların ilk gelişteki cinsiyete göre dermoskopik bulgularının görülme oranlarının karşılaştırılması Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilen saç Kısa vellüs kılları Kırılmış saç Kadın 37 31 (%83.7) 23 (%62.2) 33 (%89.2) 18 (%48.6) 15 (%40.5) Erkek 55 35 (%63.6) 29 (%52.7) 33 (%60.0) 34 (%61.8) 20 (%36.4) Toplam 92 66 (%71.7) 52 (%56.5) 66 (%71.7) 52 (%56.5) 35 (%38.0) p 0.035* 0.37 0.02* 0.21 0.68 Ki-kare testi,*p<0.05.

Kadın hastaların 31 (%83.7)’inde, erkek hastaların 35 (%63.6)’inde sarı nokta gözlendi (ki-kare testi, p=0.035). Sivrilen saçlar ise 33 (%89.2) kadın ve yine 33 (%60) erkek hastada gözlendi (ki-kare testi, p=0.020). Bu iki dermoskopik parametrenin kadın ve erkekler arasındaki farklılığı anlamlıydı. Buna karşın siyah nokta, kırılmış saç, kısa vellüs kılları ve terminal kıl görülme oranının cinsiyetle ilişkisi anlamlı bulunmadı (ki-kare testi, p>0.05).

Dermoskopik parametreler ile alopesik plakların tutulum yerleri karşılaştırıldığında, parametrelerin tutulum yerlerine göre farklılıklar gösterdiği tespit edildi (Tablo 7).

Tutulum yeri ile dermoskopik parametreler arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, sarı noktanın saçlı deride gözlenirken, sakal ve kaştaki alopesik alanlarda bulunmadığı görüldü. Bu bulgu istatistiksel olarak oldukça anlamlıydı (ki-kare, p<0.05). Benzer şekilde kırılmış saçların da saçlı deri dışında, sakal ve kaştaki plaklarda görülmemesi anlamlıydı (ki-kare testi, p<0.05) (Şekil 7).

Sivrilen saçların tutulum yeri ile ilişkisi karşılaştırıldığında sakalda görülmemesi, buna karşın saçlı deri ve kaşta görülmesi oldukça anlamlıydı (ki-kare testi, p<0.05). Kısa vellüs kılları ise kaşta gözlenmezken diğer tüm tutulum alanlarında tespit edildi. Bu da istatistiksel olarak anlamlıydı (ki-kare testi, p<0.05) (Şekil 8).

Siyah nokta ve terminal kılların tutulum yeri ile ilişkisi kıyaslandığında anlamlı fark olmadığı saptandı (ki-kare testi, p>0.05). Alopesi areatalı hastaların ilk yapılan dermoskopik incelemeyle saptanan bulgularının, lezyon sayısı, ilk atak zamanı, atak sayısı ve son atak süresi ile ilişkisi incelendi. İstatistiksel analizleri ki-kare testi ile yapıldı.

Şekil 7. Sarı noktalar ve kırılmış saçlar saçlı derideki alopesik alanda (A: Makroskopik, B: Dermoskopik görüntü) gözlenirken, sakal (C: Makroskopik, D: Dermoskopik görüntü) ve kaşta (E: Makroskopik, F: Dermoskopik görüntü) görülmemektedir

Hastaların 72’sinde alopesik plak sayısı bir veya iki plakla sınırlıyken, 20’sinde üç ve üzeri alopesik plak mevcuttu. Kısa vellüs kılları lezyon sayısının bir ya da iki plakla sınırlı olduğu vakalarda daha çok (%71.2) görüldü. Kısa vellüs kılları ile lezyon sayısı arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (ki-kare testi, p=0.027). Buna karşın sarı nokta, siyah

nokta, sivrilmiş saç, kırılmış saç ve terminal kılların AA’lı hastalarda görülme oranlarının lezyon sayısı ile aralarında anlamlı bir ilişki yoktu (Tablo 8).

Şekil 8. Saçlı derideki alopesik alanda (A: Makroskopik ve B: Dermoskopik görüntü) sivrilen saç ve kısa vellüs kılları gözlenirken, sakalda (C: Makroskopik ve D: Dermoskopik görüntü) kısa vellüs kılları var, sivrilen saç yok; kaşta ise (E: Makroskopik ve F: Dermoskopik görüntü) sivrilmiş saç var, kısa vellüs kılları yok

Hastaların öykülerinden 51’inin son altı ay, 20’sinin altı ay-iki yıl ve 21’inin iki yıldan daha uzun bir süre önce ilk AA ataklarını geçirdikleri öğrenildi. Hastalarımızın 49 (%54)’unun ise ilk atağını 20 yaş altında geçirdiği gözlendi. Hastaların ilk ataklarını geçirdikleri zaman ile dermoskopik parametreler arasındaki ilişki incelendi. İlk atağını son altı ay içinde geçirmiş olanlarda sivrilen saç görülme oranı %59.1 olup, altı aydan daha uzun süredir hastalığı olanlara göre daha fazlaydı. Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (ki-kare

testi, p=0.047). Aynı şekilde kısa vellüs kıllarının da ilk atak zamanı altı aydan kısa olanlarda daha sık (%44.2) görüldüğü saptandı. Bu da istatistiksel olarak anlamlıydı (ki-kare testi, p=0.037).

Tablo 7. Hastaların ilk gelişteki tutulum yerlerine göre dermoskopik bulgularının gözlenme oranlarının karşılaştırılması ve istatistiksel analizi

AT: Alopesi Totalis, AU: Alopesi Universalis.

Ki-kare testi, *p<0.05.

Buna karşın sarı nokta, siyah nokta, kırılmış saç ve terminal kılların AA’lı hastalarda görülme oranlarının, ilk atak zamanıyla ilişkili olmadığı saptandı (ki-kare testi, p>0.05) (Tablo 9).

Hastaların öyküsünden 86 (%93.6)’sının üçten az, 6 (%6.4)’sının ise üç ve daha fazla atak geçirdiği öğrenildi. İlk gelişteki dermoskopik incelemelerinin, atak sayısıyla ilişkisinin olup olmadığı incelendiğinde arada anlamlı bir fark gözlenmedi (ki-kare testi, p>0.05), (Tablo10).

Hastalarımızın 33’ünün bir aydır, 25’inin bir-üç ay arası, 34’ünün ise üç aydan uzun süredir alopesik plakları mevcuttu. Hastaların son atak süreleri ile ilk gelişteki dermoskopik parametreleri arasında ilişki incelendiğinde, son atak sürelerinin dermoskopik parametrelerin görülme oranlarını etkilemediği saptandı (ki-kare testi, p>0.05), (Tablo 11).

Tutulan alan Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilen saç Kısa vellüs kılları Kırılmış saç Saçlı deri 74 (%80.4) 63 (%95.4) 44 (%84.6) 62 (%94) 45 (%86.5) 33 (%94.0) Sakal 10 (%10.9) 0 3 (%5.8) 0 3 (%5.8) 0 Kaş- kirpik 3 (%3.3) 0 3 (%5.8) 1 (%1.5) 0 0 AT 1 (%1.1) 1 (% 1.5) 0 0 1 (%1.9) 0 AU 4 (%4.3) 2 (%3.1) 2 (%3.8) 3 (%4.5) 3 (%5.8) 2 (%6.0) Toplam 92 66 52 66 52 35 p <0.001* 0.42 <0.001* 0.048* 0.028*

Tablo 8. Hastalarının ilk gelişteki dermoskopik bulgularının lezyon sayına göre görülme oranları ve istatistiksel analizi

Lezyon sayısı Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilmiş saç Kırılmış saç Kısa vellüs kılları ≤2 72 (%78) 51 (%77) 41 (%79) 51 (%77) 26 (%74) 37 (%71) 3≤ 20 (%22) 15 (%23) 11 (%21) 15 (%23) 9 (%26) 15 (%29) Toplam 92 (%100) 66 (%100) 52 (%100) 66(%100) 35 (%100) 52 (%100) p 0.43 0.89 0.43 0.34 0.027* Ki-kare testi,*p<0.05.

Tablo 9. Hastaların ilk gelişteki dermoskopik bulgularının, ilk atak zamanına göre görülme oranları ve istatistiksel analizi

İlk atak zamanı Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilmiş saç Kırılmış saç Kısa vellüs kılları <6 ay 51 (%55) 36 (%54) 29 (%56) 39 (%59) 20 (%57) 23 (%44) 6 ay-2 yıl 20 (%22) 12 (%18) 9 (%17) 10 (%15) 8 (%23) 13 (%25) 2 yıl< 21 (%23) 18 (%28) 14 (%27) 17 (%26) 7 (%20) 16 (%31) Toplam 92 (%100) 66 (%100) 52 (%100) 66 (%100) 35 (%100) 52 (%100) p 0.18 0.37 0.047* 0.87 0.037* Ki-kare testi,*p<0.05.

Hastaların yapılan dermatolojik muayenelerinde, 20 (%21.7)’sinde tırnak tutulumu olduğu gözlendi. Bunların tamamında pitting saptanırken, 15’inde longitudinal çizgilenme, 1’inde koilonişi, 3’ünde onikomadezis, 12’sinde lökonişi ve 5’inde kaba-kalın-opak görünümü içeren tırnak tutulumu mevcuttu. AU’li hastaların hepsinde tırnaklarda tutulum gözlendi. AA’lı hastaların dermoskopik incelemelerinde saptanan bulgular ile AA’nın tırnak bulgularının herhangi birinin varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki yoktu (tüm parametreler için ki-kare testi, p>0.05).

Tablo 10. Hastaların ilk gelişteki dermoskopik bulgularının atak sayısına göre görülme oranları ve istatistiksel analizi

Atak sayısı Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilmiş saç Kırılmış saç Kısa vellüs kılları <3 86 (%93) 61 (%92) 49 (%94) 62 (%94) 32 (%91) 48 (%92) 3≤ 6 (%7) 5 (%8) 3 (%6) 4 (%6) 3 (%9) 4 (%8) Toplam 92 (%100) 66 (%100) 52 (%100) 66 (%100) 35 (%100) 52 (%100) p 0.67 0.73 1.00 0.53 0.60

Fisher’s exact test.

Tablo 11. Hastaların ilk gelişteki dermoskopik bulgularının son atak sürelerine göre görülme oranları ve istatistiksel analizi

Son atak süresi Hasta sayısı Sarı nokta Siyah nokta Sivrilmiş saç Kırılmış saç Kısa vellüs kılları <1 ay 33 (%36) 25 (%38) 21 (%40) 27 (%41) 15 (%43) 17 (%33) 1 ay-3 ay 25 (%27) 18 (%27) 14 (%27) 18 (%27) 8 (%23) 12 (%23) 3 ay< 34 (%37) 23 (%35) 17 (%33) 21 (%32) 12 (%34) 23 (%44) Toplam 92 (%100) 66 (%100) 52 (%100) 66 (%100) 35 (%100) 52 (%100) p 0.76 0.13 0.19 0.53 0.24 Ki-kare testi.

Alopesi areatalı hastaların, 13 (%14.1)’ünün ailesinde geçirilmiş ya da eşzamanlı AA varlığı, 38 (%41.3)’inde ise eşlik eden hastalık tespit edildi. Eşlik eden hastalıkların %34’ü psikiyatrik hastalıklar, %16’sı tiroid hastalıkları, %16’sı dermatolojik hastalıklar, %34’ü ise diabetes mellitus, astım ve venöz yetmezlik gibi sistemik hastalıklardan oluşmaktaydı.

Hastalarda, AA ile birlikte başka hastalık varlığıyla ilk gelişte gözlenen dermoskopik bulguların ilişkili olup olmadığı incelendiğinde, AA ile eş zamanlı başka bir hastalık varlığında sarı nokta görülme oranının yüksek (%86.8) olduğu saptandı. Bu istatistiksel olarak

anlamlıydı (ki-kare testi, p=0.007). Buna karşın AA’nın diğer dermoskopik bulguları ile eşlik eden hastalık varlığı arasında anlamlı ilişki yoktu (tüm parametreler için ki-kare testi, p>0.05). Hastaların ailelerinde geçirilmiş veya eş zamanlı AA bulunması ile ilk gelişte gözlenen dermoskopik bulguların ilişkisi incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (tüm parametreler için ki-kare testi, p>0.05).

Çalışmaya katılan hastalarımıza ait demografik özellikler ve dermoskopik incelemeyle elde edilen görüntüleri CD’de sunulmuştur (Ek-IV).

TARTIŞMA

Alopesi areata tüm dünyada sık görülen bir hastalıktır. Genel popülasyonda AA gelişmesi için yaşam boyu risk %1.7 olarak tahmin edilmektedir. Herhangi bir yaşta ortaya çıkabilmekle birlikte hastalar çoğunlukla genç erişkinlerdir. Hastaların %60’ı ilk atağı 20 yaş altında geçirirler (4). Bizim çalışmamızda da olguların %54’ü ilk ataklarını 20 yaş altında geçirmişlerdi.

Alopesi areata, ırk ve cinsiyet ayrımı göstermemekle birlikte, yapılan bir çalışmada ciddi vakaların %64’ünün erkek, %36’sının kadın olduğu saptanmıştır (19). Çalışmamıza katılan 92 hastanın 55 (%60)’i erkek, 37 (%40)’si kadındı. AT ve AU gibi ciddi olguların ise % 80’inin erkek olduğu görüldü.

Alopesi areatalı hastaların büyük çoğunluğu sporadik gibi görünmektedir, pozitif aile hikâyesi çeşitli serilerde %4-28 arasında değişmektedir (20). Biz de çalışmamızda bu verilere uyumlu olarak, ailede geçirilmiş ya da eşzamanlı AA varlığını %14.1 olarak tespit ettik.

Alopesi areatada saç dökülmesi olan bölgede deri normal görünümdedir. Kural olarak asemptomatiktir fakat bazen hastalar yeni alopesik alan oluşmadan önce parestezi veya hassasiyet belirtebilirler (34). Bizim hastalarımızın dermatolojik muayenelerinde de deri normal görünümlüydü ve sadece beş hasta batma ve yanma hissinden şikâyet etmekteydi.

Alopesi areata lezyonları, küçük plak şeklinde saç dökülmesinden tüm vücut kıllarının dökülmesine kadar gidebilen değişik formlarda olabilmektedir (4). Çoğunlukla sınırları belirgin, oval veya yuvarlak plaklar halinde, lokalize saç kayıpları şeklinde görülür. Her türlü kıl bölgesini tutarsa da olguların %60’ında ilk etkilenen bölge saçlı deridir. Ayrıca sakal bölgesi, kaş, kirpikler ve vücudun diğer kıl bulunan bölgeleri de etkilenebilir (4).

Çalışmamıza katılan hastaların 87 (%94.6)’si lokalize yamalı AA, 1 (%1.1)’i AT, 4 (%4.3)’ü ise AU olarak değerlendirildi. Bizim çalışmamızda da lokalize yamalı AA olgularının 74 (%80.4)’ü saçlı deri, 10 (%10.9)’u sakal, 3 (%3.3)’ü ise kaşta plaklar ile seyretmekteydi. Büyük oranda saçlı deri yerleşiminin gözlenmesi literatürle uyumluydu.

Alopesi areatada tırnak değişiklikleri tek, birkaç veya tüm tırnaklarda olabilir. Sıklıkla pitting görülmekle beraber Beau çizgisi, longitudinal çizgilenme, koilonişi, onikoreksis, onikomadezis, lökonişi, kırmızı lekeli lunula ve kaba, kalın, opak görünüşlü tırnaklar şeklinde de olabilir (21). Plak tipi alopeside %2.25 tırnak tutulumu gözlenirken hastalığın şiddeti arttıkça bu oranın arttığı gösterilmiştir. AT’de %3.7, AU’de %15.4 tırnak tutulumu gözlenir (19). Bizim çalışmamızda 20 (%21.7) olguda tırnak tutulumunun olması ve AU hastaların tamamında saptanması önceki çalışmalarla uyumluydu.

Alopesi areatanın prognozu hakkında söylenebilecek tek şey, seyrin ne olacağının bilinmemesidir (36). Kötü prognostik kriterler, atopik dermatit varlığı, çocukluk döneminde başlaması, yaygın tutulum, aile öyküsünün varlığı, diğer otoimmün hastalıklarla birliktelik, ofiazis, beş yıldan daha uzun sürmesi ve onikodistrofidir (21,35). Çalışmamızda hastaları kötü prognostik faktörlerin varlığı açısından da değerlendirdik. Ancak hastalarımızın çoğunu uzun süreli takip edemediğimiz için kötü prognostik faktöre sahip olanların iyileşme sürecini gözlemleyemedik. Yine de üç aylık takipleri dikkate aldığımızda bu hastalarda klinik iyileşmenin diğerlerine göre daha yavaş olduğunu gördük.

Alopesi areatada plak tarzı dökülme varlığında klinik tanı kolaydır. Bununla birlikte alopesik alanların kenarından yapılan çekme testi ile ünlem işareti veya distrofik kılların gösterilmesi tanıyı doğrulayabileceği gibi, çekilen kıllar direkt mikroskop ile de incelenebilir ya da trikogram uygulanabilir (4). Çalışmamıza alınan tüm hastaların tanısı klinik olarak konuldu. Ek bir tetkiğe ihtiyaç duyulmadı.

Saç ve saçlı deri hastalıklarını teşhis etmenin, non invaziv yöntemlerden olan inspeksiyon ve çekme testi ile biyopsi gibi standart metotları vardır. Dermoskopi kullanımı tanının doğruluğunu artırır ve saç hastalıklarının patogenezini anlamaya katkıda bulunur (61).

Saçlı deri incelemesi için, manuel dermoskop (x10 büyütme) veya çeşitli lenslerle donanmış videodermoskop ( x20’den x1000’e kadar büyütme) kullanılabilir (61). Dermoskopi geleneksel olarak immersiyon jeli ya da yağı kullanılarak gerçekleştiriliyor olsa da, bunlar olmaksızın kuru dermoskopi de çeşitli cilt değişimlerinin incelenmesinde kullanışlı olan bir aparattır (62). Çalışmamızda polarizan filtrelere sahip olması nedeniyle immersiyon jelleri olmaksızın kullanılabilen bir kuru dermoskopi cihazı kullandık.

Çalışmamızda klinik olarak AA tanısı konmuş 92 hastanın ilk gelişlerinde ve aylık takiplerinde alopesik alanların dermoskopik incelemeleri yapıldı. Daha önce yapılan çalışmalarda (5,38,62), AA’nın karakteristik dermoskopik bulguları olduğu belirtilen sarı nokta, siyah nokta, kırık saç ve ünlem işareti (sivrilen) saç varlığı araştırıldı.

Ross ve ark. (38) yaptığı bir çalışmada plak psoriazisli, seboreik dermatitli, AA’lı, AGA’lı, kronik telogen effluviumlu, tikotillomanili ve primer skatrisyel alopesili hastaların saçlı derileri videodermoskopi ile değerlendirilmiş, AA’lı hastaların %94’ünde sarı nokta tespit edilmiş, AA’nın AGA, AA inkognita ve trikotillomaniden ya da telogen effluviumdan ayırt edilmesinde sarı nokta varlığının diyagnostik olabileceği öne sürülmüştür. Yine Inui ve ark. (5) 300 Asyalı AA’lı hasta ile yaptıkları bir başka çalışmada sarı nokta varlığını %63.7 olarak bulmuşlar ve bu oranın düşük olmasını ise Asyalı hastaların sarıya çalan cilt renklerine bağlamışlardır. Tosti ve ark. (61) yaptıkları bir diğer çalışmada ise AA’da sarı nokta varlığının çok tipik olduğunu belirterek, Avrupalı hastalarda %95, Asyalı hastalarda %60, Brezilyalı hastalarda ise %40 oranında sarı nokta tespit etmişlerdir. Sarı nokta görülme oranındaki bu ırksal farklılıkları, deri fototiplerine ve bu kültürlerdeki farklı şampuan alışkanlıklarına bağlamışlardır. Biz ise önceki çalışmalarla uyumlu olarak AA’lı hastaların %71.7’sinde sarı nokta tespit ettik ve AA teşhisinde sarı nokta varlığının diyagnostik değerini göstermesi açısından anlamlı olacağını düşündük.

Inui ve ark. (5) yaptıkları çalışmada dermoskopi ile birlikte siyah noktalar, sivrilen saçlar ve kırık saçlar gibi bulguları sırasıyla AA hastalarının sadece %44.3, %31.7 ve %45.7’sinde görmüşlerdir. AA hastalarında bu saç değişikliklerinden herhangi birisinin bulunma oranını ise %59.3 olarak bulmuşlardır. İyi biçimde sınırlanmış bir alopesi varlığının olmaması halinde sıklıkla teşhis konulmasını zorlaştıran difüz tip AA açısından, siyah noktaların, sivrilen saçların ya da kırık saçların bulunması ile birlikte diagnostik duyarlılığın %49.1’den %96.5’e yükseldiğini tespit etmişlerdir. Biz çalışmamızda hastaların %56.5’inde siyah nokta, %71.7’sinde sivrilen saç, %38’inde kırılmış saç tespit ettik. AA’lı hastalarda bu dermoskopik parametrelerin herhangi birinin bulunma olasılığını ise %94.6 olarak bulduk. Bizim çalışmamızda bu değerler Inui ve ark.’nın (5) verilerine göre siyah nokta ve sivrilen saçlar için yüksek, kırılmış saç için daha düşük olarak bulundu.

Literatürde AA’lı hastaların alopesik plaklarının dermoskopik incelemesini içeren az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalarda, hastalık aktivitesi; siyah noktalarla, sivrilen saçlarla ve kırık saçlarla pozitif korele, kısa vellüs saçlarla negatif korele bulunmuştur. Sarı

noktalar ile hastalık aktivitesi arasında bir korelasyon eğilimi gözlenmiş ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (5,38,62).

Çalışmamızda AA’lı 92 hastanın ilk dermoskopik incelemelerinden sonra aylık takiplerle hem klinik olarak iyileşmelerini gözlemledik hem de dermoskopik incelemelerini yaparak AA’nın karakteristik bulgularının, tedavi ile aylara göre nasıl değiştiğini takip ettik. Hastalığın klinik olarak iyileşmesini dermoskopik incelemede terminal kıl ve kısa vellüs kıllarının artışıyla destekledik. Biz çalışmamızda, siyah nokta, kırılmış saç ve sivrilen saç sayısının aylara göre bakıldığında görülme yüzdesinin azaldığını tespit ettik. Buna karşın kısa vellüs saç ve terminal kıl sayısında giderek artış gözledik. Hastalığın klinik olarak iyileşmesiyle birlikte dermoskopik olarak aktivite göstergeleri olan siyah nokta, kırılmış saç ve sivrilen saç görülme sıklığının azalması, hastalığın aktivitesiyle olan negatif korelasyonu göstermekteydi ve önceki çalışmalarla uyumluydu (5,38,62,67). Alopesik plağın iyileşme sürecini gösteren kısa vellüs kılları ve terminal kılların aylara göre giderek artış göstermesi de klinik iyileşme ile uyumlu görünse de istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.

Inui ve ark. (5) yaptıkları çalışmada, AA şiddeti ile siyah ve sarı noktaların pozitif ilişki, kısa vellüs kılların ise negatif ilişki gösterdiği bulunmuş, ancak sivrilen saçlar ve kırık saçlar ile AA şiddeti arasında herhangi bir ilişki saptanamamıştır.

Çalışmamıza katılan hastaların %79.3’ünde bir veya iki, %20.7’sinde üç ve üzeri alopesik alan mevcuttu. Lezyon sayısıyla dermoskopik incelemede gözlenen parametreler kıyaslandığında kısa vellüs kıllarının lezyon sayısının en fazla iki alanla sınırlı olduğu vakalarda daha çok görüldüğü saptandı. Kısa vellüs kılları ile lezyon sayısı arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı. Yine çalışmamızda lezyon sayısı ile sivrilen saçlar ve kırık saçlar arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamadı. Bu bulgular, AA şiddetiyle kısa vellüs kılları ile negatif korelasyon, sivrilen saçlar ve kırık saçlar ile herhangi bir korelasyon olmadığını gösterdiğinden literatürle uyumluydu. Buna karşın literatürde bahsedilen AA şiddeti ile siyah ve sarı noktalar arasındaki pozitif korelasyonu çalışmamızda saptayamadık.

Çalışmamızda AA’lı hastaların dermoskopik parametreleriyle cinsiyet arasındaki ilişkiyi değerlendirdiğimizde kadınlarda sarı nokta ve sivrilen saç görülme oranlarını yüksek bulduk. Buna karşın siyah nokta, kırılmış saç, kısa vellüs kılları ve terminal kıl görülme oranının cinsiyetle ilişkisinin olmadığını saptadık. Bu bulgu bize, saçlı deri dermoskopik incelemesinin değerlendirilmesinde cinsiyetin önemli olabileceğini düşündürdü.

Yine alopesik alanların bulunduğu lokalizasyon ile dermoskopik parametreler arasındaki ilişkiyi incelediğimizde, dermoskopik bulguların tutulum yerine göre değiştiğini

Benzer Belgeler