• Sonuç bulunamadı

2.3 OSMANLI DEVLETİNDE OLUŞAN BAŞLICA FİKİR AKIMLARI

2.3.3 İslamcılık

İslamcılık II. Meşrutiyetin en yaygın fikri akımlarından birisidir. İslamcılık fikri gücünü esasen İslam’a bağlılıktan almaktadır. Şöyle ki; padişahın aynı zamanda halife oluşu, şeyhülislamın siyasi organlara yetki veren bir konumda bulunması İslamcılık fikriyatının kudretini arttırmıştır. Bununla beraber ilmiye sınıfının eğitim öğretim kurumlarındaki çalışmaları ve camilerde verilen vaazlar İslamcılığın kolayca genişleyebilmesinin önünü açmıştır.178

İkinci Meşrutiyet dönemi fikir akımlarından İslamcılık tıpkı diğer fikir akımlarında olduğu gibi bir kurtuluş reçetesi gibi kendini göstermiştir. Temelinde İslam’ı toplumsal hayata hakim kılmak, bu sayede batının sömürü düzeninden, esaretten ve hurafelerden İslam Dünyasını korumak, birleştirmek, kalkındırmak ve nihayetinde bu yolla medenileştirmek yatar.179

İslamcılık fikriyatı zannedildiği gibi batılılaşmaya karşı değildir. Batının bilimsel ve teknik üstünlüklerinden faydalanmanın gerekli olduğu ve bunları İslam kültür, medeniyeti ve ahlaki özellikleri ile birleştirmenin Müslümanların yararına olacağı ilkesini benimsemişlerdir. Bunu da hadisler ve peygamberin yaşantısından örneklerle desteklemeye çalışmışlardır. Bunlara ek olarak batının sahip olduğu üstün değerlere İslam dininin zaten sahip olduğunu ancak zamanla unutturulduğunu da ileri sürmüşlerdir.180

İslamcılık fikriyatının başlıca yayın organı Sebilürreşad Dergisi’dir. Bunun yanında Beyanülhak, Mahfel, Liva-i İslam, Metakip ve Medaris isimli dergiler de bu fikriyatın görüşleri doğrultusunda yayınlar yapmışlardır.181

İslamcılara göre; Osmanlı İmparatorluğunda yaşanmakta olan gerilemenin sebebi Müslümanlığa aykırı gidiş ve İslam’ın tam olarak anlaşılamamasına bağlanmaktadır. Prens Sait Halim’e göre İslamlaşmak “…İslam’ın itikat, ahlak, içtimaiyat ve siyaset sistemini daima zaman ve muhitin ihtiyacına en muvafık bir suretle tefsir ve bunlara uymaktır.”182 Sait Halim aynı zamanda; rejimini, sosyal

hayatını, adaleti İslami prensiplere göre gerçekleştiren toplumlarda Batıcılık, İngiliz ya da Fransız hayranlığı gibi yanılgıların oluşamayacağını öne sürmüştür.183

İslamcıların üzerinde durdukları en önemli konulardan birisi İslam’ın ilerlemenin önünde engel teşkil edip etmediğidir. Zira İslamcılara karşı geliştirilen tezlerde İslam

178 Tarık Zafer Tunaya, Hürriyetin İlanı, Yenigün Haber Ajansı, İstanbul, 1998,s. 90-92.

179 Ahmet Çetintaş, “II. Meşrutiyet Devri ve İslamcılık Bağlamında Volkan Gazetesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2018, Cilt: 2, Sayı: 56, 311-324, s. 319.

180 Çetintaş, a.g.e., s. 319.

181 Tunaya, a.g.e., Hürriyetin İlanı, s. 92.

182 Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Cereyanı, Yenigün Haber Ajansı Yayınevi, İstanbul, 1998, Cilt: 1, s.

25.

37

memleketlerinin batılı, laik devletlerden her alanda geri kaldığı, İslam’ın değişime karşı direncinin hareketsiz bir toplum yarattığı ileri sürülmüştür. İslamcıların bu iddialara yanıtları gayet net olmuştur. Öyle ki, İslam memleketlerinde bilhassa Osmanlıda İslam’ın doğru şekliyle uygulanmadığını belirtmişlerdir.184

İslamcılar İslam’ın iddia edildiği gibi hareketten yoksun bir toplum yarattığı görüşünü de reddetmişlerdir. İslam’ın ortaya koyduğu toplumsal kurallar, dünya ve devlet işlerinden ayrı düşünülemeyen yapısı ile her alanı düzenleyen yenilikçi bir din olduğunu ileri sürmüşlerdir. Öyle ki bizzat peygamber çalışkan ve faal bir insan örneği olmuştur. İslamcılara göre Avrupalı devletler İslam’ın asırlarca önce belirttiği devlet modeline ancak sahip olabilmişlerdir. Diğer dinler ile karşılaştırıldığında İslam, siyasi, idari ve ahlaki her alanda diğerlerinde üstün konumda bulunmaktadır. Müslümanlığın hürriyet, adalet gibi kavramlara atfettiği önem, halkın reyine müracaat edilmesi usulü gibi sosyal yöntemlere batılı devletlerden çok daha önce başvurulması, istibdat gibi yönetimlere karşı “huruç” prensibinin benimsenmesi, İslam geriliğin sebebidir argümanını boşa çıkarmaktadır. Bunların yanında İslam’ın sadece bireyler ya da zümreler arasında değil tüm devletlerarası sistemde beynelmilel bir barış ortamı sağlayabileceğini bu nedenle İslam’ın gerici değil ilerlemeci ve barışçıl bir din olduğunu belirtmişlerdir.185

İslamcılara göre ilim ve teknikte üstün, doğuyu sömürgeleştirmeye çalışan, bu amaçla misyonerlerini kullanan batı karşısında İslam Dünyası, İslam’dan uzaklaşmış bir durumdadır ve kurtuluş yolları aramaktadır. Adeta bir köleden farksız bir şekilde, dünyanın gidişatına hiçbir etkide bulunamamaktadır. Bu durumda Avrupalıların sistemlerindeki sıkıntıları bünyesinde barındırmayan ve ilerlemeciliğin de önünde engel oluşturmayan İslam kurtuluşun çaresi olarak öne çıkmaktadır.186

II. Abdülhamit döneminde Osmanlı-Rus savaşı ile geniş toprakların kaybedilmesi ve batılı devletlerin sömürgecilik faaliyetlerini hızlandırmaları karşısında Müslümanlar arasında bir dayanışma yaratmak gayesi ile İslamcılık, devlet politikası haline getirilmiştir. Abdülhamit’in bu politikası tüm dünya Müslümanlarını birleştirme hayalinden ziyade Osmanlı hilafetini ayakta tutma hedefi taşımaktaydı.187

Abdülhamit’in İslamcılık politikasını benimsemesinde özellikle imparatorluğun Hristiyan tebaasını kaybetmeye başlamasının rolü büyüktür. Abdülhamit bu yolla en azından Müslüman tebaayı devlete bağlı kılmayı amaçlamıştır. Abdülhamit’in tüm

184 Tunaya, a.g.e., İslamcılık Cereyanı,, s. 26-28. 185 Tunaya, a.g.e., İslamcılık Cereyanı,, s. 28-30. 186 Tunaya, a.g.e., İslamcılık Cereyanı,, s. 31-32.

187 Yusuf Sarınay, Türk Milliyetçiliğinin Tarihi Gelişimi ve Türk Ocakları 1912-1931, Ötüken, İstanbul,

38

İslam devletlerini birleştirmek amaçlı İslamcılık güttüğü tezini bundan tedirgin olan İngiliz, Fransız ve Ruslar ileri sürmüşlerdir.188

Abdülhamit döneminde basına uygulanan sansür ile siyasi konularda yazılması yasak edilmiştir. Bu dönemde gazetelerde tarih, dil, edebiyat ve kültür üzerine yazılıp çizilmiştir ki özellikle bu konuların gündeme gelmesinin Türkçülüğün doğuşunda büyük etkileri olmuştur.189

Benzer Belgeler