• Sonuç bulunamadı

İNTRADİSKALHİDROJEL (GEL STİX) UYGULAMALARININ KLİNİK SONUÇLAR

Belgede Elektronik Poster Sunumlar (sayfa 168-171)

Ayşegül Ceylan1, İbrahim Aşık2

1SBÜ Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara

Giriş ve Amaç: Dejeneratif disk hastalığı (DDD) nedeniyle lomber diskojenik ağrısı olan konservatif tedaviden fayda görmeyen ve Intradiskal Gelstix implantı ile tedavi edilen hastalarda bel ağrısında azalmayı belirlemek ve tedavinin etkinliğini retrospektif olarak değerlendirmek amaçlanmıştır.

Yöntem: 2013-2017 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi algoloji polikliniğine başvuran, lomber bölgede dejeneratif disk hastalığı tespit edilen, perkütan intradiskal gelstix implantasyon tedavisi uygulanan, en az 12 aylık kontrollerine devam eden hastaların bilgileri retrospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Hastalar fonksiyonel olarak ağrı değerlendirmeleri gelstix tedavi öncesi ODİ, VAS değerleri gelstix tedavi uygulamasının ardından 1, 3, ve 6. 12. ay kontrollerinde ve tedavinin tamamlanmasından sonra tedaviden memnuniyetleri Hasta Memnuniyet Skalası (HMS) ile değerlendirileceklerdir.

Bulgular: Gelstix uygulanan hastaların işlem öncesi ve işlem sonrası 1. ay,3. Ay,6. ay ve 12. ay VAS değerleri karşılaştırıldığında: VAS ortalaması 0. ay 7,14±0,64, 1. ay 3,69±0,60, 3. ay 2,93±0,59; 6. ay 2,62±0,49 ve 12. ay 2,48±0,63 olarak belirlenmiştir. ODİ sonuçları:. ODİ ortalaması 0. ay 28,14±1,81, 1. ay 18,59±1,84, 3. ay 18,00±1,10, 6. ay 17,79±1,01 ve 12. ay 17,35±0,67 olarak belirlenmiştir. Zamana bağlı olarak gelstix tedavisi uygulanan dejenertif disk hastalarda VAS, ODİ değerlerinde istatiksel olarak anlamlı bir düşüş gözlemlenmiştir.

HMS sonuçları: 12. Ayın sonunda işlem sonuçlarını iyi veya çok iyi değerlendirmesi ile % 86,4 hasta memnuniyetini belirtmiştir.

Tartışma ve Sonuç: DDD tedavisinde uygulanan Gelstix erken dönemden itibaren hastalarda anlamlı seviyede iyi ağrı kontrolü sağlamıştır.

düzeyi %11.2 olması nedeniyle hasta methemoglobinemi süphesi ile hematoloji ile konsulte edildi. Hastanın vital tablosu stabil olması ve MetHb düzeyi %20’nin altında olması nedeniyle sadece kan gazı takibi önerildi, ek tedavi önerilmedi. Hasta post-op kontrol amaçlı beyin cerrahi yoğun bakıma yatırıldı ve oksijen maskesi takıldı, saatlik kan gazı takibi yapıldı. Kangazı takiplerinde Methb düzeyi gerileyen ve O2 saturastonu normal düzeye gelen hasta servis yatağına alındı.

Tartışma ve Sonuç: Lokal anestejik ajanlara bağlı Methemoglobinemi çocukluk çağındaki hastalarda daha sık olmasına rağmen bu olguda olduğu gibi yetişikin hastalarda da hastalarda lokal anestezilk ajan kullanımına bağlı methemoglobinemi görülebileceği akılda tutulmalıdır. Anahtar Sözcükler: Derin beyin stimülasyonu, DBS, lokal anestezi, methemoglobinomi

EPS-462 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] ATİPİK TRİGEMİNAL NEVRALJİDE MİKROVASKÜLER DEKOMPRESYONUN YERİ

Emre Ünal, Kaya Kılıç, Aslan Güzel

Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul

Giriş ve Amaç: Atipik trigeminal nevraljinin tedavi algoritması günümüzde tartışmalıdır. Birçok klinikte atipik trigeminal nevralji için cerrahi tedaviden uzak durulmaktadır. Bu bildiride atipik trigeminal nevralji olgularında cerrahinin yeri tartışılmaktadır.

Yöntem: Bu bildiri; pubmed üzerinden yapılan literatür çalışmasında edinilen verilere kliniğimizde yapılan cerrahi tedavi sonuçları eklenerek oluşturulmuştur.

Bulgular: Mikrovasküler dekompresyon ameliyatının atipik trigeminal nevralji hastalarında da yüz güldürücü sonuçlar verdiği görülmektedir. Tartışma ve Sonuç: Tipik trigeminal nevralji olgularında tedavi algoritmasında öncelikli olarak medikal tedavi, sonra da radyoterapi veya radyofrekans tedavi uygulanır. Bu tedavilerden fayda görmeyen hastalar cerrahi tedaviye aday olarak görülür.

Atipik trigeminal nevralji olgularında ise tanı koymanın zorluğunun yanında tedavi modaliteleri hakkında da ortak bir görüş yoktur. Genel kanı ise bu hastaların cerrahi tedaviden fayda görmeyeceği yönündedir. Bulgular; konservatif tedaviden fayda görmeyen atipik trigeminal nevralji olgularında mikrovasküler dekompresyonun iyi bir seçenek olduğunu göstermektedir.

Anahtar Sözcükler: Algoloji, mikrovasküler dekompresyon, trigeminal nevralji

EPS-463 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] DERİN BEYİN STİMÜLASYONU CERRAHİSİNDE SAÇLI VE SAÇSIZ CERRAHİ ENFEKSİYON ORANI SONUÇLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Atilla Yilmaz1, Esra Emine Okuyucu2, Mustafa Aras1,

Yurdal Serarslan1

1Mustafa Kemal Üniversitesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, Hatay 2Mustafa Kemal Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Hatay

alanlarına yerleştirilirler. EEG kayıtlarına göre nöbet başlangıcı, yayılımı ve postiktal değişiklikleri daha iyi göstererek cerrahi yaklaşım için yol gösterici olarak epilepsi cerrahisinde önemli bir yer almaktadırlar. Yöntem: 20 yaşında erkek hasta, ilk jeneralize tonik klonik tarzda epileptik nöbetini 4 yıl önce geçirmiştir. Hastaya yapılan Video EEG monitorizasyon sonrası Anterior temporal lobektomi (ATL) planlanmış ve 2017 yılında uygulanmıştır. Yaklaşık 1 yıl sonra, nöbet atakları azalan fakat tamamen sonlanmayan hastaya invaziv EEG monitorizasyon amacı ile daha önce cerrahi uygulanmış lojun subdural aralığına iki adet, oksipital bölgeye bir adet, sylvian fissür hizasına gelecek şekilde temporal bölgeye bir adet olmak üzere toplam dört adet strip yerleştirilmiştir.

Bulgular: İnvazif EEG kayıtları sırasında üç nöbet geçirmiştir. Nöbet ataklarının oksipital ve temporale yerleştirilen elektrotlardan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Hastaya bu doğrultuda, daha önce uygulanan ATL posteriora doğru 3 cm uzatılarak, posterior temporalden gelen uyarıları içine alan bölge rezeke edilmiştir. Postoperatif izlemde epileptik nöbet atakları olmayan hasta nörolojik defisiti olmadan taburcu edilmiştir.

Tartışma ve Sonuç: Epilepsi cerrahisi uygulanması için ilaç tedavisine dirençli epilepsi varlığı en önemli nedendir. Bu amaçla uygulanan cerrahi yöntemler temporal lob cerrahisi, ekstratemporal neokortikal rezeksiyon, multilober rezeksiyon, hemisferektomi, lezyonektomi, korpus kallozotomi ve multipl subpial transeksiyondur. Cerrahiye yol gösterici olarak invaziv olmayan tekniklerle epileptojenik odak kesin olarak tespit edilemediği durumlarda invaziv monitorizasyon dikkate alınır.

Anahtar Sözcükler: Anterior temporal lobektomi, invazif derin elektrot, video EEG monitorizasyon

EPS-461 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] DERİN BEYİN STİMÜLASYON CERRAHİSİ ESNASINDA ERİŞKİN HASTADA LOKAL ANESTETİK AJANA BAĞLI METHEMOGLOBİNEMİ GELİŞİMİ

Halil Ulutabanca1, Gökhan Göktan2, Orxan Hacıyev1,

Hüseyin Karakaya1, Halit Madenoğlu2

1Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı, Kayseri 2Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anestiyoloji ve Reanimasyon Anabilim

Dalı, Kayseri

Giriş ve Amaç: Methemoglobin hemoglobin molekülünün anormal formlarından biridir ve ağır santral siyanozda düşünülmesi gereken nedenlerin başında yer alır. MetHb, hemoglobin molekülünde demirin ferröz formdan(Fe2+), ferrik forma (Fe3+) oksidasyonu ile oluşur. Methemoglobinemi nedenleri arasında lokal anestezi kullanımı da mevcuttur.

Bu çalışmanın amaçı lokal anestetiklerin hastalarda methemoglobinemi oluşturabileceğini bilmek ve klinik olarak düşük O₂ saturasyonu nedeni olarak pulmoner emboli ile birlikte akılda tutulmasını sağlamaktır Yöntem: Yaklaşık 11 yıldır Parkinson hastası olan olguya (47 yaş, E) Derin Beyin Stimulyasyonu (DBS) ameliyatı planlandı. Hastaya lokal anestetik olarak %2 lik 400 mg/flakon prilokain çerçeve pinlerinin gireceği bölgelerine ve cerrahi kesi bölgelerine totalde 35 cc uygulandı.

Bulgular: Hastanın ameliyat sırasında solunum sıkıntısı yaşamamasına rağmen periferik O2 saturasyonu %88 düzeyinde seyretmesi nedeniyle tetkik edildi. pulmoner emboli şüphesi ekarte edildi Kan gazında methb

süresi 337 gün idi (3-696). 49’u PH, 5’i ET 1’i PD ise tanısıyla opere edilen hastaların tümünde MS yapılırken 4’ünde MER uygulanmadığı tespit edildi.

Bulgular: Hastaların hiçbirinde cerrahi sahada hemoraji gelişmezken 5 hastada Transizyonel iskemik atak benzeri semptomlar gelişti. MER amacıyla kullanılan ortalama elektrod sayısının 3 olduğu tespit edildi. Sol tarafa uygulanan 55 kalıcı elektrodun (KE) %41’i santrale %27’si mediale %14’ü anteriora %9’u ise laterale ve posterior’a yerleştirilmiş olduğu sağ tarafta ise %50’sinin santrale %45’inin mediale %5’inin ise posteriora yerleştirilmiş olduğu tespit edildi. Sol tarafa yerleştirilen KE santralde ise sağ tarafta mediale yerleştirilme oranının %60. Medial de ise sağ tarafta santrale yerleştirilme oranının %67 olduğu tespit edildi. Bu durum BOS kaçışı veya hava girişi nedeniyle gelişecek shift etkisinin hedefte önemli bir değişikliğe sebep olduğunu göstermektedir.

Tartışma ve Sonuç: Sonuçlarımız DBS cerrahisinde uygulanan EF uygulamaların KE yerleştirilmesi hususunda önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.

Anahtar Sözcükler: Derin beyin stimülasyonu, mikro elektro kayıt, makro stimülasyon, komplikasyon

EPS-465 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] TRİGEMİNAL NEVRALGİ CERRAHİSİNDE KRANİOTOMİ YA DA KRANİEKTOMİ: TEKNİK NOT

Serhat Pusat1, Yahya Cem Erbaş2, Gökçe Kaan Ataç3, Ersin Erdoğan2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Sultan Abdulhamid EAH, İstanbul 2Beyin ve Omurilik Cerrahisi Merkezi, Ankara

3Ufuk Üniversitesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Ankara

Giriş ve Amaç: Trigeminal nevralgi nedeni ile mikrovasküler dekompresyon yapılan hasta sayısı mikrocerrahi yöntemlerin gelişmesi nedeni ile giderek artmıştır.

Yöntem: Trigeminal nevralgi nedeni ile mikrovasküler dekompresyon (MVD) yapılırken bilindiği üzere transvers ve sigmoid sinüs birleşkesinde yaklaşık 2x2 cm alanda operasyon yapılmaktadır. Operasyona başlarken kraniektomi ile başlanması duramater üzerinden sinüslerin izdüşümünün tam olarak görülerek etkin alanda çalışılmasına olanak sağlar. Ayrıca drill ucunun hızının düşük devirlerde ayarlanarak sinüslerin üzerleri tam olarak açılabilir ve sınırlar çok net ortaya konulur. Kraniotomi ile yapılan cerrahilerde ise genelde asterion noktası hedef alınarak yapılmaktadır. kraniotomi anatomik varyasyonlar nedeni ile ve sinüslere yaklaşıp cerrahi komplikasyon önlenmesi için daha inferiordan yapılabilmektedir. Eğer inferiordan yapılırsa trigeminal sinir ve süperior serebellar arter komşuluğu fasial ve AICA komşuluğu ile karıştırılarak yanlış cerrahi sonuçlar oluşabilir.

Bulgular: 38 Yaşında hasta dış merkezde trigeminal nevralgi nedeni ile MVD operasyonu olmuş. Ağrılarının geçmemesi nedeni ile merkezimize başvuran hasta reopere edildi. Kemik flep kaldırıldı. Kraniotomi sınırları drill ile genişletildi ve sinüslerin sınırları tam olarak ortaya konuldu. Duramater daha geniş açılarak eski teflon çıkarıldı ve trigeminal sinir ile süperior serebellar arter arasına yeni bir teflon konuldu. Duramater watertight olarak kapatılarak metilmetakrilat ile hazırlanan kraniyoplasti materyali yumuşak kıvamda iken defekt alanına (herhangi bir sabitleme olmadan) serildi.

Giriş ve Amaç: Derin beyin stimülasyonu (DBS) cerrahisi Parkinson Hastalığı (PH), Esansiyel Tremor (ET) ve Primer Distoni (PD) hastalarında güvenle kullanılan cerrahi tedavi yöntemidir. Özellikle ilaca karşı direnç veya ilaç yan etkisi gelişen hastalarda tercih edilen bu tedavi modeli, lokal anestezi altında hedeflenen bölgelere bilateral yerleştirilen elektrodların genel anestezi altında subklavikuler bölgeye yerleştirilen bir jeneratöre bağlanması ile gerçekleştirilmektedir.

Elektrodların İntraserebral yerleştirilmesi sırasında saç traşı sıklıkla başvurulan bir yöntem olup kliniğimizde bazı hastalarımızda saç traşı yapılmadan cerrahi işlem uygulanmaktadır. Çalışmamızın amacı saç tıraşı uygulanan ve uygulanmayan hastaların sonuçlarının retrospektif olarak karşılaştırılmasıdır.

Yöntem: Kliniğimizde 2016 – 2018 yılları arasında belirttiğimiz tanılarla opere edilen 48 hasta geçmişe yönelik tarandı. Hastaların 36’sı erkek 12’si kadın ve en küçük hasta 15 en büyük hasta ise 75 yaşında (ortalama 58,18) idi. Ortalama takip süresi 370 gün idi (12 - 696). 44’ü PH 1’i PD 3’ü ise ET tanısı ile opere edilen hastaların 37’sinde cerrahi işlem saç tıraşını takiben yapılırken 11 hastada tıraşsız yapılmıştır.

Bulgular: Hastaların hiç birinde cerrahi saha enfeksiyonu gelişmezken tıraşlı grupta ve tıraşsız grupta olmak üzere birer hastada cilt erozyonu dışında herhangi bir yara yeri problemi ile de karşılaşılmamıştır.

Tartışma ve Sonuç: Sonuçlarımız DBS cerrahisinde uygulanacak saç tıraşının cerrahi saha enfeksiyonu gelişimi açısından önemi olmadığını tıraşsız cerrahinin de güvenle uygulanabileceğini göstermekte olup daha geniş serili ve daha uzun takip süreli çalışmaların Literatüre anlamlı katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.

Anahtar Sözcükler: Derin beyin stimülasyonu, saçlı cerrahi, tıraş, enfeksiyon

EPS-464 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi] DERİN BEYİN STİMÜLASYONU CERRAHİSİNDE ELEKTROFİZYOLOJİK DEĞERLENDİRMENİN ETKİSİ

Atilla Yilmaz1, Mürteza Çakır3, Esra Emine Okuyucu2,

Mustafa Ceylan4, Mustafa Aras1, Yurdal Serarslan1

1Mustafa Kemal Üniversitesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, Hatay 2Mustafa Kemal Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Hatay

3Atatürk Üniversitesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı, Erzurum 4Atatürk Üniversitesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Erzurum

Giriş ve Amaç: Derin beyin stimülasyonu (DBS) cerrahisi sırasında radyolojik olarak tespit edilen hedef bölgenin elektro fizyolojik olarak (EF) ta doğrulanmasının cerrahi işlemin başarı şansını arttırdığı kabul edilse de bu değerlendirmeyi sağlayan Mikro elektrot kayıt (MER) ve makro stimülasyon (MS) gibi girişimlerin komplikasyon riskini arttırdığı da belirtilmektedir.

Çalışmamızın amacı Mustafa Kemal Üniversitesi ve Atatürk Üniversitesi’nde Parkinson Hastalığı (PH), Esansiyel Tremor (ET) ve Primer Distoni (PD) tanılarıyla DBS cerrahisi uygulanan hastaların preoperatif belirlenen hedeflerin operasyonda elde edilen EF sonuçlarla geriye dönük olarak değerlendirilmesidir.

Yöntem: Her iki üniversitede PH, ET ve PD tanılarıyla 2016–2018 yılları arasında opere edilen 55 hasta geçmişe yönelik tarandı. Hastaların 40’ı erkek 15’i kadın yaş aralığı 15-78 (ortalama 59,05) ve ortalama takip

yüz güldürücü bir seçenektir. Bazı NF2 olgularında elde edilen bu tatmin edici sonuçlar, cerrahları akustik beyin sapı implantını (ABİ) tümör dışı vakalarda özellikle çocuklarda kullanmak için cesaretlendirmiş ve umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Günümüzde literatürde genişleyen endikasyon kriterleri ABİ’deki öngörüleyen sonuçlar nedeniyle tartışılır hale gelmiştir.

Bu çalışmada amacımız çok az merkezde başarıyla uygulanan bu tekniği kendi klinik tecrübemiz eşliğinde sunmaktır.

Yöntem: Günümüzde kulak- burun- boğaz cerrahları ve beyin cerrahlarının işbirliği ile uygulan bu teknikte amaç, doğrudan akımla çalışan bir elektrodu foramen lushka düzeyinden içiriye ilerleterek akustik çekirdek hizasında yer almasını sağlamak ve bu işlemi yaparken de hastaya ek bir defisit vermemek, işlemi kanama olmadan tamamlamak, intraoperatif elektromonitörizasyon tekniğini doğru kullanmaktır. Bulgular: İşitme kaybının belirlenmesinde çeşitli odyolojik testler kullanılmaktadır. bu testler sonucunda iç kulakta hem duysal hem sinirsel tip iletim yoksa, akutik sinir kanalı oluşmamışsa veya sinirin kendisi aplazik ise ABİ gündeme gelmektedir.

Tartışma ve Sonuç: Bu sunumumuzda kulak- burun- boğaz bölümü ile ortak yapılan ABİ vakalarının cerrahi görüntüler eşliğinde adım adım olarak sunulması ve cerrahi teknik nüansların paylaşılması amaçlanmıştır. Anahtar Sözcükler: Akustik beyin sapı implantı, akustik sinir, foramen lushka, hipoglossal sinir, koroid pleksus

EPS-468 [Stereotaktik, Fonksiyonel Ağrı ve Epilepsi Cerrahisi]

CAN BRITTLE DYSKINESIA BE ONE OF THE CAUSES OF TWIDDLER

Belgede Elektronik Poster Sunumlar (sayfa 168-171)

Benzer Belgeler