• Sonuç bulunamadı

İnternet Kullanımı: Eğitsel İnternet Kullanımı ve Problemli İnternet Kullanımı 21 

İnternet birçok bilgisayar sistemini bir protokol ile birbirine bağlayan, dünya çapında yaygın olan ve sürekli büyüyen geniş, kitlesel bir iletişim aracıdır. İnternet bilgiye kolay, ucuz, hızlı ve güvenli ulaşıp, paylaşmanın en modern yoludur. Genel olarak günlük hayatta iş arama, kayıp arama, eş arama, arkadaş arama, alışveriş, bankacılık işlemleri, tanıtım, seyahat, eğitim, sağlık ve savunma gibi birçok alanda internet kullanılmaktadır.

Toplumların geleceklerini inşa etmede, teknolojinin kullanıldığı en önemli alanlardan biri de eğitim ve öğretimdir. Bu nedenle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, bütün toplumlar teknolojiyi kullanarak kaliteli bir eğitimi bireylerine kazandırma çabasındadırlar (MEB, 2004). Eğitim sürecinde teknoloji ve bilgisayar kullanmaya daha fazla özen gösteren ve zaman ayıran bireylerin kendilerine güven ve yeterliliklerinin olumlu olduğu bilinmektedir (Rugayah, Hashim & Wan, 2004). Eğitim kurumları ve öğretmenler her gün bilgisayar, internet, video, cd ve cep telefonları gibi teknolojinin takipçisi öğrenci kesimiyle karşı karşıya olduklarından, mevcut teknoloji ürünlerini kullanma becerilerini geliştirmedikleri takdirde, önemli güçlükler ile karşılaşmaları da kaçınılmazdır (Aksoy, 2003; Reiner, 2009).

İnternetin hayatımıza girmesiyle, sağlammış olduğu birçok fayda nedeniyle insan yaşamını kolaylaştırmakta, çeşitlendirmekte, zenginleştirmekte ve geliştirmektedir. Bununla birlikte, internetin sağlamış olduğu faydanın yanı sıra kullanımının artmasıyla problemlerin de arttığı görülmektedir. Böylece, her teknolojik araçta olduğu gibi internet kullanımının sağlamış olduğu faydalar ve çeşitlilik beraberinde kullanımına yönelik problemli insan davranışlarını da meydana çıkarmaya başlamıştır. Örneğin, sanal ortamlarda başkalarına zarar verme ve dolandırıcılık, sanal şiddet sergileme, etik olmayan kullanım, yanlış bilgi verme veya bilgilenme, uygun olmayan içeriğe erişim ve sanal sosyal ilişkiler yolu ile doyum sağlama, internetin patolojik kullanımı veya internet bağımlılığı geliştirme gibi davranışlar sayılabilir (A. A. Ceyhan ve E. Ceyhan, 2007). Bu gibi internet kullanımına yönelik meydana çıkan olumsuz kullanıcı davranışları internetin kullanım çeşitliliğine, süresine ve kullanıcı yaşının düşmesine bağlı olarak ileriki yıllarda büyük bir hızla artma eğilimindedir.

Nitekim son zamanlarda internet kullanım artışı her geçen gün artmakta olup, bu artış patolojik/problemli internet kullanımını veya internet bağımlılığını ortaya çıkarabilmektedir (Chou, Condron ve Belland, 2005; Nalwa ve Anand, 2003).

İlgili Çalışmalar

Demirbaş ve Yağbasan (2008) tarafından yapılan araştırmada sosyal öğrenme teorisine dayalı olarak gerçekleştirilen etkinliklerin, ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinin bilimsel tutumları üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Araştırma, ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen modeline göre tasarlanmıştır. Bu desende bir denek, deney veya kontrol gruplarının sadece birisinde yer almıştır. Hazırlanan bilimsel tutum ölçeği deney ve kontrol gruplarındaki öğrencilere ön test, son test ve daha sonra kalıcılık testi olarak uygulanmış. Araştırma bulgularına göre, sosyal öğrenme teorisine dayalı olarak öğretimin yapıldığı deney grubunun bilimsel tutum son test ve kalıcılık test puanları, mevcut uygulamadaki fen bilgisi öğretim programının içerdiği öğretim etkinlikleri ile öğretimin yapıldığı kontrol gruplarına göre, daha yüksek bulunmuş. Bu farklılık deney grubu lehine anlamlı olmuştur.

Mıhladız ve Duran (2010) yapmış olduğu çalışmada, ilköğretim 6. 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin bilime yönelik tutumlarında; cinsiyet, sınıf düzeyi, yaş, anne-baba eğitim durumu ve ailenin gelir durumuna göre farklılaşma olup olmadığını saptamak üzere yürütmüş, tarama modelinde bir araştırma yapmıştır. Çalışmanın örneklemi, Burdur İlinde dört farklı okulda öğrenim gören toplam 399 öğrenci tarafından oluşmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak, geçerliliği ve güvenirliği sağlanan “Bilime Karşı Tutum Ölçeği”ni kullanılmışlardır. Araştırmanın analiz sonuçlarına göre, bilime karşı tutum puanlarında sınıf düzeyi, yaş ve ailenin gelir durumu değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık tespit etmiş; cinsiyet ve anne-baba eğitim durumu değişkenleri açısından tutum puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı sonucunu bulmuş. Bilime karşı tutum puanları arasındaki bu farklılıklar 7. sınıf öğrencileri, 13 yaş grubu ve orta düzeyde gelire sahip ailelerin çocukları lehine çıkmıştır.

Kılıç (2011) yaptığı çalışmayı, ilköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinin bilimsel yaratıcılık ve bilimsel tutum düzeylerini tespit etmek amacıyla yapmıştır. Ayrıca çalışmada, öğrencilerin bilimsel yaratıcılık ve bilimsel tutum düzeyleri ile kişisel özellikleri arasında anlamlı bir farklılaşma olup olmadığını araştırmıştır. Bilimsel yaratıcılık düzeylerinin tespiti için Hu ve Adey (2002) tarafından geliştirilen ve Kadayıfçı (2008) tarafından Türkçeye uyarlanan “Bilimsel Yaratıcılık Testi (BYT)”

ile fen bilimlerine yönelik bilimsel tutumları belirlemek amacıyla, Moore ve Foy (1997) tarafından geliştirilen ve Demirbaş ve Yağbasan (2006) tarafından Türkçeye uyarlanan “Bilimsel Tutum Ölçeği (BTÖ)” kullanmıştır. Ayrıca kişisel özelliklerin belirlenmesi amacıyla “kişisel bilgi formu” uygulamıştır. Araştırmanın örneklemini; Eskişehir ilindeki Milli Eğitim Müdürlüğü‟ne bağlı -küme örnekleme yoluyla seçilen- 16 ilköğretim okulunda öğrenim gören 912 sekizinci sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Verilerin analizinde, öğrencilerin bilimsel yaratıcılık düzeylerinin ve bilimsel tutumlarının tespiti için aritmetik ortalama, standart sapma değerleri hesaplanmış; gruplar arası farklılıkları belirlemek amacıyla t-testi ve varyans analizi kullanılmış. Ayrıca bilimsel yaratıcılık düzeyleri ile bilimsel tutumları arasındaki ilişkinin tespiti için de korelasyon analizi yapmıştır. Araştırma bulgularına göre; öğrencilerin bilimsel yaratıcılık düzeyleri arasında; cinsiyete, öğrenim gördükleri okul türüne (devlet okulu, özel okul), anne - baba öğrenim, aile aylık gelir, evde araç - gereç kullanma, fen ve teknoloji dersi karne notlarına ve kendilerine ait odaya sahip olma durumuna göre gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmıştır. Ayrıca, öğrencilerin fen bilimlerine yönelik bilimsel tutumları arasında; cinsiyete, öğrenim gördükleri okul türüne (devlet okulu, özel okul), anne- baba öğrenim, aile aylık gelir, evde araç- gereç kullanma, bilimsel dergi okuma durumlarına, fen ve teknoloji dersi karne notlarına göre anlamlı farklılık görülmüştür. Ancak, bilimsel yaratıcılık düzeyleri ile bilimsel tutumları arasında bir ilişki olmadığı tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; öğrencilerin bilimsel yaratıcılık düzeylerinde farklılığa sebep olan faktörlere dayanarak, yaratıcı düşünme becerilerin geliştirilmesine ve yeni yapılacak araştırmalara ilişkin öneriler geliştirilmiştir.

Yılmaz (2005) yaptığı çalışmada, ilköğretimde bilimsel tutum ve davranış kazandırmada Fen Bilgisi dersinin etkililiğine ilişkin öğretmenlerin görüşlerinin belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmayı tarama modelinde ve 2004-2005 öğretim yılında Eskişehir il merkezinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 6 ilköğretim okulunda gerçekleştirmiştir. Araştırmada20 sınıf öğretmeniyle görüşmüş. Araştırma verilerini, öğretmen görüşlerinin derinlemesine ortaya çıkarılması amacıyla, nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme yoluyla toplamıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel çözümleme tekniği kullanmış ve elde edilen bulguları sayısallaştırarak sunmuştur. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre;

öğretmenlerin bir kısmının, Fen Bilgisi dersini öğrencilere bilimsel tutum ve davranışları kazandırmada yeterli ve etkili gördükleri, bir kısmının ise yeterli ve etkili görmedikleri sonucuna ulaşmıştır. Bunun yanında, öğretmelerin Fen Bilgisi dersinde bilimsel tutum ve davranışları kazandırırken bazı sorunlarla karşılaştıkları saptanmıştır. Bu sorunlar; araç-gereç eksikliği, uygulamanın yeterince yapılamaması, süre yetersizliği, sınıfların kalabalık olması, donanımlı bir laboratuvarın bulunmaması, konuların ilgi çekici olmaması, gezi düzenlerken karşılaşılan sorunlar, Fen Bilgisi dersinin önemsenmemesi, uygulama bahçesinin olmaması ve Fen Bilgisi dersinde başarının düşük olması biçiminde ortaya çıkmıştır. Ayrıca, araştırmada öğretmenler, Fen Bilgisi dersinin öğrencilere kazandırması gereken bilimsel tutum ve davranışlar konusunda çeşitli görüş ve önerilerini dile getirmişlerdir.

Mutlu (2012) yaptığı çalışmada, bilimsel süreç becerileri odaklı Fen ve Teknoloji eğitiminin, ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin BSB’leri (Bilimsel Süreç Becerileri),bilimsel tutumları, fen öğrenmeye yönelik motivasyonları ve akademik başarıları üzerine etkisini incelemiş. Çalışmayı, ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel modele göre desenlemiş ve 2009-2010 Eğitim Öğretim yılında Kırklareli ili, Lüleburgaz İlçesine bağlı 2 İlköğretim Okulunda, bir deney ve bir kontrol gruplu olarak toplam 43, 7. Sınıf öğrencisi ile gerçekleştirmiştir. Araştırmada nitel ve nicel araştırma yöntemleri birlikte kullanılmış. Araştırmanın nicel yöntemine ilişkin deney ve kontrol grubu öğrencilerine, Bilimsel Süreç Değerlendirme Testi, Bilimsel Tutum Ölçeği, Fen Öğrenmeye Yönelik Motivasyon Ölçeği ve Başarı Testi ön ve son test olarak uygulamıştır. Elde edilen nicel veriler ile, deney ve kontrol gruplarının motivasyon ve tutum son puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık tespit etmiştir. Deney ve kontrol gruplarının BSB ve başarı son puan ortalamaları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülmezken, deney grubu lehine bir artış elde etmiştir. Ayrıca, BSB odaklı Fen ve Teknoloji eğitimi verilen deney grubu öğrencilerinin BSB, motivasyon ve başarıya ilişkin ön test ve son test puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulmuştur. Deney grubundan elde edilen nitel veriler incelendiğinde de, BSB odaklı Fen ve Teknoloji eğitiminin öğrencilerin BSB, motivasyon, tutum ve başarıları üzerine olumlu etkisi olduğu açık olarak göstermiştir. Çalışmadan elde edilen hem nicel hem de nitel

bulguların sonucunda, BSB odaklı fen ve teknoloji eğitiminin öğrencilerin BSB, motivasyon, tutum ve başarıları üzerine olumlu etkisinin olduğunu savunmuştur.

Yılmaz, Ulucan ve Pehlivan (2010) yaptıkları çalışmada, beden eğitimi öğretmen adaylarının eğitimde teknolojik araç gereç kullanımına karsı tutum ve fikirlerini belirlemişler. Çalışmayı 2008/09 öğretim yılı güz döneminde Ahi Evran Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor yüksekokulu, beden eğitimi öğretmenliği programında öğrenim gören 35, 4.sınıf öğrencisi üzerinde aynı grup için ön test-son test araştırma deseninde yürütmüşlerdir. Çalışmanın başlangıcında öğrencilere Yavuz (2005) tarafından geliştirilen “Teknoloji Tutum Ölçeği” uygulanmıştır. Daha sonra çalışma grupları oluşturularak öğrencilerden teknoloji destekli proje çalışmaları yapmaları istenmiş. Ayrıca öğrencilerin eğitimde teknoloji kullanımına ilişkin fikirlerini tespit etmek için 5 öğrenciyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde bağımlı gruplar için t testi uygulanmıştır. Araştırma sonunda teknoloji tutum ölçeğinin ön test ve son test puan ortalamalarının son test lehine anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür (p<.05). Öğrencilerin öğretimde teknolojik materyalleri kullanmaları, öğrencilerin tutum puanlarını olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.

Aslan ve Uluçınar (2008) yaptığı araştırmayı, ilköğretim fen ve teknoloji öğretmen adaylarının fen öğretimine yönelik öz yeterlik inanç düzeyleri ve bilimsel tutumlarının tespiti ve farklı değişkenler açısından incelenmek amacıyla yapmıştır. Araştırmada tarama metodunu kullanılmış ve 2006–2007 akademik yılı bahar dönemi sonunda Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü’nde eğitim gören 378 öğrenci ile yürütmüşlerdir. Veri toplama araçları olarak “Fen Öğretiminde Öz Yeterlik İnancı Ölçeği” ve “Bilimsel Tutum Ölçeği” kullanılmışlardır. Öğrencilerin öz yeterlik düzeyleri ve bilimsel tutumlarının cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermediğini, sınıf düzeyi ve okudukları bölümü seçme nedenlerine göre ise anlamlı farklılıklar gösterdiğini tespit etmişlerdir. Öğrencilerin öz yeterlik inançları ve bilimsel tutumları arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki belirlemişlerdir. Araştırmadan elde ettikleri sonuçları fen eğitimi ve öğretmen yetiştirme açısından yorumlayarak çeşitli öneriler sunmuşlardır.

Tuncer ve Özüt (2012) yaptıkları araştırmada sınıf öğretmeni adaylarının eğitsel internet kullanımına yönelik öz yeterlik inançlarını araştırmış. Araştırma Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği programında öğrenim gören 183 öğretmen adayı üzerinde yürütülmüş. Araştırmada veri toplama aracı olarak eğitsel internet kullanım öz yeterlik ölçeği kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde Bağımsız gruplar t testi, Mann Whitney U testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, sınıf öğretmeni adaylarının eğitsel internet kullanımına yönelik öz yeterlik algıları arasında cinsiyet ve kişisel bilgisayara sahip olma durumu açısından anlamlı bir fark bulamamışlardır. Bunun yanında sınıf öğretmeni adaylarının eğitsel internet kullanımına yönelik öz yeterlik algıları arasında öğrenim türü, internet kullanma süresi, öğrenim görülen sınıf ve internete bağlanma ortamına göre anlamlı fark bulmuşlardır. Araştırma kapsamında ayrıca öğrenim düzeyinin arttıkça interneti eğitim amaçlı kullanmaya yönelik öz yeterlik inancının da arttığı gözlenmiştir. Öğretmenlerin teknolojiyi etkili kullanabilmeleri için öğretmen yetiştiren kurumlardaki bilgi ve iletişim teknolojileri temelli derslerin yeniden düzenlenmesi ve bu derslerde öğretmenlerin teknolojiyi öğretimde kullanmalarına olanak sağlayacak uygulamalı bir eğitim anlayışının oluşturulmasını önermektedirler. Bunun yanında öğretmen yetiştiren kurumlardaki teknolojik altyapının iyileştirilmesinin de öğretmen adaylarının bilgisayar ve internet becerilerinin gelişmesine, teknolojiye yönelik olumlu tutum kazanmalarına olanak sağlayacağını düşünmektedirler.

Çardak vd. (2008) yaptığı çalışmada bir tutum ölçeği aracılığıyla, fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıfta eğitim teknolojisi kullanımına karşı tutumlarını ortaya koymayı amaçlamış. Çalışmayı, 2007-2008 öğretim yılında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliğinde öğrenim gören 240 öğretmen adayına 36 maddelik 5’li Likert tipi bir ölçeğin uygulanmak suretiyle yapmışlardır. Verilerin analizi sonucunda, fen bilgisi öğretmen adaylarının eğitim teknolojisi kullanımına karşı olumlu tutum geliştirdiklerini göstermişler. Araştırmanın sonuçları, konu ile ilgili literatürle tartışılarak, öneriler geliştirilmişler.

Öztürk vd. (2011) yaptıkları çalışmanın amacı, ilköğretim fen bilgisi öğretmenliği öğrencilerinin derslerde teknolojik araç gereç kullanımına karşı tutum ve

düşüncelerini belirlemektir. Çalışma 2010-2011 eğitim öğretim yılında fen bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören 80 fen bilgisi öğrencisi üzerinde yürütmüş. Araştırmada veri toplama aracı olarak, Yavuz (2005) tarafından geliştirilen, “teknolojik araçların eğitim alanında kullanılmama durumu”, “teknolojik araçların eğitim alanında kullanılma durumu”, “teknolojinin eğitim yaşamına etkileri”, “teknolojik araçların kullanımının öğretilmesi” ve “teknolojik araçların değerlendirilmesi” ni içeren 5 faktörden ve 19 maddeden oluşan “Teknoloji Tutum Ölçeği” kullanılmış. Bunun yanında öğretmen adaylarının teknoloji ile ilgili görüşlerini almak için seçilen 10 öğrenci ile yarı yapılandırılmış görüşme yapılmış. Araştırmanın nicel verilerin analizinde bağımlı gruplar için t testi kullanılmış. Öğrencilerin teknoloji ile ilgili görüşleri nitel olarak analiz edilmiştir. Öğrencilerin teknolojiye karşı tutumlarının ortalamasına bakıp derslerde teknolojik araç gereçleri kullanmalarının, öğrencilerin tutumlarını olumlu yönde etkilediği tespit etmiştirler.

Caplan (2005) yaptığı çalışmada, problemli internet kullanımının önemli bir bilişsel belirtisinin de yüz yüze sosyal etkileşim yerine internet ortamının tercih edilmesi olduğunu savunmuştur. Bu noktadan hareketle, Caplan (2005) bir grup kolej öğrencisi ile yapmış olduğu araştırmada, bilişsel-davranışsal modele göre problemli internet kullanımı ile psikososyal problemler (örneğin, yalnızlık) arasında ilişki olduğunu öne sürmektedir.

Benzer Belgeler